Emirdağ Lahikası 2. Kitap 54. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    Diğer diller:
    • Türkçe

    Aziz, sıddık ve mübarek kardeşlerim!

    Evvela: Kardeşimiz İnebolu Hüsrev’i Nazif Çelebi bana yazıyor ki: “Hizb-i Nuriye ve Salavatın neşrini bitirdikten sonra ne münasip ise neşredeceğim.” diye soruyor. Bence sizin tensibinizle Hastalar ve İhtiyarlar Lem’aları ve On Yedinci Mektup olan çocukların kısacık taziyenamesi ve Yirmi Birinci Mektup –ihtiyarlara hizmet hakkındaki kısa mektubun– neşri münasiptir. Fakat Medresetü’z-Zehranın erkânı hangi cümle ve hangi fıkra münasip görürlerse kaldırabilirler ve ıslah edebilirler. Ve daha kısa başka münasip risaleler varsa ilâve edebilirler.

    Bu mealde kahraman Nazif’e çabuk cevap gönderiniz. Hakikaten, o kardeşimizin Cevşenü’l-Kebir’i ve Hizb-i Nuriye’yi Salavat ile beraber neşri, Nurculara ve ehl-i imana büyük bir hizmettir. Cenab-ı Hak her bir harfine mukabil ona ve yardımcılarına bin sevap ihsan etsin, âmin!

    Sâniyen: Yeni ehl-i hükûmet yavaş yavaş anlıyor ki hakiki kuvvet Kur’an’dadır. Ve İslâmiyet uhuvveti ile ve imanın hakaiki ile tahribatçı düşmanlara karşı dayanabilirler. Evet bir tahripçi, yirmi tamirciyi telaşa düşürür ve bazen mağlup edebilir. Koca Çin’i kendine tabi yapan bir kuvveti, buradaki yirmi milyon Müslüman’a karşı âdeta mağlup bir vaziyette tecavüzden durduran; maddî kuvvetler, haricî dâhilî tedbirler, ittifaklar değil; belki yalnız Kur’an ve imanın hakikatleri, onların en büyük kuvveti olan maneviyat-ı kalbiyeyi tahribatlarına karşı set çekmesi ve manevî yaralarını tedavi etmesidir.

    Ve yeni hükûmetin Maarif Vekili bu hakikati hissetmiş ki seleflerine muhalif olarak en ziyade iman hakikatlerinin neşrine, din derslerine ehemmiyet veriyor. Hattâ büyük bir ehemmiyetle şimdi de Şark Dârülfünunu –tabirlerince Doğu Üniversitesi– için yüz bin lira tahsis edildiğini gazeteler yazmış.

    Hem mezkûr hakikati hem Ankara hem İstanbul Üniversiteleri o dehşetli, tahribatçı kuvvete karşı hem vatanı hem gençliği kurtaracak hakaik-i Kur’aniye ve imaniye olduğunu kat’iyen bildiler ki Ankara’daki Üniversiteliler bin yedi yüz imza ile Maarif Vekilinin din derslerini cebrî mekteplere koyması için tebrik etmişler.

    Ve İstanbul Üniversitesinde yeni hükûmetin en mühim bir rüknüne demişler ki:

    Anadolu’da din lehinde kuvvetli bir cereyan var. Onlara da solcular gibi bir derece meydan vermeyeceğiz demesine mukabil; o üniversitenin mümessili, din neşriyatı yapanlar aleyhinde olduğu halde o reise demiş ki:

    Eğer dediğin o cereyan Risale-i Nur ise ne siz ve ne de Avrupa onu mağlup edemez.

    Bu mesele münasebetiyle meslek ve meşrebime muhalif olarak Eski Said’in bir iki dakika kafasını başıma alarak diyorum ki:

    Küfür ile iman ortası yoktur. Bu memlekette İslâmiyet’e karşı komünist mücadelesi ortası olamaz. Sağ ve sol, ortası üç meslek icab ettirir. Eğer İngiliz, Fransız deseler hakları var. Sağ İslâmiyet, sol komünistlik, ortası da Nasraniyet diyebilirler. Fakat bu vatanda küfr-ü mutlaka karşı iman ve İslâmiyet’ten başka bir din, bir mezhep olamaz. Olsa dini bırakıp komünistliğe girmektir. Çünkü hakiki bir Müslüman hiçbir zaman Yahudi ve Nasrani olamıyor. Olsa olsa dinsiz olup tam anarşist olur.

    İnşâallah, Maarif ve Adliye vekilleri gibi sair erkânlar da bu ehemmiyetli hakikati tam anlayacaklar. Sağ sol tabiri yerine, hak ve hakikat ve Kur’an ve iman kuvvetine dayanıp bu vatanı küfr-ü mutlaktan, anarşilikten, zındıkadan ve onların dehşetli tahribatlarından kurtarmaya çalışmalarını rahmet-i İlahiyeden bütün ruh u canımızla niyaz ve rica ediyoruz.


    Emirdağ Lahikası 2. Kitap 53. Mektup ⇐ | Emirdağ Lahikası | ⇒ Emirdağ Lahikası 2. Kitap 55. Mektup