Kastamonu Lahikası 27. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    Diğer diller:
    • Türkçe

    بِاس۟مِهٖ وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ

    اَلسَّلَامُ عَلَي۟كُم۟ وَ رَح۟مَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفِ رَسَائِلِ النُّورِ وَمَعَانٖيهَا ال۟مُتَمَثِّلَةِ فِى ال۟هَوَاءِ وَ فِى ال۟اَف۟هَامِ اِلٰى يَو۟مِ ال۟قِيَامِ

    Aziz, sıddık ve sadık kardeşlerim!

    Bu defa pek çok alâkadar olduğum zatların dört adet mektupları beni o kadar mesrur etti ve Risale-i Nur hesabına o kadar memnun eyledi ki güya yeniden o kahraman arkadaşları buldum diye sürur yaşları çok hüzünlerimi sildi. Evet, dört mektuba dört cevap yazmak isterim ve hakkınızdır fakat samimi ittihadınıza binaen bir ile iktifa edildi. Ayrı ayrı beş altı küçük meseleleri beyan ediyorum:

    Birincisi: Eskiden beri, iman kurtarmak zamanıdır dediğimiz ve ihtiyarım olmadan tekrar ile erkân-ı imaniyeye dair bürhanlardan tahşidat-ı azîmeyi yaptığımız, çok haklı ve lüzumlu olduğunu zaman gösterdi. Size bir ay evvel, manevî bir muhaverede, Risale-i Nur’un azîm tahşidatına dair gaybdan gelen bir cevabı yazmıştım. Bazı zatlar o fıkrayı Âyetü’l-Kübra Risalesi’nin âhirine ilhak ettiler.

    İkincisi: Şamlı Tevfik Kardeş! Senin mektubun beni derinden derine hem müteessir hem müferrah eyledi. Sende bir hayırlı tahavvülat bulunduğunu ihsas etti.

    Merhum Hâfız Ahmed’in akrabasına benim tarafımdan taziye ile beraber de ki: Bir iki ay evvel –birdenbire– dua ederken en has akraba ve en hâlis talebelerin dairesine Hâfız Ahmed girdi: “Benim de bu dairede hakkım var.” dedi gibi hissettim. Onu o has daire içinde, her vakit manevî kazançlarıma hissedar olmak için bıraktım ve öyle de kalacak inşâallah. Ve anladım ki ikiniz bidayeten, beraber Risale-i Nur’a hizmetiniz içindir.

    Barla’da bütün dostlara selâm…

    Üçüncüsü: Sabri kardeş! Kıymettar Hulusi’nin mektubu hem Hulusi’nin hem Beşinci Şuâ’nın ehemmiyetini ve kıymetlerini gösterdiğinden çok beğendim.

    Evet Beşinci Şuâ, umumun ve bilhassa ehl-i ilmin imanlarını tashih edip kurtarıyor.

    Hem sen hem Hüsrev, Halil İbrahim’den bahsediyorsunuz. O zat, Risale-i Nur’un ehemmiyetli bir talebesi ve iktidarlı bir nâşiridir hem haslardandır. Sâbık hâdisemizden tam bir ihtiyat ve ciddi bir alâkadarlık dersini aldığı kanaatindeyim. Selâmımı ona ve rüfekasına tebliğ ediniz.

    Dördüncüsü: Hüsrev kardeş! Senin mektubun, benim meraklarıma (Hasan, Mustafalar gibi) bir şifa ve arzularıma bir deva (Mu’cizat-ı Ahmediye gibi) ve ümitlerime bir ziya (Re’fet, Konyalı Sabri gibi) hükmüne geçti.

    Hem Risale-i Nur’un muhterem bir talebesi ve has dairesinde bulunan âhiret hemşirem validenizin hastalığı ve ihtiyarlığı seni Isparta’ya celbi hayırdır. Elbette sen ona, Hastalar ve İhtiyarlar Risalelerini okumuşsun. O risaleler, benim bedelime onun keyfini sorup teselli versinler.

    Ben, oradaki talebeleri ve dostları dua ile çok tahattur ediyorum. Onları unutamıyorum. Umum kardeşlerime birer birer selâm ve dua ediyorum.

    Said Nursî



    Kastamonu Lahikası 26. Mektup ⇐ | Kastamonu Lahikası | ⇒ Kastamonu Lahikası 28. Mektup