Emirdağ Lahikası 1. Kitap 141. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    Diğer diller:
    • Türkçe

    Evvelen: Kahraman Nazif’in ve hakikaten Nazif ruhunda ve sadakatinde kendi arkadaşlarının makine ile vesair cihette Nur’a hizmetleri, bu memleketi cidden minnettar edecek bir vaziyettedirler. Cenab-ı Hak onları muvaffak eylesin, âmin! Hususan makinelerinin mahsulatı hem ziynetli hem açık hem sıhhatli (Hâşiye[1]) olmasından büyük bir muvaffakiyettir. Cenab-ı Hak Nazif’e çok Salahaddinler, İbrahimler vermiş.

    Benim kendi hattımla Zülfikar’ın başında bir parça yazımı istiyor. Gönderdiği yağlı dört sahifeyi, kendi yazımla bu rahatsızlığım zamanımda bizzat yazamadığımdan ben söyleyip benim daimî kâtibim yazsın. Bazı kelimeleri ben yazacağım.

    Nazif kardeşimizin hem İstanbul hem İnebolu Nurcularının namına bayram ve yeni sene tebriği hesabına gönderdiği maddî üç nevi teberrükü aldım. Onların umumu namına âdetime muhalif olarak kabul ettim. Allah onlardan razı olsun, âmin! Onların hatırı için kaidemi kırdım. Ve manevî ve firdevsî olan Nur Zülfikar’ı ikinci Salahaddin olan Küçük İbrahim’in namına ve ekseriyet-i mutlaka Sözler’i gayet güzel bir surette yazan ve Nazif sadakatinde ve alâkasında bulunan kardeşimiz Mustafa Osman’ın umum Safranbolu Nurcuları namına gönderilen iki mecmuayı da beraber aldık.

    Cenab-ı Hak Zülfikar’ın ve o iki mecmuanın harfleri adedince onların, İbrahim ve Mustafa ve İzzet ve refiklerinin ve yardımcılarının defter-i a’maline hasenatlar yazsın ve her harfine mukabil yüz rahmet eylesin, âmin!

    Hakikaten Mustafa Osman, ehemmiyetli ve çok gayretli iki cenah buldu. Nazif’in Salahaddin’i ve İbrahim’i gibi; muallim Ahmed Fuad’ı ve dârülfünundaki Mustafa Oruç’u bulmuş; o iki cenahla, inşâallah Nur hizmetinde çok iş görecek. Hattâ Mustafa Oruç’la muallim Ahmed Fuad gibi zatların bu sırada tesirli bir surette hizmet-i Nuriyeye geçmeleri, Denizli kahramanı Hasan Feyzi’nin vefat acısını bir derece izale ediyorlar.

    Küçük İbrahim, Nazif’e ikinci bir Salahaddin hükmüne geçip çoluk çocuğuyla, kardeşiyle ve refikasıyla Nur’a ve makineye pek ciddi çalışması, mektubunda namları bulunan Salih ve Gülcü Hüseyin ve Osman ve Zühdü ve İzzet ve Ömer ve sair oradaki Nurcuların sebatkârane, sarsılmadan Nur hizmetinde terakki etmeleri bizleri çok mesrur ettikleri gibi; bu memleketi de ileride çok minnettar edecekler. Mâşâallah İnebolu, küçük bir Isparta ve tam bir medrese-i Nuriye olduğunu ispat ettiler.

    Sâniyen: Nurs köyü ve Nursî lakabımla ve Nurlarla münasebettar üniversite mektebinin pek gayretli bir Nurcusu ve bir Abdurrahman ve bir Salahaddin kabiliyetinde Mustafa Oruç’a evvelce eski harfle gönderdiğimiz mecmualardan sonra, yeni harfle sekiz dokuz parçayı da onun istemesi ve “Üniversite talebeleri çok muhtaç ve müştaktır.” demesi üzerine gönderdik. Fakat o genç şakirdin tecrübesi az olmasından, Nurların himayesine kâfi gelmediğinden ve lâyık ellere vermek ve muattal kalmamak için Nur şakirdleri hususan İstanbul’a yakın olan veya uğrayan veyahut İstanbul’un içinde bulunanlar, Nur’un neşir ve himayesinde ona yardım etmek lâzımdır.

    Sâlisen: Denizli’nin bir manevî kahramanı merhum Hasan Feyzi’nin (rh), Isparta kahramanı merhum Hâfız Ali’nin (rh) yanına gitmesi gerçi bizi çok müteessir ediyor fakat onun gayet has bir talebesi ve Nur’un hâlis bir şakirdi sıddık Muharrem’in dediği gibi deriz:

    O, bir cihette ölmemiş belki vazifesini acele bitirmiş, âlem-i berzaha istirahat için gitmiş, terhis edilmiş. Hâfız Ali ile beraber manen, şefaatleriyle ve bıraktıkları tesirli Nur hakkındaki eserleriyle yardım ediyorlar; yine manen Nur’a çalışıyorlar. Elbette manevî şehit hükmünde olmalarından Meyve’nin On Birinci Mesele’sindeki ilm-i nahiv talebesinin kendini medresede bildiği gibi; Hâfız Ali ile Nur hakikatlerinin müzakeresi ve vefat eden Nurcuların dairesinde meşgul olmalarını, merhamet-i İlahiyeden kuvvetle ümitvarız. İnşâallah Cenab-ı Hak, onun vazifesini dünyada gördürecek, Nur dairesinde çok Hasan Feyzileri yetiştirecek. (Hâşiye[2])

    Yalnız o mübarek kardeşimiz, benim gibi resmî ilaçlardan çekinmediği için bir sehivdir. Ben ondan ziyade ızdırapta iken “Nurcuların duası yeter.” diye maddî ilaçları aramadım ve hastalık hakkında kimsenin fikrini alıp evham etmedim. O merhum kardeşimiz, bu noktada bana muvafakata muvaffak olamamış. Nurlar hakkında parlak fıkralarında, bu bîçare kardeşine kendini kurban etmeye söz verdiğinden ve Nur vazifesini acele yapmasıyla istirahat âlemine gitti. Ben hem onun akrabasını hem Muharrem gibi kıymetli, ciddi talebelerini ve Denizli ve civarı Nurcularını tekrar taziye edip bizler gibi onlar da o merhumu hasenatlarına hissedar ederek hasenat cihetinde ölmemiş gibi defter-i hasenatına haseneler yazdırsınlar diyerek umum onlara binler selâm ve ona binler rahmet deriz.

    Râbian: Bir zaman bin kalemle Nurlara çalışan Sava kahramanlarından ve Nur’un ehemmiyetli şakirdlerinden Mustafa Yıldız’ın hüd-

    hüd-misal kuşu “Hüdhüd-ü Süleymanî” nevinde Nur işleri hakkında hârika vaziyetleri göstermek acib değil, çok emsali var. Kuşların Nurlarla alâkadarlıkları, çok hâdiselerle tahakkuk etmiş.

    Hapishanede, hakikaten şahsıma ve Nurcuların ittihadına ve mahpusların Nurcularla tevafukuna unutulmayacak derecede Hilmi ile hizmet eden ve memleketinde hapisten evvel ve sonra kahramanane çalışan ve ismine tam mutabık Sadık Bey’in, akrabasıyla, validesiyle tebriğine ve benim namıma orada kurban kestiğine mukabil, bin bârekellah ve mâşâallah deriz. Ve onunla Risale-i Nur’a hem talebe ve bize selâm gönderen Salih oğlu Osman’a hem selâm ederiz hem Nur dairesinde kabul edildi deriz.


    Emirdağ Lahikası 1. Kitap 140. Mektup ⇐ | Emirdağ Lahikası | ⇒ Emirdağ Lahikası 1. Kitap 142. Mektup

    1. Hâşiye: Bu defaki yirmi dört sahifede yalnız iki üç noktada خ , ح olmuş, başka yok. Bir “çok” kelimesi noksan, mana anlaşılır; daha tamamına bakamadım.
    2. Hâşiye: Bu merhum kardeşimizin Nur’a ait müteaddid vazifelerini tamamen görecek ve şakirdlerin tensibiyle ve meşveretiyle intihab edilecek bir yeni kahraman bulununcaya kadar, o vazifeleri taksimü’l-a’mal suretinde her bir şakird bir vazifesini yapmaya başlasın. Demirbaş Ali Osman, bu vazife Isparta’da sana düştü. Hem oradaki kardeşlerin meşvereti ile onun yeri boş kalmamak için Nur’la onun gibi çok alâkadar birisi, şimdilik Denizli Hüsrev’i vaziyetini alsın. Ona hediye ettiğim takkeyi muhafaza etsin tâ hakiki sahib çıkasıya kadar.