40.857
düzenleme
(Kaynak sayfanın yeni sürümü ile eşleme için güncelleniyor) |
(Kaynak sayfanın yeni sürümü ile eşleme için güncelleniyor) |
||
10. satır: | 10. satır: | ||
سُب۟حَانَ الَّذٖٓى اَس۟رٰى بِعَب۟دِهٖ لَي۟لًا مِنَ ال۟مَس۟جِدِ ال۟حَرَامِ اِلَى ال۟مَس۟جِدِ ال۟اَق۟صَى الَّذٖى بَارَك۟نَا حَو۟لَهُ لِنُرِيَهُ مِن۟ اٰيَاتِنَا اِنَّهُ هُوَ السَّمٖيعُ ال۟بَصٖيرُ | سُب۟حَانَ الَّذٖٓى اَس۟رٰى بِعَب۟دِهٖ لَي۟لًا مِنَ ال۟مَس۟جِدِ ال۟حَرَامِ اِلَى ال۟مَس۟جِدِ ال۟اَق۟صَى الَّذٖى بَارَك۟نَا حَو۟لَهُ لِنُرِيَهُ مِن۟ اٰيَاتِنَا اِنَّهُ هُوَ السَّمٖيعُ ال۟بَصٖيرُ | ||
اِن۟ هُوَ اِلَّا وَح۟ىٌ يُوحٰى عَلَّمَهُ شَدٖيدُ ال۟قُوٰى ذُو مِرَّةٍ فَاس۟تَوٰى | اِن۟ هُوَ اِلَّا وَح۟ىٌ يُوحٰى عَلَّمَهُ شَدٖيدُ ال۟قُوٰى ذُو مِرَّةٍ فَاس۟تَوٰى | ||
وَ هُوَ بِال۟اُفُقِ ال۟اَع۟لٰى ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰى فَكَانَ قَابَ قَو۟سَي۟نِ اَو۟ اَد۟نٰى | وَ هُوَ بِال۟اُفُقِ ال۟اَع۟لٰى ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰى فَكَانَ قَابَ قَو۟سَي۟نِ اَو۟ اَد۟نٰى | ||
فَاَو۟حٰٓى اِلٰى عَب۟دِهٖ مَٓا اَو۟حٰى مَا كَذَبَ ال۟فُؤَادُ مَا رَاٰى اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى وَلَقَد۟ رَاٰهُ نَز۟لَةً اُخ۟رٰى عِن۟دَ سِد۟رَةِ ال۟مُن۟تَهٰى عِن۟دَهَا جَنَّةُ ال۟مَا۟وٰى اِذ۟ يَغ۟شَى السِّد۟رَةَ مَا يَغ۟شٰى مَا زَاغَ ال۟بَصَرُ وَمَا طَغٰى لَقَد۟ رَاٰى مِن۟ اٰيَاتِ رَبِّهِ ال۟كُب۟رٰى | فَاَو۟حٰٓى اِلٰى عَب۟دِهٖ مَٓا اَو۟حٰى مَا كَذَبَ ال۟فُؤَادُ مَا رَاٰى اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى وَلَقَد۟ رَاٰهُ نَز۟لَةً اُخ۟رٰى عِن۟دَ سِد۟رَةِ ال۟مُن۟تَهٰى عِن۟دَهَا جَنَّةُ ال۟مَا۟وٰى اِذ۟ يَغ۟شَى السِّد۟رَةَ مَا يَغ۟شٰى مَا زَاغَ ال۟بَصَرُ وَمَا طَغٰى لَقَد۟ رَاٰى مِن۟ اٰيَاتِ رَبِّهِ ال۟كُب۟رٰى | ||
Evvelki âyet-i azîmenin azîm hazinesinden yalnız اِنَّهُ zamirinde bir düstur-u belâgata istinad eden iki remzin meselemize münasebeti olduğu için i’caz bahsinde beyan edildiği üzere yazacağız. | |||
Evvelki âyet-i azîmenin azîm hazinesinden yalnız اِنَّهُ zamirinde bir düstur-u belâgata istinad eden iki remzin meselemize münasebeti olduğu için i’caz bahsinde beyan edildiği üzere yazacağız. | Evvelki âyet-i azîmenin azîm hazinesinden yalnız اِنَّهُ zamirinde bir düstur-u belâgata istinad eden iki remzin meselemize münasebeti olduğu için i’caz bahsinde beyan edildiği üzere yazacağız. | ||
39. satır: | 37. satır: | ||
== BİRİNCİ ESAS == | == BİRİNCİ ESAS == | ||
'''Mi’racın sırr-ı lüzumu:''' | '''Mi’racın sırr-ı lüzumu:''' | ||
76. satır: | 75. satır: | ||
== İKİNCİ ESAS == | == İKİNCİ ESAS == | ||
'''Hakikat-i mi’rac nedir?''' | '''Hakikat-i mi’rac nedir?''' | ||
152. satır: | 152. satır: | ||
Madem âlem-i ulvide muhtelif teşkilat var. Muhtelif vaziyetlerde muhtelif ahkâmlar görünüyor. Öyle ise o ahkâmların menşeleri olan semavat, muhteliftir. İnsanda cisimden başka nasıl akıl, kalp, ruh, hayal, hâfıza gibi manevî vücudlar da var. Elbette insan-ı ekber olan âlemde ve şu insan meyvesinin şeceresi olan kâinatta, âlem-i cismaniyetten başka âlemler var. Hem âlem-i arzdan, tâ cennet âlemine kadar her bir âlemin birer seması vardır. | Madem âlem-i ulvide muhtelif teşkilat var. Muhtelif vaziyetlerde muhtelif ahkâmlar görünüyor. Öyle ise o ahkâmların menşeleri olan semavat, muhteliftir. İnsanda cisimden başka nasıl akıl, kalp, ruh, hayal, hâfıza gibi manevî vücudlar da var. Elbette insan-ı ekber olan âlemde ve şu insan meyvesinin şeceresi olan kâinatta, âlem-i cismaniyetten başka âlemler var. Hem âlem-i arzdan, tâ cennet âlemine kadar her bir âlemin birer seması vardır. | ||
Hem melâike için deriz ki: Seyyarat içinde mutavassıt ve yıldızlar içinde küçük ve kesif olan küre-i arz; mevcudat içinde en kıymettar ve nurani olan hayat ve şuur, hesapsız bir surette onda bulunuyorlar. Elbette karanlıklı bir hane hükmünde olan şu arza nisbeten müzeyyen kasırlar, mükemmel saraylar hükmünde olan yıldızlar ve yıldızların denizleri olan gökler; zîşuur ve zîhayat ve pek kesretli ve muhtelifü’l-ecnas olan melâike ve ruhanîlerin meskenleridir. Pek kat’î bir surette İşaratü’l-İ’caz namındaki tefsirimde | Hem melâike için deriz ki: Seyyarat içinde mutavassıt ve yıldızlar içinde küçük ve kesif olan küre-i arz; mevcudat içinde en kıymettar ve nurani olan hayat ve şuur, hesapsız bir surette onda bulunuyorlar. Elbette karanlıklı bir hane hükmünde olan şu arza nisbeten müzeyyen kasırlar, mükemmel saraylar hükmünde olan yıldızlar ve yıldızların denizleri olan gökler; zîşuur ve zîhayat ve pek kesretli ve muhtelifü’l-ecnas olan melâike ve ruhanîlerin meskenleridir. Pek kat’î bir surette İşaratü’l-İ’caz namındaki tefsirimde ثُمَّ اس۟تَوٰٓى اِلَى السَّمَٓاءِ فَسَوّٰيهُنَّ سَب۟عَ سَمٰوَاتٍ âyetinde, semavatın hem vücudu hem taaddüdü ispat edildiğinden ve melâike hakkında Yirmi Dokuzuncu Söz’de iki kere iki dört eder kat’iyetinde, melâikelerin vücudunu ispat ettiğimizden onlara iktifaen burada kısa kesiyoruz. | ||
ثُمَّ اس۟تَوٰٓى اِلَى السَّمَٓاءِ فَسَوّٰيهُنَّ سَب۟عَ سَمٰوَاتٍ | |||
âyetinde, semavatın hem vücudu hem taaddüdü ispat edildiğinden ve melâike hakkında Yirmi Dokuzuncu Söz’de iki kere iki dört eder kat’iyetinde, melâikelerin vücudunu ispat ettiğimizden onlara iktifaen burada kısa kesiyoruz. | |||
Elhasıl, esîrden yapılmış; elektrik, ziya, hararet, cazibe gibi seyyalat-ı latîfenin medarı olmuş ve hadîste اَلسَّمَاءُ مَو۟جٌ مَك۟فُوفٌ işaretiyle, seyyarat ve nücumun harekâtına müsait olmuş ve Samanyolu denilen “Mecerretü’s-Sema”dan tâ en yakın seyyareye kadar, muhtelif vaziyet ve teşekkülde yedi tabaka, her bir tabaka âlem-i arzdan tâ âlem-i berzaha, âlem-i misale tâ âlem-i âhirete kadar birer âlemin damı hükmünde birer semanın bulunması, hikmeten, aklen iktiza eder. | Elhasıl, esîrden yapılmış; elektrik, ziya, hararet, cazibe gibi seyyalat-ı latîfenin medarı olmuş ve hadîste اَلسَّمَاءُ مَو۟جٌ مَك۟فُوفٌ işaretiyle, seyyarat ve nücumun harekâtına müsait olmuş ve Samanyolu denilen “Mecerretü’s-Sema”dan tâ en yakın seyyareye kadar, muhtelif vaziyet ve teşekkülde yedi tabaka, her bir tabaka âlem-i arzdan tâ âlem-i berzaha, âlem-i misale tâ âlem-i âhirete kadar birer âlemin damı hükmünde birer semanın bulunması, hikmeten, aklen iktiza eder. | ||
195. satır: | 191. satır: | ||
== ÜÇÜNCÜ ESAS == | == ÜÇÜNCÜ ESAS == | ||
'''Hikmet-i mi’rac nedir?''' | '''Hikmet-i mi’rac nedir?''' | ||
241. satır: | 238. satır: | ||
'''Sâlisen:''' Veladet-i Ahmediye (asm) gecesinde Kâbe’deki sanemlerin sukutuyla, Kisra-yı Faris’in saray-ı meşhuresi olan Eyvan’ı inşikak etmesi gibi irhasat denilen yüzer hârika, tarihçe meşhurdur. | '''Sâlisen:''' Veladet-i Ahmediye (asm) gecesinde Kâbe’deki sanemlerin sukutuyla, Kisra-yı Faris’in saray-ı meşhuresi olan Eyvan’ı inşikak etmesi gibi irhasat denilen yüzer hârika, tarihçe meşhurdur. | ||
'''Râbian:''' Bir orduya parmağından gelen suyu içirmesi ve camide bir cemaat-i azîme huzurunda, kuru direğin, minberin naklinden dolayı müfarakat-ı Ahmediyeden (asm) deve gibi enîn ederek ağlaması | '''Râbian:''' Bir orduya parmağından gelen suyu içirmesi ve camide bir cemaat-i azîme huzurunda, kuru direğin, minberin naklinden dolayı müfarakat-ı Ahmediyeden (asm) deve gibi enîn ederek ağlaması وَ ان۟شَقَّ ال۟قَمَرُ nassı ile şakk-ı kamer gibi muhakkiklerin tahkikatıyla bine bâliğ mu’cizatla serfiraz olduğunu tarih ve siyer gösteriyor. | ||
وَ ان۟شَقَّ ال۟قَمَرُ nassı ile şakk-ı kamer gibi muhakkiklerin tahkikatıyla bine bâliğ mu’cizatla serfiraz olduğunu tarih ve siyer gösteriyor. | |||
'''Hâmisen:''' Dost ve düşmanın ittifakıyla ahlâk-ı hasenenin şahsında en yüksek derecede; ve bütün muamelatının şehadetiyle secaya-yı sâmiye, vazifesinde ve tebligatında en âlî bir derecede; ve din-i İslâm’daki mehasin-i ahlâkın şehadetiyle, şeriatında en âlî hisal-ı hamîde, en mükemmel derecede bulunduğuna ehl-i insaf ve dikkat tereddüt etmez. | '''Hâmisen:''' Dost ve düşmanın ittifakıyla ahlâk-ı hasenenin şahsında en yüksek derecede; ve bütün muamelatının şehadetiyle secaya-yı sâmiye, vazifesinde ve tebligatında en âlî bir derecede; ve din-i İslâm’daki mehasin-i ahlâkın şehadetiyle, şeriatında en âlî hisal-ı hamîde, en mükemmel derecede bulunduğuna ehl-i insaf ve dikkat tereddüt etmez. | ||
302. satır: | 297. satır: | ||
== DÖRDÜNCÜ ESAS == | == DÖRDÜNCÜ ESAS == | ||
'''Mi’racın semeratı ve faydası nedir?''' | '''Mi’racın semeratı ve faydası nedir?''' | ||
358. satır: | 354. satır: | ||
'''Biz de deriz:''' Ey kardeş! Seni tebrik ediyoruz. Cenab-ı Hak bizleri, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın şefaatine mazhar etsin, âmin! | '''Biz de deriz:''' Ey kardeş! Seni tebrik ediyoruz. Cenab-ı Hak bizleri, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın şefaatine mazhar etsin, âmin! | ||
اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مَنِ ان۟شَقَّ بِاِشَارَتِهِ ال۟قَمَرُ وَ نَبَعَ مِن۟ اَصَابِعِهِ ال۟مَاءُ كَال۟كَو۟ثَرِ صَاحِبُ ال۟مِع۟رَاجِ وَ مَا زَاغَ ال۟بَصَرُ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلٰى اٰلِهٖ | اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مَنِ ان۟شَقَّ بِاِشَارَتِهِ ال۟قَمَرُ وَ نَبَعَ مِن۟ اَصَابِعِهِ ال۟مَاءُ كَال۟كَو۟ثَرِ صَاحِبُ ال۟مِع۟رَاجِ وَ مَا زَاغَ ال۟بَصَرُ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلٰى اٰلِهٖ وَ اَص۟حَابِهٖ اَج۟مَعٖينَ مِن۟ اَوَّلِ الدُّن۟يَا اِلٰى اٰخِرِ ال۟مَح۟شَرِ | ||
وَ اَص۟حَابِهٖ اَج۟مَعٖينَ مِن۟ اَوَّلِ الدُّن۟يَا اِلٰى اٰخِرِ ال۟مَح۟شَرِ | |||
سُب۟حَانَكَ لَا عِل۟مَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّم۟تَنَٓا اِنَّكَ اَن۟تَ ال۟عَلٖيمُ ال۟حَكٖيمُ | سُب۟حَانَكَ لَا عِل۟مَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّم۟تَنَٓا اِنَّكَ اَن۟تَ ال۟عَلٖيمُ ال۟حَكٖيمُ | ||
368. satır: | 362. satır: | ||
وَ اٰخِرُ دَع۟وٰيهُم۟ اَنِ ال۟حَم۟دُ لِلّٰهِ رَبِّ ال۟عَالَمٖينَ | وَ اٰخِرُ دَع۟وٰيهُم۟ اَنِ ال۟حَم۟دُ لِلّٰهِ رَبِّ ال۟عَالَمٖينَ | ||
== ON DOKUZUNCU VE OTUZ BİRİNCİ SÖZLERİN ZEYLİ == | == ON DOKUZUNCU VE OTUZ BİRİNCİ SÖZLERİN ZEYLİ == | ||
'''“Şakk-ı kamer” mu’cizesine dairdir''' | '''“Şakk-ı kamer” mu’cizesine dairdir''' | ||
düzenleme