İçeriğe atla
Kenar çubuğunu aç/kapat
Risale-i Nur Tercümeleri
Ara
Türkçe
Oturum aç
Kişisel araçlar
Oturum aç
Gezinti
Anasayfa
Son değişiklikler
Rastgele sayfa
MediaWiki hakkında yardım
Araçlar
Özel sayfalar
Yazdırılabilir sürüm
Translate
Diğer dillerde
Çevirileri dışa aktar
Çevir
Türkçe
Dil istatistikleri
ileti grubu istatistikleri
Dışa aktar
Daha fazla
Dil istatistikleri
ileti grubu istatistikleri
Dışa aktar
Ayarlar
Grup
Afyon Hayatı
Altıncı Lem'a
Altıncı Mektup
Altıncı Söz
Altıncı Şuâ
Ankara Üniversitesi Nur Talebelerinin Mektubu
Asa-yı Musa
Asa-yı Musa Dua
Ayet-ül Kübra
Bakara Sûresi
Barla Hayatı
Barla Lahikası
Barla Lahikası 1. Mektup
Barla Lahikası 10. Mektup
Barla Lahikası 100. Mektup
Barla Lahikası 101. Mektup
Barla Lahikası 102. Mektup
Barla Lahikası 103. Mektup
Barla Lahikası 104. Mektup
Barla Lahikası 105. Mektup
Barla Lahikası 106. Mektup
Barla Lahikası 107. Mektup
Barla Lahikası 108. Mektup
Barla Lahikası 109. Mektup
Barla Lahikası 11. Mektup
Barla Lahikası 110. Mektup
Barla Lahikası 111. Mektup
Barla Lahikası 112. Mektup
Barla Lahikası 113. Mektup
Barla Lahikası 114. Mektup
Barla Lahikası 115. Mektup
Barla Lahikası 116. Mektup
Barla Lahikası 117. Mektup
Barla Lahikası 118. Mektup
Barla Lahikası 119. Mektup
Barla Lahikası 12. Mektup
Barla Lahikası 120. Mektup
Barla Lahikası 121. Mektup
Barla Lahikası 122. Mektup
Barla Lahikası 123. Mektup
Barla Lahikası 124. Mektup
Barla Lahikası 125. Mektup
Barla Lahikası 126. Mektup
Barla Lahikası 127. Mektup
Barla Lahikası 128. Mektup
Barla Lahikası 129. Mektup
Barla Lahikası 13. Mektup
Barla Lahikası 130. Mektup
Barla Lahikası 131. Mektup
Barla Lahikası 132. Mektup
Barla Lahikası 133. Mektup
Barla Lahikası 134. Mektup
Barla Lahikası 135. Mektup
Barla Lahikası 136. Mektup
Barla Lahikası 137. Mektup
Barla Lahikası 138. Mektup
Barla Lahikası 139. Mektup
Barla Lahikası 14. Mektup
Barla Lahikası 140. Mektup
Barla Lahikası 141. Mektup
Barla Lahikası 142. Mektup
Barla Lahikası 143. Mektup
Barla Lahikası 144. Mektup
Barla Lahikası 145. Mektup
Barla Lahikası 146. Mektup
Barla Lahikası 147. Mektup
Barla Lahikası 148. Mektup
Barla Lahikası 149. Mektup
Barla Lahikası 15. Mektup
Barla Lahikası 150. Mektup
Barla Lahikası 151. Mektup
Barla Lahikası 152. Mektup
Barla Lahikası 153. Mektup
Barla Lahikası 154. Mektup
Barla Lahikası 155. Mektup
Barla Lahikası 156. Mektup
Barla Lahikası 157. Mektup
Barla Lahikası 158. Mektup
Barla Lahikası 159. Mektup
Barla Lahikası 16. Mektup
Barla Lahikası 160. Mektup
Barla Lahikası 161. Mektup
Barla Lahikası 162. Mektup
Barla Lahikası 163. Mektup
Barla Lahikası 164. Mektup
Barla Lahikası 165. Mektup
Barla Lahikası 166. Mektup
Barla Lahikası 167. Mektup
Barla Lahikası 168. Mektup
Barla Lahikası 169. Mektup
Barla Lahikası 17. Mektup
Barla Lahikası 170. Mektup
Barla Lahikası 171. Mektup
Barla Lahikası 172. Mektup
Barla Lahikası 173. Mektup
Barla Lahikası 174. Mektup
Barla Lahikası 175. Mektup
Barla Lahikası 176. Mektup
Barla Lahikası 177. Mektup
Barla Lahikası 178. Mektup
Barla Lahikası 179. Mektup
Barla Lahikası 18. Mektup
Barla Lahikası 180. Mektup
Barla Lahikası 181. Mektup
Barla Lahikası 182. Mektup
Barla Lahikası 183. Mektup
Barla Lahikası 184. Mektup
Barla Lahikası 185. Mektup
Barla Lahikası 186. Mektup
Barla Lahikası 187. Mektup
Barla Lahikası 188. Mektup
Barla Lahikası 189. Mektup
Barla Lahikası 19. Mektup
Barla Lahikası 190. Mektup
Barla Lahikası 191. Mektup
Barla Lahikası 192. Mektup
Barla Lahikası 193. Mektup
Barla Lahikası 194. Mektup
Barla Lahikası 195. Mektup
Barla Lahikası 196. Mektup
Barla Lahikası 197. Mektup
Barla Lahikası 198. Mektup
Barla Lahikası 199. Mektup
Barla Lahikası 2. Mektup
Barla Lahikası 20. Mektup
Barla Lahikası 200. Mektup
Barla Lahikası 201. Mektup
Barla Lahikası 202. Mektup
Barla Lahikası 203. Mektup
Barla Lahikası 204. Mektup
Barla Lahikası 205. Mektup
Barla Lahikası 206. Mektup
Barla Lahikası 207. Mektup
Barla Lahikası 208. Mektup
Barla Lahikası 209. Mektup
Barla Lahikası 21. Mektup
Barla Lahikası 210. Mektup
Barla Lahikası 211. Mektup
Barla Lahikası 212. Mektup
Barla Lahikası 213. Mektup
Barla Lahikası 214. Mektup
Barla Lahikası 215. Mektup
Barla Lahikası 216. Mektup
Barla Lahikası 217. Mektup
Barla Lahikası 218. Mektup
Barla Lahikası 219. Mektup
Barla Lahikası 22. Mektup
Barla Lahikası 220. Mektup
Barla Lahikası 221. Mektup
Barla Lahikası 222. Mektup
Barla Lahikası 223. Mektup
Barla Lahikası 224. Mektup
Barla Lahikası 225. Mektup
Barla Lahikası 226. Mektup
Barla Lahikası 227. Mektup
Barla Lahikası 228. Mektup
Barla Lahikası 229. Mektup
Barla Lahikası 23. Mektup
Barla Lahikası 230. Mektup
Barla Lahikası 231. Mektup
Barla Lahikası 232. Mektup
Barla Lahikası 233. Mektup
Barla Lahikası 234. Mektup
Barla Lahikası 235. Mektup
Barla Lahikası 236. Mektup
Barla Lahikası 237. Mektup
Barla Lahikası 238. Mektup
Barla Lahikası 239. Mektup
Barla Lahikası 24. Mektup
Barla Lahikası 240. Mektup
Barla Lahikası 241. Mektup
Barla Lahikası 242. Mektup
Barla Lahikası 243. Mektup
Barla Lahikası 244. Mektup
Barla Lahikası 245. Mektup
Barla Lahikası 246. Mektup
Barla Lahikası 247. Mektup
Barla Lahikası 248. Mektup
Barla Lahikası 249. Mektup
Barla Lahikası 25. Mektup
Barla Lahikası 250. Mektup
Barla Lahikası 251. Mektup
Barla Lahikası 252. Mektup
Barla Lahikası 253. Mektup
Barla Lahikası 254. Mektup
Barla Lahikası 255. Mektup
Barla Lahikası 256. Mektup
Barla Lahikası 257. Mektup
Barla Lahikası 258. Mektup
Barla Lahikası 259. Mektup
Barla Lahikası 26. Mektup
Barla Lahikası 260. Mektup
Barla Lahikası 261. Mektup
Barla Lahikası 262. Mektup
Barla Lahikası 263. Mektup
Barla Lahikası 264. Mektup
Barla Lahikası 265. Mektup
Barla Lahikası 266. Mektup
Barla Lahikası 267. Mektup
Barla Lahikası 268. Mektup
Barla Lahikası 269. Mektup
Barla Lahikası 27. Mektup
Barla Lahikası 270. Mektup
Barla Lahikası 271. Mektup
Barla Lahikası 272. Mektup
Barla Lahikası 273. Mektup
Barla Lahikası 274. Mektup
Barla Lahikası 275. Mektup
Barla Lahikası 276. Mektup
Barla Lahikası 277. Mektup
Barla Lahikası 278. Mektup
Barla Lahikası 279. Mektup
Barla Lahikası 28. Mektup
Barla Lahikası 280. Mektup
Barla Lahikası 281. Mektup
Barla Lahikası 282. Mektup
Barla Lahikası 283. Mektup
Barla Lahikası 284. Mektup
Barla Lahikası 285. Mektup
Barla Lahikası 286. Mektup
Barla Lahikası 287. Mektup
Barla Lahikası 288. Mektup
Barla Lahikası 289. Mektup
Barla Lahikası 29. Mektup
Barla Lahikası 290. Mektup
Barla Lahikası 291. Mektup
Barla Lahikası 292. Mektup
Barla Lahikası 293. Mektup
Barla Lahikası 3. Mektup
Barla Lahikası 30. Mektup
Barla Lahikası 31. Mektup
Barla Lahikası 32. Mektup
Barla Lahikası 33. Mektup
Barla Lahikası 34. Mektup
Barla Lahikası 35. Mektup
Barla Lahikası 36. Mektup
Barla Lahikası 37. Mektup
Barla Lahikası 38. Mektup
Barla Lahikası 39. Mektup
Barla Lahikası 4. Mektup
Barla Lahikası 40. Mektup
Barla Lahikası 41. Mektup
Barla Lahikası 42. Mektup
Barla Lahikası 43. Mektup
Barla Lahikası 44. Mektup
Barla Lahikası 45. Mektup
Barla Lahikası 46. Mektup
Barla Lahikası 47. Mektup
Barla Lahikası 48. Mektup
Barla Lahikası 49. Mektup
Barla Lahikası 5. Mektup
Barla Lahikası 50. Mektup
Barla Lahikası 51. Mektup
Barla Lahikası 52. Mektup
Barla Lahikası 53. Mektup
Barla Lahikası 54. Mektup
Barla Lahikası 55. Mektup
Barla Lahikası 56. Mektup
Barla Lahikası 57. Mektup
Barla Lahikası 58. Mektup
Barla Lahikası 59. Mektup
Barla Lahikası 6. Mektup
Barla Lahikası 60. Mektup
Barla Lahikası 61. Mektup
Barla Lahikası 62. Mektup
Barla Lahikası 63. Mektup
Barla Lahikası 64. Mektup
Barla Lahikası 65. Mektup
Barla Lahikası 66. Mektup
Barla Lahikası 67. Mektup
Barla Lahikası 68. Mektup
Barla Lahikası 69. Mektup
Barla Lahikası 7. Mektup
Barla Lahikası 70. Mektup
Barla Lahikası 71. Mektup
Barla Lahikası 72. Mektup
Barla Lahikası 73. Mektup
Barla Lahikası 74. Mektup
Barla Lahikası 75. Mektup
Barla Lahikası 76. Mektup
Barla Lahikası 77. Mektup
Barla Lahikası 78. Mektup
Barla Lahikası 79. Mektup
Barla Lahikası 8. Mektup
Barla Lahikası 80. Mektup
Barla Lahikası 81. Mektup
Barla Lahikası 82. Mektup
Barla Lahikası 83. Mektup
Barla Lahikası 84. Mektup
Barla Lahikası 85. Mektup
Barla Lahikası 86. Mektup
Barla Lahikası 87. Mektup
Barla Lahikası 88. Mektup
Barla Lahikası 89. Mektup
Barla Lahikası 9. Mektup
Barla Lahikası 90. Mektup
Barla Lahikası 91. Mektup
Barla Lahikası 92. Mektup
Barla Lahikası 93. Mektup
Barla Lahikası 94. Mektup
Barla Lahikası 95. Mektup
Barla Lahikası 96. Mektup
Barla Lahikası 97. Mektup
Barla Lahikası 98. Mektup
Barla Lahikası 99. Mektup
Barla Lahikası Mukaddime
Bediüzzaman ve Risale-i Nur
Beşinci Lem'a
Beşinci Mektup
Beşinci Söz
Beşinci Şuâ
Bir Müdafaa (Takriz)
Birinci Lem'a
Birinci Mektup
Birinci Söz
Birinci Şuâ
Bu parça çok kıymetlidir
BİRİNCİ MAKALE
Deneme
Denizli Hayatı
Divan-ı Harb-i Örfi
Dokuzuncu Lem'a
Dokuzuncu Mektup
Dokuzuncu Söz
Dokuzuncu Şuâ
Dördüncü Hakikat olan Otuzüçüncü Mertebe
Dördüncü Lem'a
Dördüncü Mektup
Dördüncü Söz
Dördüncü Şuâ
Ecnebî Filozofların Kur'ân'ı Tasdiklerine Dair Şehadetleri
Eddâî
Emirdağ Hayatı
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 1. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 10. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 100. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 101. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 102. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 103. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 104. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 105. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 106. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 107. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 108. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 109. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 11. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 110. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 111. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 112. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 113. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 114. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 115. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 116. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 117. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 118. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 119. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 12. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 120. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 121. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 122. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 123. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 124. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 125. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 126. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 127. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 128. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 129. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 13. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 130. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 131. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 132. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 133. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 134. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 135. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 136. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 137. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 138. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 139. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 14. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 140. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 141. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 142. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 143. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 144. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 145. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 146. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 147. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 148. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 149. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 15. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 150. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 151. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 152. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 153. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 154. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 155. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 156. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 157. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 158. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 159. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 16. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 160. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 161. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 162. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 163. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 164. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 165. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 166. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 167. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 168. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 169. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 17. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 170. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 171. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 172. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 173. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 174. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 175. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 176. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 177. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 178. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 179. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 18. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 180. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 181. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 182. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 183. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 184. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 185. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 186. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 187. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 188. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 189. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 19. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 190. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 191. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 192. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 193. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 194. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 195. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 196. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 197. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 198. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 199. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 2. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 20. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 200. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 201. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 202. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 203. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 204. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 205. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 206. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 207. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 208. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 209. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 21. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 210. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 211. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 212. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 213. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 214. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 215. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 216. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 217. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 218. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 219. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 22. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 220. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 23. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 24. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 25. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 26. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 27. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 28. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 29. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 3. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 30. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 31. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 32. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 33. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 34. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 35. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 36. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 37. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 38. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 39. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 4. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 40. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 41. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 42. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 43. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 44. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 45. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 46. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 47. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 48. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 49. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 5. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 50. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 51. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 52. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 53. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 54. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 55. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 56. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 57. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 58. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 59. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 6. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 60. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 61. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 62. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 63. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 64. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 65. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 66. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 67. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 68. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 69. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 7. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 70. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 71. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 72. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 73. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 74. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 75. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 76. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 77. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 78. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 79. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 8. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 80. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 81. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 82. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 83. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 84. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 85. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 86. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 87. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 88. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 89. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 9. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 90. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 91. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 92. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 93. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 94. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 95. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 96. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 97. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 98. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 99. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 1. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 10. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 100. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 101. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 102. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 103. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 104. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 105. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 106. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 107. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 108. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 109. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 11. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 110. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 111. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 112. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 113. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 114. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 115. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 116. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 117. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 118. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 119. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 12. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 120. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 121. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 122. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 123. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 124. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 125. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 126. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 127. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 128. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 129. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 13. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 130. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 131. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 132. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 133. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 134. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 135. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 136. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 137. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 138. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 139. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 14. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 140. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 141. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 142. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 143. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 144. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 145. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 146. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 147. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 148. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 149. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 15. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 150. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 151. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 16. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 17. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 18. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 19. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 2. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 20. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 21. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 22. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 23. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 24. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 25. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 26. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 27. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 28. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 29. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 3. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 30. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 31. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 32. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 33. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 34. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 35. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 36. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 37. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 38. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 39. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 4. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 40. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 41. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 42. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 43. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 44. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 45. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 46. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 47. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 48. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 49. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 5. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 50. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 51. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 52. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 53. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 54. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 55. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 56. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 57. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 58. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 59. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 6. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 60. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 61. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 62. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 63. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 64. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 65. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 66. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 67. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 68. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 69. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 7. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 70. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 71. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 72. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 73. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 74. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 75. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 76. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 77. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 78. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 79. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 8. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 80. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 81. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 82. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 83. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 84. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 85. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 86. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 87. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 88. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 89. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 9. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 90. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 91. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 92. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 93. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 94. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 95. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 96. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 97. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 98. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 99. Mektup
Eskişehir Hayatı
Fatiha Sûresi
Fihriste-i Mektubat
Giriş
Gönüller Fatihi Büyük Üstada
Habbe
Hakikat Işıkları
Hakikat Çekirdekleri
Hastalar Risalesi
Hubâb
Hutbe-i Şamiye
Hutuvat-ı Sitte
Hz. Üstadın Nâşirlere Duası İşarat'ül İ'caz
Isparta Hayatı
Kardeşi Abdülmecid’in Takrizi
Kardeşlerimden rica ederim ki
Kastamonu Hayatı
Kastamonu Lahikası 1. Mektup
Kastamonu Lahikası 10. Mektup
Kastamonu Lahikası 100. Mektup
Kastamonu Lahikası 101. Mektup
Kastamonu Lahikası 102. Mektup
Kastamonu Lahikası 103. Mektup
Kastamonu Lahikası 104. Mektup
Kastamonu Lahikası 105. Mektup
Kastamonu Lahikası 106. Mektup
Kastamonu Lahikası 107. Mektup
Kastamonu Lahikası 108. Mektup
Kastamonu Lahikası 109. Mektup
Kastamonu Lahikası 11. Mektup
Kastamonu Lahikası 110. Mektup
Kastamonu Lahikası 111. Mektup
Kastamonu Lahikası 112. Mektup
Kastamonu Lahikası 113. Mektup
Kastamonu Lahikası 114. Mektup
Kastamonu Lahikası 115. Mektup
Kastamonu Lahikası 116. Mektup
Kastamonu Lahikası 117. Mektup
Kastamonu Lahikası 118. Mektup
Kastamonu Lahikası 119. Mektup
Kastamonu Lahikası 12. Mektup
Kastamonu Lahikası 120. Mektup
Kastamonu Lahikası 121. Mektup
Kastamonu Lahikası 122. Mektup
Kastamonu Lahikası 123. Mektup
Kastamonu Lahikası 124. Mektup
Kastamonu Lahikası 125. Mektup
Kastamonu Lahikası 126. Mektup
Kastamonu Lahikası 127. Mektup
Kastamonu Lahikası 128. Mektup
Kastamonu Lahikası 129. Mektup
Kastamonu Lahikası 13. Mektup
Kastamonu Lahikası 130. Mektup
Kastamonu Lahikası 131. Mektup
Kastamonu Lahikası 132. Mektup
Kastamonu Lahikası 133. Mektup
Kastamonu Lahikası 134. Mektup
Kastamonu Lahikası 135. Mektup
Kastamonu Lahikası 136. Mektup
Kastamonu Lahikası 137. Mektup
Kastamonu Lahikası 138. Mektup
Kastamonu Lahikası 139. Mektup
Kastamonu Lahikası 14. Mektup
Kastamonu Lahikası 140. Mektup
Kastamonu Lahikası 141. Mektup
Kastamonu Lahikası 142. Mektup
Kastamonu Lahikası 143. Mektup
Kastamonu Lahikası 144. Mektup
Kastamonu Lahikası 145. Mektup
Kastamonu Lahikası 146. Mektup
Kastamonu Lahikası 147. Mektup
Kastamonu Lahikası 148. Mektup
Kastamonu Lahikası 149. Mektup
Kastamonu Lahikası 15. Mektup
Kastamonu Lahikası 150. Mektup
Kastamonu Lahikası 151. Mektup
Kastamonu Lahikası 152. Mektup
Kastamonu Lahikası 153. Mektup
Kastamonu Lahikası 154. Mektup
Kastamonu Lahikası 155. Mektup
Kastamonu Lahikası 156. Mektup
Kastamonu Lahikası 157. Mektup
Kastamonu Lahikası 158. Mektup
Kastamonu Lahikası 159. Mektup
Kastamonu Lahikası 16. Mektup
Kastamonu Lahikası 160. Mektup
Kastamonu Lahikası 161. Mektup
Kastamonu Lahikası 162. Mektup
Kastamonu Lahikası 163. Mektup
Kastamonu Lahikası 164. Mektup
Kastamonu Lahikası 165. Mektup
Kastamonu Lahikası 166. Mektup
Kastamonu Lahikası 17. Mektup
Kastamonu Lahikası 18. Mektup
Kastamonu Lahikası 19. Mektup
Kastamonu Lahikası 2. Mektup
Kastamonu Lahikası 20. Mektup
Kastamonu Lahikası 21. Mektup
Kastamonu Lahikası 22. Mektup
Kastamonu Lahikası 23. Mektup
Kastamonu Lahikası 24. Mektup
Kastamonu Lahikası 25. Mektup
Kastamonu Lahikası 26. Mektup
Kastamonu Lahikası 27. Mektup
Kastamonu Lahikası 28. Mektup
Kastamonu Lahikası 29. Mektup
Kastamonu Lahikası 3. Mektup
Kastamonu Lahikası 30. Mektup
Kastamonu Lahikası 31. Mektup
Kastamonu Lahikası 32. Mektup
Kastamonu Lahikası 33. Mektup
Kastamonu Lahikası 34. Mektup
Kastamonu Lahikası 35. Mektup
Kastamonu Lahikası 36. Mektup
Kastamonu Lahikası 37. Mektup
Kastamonu Lahikası 38. Mektup
Kastamonu Lahikası 39. Mektup
Kastamonu Lahikası 4. Mektup
Kastamonu Lahikası 40. Mektup
Kastamonu Lahikası 41. Mektup
Kastamonu Lahikası 42. Mektup
Kastamonu Lahikası 43. Mektup
Kastamonu Lahikası 44. Mektup
Kastamonu Lahikası 45. Mektup
Kastamonu Lahikası 46. Mektup
Kastamonu Lahikası 47. Mektup
Kastamonu Lahikası 48. Mektup
Kastamonu Lahikası 49. Mektup
Kastamonu Lahikası 5. Mektup
Kastamonu Lahikası 50. Mektup
Kastamonu Lahikası 51. Mektup
Kastamonu Lahikası 52. Mektup
Kastamonu Lahikası 53. Mektup
Kastamonu Lahikası 54. Mektup
Kastamonu Lahikası 55. Mektup
Kastamonu Lahikası 56. Mektup
Kastamonu Lahikası 57. Mektup
Kastamonu Lahikası 58. Mektup
Kastamonu Lahikası 59. Mektup
Kastamonu Lahikası 6. Mektup
Kastamonu Lahikası 60. Mektup
Kastamonu Lahikası 61. Mektup
Kastamonu Lahikası 62. Mektup
Kastamonu Lahikası 63. Mektup
Kastamonu Lahikası 64. Mektup
Kastamonu Lahikası 65. Mektup
Kastamonu Lahikası 66. Mektup
Kastamonu Lahikası 67. Mektup
Kastamonu Lahikası 68. Mektup
Kastamonu Lahikası 69. Mektup
Kastamonu Lahikası 7. Mektup
Kastamonu Lahikası 70. Mektup
Kastamonu Lahikası 71. Mektup
Kastamonu Lahikası 72. Mektup
Kastamonu Lahikası 73. Mektup
Kastamonu Lahikası 74. Mektup
Kastamonu Lahikası 75. Mektup
Kastamonu Lahikası 76. Mektup
Kastamonu Lahikası 77. Mektup
Kastamonu Lahikası 78. Mektup
Kastamonu Lahikası 79. Mektup
Kastamonu Lahikası 8. Mektup
Kastamonu Lahikası 80. Mektup
Kastamonu Lahikası 81. Mektup
Kastamonu Lahikası 82. Mektup
Kastamonu Lahikası 83. Mektup
Kastamonu Lahikası 84. Mektup
Kastamonu Lahikası 85. Mektup
Kastamonu Lahikası 86. Mektup
Kastamonu Lahikası 87. Mektup
Kastamonu Lahikası 88. Mektup
Kastamonu Lahikası 89. Mektup
Kastamonu Lahikası 9. Mektup
Kastamonu Lahikası 90. Mektup
Kastamonu Lahikası 91. Mektup
Kastamonu Lahikası 92. Mektup
Kastamonu Lahikası 93. Mektup
Kastamonu Lahikası 94. Mektup
Kastamonu Lahikası 95. Mektup
Kastamonu Lahikası 96. Mektup
Kastamonu Lahikası 97. Mektup
Kastamonu Lahikası 98. Mektup
Kastamonu Lahikası 99. Mektup
Katre
Katrenin Zeyli
Kitap Sonundaki İ'lemler
Konferans
Kur’ân nedir, tarifi nasıldır?
Küçük Sözler
Latif Nükteler
Lem'alar
Lem'alar Fihrist
Lem'alar/Hz. Üstadın Nâşirlere Duası
Lemaat
Lemalar MN
Lâsiyyemalar
Mektubat
Mektubat/Hz. Üstadın Nâşirlere Duası
Mesnevi-i Nuriye
Mesnevi-i Nuriye Fihrist
Meyve Risalesi
Muhakemat
Muhakemat/Mukaddime
Muhsin'in Mektubu
Mukaddime
Mustafa Hilmi'nin Mektubu
Münazarat
Münderecât Hakkında
Münâcat
Nokta
Nur Talebelerinin Bir Takrizi
On Altıncı Lem'a
On Altıncı Mektup
On Altıncı Söz
On Beşinci Lem'a
On Beşinci Mektup
On Beşinci Söz
On Beşinci Şuâ
On Birinci Lem'a
On Birinci Mektup
On Birinci Söz
On Birinci Şuâ
On Dokuzuncu Lem'a
On Dokuzuncu Mektup
On Dokuzuncu Söz
On Dördüncü Lem'a
On Dördüncü Mektup
On Dördüncü Reşha
On Dördüncü Söz
On Dördüncü Şuâ
On Sekizinci Lem'a
On Sekizinci Mektup
On Sekizinci Söz
On Yedinci Lem'a
On Yedinci Mektup
On Yedinci Söz
On Üçüncü Lem'a
On Üçüncü Mektup
On Üçüncü Söz
On Üçüncü Şuâ
On İkinci Lem'a
On İkinci Mektup
On İkinci Söz
On İkinci Şuâ
Onuncu Lem'a
Onuncu Mektup
Onuncu Risale
Onuncu Söz
Otuz Birinci Lem'a
Otuz Birinci Mektup
Otuz Birinci Söz
Otuz Üçüncü Lem'a
Otuz Üçüncü Mektup
Otuz Üçüncü Söz
Otuz İkinci Lem'a
Otuz İkinci Mektup
Otuz İkinci Söz
Otuzuncu Lem'a
Otuzuncu Mektup
Otuzuncu Söz
Ramazân, İktisâd ve Şükür Risaleleri
Reşhalar
Risale-i Nur ve Hariç Memleketler
Risale-i Nur, her ateşi ve her yangını söndürür
Saykal-ül İslam
Sekizinci Lem'a
Sekizinci Mektup
Sekizinci Söz
Sekizinci Şuâ
Sikke-i Tasdik-i Gaybi'den Bir Mektup
Sözler
Sözler Fihrist
Sünuhat
Takdim
Takdim Haşiye
Tarihçe-i Hayat
Tarihçe-i Hayat/Hz. Üstadın Nâşirlere Duası
Tenbih
Tenvir
Tuluat
Uhuvvet Risalesi
Yedinci Lem'a
Yedinci Mektup
Yedinci Söz
Yedinci Şuâ
Yirmi Altıncı Lem'a
Yirmi Altıncı Mektup
Yirmi Altıncı Söz
Yirmi Beşinci Lem'a
Yirmi Beşinci Mektup
Yirmi Beşinci Söz
Yirmi Birinci Lem'a
Yirmi Birinci Mektup
Yirmi Birinci Söz
Yirmi Dokuzuncu Lem'a
Yirmi Dokuzuncu Mektup
Yirmi Dokuzuncu Söz
Yirmi Dördüncü Lem'a
Yirmi Dördüncü Mektup
Yirmi Dördüncü Söz
Yirmi Sekizinci Lem'a
Yirmi Sekizinci Mektup
Yirmi Sekizinci Söz
Yirmi Yedinci Lem'a
Yirmi Yedinci Mektup
Yirmi Yedinci Söz
Yirmi Üçüncü Lem'a
Yirmi Üçüncü Mektup
Yirmi Üçüncü Söz
Yirmi İkinci Lem'a
Yirmi İkinci Mektup
Yirmi İkinci Söz
Yirmidokuzuncu Lem'adan İkinci Bâb
Yirminci Lem'a
Yirminci Mektup
Yirminci Söz
Zerre
Zeylû'l-Hubâb
Zeylü'l-Habbe
Zeylü'z-Zeyl
Zühre
Önsöz
ÜÇÜNCÜ MAKALE
Üçüncü Lem'a
Üçüncü Mektup
Üçüncü Söz
Üçüncü Şuâ
İ'tizar
İfadetü'l-Meram
İhlas Risalesi
İkinci Lem'a
İkinci Mektup
İkinci Söz
İkinci Şuâ
İktisad, Kanaat, İsraf Mevzuunda Bir Mektup
İKİNCİ MAKALE
İlk Hayatı
İman ve İnsan
İtizar
İşarat
İşarat'ül İ'caz
İşarat'ül İ'caz Fihrist
İşarat-ı Gaybiyye Hakkında Bir Takriz
Şemme
Şualar
Şule
Şulenin Zeyli
Şuâlar İçindekiler
Dil
aa - Qafár af
ab - аԥсшәа
abs - bahasa ambon
ace - Acèh
ady - адыгабзэ
ady-cyrl - адыгабзэ
aeb - تونسي / Tûnsî
aeb-arab - تونسي
aeb-latn - Tûnsî
af - Afrikaans
ak - Akan
aln - Gegë
alt - алтай тил
am - አማርኛ
ami - Pangcah
an - aragonés
ang - Ænglisc
ann - Obolo
anp - अंगिका
ar - العربية
arc - ܐܪܡܝܐ
arn - mapudungun
arq - جازايرية
ary - الدارجة
arz - مصرى
as - অসমীয়া
ase - American sign language
ast - asturianu
atj - Atikamekw
av - авар
avk - Kotava
awa - अवधी
ay - Aymar aru
az - azərbaycanca
azb - تۆرکجه
ba - башҡортса
ban - Basa Bali
ban-bali - ᬩᬲᬩᬮᬶ
bar - Boarisch
bbc - Batak Toba
bbc-latn - Batak Toba
bcc - جهلسری بلوچی
bci - wawle
bcl - Bikol Central
be - беларуская
be-tarask - беларуская (тарашкевіца)
bg - български
bgn - روچ کپتین بلوچی
bh - भोजपुरी
bho - भोजपुरी
bi - Bislama
bjn - Banjar
blk - ပအိုဝ်ႏဘာႏသာႏ
bm - bamanankan
bn - বাংলা
bo - བོད་ཡིག
bpy - বিষ্ণুপ্রিয়া মণিপুরী
bqi - بختیاری
br - brezhoneg
brh - Bráhuí
bs - bosanski
btm - Batak Mandailing
bto - Iriga Bicolano
bug - ᨅᨔ ᨕᨘᨁᨗ
bxr - буряад
ca - català
cbk-zam - Chavacano de Zamboanga
cdo - 閩東語 / Mìng-dĕ̤ng-ngṳ̄
ce - нохчийн
ceb - Cebuano
ch - Chamoru
cho - Chahta Anumpa
chr - ᏣᎳᎩ
chy - Tsetsêhestâhese
ckb - کوردی
co - corsu
cps - Capiceño
cr - Nēhiyawēwin / ᓀᐦᐃᔭᐍᐏᐣ
crh - qırımtatarca
crh-cyrl - къырымтатарджа (Кирилл)
crh-latn - qırımtatarca (Latin)
cs - čeština
csb - kaszëbsczi
cu - словѣньскъ / ⰔⰎⰑⰂⰡⰐⰠⰔⰍⰟ
cv - чӑвашла
cy - Cymraeg
da - dansk
dag - dagbanli
de - Deutsch
de-at - Österreichisches Deutsch
de-ch - Schweizer Hochdeutsch
de-formal - Deutsch (Sie-Form)
dga - Dagaare
din - Thuɔŋjäŋ
diq - Zazaki
dsb - dolnoserbski
dtp - Dusun Bundu-liwan
dty - डोटेली
dv - ދިވެހިބަސް
dz - ཇོང་ཁ
ee - eʋegbe
egl - Emiliàn
el - Ελληνικά
eml - emiliàn e rumagnòl
en - English
en-ca - Canadian English
en-gb - British English
eo - Esperanto
es - español
es-419 - español de América Latina
es-formal - español (formal)
et - eesti
eu - euskara
ext - estremeñu
fa - فارسی
fat - mfantse
ff - Fulfulde
fi - suomi
fit - meänkieli
fj - Na Vosa Vakaviti
fo - føroyskt
fon - fɔ̀ngbè
fr - français
frc - français cadien
frp - arpetan
frr - Nordfriisk
fur - furlan
fy - Frysk
ga - Gaeilge
gaa - Ga
gag - Gagauz
gan - 贛語
gan-hans - 赣语(简体)
gan-hant - 贛語(繁體)
gcr - kriyòl gwiyannen
gd - Gàidhlig
gl - galego
gld - на̄ни
glk - گیلکی
gn - Avañe'ẽ
gom - गोंयची कोंकणी / Gõychi Konknni
gom-deva - गोंयची कोंकणी
gom-latn - Gõychi Konknni
gor - Bahasa Hulontalo
got - 𐌲𐌿𐍄𐌹𐍃𐌺
gpe - Ghanaian Pidgin
grc - Ἀρχαία ἑλληνικὴ
gsw - Alemannisch
gu - ગુજરાતી
guc - wayuunaiki
gur - farefare
guw - gungbe
gv - Gaelg
ha - Hausa
hak - 客家語/Hak-kâ-ngî
haw - Hawaiʻi
he - עברית
hi - हिन्दी
hif - Fiji Hindi
hif-latn - Fiji Hindi
hil - Ilonggo
ho - Hiri Motu
hr - hrvatski
hrx - Hunsrik
hsb - hornjoserbsce
hsn - 湘语
ht - Kreyòl ayisyen
hu - magyar
hu-formal - magyar (formal)
hy - հայերեն
hyw - Արեւմտահայերէն
hz - Otsiherero
ia - interlingua
id - Bahasa Indonesia
ie - Interlingue
ig - Igbo
igl - Igala
ii - ꆇꉙ
ik - Iñupiatun
ike-cans - ᐃᓄᒃᑎᑐᑦ
ike-latn - inuktitut
ilo - Ilokano
inh - гӀалгӀай
io - Ido
is - íslenska
it - italiano
iu - ᐃᓄᒃᑎᑐᑦ / inuktitut
ja - 日本語
jam - Patois
jbo - la .lojban.
jut - jysk
jv - Jawa
ka - ქართული
kaa - Qaraqalpaqsha
kab - Taqbaylit
kbd - адыгэбзэ
kbd-cyrl - адыгэбзэ
kbp - Kabɩyɛ
kcg - Tyap
kea - kabuverdianu
kg - Kongo
khw - کھوار
ki - Gĩkũyũ
kiu - Kırmancki
kj - Kwanyama
kjh - хакас
kjp - ဖၠုံလိက်
kk - қазақша
kk-arab - قازاقشا (تٴوتە)
kk-cn - قازاقشا (جۇنگو)
kk-cyrl - қазақша (кирил)
kk-kz - қазақша (Қазақстан)
kk-latn - qazaqşa (latın)
kk-tr - qazaqşa (Türkïya)
kl - kalaallisut
km - ភាសាខ្មែរ
kn - ಕನ್ನಡ
ko - 한국어
ko-kp - 조선말
koi - перем коми
kr - kanuri
krc - къарачай-малкъар
kri - Krio
krj - Kinaray-a
krl - karjal
ks - कॉशुर / کٲشُر
ks-arab - کٲشُر
ks-deva - कॉशुर
ksh - Ripoarisch
ksw - စှီၤ
ku - kurdî
ku-arab - كوردي (عەرەبی)
ku-latn - kurdî (latînî)
kum - къумукъ
kus - Kʋsaal
kv - коми
kw - kernowek
ky - кыргызча
la - Latina
lad - Ladino
lb - Lëtzebuergesch
lbe - лакку
lez - лезги
lfn - Lingua Franca Nova
lg - Luganda
li - Limburgs
lij - Ligure
liv - Līvõ kēļ
lki - لەکی
lld - Ladin
lmo - lombard
ln - lingála
lo - ລາວ
loz - Silozi
lrc - لۊری شومالی
lt - lietuvių
ltg - latgaļu
lus - Mizo ţawng
luz - لئری دوٙمینی
lv - latviešu
lzh - 文言
lzz - Lazuri
mad - Madhurâ
mag - मगही
mai - मैथिली
map-bms - Basa Banyumasan
mdf - мокшень
mg - Malagasy
mh - Ebon
mhr - олык марий
mi - Māori
min - Minangkabau
mk - македонски
ml - മലയാളം
mn - монгол
mni - ꯃꯤꯇꯩ ꯂꯣꯟ
mnw - ဘာသာ မန်
mo - молдовеняскэ
mos - moore
mr - मराठी
mrh - Mara
mrj - кырык мары
ms - Bahasa Melayu
ms-arab - بهاس ملايو
mt - Malti
mus - Mvskoke
mwl - Mirandés
my - မြန်မာဘာသာ
myv - эрзянь
mzn - مازِرونی
na - Dorerin Naoero
nah - Nāhuatl
nan - Bân-lâm-gú
nap - Napulitano
nb - norsk bokmål
nds - Plattdüütsch
nds-nl - Nedersaksies
ne - नेपाली
new - नेपाल भाषा
ng - Oshiwambo
nia - Li Niha
niu - Niuē
nl - Nederlands
nl-informal - Nederlands (informeel)
nmz - nawdm
nn - norsk nynorsk
no - norsk
nod - ᨣᩤᩴᨾᩮᩬᩥᨦ
nog - ногайша
nov - Novial
nqo - ߒߞߏ
nrm - Nouormand
nso - Sesotho sa Leboa
nv - Diné bizaad
ny - Chi-Chewa
nyn - runyankore
nys - Nyunga
oc - occitan
ojb - Ojibwemowin
olo - livvinkarjala
om - Oromoo
or - ଓଡ଼ିଆ
os - ирон
pa - ਪੰਜਾਬੀ
pag - Pangasinan
pam - Kapampangan
pap - Papiamentu
pcd - Picard
pcm - Naijá
pdc - Deitsch
pdt - Plautdietsch
pfl - Pälzisch
pi - पालि
pih - Norfuk / Pitkern
pl - polski
pms - Piemontèis
pnb - پنجابی
pnt - Ποντιακά
prg - prūsiskan
ps - پښتو
pt - português
pt-br - português do Brasil
pwn - pinayuanan
qqq - Message documentation
qu - Runa Simi
qug - Runa shimi
rgn - Rumagnôl
rif - Tarifit
rki - ရခိုင်
rm - rumantsch
rmc - romaňi čhib
rmy - romani čhib
rn - ikirundi
ro - română
roa-tara - tarandíne
rsk - руски
ru - русский
rue - русиньскый
rup - armãneashti
ruq - Vlăheşte
ruq-cyrl - Влахесте
ruq-latn - Vlăheşte
rw - Ikinyarwanda
ryu - うちなーぐち
sa - संस्कृतम्
sah - саха тыла
sat - ᱥᱟᱱᱛᱟᱲᱤ
sc - sardu
scn - sicilianu
sco - Scots
sd - سنڌي
sdc - Sassaresu
sdh - کوردی خوارگ
se - davvisámegiella
se-fi - davvisámegiella (Suoma bealde)
se-no - davvisámegiella (Norgga bealde)
se-se - davvisámegiella (Ruoŧa bealde)
sei - Cmique Itom
ses - Koyraboro Senni
sg - Sängö
sgs - žemaitėška
sh - srpskohrvatski / српскохрватски
sh-cyrl - српскохрватски (ћирилица)
sh-latn - srpskohrvatski (latinica)
shi - Taclḥit
shi-latn - Taclḥit
shi-tfng - ⵜⴰⵛⵍⵃⵉⵜ
shn - ၽႃႇသႃႇတႆး
shy - tacawit
shy-latn - tacawit
si - සිංහල
simple - Simple English
sjd - кӣллт са̄мь кӣлл
sje - bidumsámegiella
sk - slovenčina
skr - سرائیکی
skr-arab - سرائیکی
sl - slovenščina
sli - Schläsch
sm - Gagana Samoa
sma - åarjelsaemien
smn - anarâškielâ
sms - nuõrttsääʹmǩiõll
sn - chiShona
so - Soomaaliga
sq - shqip
sr - српски / srpski
sr-ec - српски (ћирилица)
sr-el - srpski (latinica)
srn - Sranantongo
sro - sardu campidanesu
ss - SiSwati
st - Sesotho
stq - Seeltersk
sty - себертатар
su - Sunda
sv - svenska
sw - Kiswahili
syl - ꠍꠤꠟꠐꠤ
szl - ślůnski
szy - Sakizaya
ta - தமிழ்
tay - Tayal
tcy - ತುಳು
tdd - ᥖᥭᥰᥖᥬᥳᥑᥨᥒᥰ
te - తెలుగు
tet - tetun
tg - тоҷикӣ
tg-cyrl - тоҷикӣ
tg-latn - tojikī
th - ไทย
ti - ትግርኛ
tk - Türkmençe
tl - Tagalog
tly - tolışi
tly-cyrl - толыши
tn - Setswana
to - lea faka-Tonga
tok - toki pona
tpi - Tok Pisin
tr - Türkçe
tru - Ṫuroyo
trv - Seediq
ts - Xitsonga
tt - татарча / tatarça
tt-cyrl - татарча
tt-latn - tatarça
tum - chiTumbuka
tw - Twi
ty - reo tahiti
tyv - тыва дыл
tzm - ⵜⴰⵎⴰⵣⵉⵖⵜ
udm - удмурт
ug - ئۇيغۇرچە / Uyghurche
ug-arab - ئۇيغۇرچە
ug-latn - Uyghurche
uk - українська
ur - اردو
uz - oʻzbekcha / ўзбекча
uz-cyrl - ўзбекча
uz-latn - oʻzbekcha
ve - Tshivenda
vec - vèneto
vep - vepsän kel’
vi - Tiếng Việt
vls - West-Vlams
vmf - Mainfränkisch
vmw - emakhuwa
vo - Volapük
vot - Vaďďa
vro - võro
wa - walon
wal - wolaytta
war - Winaray
wls - Fakaʻuvea
wo - Wolof
wuu - 吴语
xal - хальмг
xh - isiXhosa
xmf - მარგალური
xsy - saisiyat
yi - ייִדיש
yo - Yorùbá
yrl - Nhẽẽgatú
yue - 粵語
za - Vahcuengh
zea - Zeêuws
zgh - ⵜⴰⵎⴰⵣⵉⵖⵜ ⵜⴰⵏⴰⵡⴰⵢⵜ
zh - 中文
zh-cn - 中文(中国大陆)
zh-hans - 中文(简体)
zh-hant - 中文(繁體)
zh-hk - 中文(香港)
zh-mo - 中文(澳門)
zh-my - 中文(马来西亚)
zh-sg - 中文(新加坡)
zh-tw - 中文(臺灣)
zu - isiZulu
Biçim
Çevrimdışı çeviri aktar
Yerel biçimde aktar
CSV biçiminde dışa aktar
Getir
<languages/> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَنِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Manen ve rütbeten Beşinci Lem’a ve sureten ve makamen Otuz Birinci Mektup’un Otuz Birinci Lem’a’sının kıymettar Dördüncü Şuâ’ı ve Âyet-i Hasbiye’nin mühim bir nüktesidir.''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İhtar:''' Risale-i Nur, sair kitaplara muhalif olarak başta perdeli gidiyor; gittikçe inkişaf eder. Hususan bu risalede “Birinci Mertebe” çok kıymettar bir hakikat olmakla beraber çok ince ve derindir. Hem bu birinci mertebe, bana mahsus gayet ehemmiyetli bir muhakeme-i hissî ve gayet ruhlu bir muamele-i imanî ve gayet gizli bir mükâleme-i kalbî suretinde mütenevvi ve derin dertlerime şifa olarak tebarüz etmiş. Bana tam tevafuk eden tam hissedebilir, yoksa tam zevk edemez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir zaman ehl-i dünya beni her şeyden tecrit ettiklerinden beş çeşit gurbetlere düşmüştüm. Ve ihtiyarlık zamanımda kısmen teessürattan gelen beş nevi hastalıklara giriftar olmuştum. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Sıkıntıdan gelen bir gafletle, Risale-i Nur’un teselli verici ve meded edici envarına bakmayarak, doğrudan doğruya kalbime baktım ve ruhumu aradım. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Gördüm ki gayet kuvvetli bir aşk-ı beka ve şedit bir muhabbet-i vücud ve büyük bir iştiyak-ı hayat ve hadsiz bir acz ve nihayetsiz bir fakr, bende hükmediyorlar. Halbuki müthiş bir fena, o bekayı söndürüyor. O haletimde, yanık bir şairin dediği gibi dedim: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Dil bekası, Hak fenası istedi mülk-ü tenim </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir devasız derde düştüm, âh ki Lokman bîhaber. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Meyusane başımı eğdim; birden حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَنِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ âyeti imdadıma geldi, dedi: “Beni dikkatle oku.” Ben günde beş yüz defa okudum. Benim için aynelyakîn suretinde inkişaf eden çok kıymettar envarından bir kısmını ve yalnız dokuz nurunu ve mertebesini icmalen yazıp eskiden aynelyakîn ile değil belki ilmelyakîn ile bilinen tafsilatını Risale-i Nur’a havale ediyorum. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == BİRİNCİ MERTEBE-İ NURİYE-İ HASBİYE == </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bendeki aşk-ı beka, bendeki bekaya değil belki sebepsiz ve bizzat mahbub olan kemal-i mutlak sahibi, Zat-ı Zülkemal’in ve Zülcemal’in bir isminin bir cilvesinin mahiyetimde bir gölgesi bulunduğundan, fıtratımda o Kâmil-i Mutlak’ın varlığına ve kemaline ve bekasına müteveccih olan muhabbet-i fıtriye, gaflet yüzünden yolunu şaşırmış, gölgeye yapışmış, âyinenin bekasına âşık olmuştu. حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَنِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ geldi, perdeyi kaldırdı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Gördüm ve hissettim ve hakkalyakîn zevk ettim ki bekamın lezzet ve saadeti, aynen ve daha mükemmel bir tarzda Bâki-i Zülkemal’in bekasına ve benim Rabb’im ve İlah’ım olduğuna imanımda ve iz’anımda ve îkanımda vardır. Çünkü onun bekasıyla benim için lâyemut bir hakikat tahakkuk eder. Zira benim mahiyetim hem bâki hem sermedî bir ismin gölgesi olur, daha ölmez diye şuur-u imaniyle takarrur eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem o şuur-u imanla mahbub-u mutlak olan kemal-i mutlakın varlığı bilinmekle, şedit ve fıtrî olan muhabbet-i zatî tatmin edilir. Hem Bâki-i Sermedî’nin bekasına ve varlığına ait o şuur-u imaniyle kâinatın ve nev-i insanın kemalâtı bilinir ve bulunur ve kemalâta karşı fıtrî meftuniyet, hadsiz elemlerden kurtulup zevk ve lezzetini alır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem o şuur-u imaniyle o Bâki-i Sermedî’ye bir intisap ve o intisab-ı imanî ile umum mülküne bir münasebet peyda olur ve o münasebet-i intisabî ile hadsiz bir mülke bir nevi mâlikiyet gibi iman gözüyle bakar, manen istifade eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem o şuur-u imaniyle ve intisap ve münasebet ile umum mevcudata bir alâka, bir nevi ittisal peyda olur. Ve o halde, ikinci derecede vücud-u şahsîsinden başka hadsiz bir vücud, o şuur-u imanî ve intisap ve münasebet ve alâka ve ittisal cihetinde güya onun bir nevi varlığıdır gibi var olur; varlığa karşı fıtrî aşk teskin edilir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem o şuur-u imanî ve intisap ve münasebet ve alâkadarlığı cihetiyle bütün ehl-i kemalâta karşı bir uhuvvet peyda olur. O halde Bâki-i Sermedî’nin varlığıyla ve bekasıyla o hadsiz ehl-i kemal mahvolmayıp zayi olmadıklarını bilmekle, takdir ve tahsin ile merbut ve dost olduğu hadsiz dostlarının bekaları ve devam-ı kemalâtı, o şuur-u imanî sahibine ulvi bir zevk verir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem o şuur-u imanî ve intisap ve münasebet ve alâkadarlık ve uhuvvet vasıtasıyla bütün dostlarımın –ki hayatımı ve bekamı maalmemnuniye onların saadetleri için feda ediyorum– onların mesudiyetleri ile hadsiz bir saadet kendimde hissedebilir gördüm. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Çünkü bir samimi dostun saadetiyle, şefkatli dostu dahi saadetlenir ve lezzetlenir. Şu halde Bâki-i Zülkemal’in bekası ve varlığıyla, başta Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm ve âl ü ashabı olarak umum sâdatım ve ahbabım olan enbiya ve evliya ve asfiya ve bütün sair hadsiz dostlarım idam-ı ebedîden kurtulduğunu ve bir saadet-i sermediyeye mazhariyetlerini o şuur-u imanî ile hissettim. Ve münasebet, alâka, uhuvvet, dostluk sırrıyla saadetleri bana in’ikas edip saadetlendirdiğini zevk ettim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem o şuur-u imaniyle rikkat-i cinsiye ve şefkat-i akraba yüzünden gelen hadsiz teellümattan kurtulup hadsiz bir zevk-i ruhanî duydum. Çünkü hayatımı ve bekamı maaliftihar onların tehlikelerden kurtulmaları için feda etmeyi fıtrî arzu ettiğim başta pederlerim ve validelerim ve bütün neslî ve nesebî ve manevî akrabalarım, Bâki-i Hakiki’nin bekası ve varlığıyla mahvdan ve ademden ve idam-ı ebedîden ve hadsiz elemlerden kurtulup o hadsiz rahmetine mazhariyetlerini şuur-u imaniyle hissettim. Ve medar-ı gam ve elem olan cüz’î ve tesirsiz şefkatime bedel, nihayetsiz bir rahmet, onlara nezaret ve himayet ettiğini duydum, hissettim. Bir valide veledinin lezzetiyle, zevkiyle, rahatıyla zevklenmesi gibi; ben de o bütün şefkat ettiğim zatların, o rahmetin himayeti altındaki necatlarıyla ve istirahatleriyle zevklendim ve ferahlandım ve çok derin şükrettim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem o şuur-u imaniyle netice-i hayatım ve sebeb-i saadetim ve vazife-i fıtratım olan Resailü’n-Nur dahi ziya’dan, mahvdan, faydasız kalmasından ve manen kurumasından kurtulmalarını ve meyvedar bâki kalmalarını o intisab-ı imanî ile bildim, hissettim, kanaat getirdim. Kendi bekamın lezzetinden çok ziyade bir manevî lezzet duydum, tam hissettim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Çünkü iman ettim ki Bâki-i Zülkemal’in bekası ve varlığıyla Resailü’n-Nur, yalnız insanların hâfızalarında ve kalplerinde nakşolmuyor; belki hadsiz zîşuur mahlukatın ve ruhanîlerin bir mütalaagâhları olmakla beraber rıza-i İlahîye mazhar ise Levh-i Mahfuz’da ve elvah-ı mahfuzada irtisam ederek sevap meyveleriyle tezeyyün eder. Ve bilhassa Kur’an’a mensubiyeti ve kabul-ü Nebevî ve inşâallah marzî-i İlahî cihetiyle bir anda vücudu ve nazar-ı Rabbaniyeye mazhariyeti, umum ehl-i dünyanın takdirinden daha ziyade kıymettardır, bildim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte hayatımı ve bekamı o resailin hakaik-i imaniyeyi ispat eden her bir risalesinin bekasına, devamına, ifadesine, makbuliyetine feda etmeye her vakit hazır olduğumu ve saadetimi, onların Kur’an’a hizmet etmelerinde bildim. Ve o halde beka-i İlahî ile yüz derece insanların tahsinlerinden daha ziyade bir takdire mazhariyetlerini o intisab-ı imanî ile anladım. Bütün kuvvetimle حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَنِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ dedim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem o şuur-u imanî ile ebedî bir beka ve daimî bir hayat veren Bâki-i Zülcelal’in bekasına ve vücuduna iman ve imanın a’mal-i saliha gibi neticeleri, bu fâni hayatın bâki meyveleri ve ebedî bir bekanın vesileleri olduğunu bildim. Meyvedar bir ağaca inkılab etmek için kabuğunu terk eden bir çekirdek gibi ben de o bâki meyveleri vermek için bu beka-i dünyevînin kabuğunu bırakmaya nefsimi kandırdım. Nefsimle beraber حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَنِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ onun bekası bize yeter, dedim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem şuur-u imanî ve intisab-ı ubudiyet ile toprak perdesinin arkası ışıklanmasını ve ağır tabaka-i türabiye dahi ölülerin üstünden kalktığını ve kabir kapısıyla girilen yer altı dahi adem-âlûd karanlıklar olmadığını ilmelyakîn ile bildim. Bütün kuvvetimle حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَنِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ dedim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem gayet kat’î bir surette hissettim ve o şuur-u imanî ile hakkalyakîn bildim ki: Fıtratımda çok şiddetli olan aşk-ı beka Bâki-i Zülkemal’in bekasına, varlığına iki cihetle bakarken enaniyetin perde çekmesiyle, mahbubunu kaçırmış, âyinesine perestiş etmiş bir serseme dönmüş gördüm. Ve o çok derin ve kuvvetli aşk-ı beka, bizzat ve sebepsiz, fıtraten sevilen ve perestiş edilen kemal-i mutlak bir isminin gölgesi vasıtasıyla mahiyetimde hükmedip o aşk-ı bekayı vermiş ve muhabbet için hiçbir illet ve hiçbir garazı ve zatından başka hiçbir sebep iktiza etmeyen kemal-i zatı perestişe kâfi ve vâfi iken; sâbıkan beyan ettiğimiz ve her birisine bir hayat ve bir beka değil belki elden gelse binler hayat-ı dünyeviye ve beka feda edilmeye lâyık olan mezkûr bâki meyveleri dahi ihsan etmekle, o fıtrî aşkı şiddetlendirmiş, hissettim. Elimden gelse idi bütün zerrat-ı vücudumla حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَنِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ diyecektim ve o niyetle dedim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ve bekasını arayan ve beka-yı İlahîyi bulan o şuur-u imanî –ki bir kısım meyvelerine sâbıkan “Hem… Hem… Hem…”ler ile işaret ettim– bana öyle bir zevk ve şevk verdi ki bütün ruhumla, bütün kuvvetimle, en derin kalbimde, nefsimle beraber dedim: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> حَس۟بٖى مِنَ ال۟بَقَاءِ لَذَّةً وَ سَعَادَةً اٖيمَانٖى وَ شُعُورٖى وَ اِذ۟عَانٖى بِاَنَّهُ هُوَ اِلٰهِىَ ال۟بَاقٖى حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَنِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == İKİNCİ MERTEBE-İ NURİYE-İ HASBİYE == </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Fıtratımdaki hadsiz aczimle beraber, ihtiyarlık ve gurbet ve kimsesizlik ve tecridim içinde; ehl-i dünya desiseleriyle, casuslarıyla bana hücum ettikleri hengâmda kalbimde dedim: “Elleri bağlı, zayıf ve hasta bir tek adama ordular taarruz ediyor. O bîçarenin (yani benim için) bir nokta-i istinad yok mu?” diye حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَنِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ âyetine müracaat ettim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bana bildirdi ki intisab-ı imanî tezkeresiyle, Kadîr-i Mutlak öyle bir sultana istinad edersin ki zemin yüzünde her baharda dört yüz bin milletten mürekkeb nebatat ve hayvanat ordularının bütün cihazatlarını kemal-i intizam ile vermekle beraber, her sene eşcar ve tuyûr denilen o iki muazzam ordusunun elbiselerini tazelendirerek yeni libaslar giydirir, urbalarını ve formalarını değiştirir. Ve tavuğun ve kuşun fistanlarını ve çarşaflarını tazelendirdiği gibi dağın libasını ve sahranın yüz örtüsünü değiştirir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ve başta insan olarak hayvanatın muazzam ordusunun bütün erzaklarını, değil medeni insanların son zamanda keşfettikleri et ve şeker ve sair taamların hülâsaları gibi belki yüz derece o medeni hülâsalardan daha mükemmel ve bütün taamların her nevinden tohum ve çekirdek denilen Rahmanî hülâsalara koyup ve o hülâsaları dahi onların pişirmelerine ve inbisatlarına dair kaderî tarifeleri içine sarıp muhafaza için küçücük sandukçalara koyup tevdi eder. O sandıkçıkların icadı “kâf-nun” fabrikasından o kadar çabuk ve kolay ve çoklukladır ki Kur’an der: “Bir emir ile yapılır.” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem o umum hülâsalar bir şehri doldurmadığı ve birbirine benzedikleri ve aynı madde oldukları halde, Rezzak-ı Kerîm onlardan bir yaz mevsiminde pişirdiği gayet mütenevvi ve leziz taamlar, zeminin bütün şehirlerini bir cihette doldurabilir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte sen, intisab-ı imanî tezkeresiyle böyle bir nokta-i istinad bulabildiğinden hadsiz bir kuvvete ve kudrete dayanabilirsin. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ben de âyetten bu dersimi aldıkça öyle bir kuvve-i maneviyeyi buldum ki değil şimdiki düşmanlarıma belki dünyaya meydan okutturabilir bir iktidar-ı imanî hissederek bütün ruhum ile حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَنِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ dedim. Ve hadsiz fakrım ve ihtiyacım cihetinde dahi bir nokta-i istimdad için yine o âyete müracaat ettim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bana dedi ki: “Sen memlûkiyet ve ubudiyet intisabıyla öyle bir Mâlik-i Kerîm’e mensup ve iaşe defterinde mukayyedsin ki her bahar ve yazda gaybdan ve hiçten umulmadığı yerden ve kuru bir topraktan kaldırır, indirir tarzında yüz defa zemin sofrasını ayrı ayrı yemekleriyle tezyin eder, serer. Güya zamanın seneleri ve her senenin günleri, birbiri arkasından gelen ihsan meyvelerine ve rahmet taamlarına birer kap ve bir Rezzak-ı Rahîm’in küllî ve cüz’î ihsanat mertebelerine birer meşherdirler. İşte sen böyle bir Ganiyy-i Mutlak’ın abdisin. Abdiyetine şuurun varsa senin elîm fakrın leziz bir iştiha olur.” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ben de o dersimi aldım. Nefsimle beraber “Evet, evet, doğrudur.” deyip mütevekkilane حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَنِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ dedim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == ÜÇÜNCÜ MERTEBE-İ NURİYE-İ HASBİYE == </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ben o gurbetler ve hastalıklar ve mazlumiyetlerin tazyikiyle dünyadan alâkamı kesilmiş bularak, ebedî bir dünyada ve bâki bir memlekette daimî bir saadete namzet olduğumu iman telkin ettiği hengâmda “Of, of!”tan vazgeçtim “Oh, oh!” dedim. Fakat bu gaye-i hayal ve hedef-i ruh ve netice-i fıtratın tahakkuku ancak ve ancak bütün mahlukatın bütün harekât ve sekenatlarını ve ahval ve a’mallerini, kavlen ve fiilen bilen ve kaydeden ve bu küçücük ve âciz-i mutlak olan insanı kendine dost ve muhatap eden ve bütün mahlukat üstünde bir makam veren bir Kadîr-i Mutlak’ın hadsiz kudretiyle ve insana nihayetsiz inayet ve ehemmiyet vermesiyle olabilir diye düşünüp bu iki noktada; yani böyle bir kudretin faaliyeti ve zâhiren bu ehemmiyetsiz insanın hakikatli ehemmiyeti hakkında imanın inkişafını ve kalbin itminanını veren bir izah istedim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Yine o âyete müracaat ettim, dedi ki: “ حَس۟بُنَا daki نَا ya dikkat edip senin ile beraber lisan-ı hal ve lisan-ı kāl ile kimler حَس۟بُنَا yı söylüyorlar, dinle!” emretti. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Birden baktım ki hadsiz kuşlar ve kuşçuklar ve sinekler ve hesapsız hayvanlar ve hayvancıklar ve nihayetsiz nebatlar, yeşilcikler ve gayetsiz ağaçlar ve ağaççıklar dahi benim gibi lisan-ı hal ile حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَنِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ in manasını yâd ediyorlar ve yâda getiriyorlar ki bütün şerait-i hayatiyelerini tekeffül eden öyle bir vekilleri var ki birbirine benzeyen ve maddeleri bir olan yumurtalar ve birbirinin misli gibi katreler ve birbirinin aynı gibi habbeler ve birbirine müşabih çekirdeklerden kuşların yüz bin çeşitlerini ve hayvanların yüz bin tarzlarını, nebatatın yüz bin nevini, ağaçların yüz bin sınıfını yanlışsız, noksansız, iltibassız, süslü, mizanlı, intizamlı, birbirinden ayrı, farikalı bir surette, gözümüz önünde, hususan her baharda gayet çabuk, gayet kolay, gayet geniş bir dairede gayet çoklukla halk eder, yapar. Kudretinin azamet ve haşmeti içinde, beraberlik ve benzeyişlik ve birbiri içinde ve bir tarzda yapılmaları, vahdetini ve ehadiyetini bize gösterir. Ve böyle hadsiz mu’cizatı ibraz eden bir fiil-i rububiyete ve bir tasarruf-u hallakıyete müdahale ve iştirak mümkün olmadığını bildirir, diye bildim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Sonra حَس۟بُنَا daki نَا da bulunan “ene”ye yani nefsime baktım, gördüm ki: Hayvanat içinde beni dahi menşeim olan bir katre sudan yaratan yaratmış, mu’cizane yapmış, kulağımı açıp gözümü takmış, kafama öyle bir dimağ, sineme öyle bir kalp, ağzıma öyle bir dil koymuş ki o dimağ ve kalp ve dilde rahmetin umum hazinelerinde iddihar edilen bütün Rahmanî hediyeleri, atiyyeleri tartacak, bilecek yüzer mizancıkları, ölçücükleri ve esma-i hüsnanın nihayetsiz cilvelerinin definelerini açacak, anlayacak binler âletleri yaratmış, yapmış, yazmış; kokuların, tatların, renklerin adedince tarifeleri o âletlere yardımcı vermiş. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem kemal-i intizam ile bu kadar hassas duyguları ve hissiyatları ve gayet muntazam bu manevî latîfeleri ve bâtınî hâsseleri bu cismimde dercetmekle beraber, gayet sanatlı bu cihazatı ve cevarihi ve hayat-ı insaniyece gayet lüzumlu ve mükemmel bu kadar aza ve âletleri bu vücudumda kemal-i hikmetle yaratmış. Tâ ki nimetlerinin bütün nevilerini ve umum çeşitlerini bana tattırsın ve ihsas etsin ve hadsiz tecelliyat-ı esmasının ayrı ayrı zuhurlarını o duygular ve hissiyatla ve hassasiyetle bana bildirsin, zevk ettirsin. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ve bu ehemmiyetsiz görünen hakir ve fakir vücudumu –her mü’minin vücudu gibi– kâinata bir güzel takvim ve rûzname ve âlem-i ekbere muhtasar bir nüsha-i enver ve şu dünyaya bir misal-i musağğar ve masnuatına bir mu’cize-i azhar ve nimetlerinin her nevine talip bir müşteri ve medar ve rububiyetinin kanunlarına ve icraat tellerine santral gibi bir mazhar ve hikmet ve rahmet atiyyelerine ve çiçeklerine numune bahçesi gibi bir liste, bir fihriste ve hitabat-ı Sübhaniyesine anlayışlı bir muhatap yaratmış olmakla beraber, en büyük bir nimet olan vücudu, bu vücudumda büyütmek ve çoğaltmak için hayatı verdi. Ve o hayat ile o nimet-i vücudum âlem-i şehadet kadar inbisat edebiliyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem insaniyeti verdi. O insaniyet ile o nimet-i vücud, manevî ve maddî âlemlerde inkişaf ederek insana mahsus duygularla o geniş sofralardan istifade yolunu açtı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem İslâmiyet’i bana ihsan etti. O İslâmiyet ile o nimet-i vücud, âlem-i gayb ve şehadet kadar genişlendi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem iman-ı tahkikîyi in’am etti. O iman ile o nimet-i vücud, dünya ve âhireti içine aldı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem o imanda marifet ve muhabbetini verdi. O marifet ve muhabbetle o nimet-i vücud içinde daire-i mümkinattan âlem-i vücuba ve daire-i esma-i İlahiyeye kadar hamd ü sena ile istifade için ellerini uzatabilir bir mertebe ihsan etti. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem hususi olarak bir ilm-i Kur’anî ve hikmet-i imaniye verdi. Ve o ihsanı ile çok mahlukat üstüne bir tefevvuk verdi ve sâbık noktalar gibi çok cihetlerle öyle bir câmiiyet vermiş ki ehadiyetine ve samediyetine tam bir âyine ve küllî ve kudsî rububiyetine geniş ve küllî bir ubudiyet ile mukabele edebilen bir istidat vermiş. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ve enbiyalarla insanlara gönderdiği bütün mukaddes kitapların ve suhufların ve fermanların icmaıyla ve bütün enbiya ve evliya ve asfiyanın ittifakıyla, bu bendeki bulunan emaneti ve hediyesi ve atiyyesi olan vücudumu ve hayatımı ve nefsimi –âyet-i Kur’aniyenin nassı ile– benden satın alıyor. Tâ ki elimde faydasız zayi olmasın ve iade etmek üzere muhafaza edip satmak pahasına saadet-i ebediyeyi ve cenneti vereceğini kat’î bir surette çok tekrar ile vaad ve ahdettiğini ilmelyakîn ve tam iman ile anladım. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ve böyle hadsiz hayvanat ve nebatatın yüz binler nevilerinin ve çeşitlerinin suretlerini “Fettah” ismiyle mahdud ve müteşabih katrelerden ve habbelerden gayet kolay ve çabuk ve mükemmel açan ve insana sâbıkan beyan ettiğimiz gibi hayret verici bu kadar ehemmiyet veren ve rububiyetin ehemmiyetli işlerine medar yapan bir Zat-ı Zülcelali ve’l-ikram olan Rabb’im var olduğunu ve gelecek baharın icadı gibi kolay ve kat’î ve muhakkak bir surette haşri icad ve cenneti ihsan ve saadet-i ebediyeyi halk edeceğini bu Âyet-i Hasbiye’den ders aldım. Elimden gelseydi bilfiil ve gelmediği için bi’n-niyet, bi’t-tasavvur, bi’l-hayal bütün mahlukat dilleriyle حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَنِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ dedim ve ebedü’l-âbidîn daima tekrar etmek istiyorum. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == DÖRDÜNCÜ MERTEBE-İ NURİYE-İ HASBİYE == </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir vakit ihtiyarlık, gurbet, hastalık, mağlubiyet gibi vücudumu sarsan arızalar bir gaflet zamanıma rast gelip –şiddetli alâkadar ve meftun olduğum vücudum, belki mahlukatın vücudları ademe gidiyor diye– elîm bir endişe verirken yine Âyet-i Hasbiye’ye müracaat ettim. Dedi: “Manama dikkat et ve iman dürbünüyle bak!” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ben de baktım ve iman gözüyle gördüm ki: Bu zerrecik vücudum, hadsiz bir vücudun âyinesi ve nihayetsiz bir inbisat ile hadsiz vücudları kazanmasına bir vesile ve kendinden daha kıymettar bâki, müteaddid vücudları meyve veren bir kelime-i hikmet hükmünde bulunduğunu ve mensubiyet cihetiyle bir an yaşaması ebedî bir vücud kadar kıymettar olduğunu ilmelyakîn ile bildim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Çünkü şuur-u iman ile bu vücudum, Vâcibü’l-vücud’un eseri ve sanatı ve cilvesi olduğunu anlamakla, vahşi evhamın hadsiz karanlıklarından ve hadsiz müfarakat ve firakların elemlerinden kurtulup mevcudata, hususan zîhayatlara taalluk eden ef’alde, esma-i İlahiye adedince uhuvvet rabıtalarıyla münasebet peyda ettiğim bütün sevdiğim mevcudata muvakkat bir firak içinde daimî bir visal var olduğunu bildim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Malûmdur ki karyeleri ve şehirleri ve memleketleri veya taburları ve kumandanları ve üstadları gibi rabıtaları bir olan adamlar sevimli bir uhuvvet ve dostane bir arkadaşlık hissederler. Ve bu gibi rabıtalardan mahrum olanlar daimî, elîm karanlıklar içinde azap çekiyorlar. Hem bir ağacın meyveleri, şuurları olsa birbirinin kardeşi ve birbirinin bedeli ve musahibi ve nâzırı olduklarını hissederler. Eğer ağaç olmazsa veya ondan koparılsa her biri o meyveler adedince firakları hissedecek. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte iman ile ve imandaki intisap ile her mü’min gibi bu vücudum dahi hadsiz vücudların firaksız envarını kazanır, kendisi gitse de onlar arkada kaldığından kendisi kalmış gibi memnun olur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bununla beraber –Yirmi Dördüncü Mektup’ta tafsilen kat’î ispat edildiği gibi– her zîhayatın, hususan zîruhun vücudu bir kelime gibidir. Söylenir ve yazılır, sonra kaybolur. Fakat kendi vücuduna bedel ikinci derecede vücudları sayılan hem manası hem hüviyet-i misaliyesi ve sureti hem neticeleri hem mübarek ise sevabı hem hakikati gibi çok vücudlarını bırakır, sonra perde altına girdiği gibi… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Aynen öyle de bu vücudum ve her zîhayatın vücudu, zâhirî vücuddan gitse; zîruh ise hem ruhunu hem manasını hem hakikatini hem misalini hem mahiyet-i şahsiyesinin dünyevî neticelerini ve uhrevî semerelerini hem hüviyet ve suretini hâfızalarda ve elvah-ı mahfuzada ve sermedî manzaraların film şeritlerinde ve ilm-i ezelînin meşherlerinde ve kendini temsil eden ve beka veren fıtrî tesbihatını defter-i a’malinde ve esma-i İlahiyenin cilvelerine ve mukteziyatlarına fıtrî mukabelelerini ve vücudî âyinedarlıklarını daire-i esmada ve daha bunlar gibi zâhirî vücudundan daha kıymettar müteaddid manevî vücudlarını kendi yerinde bırakır, sonra gider; ilmelyakîn suretinde bildim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte iman ve imandaki şuur ve intisap ile bu mezkûr bâki, manevî vücudlara sahip olunabilir. İman olmazsa bütün o vücudlardan mahrum olmakla beraber zâhirî vücudu dahi onun hakkında ademe ve hiçliğe gider gibi zayi olur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir zaman bahar çiçeklerinin çabuk mahvolmalarına çok yazığım geliyordu, hattâ o nâzeninlere acıyordum. Burada beyan edilen hakikat-i imaniye gösterdi ki o çiçekler âlem-i manada çekirdeklerdir. Sâbıkan beyan ettiğimiz ruhtan başka bütün o vücudları meyve veren birer ağaç, birer sümbül hükmünde nur-u vücud noktasında kazançları bire yüzdür. Zâhirî vücudları mahvolmaz, saklanır. Hem bâki olan hakikat-i neviyesinin tazelenen suretleridir. Geçen baharda yaprak, çiçek, meyve gibi mevcudatı, bu bahardakinin mislidirler. Fark yalnız itibarîdir. O itibarî fark dahi bu hikmet kelimelerine ve rahmet sözlerine ve kudret harflerine ayrı ayrı, müteaddid manaları verdirmek içindir bildim. Yazıklar yerinde “Mâşâallah, bârekellah” dedim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte imanın şuuruyla ve iman rabıtasıyla, arz ve semavat sanatkârına intisap noktasında gökleri yıldızlarla, zemini çiçekler ve güzel mahluklarla yapan, süslendiren ve böyle her bir sanatta yüzer mu’cize gösteren bir sanatkârın eser-i sanatı ve böyle hadsiz hârikalı bir ustanın yapılışı olmak, ne kadar antika ve kıymettar ve şuuru varsa ne kadar iftihar eder ve şereflenir diye uzaktan hissettim. Hususan o nihayetsiz mu’cizekâr usta, koca semavat ve arzın büyük kitabını insan gibi küçük bir nüshada yazsa belki insanı, o kitaba müntehab ve mükemmel bir hülâsa yapsa; o insan ne kadar büyük bir şeref, bir kemal, bir kıymete medar ve iman ile mazhar ve şuur ve intisap ile o şerefe sahip olacağını bu âyetten ders aldığımdan, niyet ve tasavvur cihetinde bütün mevcudatın dilleriyle حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَنِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ dedim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == BEŞİNCİ MERTEBE-İ NURİYE-İ HASBİYE == </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Yine bir vakit hayatım çok ağır şerait ile sarsıldı. Nazar-ı dikkatimi ömre ve hayata çevirdi, gördüm: Ömrüm koşarak gidiyor, âhire yakınlaşmış hayatım dahi tazyikat altında sönmeye yüz tutmuş. Halbuki “Hay” ismine dair risalede izah edilen hayatın mühim vazifeleri ve büyük meziyetleri ve kıymettar faydaları, böyle çabuk sönmeye değil belki pek uzun yaşamaya lâyıktır diye müteellimane düşündüm. Yine üstadım olan حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَنِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ âyetine müracaat ettim. Dedi: “Sana hayatı veren Zat-ı Hayy-ı Kayyum’a göre hayata bak!” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ben de baktım, gördüm ki: Hayatımın bana bakması bir ise Zat-ı Hay ve Muhyî’ye bakması yüzdür. Bana ait neticesi bir ise Hâlık’ıma ait bindir. O cihet uzun zaman, belki zaman istemez; bir an yaşaması yeter. Bu hakikat, Risale-i Nur’un risalelerinde bürhanlar ile izah edildiğinden burada dört mesele içinde kısa bir hülâsası beyan edilecek. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> === BİRİNCİ MESELE === </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hayatın mahiyeti ve hakikati Hayy-ı Kayyum’a baktığı cihetle baktım, gördüm ki: Mahiyet-i hayatım esma-i İlahiyenin definelerini açan anahtarların mahzeni ve nakışlarının bir küçük haritası ve cilvelerinin bir fihristesi ve kâinatın büyük hakikatlerine ince bir mikyas ve mizan ve Hayy-ı Kayyum’un manidar ve kıymettar isimlerini bilen, bildiren, fehmedip tefhim eden yazılmış bir kelime-i hikmettir, anladım. Ve hayatın bu tarzdaki hakikati bin derece kıymet kazanıyor ve bir saat devamı bir ömür kadar ehemmiyet alır. Zamanı olmayan Zat-ı Ezeliye’ye münasebeti cihetinde uzun ve kısalığına bakılmaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> === İKİNCİ MESELE === </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hayatın hakiki hukukuna baktım, gördüm ki: Hayatım Rabbanî bir mektuptur; kardeşlerim olan zîşuur mahlukata kendini okutturur, yaratanı bildirir bir mütalaagâhtır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem Hâlık’ımın kemalâtını teşhir eden bir ilannameliktir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem hayatı yaratanın hayat ile ihsan ettiği kıymettar hediyeler ve nişanlar ile bilerek süslenip her gün tekerrür eden resm-i küşadda mü’minane, şuurdarane, şâkirane, minnettarane Padişah-ı Bîmisal’inin nazarına arz etmektir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem hadsiz zîhayatların hâlıklarına vasıfane tahiyyatlarını ve şâkirane tesbihat hediyelerini anlamak, müşahede etmek ve şehadetle ilan etmektir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem lisan-ı hal ve lisan-ı kāl ve lisan-ı ubudiyet ile Hayy-ı Kayyum’un mehasin-i rububiyetini izhar etmektir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte bunlar gibi hayatın yüksek hukukları uzun zaman istemediği gibi hayatı bin derece i’lâ eder ve dünyevî olan hukuk-u hayatiyeden yüz derece daha kıymettardır, diye ilmelyakîn ile bildim ve dedim: Sübhanallah! İman ne kadar kıymettar ve hayattardır ki hangi şeye girse canlandırır ve bir şulesi böyle fâni hayatı, bâkiyane hayatlandırır, üstündeki fenayı siler. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> === ÜÇÜNCÜ MESELE === </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hayatımın Hâlık’ıma bakan fıtrî vazifelerine ve manevî faydalarına baktım, gördüm ki: Hayatım, hayatın Hâlık’ına üç cihetle âyinedarlık ediyor: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Birinci Vecih:''' Hayatım, acz ve zaafıyla ve fakr ve ihtiyacıyla Hâlık-ı Hayat’ın kudret ve kuvvetine ve gına ve rahmetine âyinedarlık eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Evet, nasıl ki açlık derecesiyle yemeğin lezzet dereceleri ve karanlığın mertebeleriyle ışık mertebeleri ve soğuğun mikyasıyla hararetin mizan dereceleri bilinir. Öyle de hayatımdaki hadsiz acz ve fakr ile beraber hadsiz ihtiyaçlarımı izale ve hadsiz düşmanlarımı def’etmek noktasında Hâlık’ımın hadsiz kudret ve rahmetini bildim; sual ve dua ve iltica ve tezellül ve ubudiyet vazifesini anladım ve aldım. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İkinci Vecih:''' Hayatımdaki cüz’î ilim ve irade ve sem’ ve basar gibi manalarıyla, Hâlık’ımın küllî ve ihatalı sıfatlarına ve şuunatına âyinedarlıktır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Evet, ben kendi hayatımda ve şuurlu fiillerimde bilmek, işitmek, görmek, söylemek, istemek gibi çok manalarıyla bildim ki bu kâinatın şahsımdan büyüklüğü derecesinde daha büyük bir mikyasta Hâlık’ımın muhit ilmini, iradesini, sem’ ve basar ve kudret ve hayat gibi evsafını ve muhabbet ve gazap ve şefkat gibi şuunatını anladım; iman ederek tasdik ettim ve itiraf ederek bir marifet yolunu daha buldum. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Üçüncü Vecih:''' Hayatımda nakışları ve cilveleri bulunan esma-i İlahiyeye âyinedarlıktır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Evet, ben kendi hayatıma ve cismime baktıkça yüzer tarzda mu’cizane eserler, nakışlar, sanatlar görmekle beraber çok şefkatkârane beslendiğimi müşahede ettiğimden beni yaratan ve yaşatan zat, ne kadar fevkalâde sehavetli, merhametli, sanatkâr, lütufkâr, ne derece hârika iktidarlı –tabirde hata olmasın– maharetli, hüşyar, işgüzar olduğunu iman nuruyla bildim, tesbih ve takdis ve hamd ve şükür ve tekbir ve tazim ve tevhid ve tehlil gibi fıtrat vazifeleri ve hilkat gayeleri ve hayat neticeleri ne olduğunu bildim. Ve kâinatta en kıymettar mahluk hayat olduğunun sebebini ve her şey hayata musahhar olmasının sırrını ve hayata karşı herkeste fıtrî bir iştiyak bulunduğunun hikmetini ve hayatın hayatı iman olduğunu ilmelyakîn ile anladım. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> === DÖRDÜNCÜ MESELE === </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Dünyadaki bu hayatımın hakiki lezzeti ve saadeti nedir diye yine bu حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَنِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ âyetine baktım, gördüm ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bu hayatımın en saf lezzeti ve en hâlis saadeti imandadır. Yani, beni yaratan ve yaşatan bir Rabb-i Rahîm’in mahluku ve masnuu ve memlûkü ve terbiye-gerdesi ve nazarı altında olmasına ve ona her vakit muhtaç bulunmasına ve o ise hem Rabb’im hem İlah’ım hem bana karşı gayet merhametli ve şefkatli bulunduğuna kat’î imanım öyle kâfi ve vâfi ve elemsiz ve daimî bir lezzet ve saadettir ki tarif edilmez. Ve اَل۟حَم۟دُ لِلّٰهِ عَلٰى نِع۟مَةِ ال۟اٖيمَانِ ne kadar yerindedir diye âyetten fehmettim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte hayatın hakikatine ve hukukuna ve vazifelerine ve manevî lezzetine ait olan bu dört mesele gösterdiler ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hayat, Zat-ı Bâki-i Hayy-ı Kayyum’a baktıkça ve iman dahi hayata hayat ve ruh oldukça hem beka bulur hem bâki meyveler verir. Hem öyle yükseklenir ki sermediyet cilvesini alır, daha ömrün kısa ve uzunluğuna bakmaz, diye bu âyetten dersimi aldım ve niyet ve tasavvur ve hayalce bütün hayatların ve zîhayatların namına حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَنِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ dedim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == ALTINCI MERTEBE-İ NURİYE-İ HASBİYE == </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Müfarakat-ı umumiye hengâmı olan harab-ı dünyadan haber veren âhir zaman hâdisatı içinde müfarakat-ı hususiyemi ihtar eden ihtiyarlık ve âhir ömrümde bir hassasiyet-i fevkalâde ile fıtratımdaki cemal-perestlik ve güzellik sevdası ve kemalâta meftuniyet hisleri inkişaf ettikleri bir zamanda daimî ve tahribatçı olan zeval ve fena ve mütemadî ve tefrik edici olan mevt ve adem, dehşetli bir surette bu güzel dünyayı ve bu güzel mahlukatı hırpaladığını, parça parça edip güzelliklerini bozduğunu fevkalâde bir şuur ve teessürle gördüm. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Fıtratımdaki aşk-ı mecazî bu hale karşı şiddetli galeyan ve isyan ettiği zamanda bir medar-ı teselli bulmak için yine bu Âyet-i Hasbiye’ye müracaat ettim. Dedi: “Beni oku ve dikkatle manama bak!” Ben de Sure-i Nur’daki Âyet-i Nur’un rasathanesine girip imanın dürbünüyle Âyet-i Hasbiye’nin en uzak tabakalarına ve şuur-u imanî hurdebîni ile en ince esrarına baktım, gördüm: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Nasıl ki âyineler, şişeler, şeffaf şeyler, hattâ kabarcıklar güneş ziyasının gizli ve çeşit çeşit cemalini ve o ziyanın elvan-ı seb’a denilen yedi renginin mütenevvi güzelliklerini gösteriyorlar ve teceddüd ve taharrükleriyle ve ayrı ayrı kabiliyetleriyle ve inkisaratlarıyla o cemali ve o güzellikleri tazelendiriyorlar ve inkisaratlarıyla güneşin ve ziyasının ve elvan-ı seb’asının gizli güzelliklerini izhar ediyorlar. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Aynen öyle de Şems-i ezel ve ebed olan Cemil-i Zülcelal’in cemal-i kudsîsine ve nihayetsiz güzel olan esma-i hüsnasının sermedî güzelliklerine âyinedarlık edip cilvelerini tazelendirmek için bu güzel masnular, bu tatlı mahluklar ve bu cemalli mevcudat hiç durmayarak gelip gidiyorlar. Kendilerinde görünen güzellikler ve cemaller, kendilerinin malı olmadığını, belki tezahür etmek isteyen sermedî ve mukaddes bir cemalin ve daimî tecelli eden ve görünmek isteyen mücerred ve münezzeh bir hüsnün işaretleri ve alâmetleri ve lem’aları ve cilveleri olduğu, pek çok kuvvetli delilleri ile Risale-i Nur’da tafsilen izah edilmiş. Burada o bürhanlardan üç tanesine kısaca işaret edilecek: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''BİRİNCİ BÜRHAN''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Nasıl ki işlenmiş bir eserin güzelliği, işlemesinin güzelliğine ve işlemek güzelliği, ustalığın o sanattan gelen unvanının güzelliğine ve ustadaki sanatkârlık unvanının güzelliği, o sanatkârın o sanata ait sıfatının güzelliğine ve sıfatının güzelliği, kabiliyet ve istidadının güzelliğine ve kabiliyetinin güzelliği, zatının ve hakikatinin güzelliğine derece-i bedahette gayet kat’î bir surette delâlet ettiği gibi… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Aynen öyle de bu kâinatın baştan başa bütün güzel mahluklarında ve yapılışları güzel umum masnularındaki hüsün ve cemal dahi Sanatkâr-ı Zülcelal’deki fiillerinin hüsün ve cemaline kat’î şehadet ve ef’alindeki hüsün ve cemal ise o fiillere bakan unvanların, yani isimlerin hüsün ve cemaline şüphesiz delâlet ve isimlerin hüsün ve cemali ise isimlerin menşei olan kudsî sıfatların hüsün ve cemaline kat’î şehadet ve sıfatların hüsün ve cemali ise sıfatların mebdei olan şuunat-ı zatiyenin hüsün ve cemaline kat’î şehadet ve şuunat-ı zatiyenin hüsün ve cemali ise fâil ve müsemma ve mevsuf olan zatının hüsün ve cemaline ve mahiyetinin kudsî kemaline ve hakikatinin mukaddes güzelliğine bedahet derecede kat’î bir surette şehadet eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Demek, Sâni’-i Zülcemal’in kendi Zat-ı Akdes’ine lâyık öyle hadsiz bir hüsün ve cemali var ki bir gölgesi bütün mevcudatı baştan başa güzelleştirmiş ve öyle münezzeh ve mukaddes bir güzelliği var ki bir cilvesi, kâinatı serbeser güzelleştirmiş ve bütün daire-i mümkinatı hüsün ve cemal lem’alarıyla tezyin edip ışıklandırmış. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Evet, işlenmiş bir eser fiilsiz olmadığı gibi fiil dahi fâilsiz olamaz. Ve isimler müsemmasız olması muhal olduğu gibi sıfatlar dahi mevsufsuz mümkün değildir. Madem bir sanatın ve eserin vücudu, bedahetle o eseri işleyenin fiiline delâlet ve o fiilin vücudu, fâilinin ve unvanının ve eseri intac eden sıfatın ve isminin vücudlarına delâlet eder. Elbette bir eserin kemali ve cemali dahi fiilin kendine mahsus, kemal ve cemaline, o da ismin kendine münasip muvafık güzelliğine, o dahi zatın ve hakikatin –fakat zata ve hakikate lâyık ve muvafık– kemaline ve cemaline ilmelyakîn ile ve bedahetle delâlet eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Aynen öyle de bu eserler perdesi altındaki faaliyet-i daime, fâilsiz olması muhal olduğu gibi bu masnuat üstünde cilveleri ve nakışları göz ile görünen isimler dahi müsemmasız hiçbir cihetle mümkün olmadığı ve müşahede derecesinde hissedilen kudret, irade gibi sıfatlar dahi mevsufsuz olması muhal olduğundan, şu kâinatta bütün eserler, mahluklar, masnular hadsiz vücudlarıyla, hâlık ve sâni’ ve fâillerinin vücud-u ef’aline ve esmasının vücuduna ve evsafının vücuduna ve şuunat-ı zatiyesinin vücuduna ve Zat-ı Akdes’inin vücub-u vücuduna kat’î bir surette delâlet ettikleri gibi o masnuatın umumunda görünen muhtelif kemalât ve ayrı ayrı cemaller ve çeşit çeşit güzellikler, Sâni’-i Zülcelal’de olan fiillerin ve isimlerin ve sıfatların ve şe’nlerin ve zatının kendilerine mahsus münasip ve lâyık ve vâcibiyetine ve kudsiyetine muvafık olarak hadsiz kemalâtlarına ve nihayetsiz cemallerine ve ayrı ayrı ve umum kâinatın fevkinde güzelliklerine gayet sarîh şehadet ve gayet kat’î delâlet ederler. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İKİNCİ BÜRHAN’'''ın beş noktası var: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Birinci Nokta:''' Meşreplerinde, mesleklerinde birbirinden ayrı ve uzak olan bütün ehl-i hakikatin reisleri, zevk ve keşfe istinad ederek icma ile ittifak ile iman edip hükmediyorlar ki bütün mevcudattaki hüsün ve cemal, bir Zat-ı Vâcibü’l-vücud’da bulunan mukaddes hüsün ve cemalin gölgesi ve lemaatı ve perdelerin arkasında cilvesidir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İkinci Nokta:''' Bütün güzel mahluklar, kafile kafile arkasında durmayarak gelip gidiyorlar, fenaya girip kayboluyorlar. Fakat o âyineler üstünde kendini gösteren ve cilvelenen yüksek ve tebeddül etmez bir güzellik, tecellisinde devam ettiğinden kat’î bir surette gösterir ki o güzellikler, o güzellerin malı ve o âyinelerin cemali değildir. Belki güneşin cemal-i şuâatı, cereyan eden suyun üzerindeki kabarcıklarda göründüğü gibi sermedî bir cemalin ışıklarıdırlar. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Üçüncü Nokta:''' Nurun gelmesi elbette nuraniden ve vücud vermesi herhalde mevcuddan ve ihsan ise gınadan ve sehavet ise servetten ve talim ilimden gelmesi bedihî olduğu gibi hüsün vermek dahi hasenden ve güzelleştirmek güzelden ve cemal vermek cemilden olabilir, başka olamaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte bu hakikate binaen iman ederiz ki: Bu kâinattaki görünen bütün güzellikler öyle bir güzelden geliyor ki bu mütemadiyen değişen ve tazelenen kâinat, bütün mevcudatıyla âyinedarlık dilleriyle, o güzelin cemalini tavsif ve tarif eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Dördüncü Nokta:''' Nasıl ki ceset ruha dayanır, ayakta durur, hayatlanır ve lafız manaya bakar, ona göre nurlanır ve suret hakikate istinad eder, ondan kıymet alır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Aynen öyle de bu maddî ve cismanî olan âlem-i şehadet dahi bir cesettir, bir lafızdır, bir surettir; âlem-i gaybın perdesi arkasındaki esma-i İlahiyeye dayanır, hayatlanır, istinad eder, can alır, ona bakar, güzelleşir. Bütün maddî güzellikler, kendi hakikatlerinin ve manalarının manevî güzelliklerinden ileri geliyor. Ve hakikatleri ise esma-i İlahiyeden feyz alırlar ve onların bir nevi gölgeleridir. Ve bu hakikat, Risale-i Nur’da kat’î ispat edilmiştir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Demek, bu kâinatta bulunan bütün güzelliklerin envaı ve çeşitleri, âlem-i gayb arkasında tecelli eden ve kusurdan mukaddes, maddeden mücerred bir cemalin esma vasıtasıyla cilveleri ve işaretleri ve emaratlarıdır. Fakat nasıl ki Vâcibü’l-vücud’un Zat-ı Akdes’i, başkalara hiçbir cihette benzemez ve sıfatları mümkinatın sıfatlarından hadsiz derece yüksektir. Öyle de onun kudsî cemali, mümkinatın ve mahlukatın hüsünlerine benzemez, hadsiz derecede daha âlîdir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Evet, koca cennet bütün hüsün ve cemaliyle bir cilvesi bulunan ve bir saat müşahedesi ehl-i cennete, cenneti unutturan bir cemal-i sermedî, elbette nihayeti ve şebihi ve naziri ve misli olamaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Malûmdur ki her şeyin hüsnü, kendine göredir hem binler tarzda bulunur ve nevilerin ihtilafı gibi güzellikleri de ayrı ayrıdır. Mesela göz ile hissedilen bir güzellik, kulak ile hissedilen bir hüsün bir olmaması ve akıl ile fehmedilen bir hüsn-ü aklî, ağız ile zevk edilen bir hüsn-ü taam bir olmadığı gibi; kalp, ruh vesair zâhirî ve bâtınî duyguların istihsan ettikleri ve güzel hissettikleri güzellikler, onların ihtilafı gibi muhteliftir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Mesela, imanın güzelliği ve hakikatin güzelliği ve nurun hüsnü ve çiçeğin hüsnü ve ruhun cemali ve suretin cemali ve şefkatin güzelliği ve adaletin güzelliği ve merhametin hüsnü ve hikmetin hüsnü ayrı ayrı oldukları gibi Cemil-i Zülcelal’in nihayet derecede güzel olan esma-i hüsnasının güzellikleri dahi ayrı ayrı olduğundan, mevcudatta bulunan hüsünler ayrı ayrı düşmüş. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Eğer Cemil-i Zülcelal’in esmasındaki hüsünlerin mevcudat âyinelerinde bir cilvesini müşahede etmek istersen, zeminin yüzünü bir küçük bahçe gibi temaşa edecek bir geniş, hayalî göz ile bak ve hem bil ki rahmaniyet, rahîmiyet, hakîmiyet, âdiliyet gibi tabirler, Cenab-ı Hakk’ın hem isim hem fiil hem sıfat hem şe’nlerine işaret ederler. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte başta insan olarak bütün hayvanatın muntazaman bir perde-i gaybdan gelen erzaklarına bak, rahmaniyet-i İlahiyenin cemalini gör. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem bütün yavruların mu’cizane iaşelerine ve başları üstünde ve annelerinin sinelerinde asılmış tatlı, safi, âb-ı kevser gibi iki tulumbacık süte temaşa eyle, rahîmiyet-i Rabbaniyenin cazibedar cemalini gör. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem bütün kâinatı envaıyla beraber bir kitab-ı kebir-i hikmet ve öyle bir kitap ki her harfi yüz kelime, her kelimesi yüzer satır, her satırı bin bab, her babı binler küçük kitap hükmüne getiren hakîmiyet-i İlahiyenin cemal-i bîmisaline bak, gör. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem kâinatı bütün mevcudatıyla mizanı altına alan ve bütün ecram-ı ulviye ve süfliyenin muvazenelerini idame ettiren ve güzelliğin en mühim bir esası olan tenasübü veren ve her şeye en güzel vaziyeti verdiren ve her zîhayata hakk-ı hayatı verip ihkak-ı hak eden ve mütecavizleri durduran ve cezalandıran bir âdiliyetin haşmetli güzelliğine bak gör. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem insanın geçmiş tarihçe-i hayatını, buğday tanesi küçüklüğündeki kuvve-i hâfızasında ve her nebat ve ağacın gelecek tarihçe-i hayat-ı sâniyesini çekirdeğinde yazmasına ve her zîhayatın muhafazasına lüzumu bulunan âlât ve cihazata, mesela arının kanatçıklarına ve zehirli iğnesine ve dikenli çiçeklerin süngücüklerine ve çekirdeklerin sert kabuklarına bak ve hafîziyet ve hâfıziyet-i Rabbaniyenin letafetli cemalini gör. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem zemin sofrasında Kerîm-i Mutlak olan Rahman-ı Rahîm’in misafirlerine, rahmet tarafından ihzar edilen hadsiz taamların ayrı ayrı ve güzel kokularına ve muhtelif, süslü renklerine ve mütenevvi, hoş tatlarına ve her zîhayatın zevk u safasına yardım eden cihazlara bak, ikram ve kerîmiyet-i Rabbaniyenin gayet şirin cemalini ve gayet tatlı güzelliğini gör. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem Fettah ve Musavvir isimlerinin tecellileriyle başta insan olarak bütün hayvanatın su katrelerinden açılan pek çok manidar suretlerine ve bahar çiçeklerinin habbe ve zerreciklerinden açtırılan çok cazibedar simalarına bak, fettahiyet ve musavviriyet-i İlahiyenin mu’cizatlı cemalini gör. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte bu mezkûr misallere kıyasen esma-i hüsnanın her birisinin kendine mahsus öyle kudsî bir cemali var ki bir tek cilvesi, koca bir âlemi ve hadsiz bir nev’i güzelleştiriyor. Bir tek çiçekte bir ismin cilve-i cemalini gördüğün gibi bahar dahi bir çiçektir ve cennet dahi görülmedik bir çiçektir. Baharın tamamına bakabilirsen ve cenneti iman gözüyle görebilirsen bak, gör. Cemal-i Sermedî’nin derece-i haşmetini anla. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O güzelliğe karşı iman güzelliğiyle ve ubudiyet cemali ile mukabele etsen çok güzel bir mahluk olursun. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Eğer dalaletin hadsiz çirkinliğiyle ve isyanın menfur kubhuyla mukabele edip karşılasan en çirkin bir mahluk olmakla beraber, bütün güzel mevcudatın manen menfurları olursun. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Beşinci Nokta:''' Nasıl ki yüzer hüner ve sanat ve kemal ve cemalleri bulunan bir zat; her bir hüner kendini teşhir etmek ve her bir güzel sanat kendini takdir ettirmek ve her bir kemal kendini izhar etmek ve her bir cemal kendini göstermek istemesi kaidesince o zat dahi bütün hünerlerini ve sanatlarını ve kemalâtını ve gizli güzelliklerini tarif edecek, teşhir edecek, gösterecek olan bir hârika sarayı yapmış. Her kim o mu’cizeli sarayı temaşa etse birden ustasının ve sahibinin hünerlerine ve mehasinine ve kemalâtına intikal eder ve gözüyle görür gibi inanır, tasdik eder ve der ki: “Her cihetle güzel ve hünerli olmayan bir zat, böyle her cihetle güzel bir eserin masdarı, mûcidi ve taklitsiz muhterii olamaz. Belki onun manevî hüsünleri ve kemalleri bu saray ile tecessüm etmiş gibidir.” hükmeder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Aynen öyle de bu kâinat denilen meşher-i acayip ve saray-ı muhteşemin hüsünlerini gören ve aklı çürük ve kalbi bozuk olmayan elbette intikal edecek ki bu saray bir âyinedir, başkasının cemalini ve kemalini göstermek için böyle süslenmiş. Evet, madem bu saray-ı âlemin başka emsali yok ki güzellikleri ondan iktibas edip taklit edilsin. Elbette ve herhalde bunun ustası kendi zatında ve esmasında kendine lâyık güzellikleri var ki kâinat ondan iktibas ediyor ve ona göre yapılmış ve onları ifade etmek için bir kitap gibi yazılmış. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''ÜÇÜNCÜ BÜRHAN’'''ın üç nüktesi var: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Birinci Nükte:''' Otuz İkinci Söz’ün Üçüncü Mevkıf’ında gayet güzel bir tafsil ve kuvvetli hüccetlerle beyan edilen bir hakikattir. Tafsilini ona havale ederek burada kısa bir işaretle ona bakacağız, şöyle ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bu masnuata, hususan hayvanat ve nebatata bakıyoruz, görüyoruz ki: Kasd ve iradeyi gösteren ve ilim ve hikmeti bildiren daimî bir tezyin, bir süslemek ve tesadüfe hamli imkânsız bir tanzim, bir güzelleştirmek hükmediyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem kendi sanatını beğendirmek ve nazar-ı dikkati celbetmek ve masnuunu ve seyircilerini memnun etmek için her şeyde öyle bir nazik sanat ve ince hikmet ve âlî ziynet ve şefkatli bir tertip ve tatlı vaziyet görünüyor. Bedahet derecesinde anlaşılır ki kendini zîşuurlara bildirmek ve tanıttırmak isteyen perde-i gayb arkasında öyle bir sanatkâr var ki her bir sanatıyla çok hünerlerini ve kemalâtını teşhir ile kendini sevdirmek ve medh ü senasını ettirmek ister. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem zîşuur mahlukları minnettar ve mesrur ve kendine dost etmek için tesadüfe havalesi imkân haricinde ve umulmadığı yerden leziz nimetlerin her çeşidini onlara ihsan ediyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem derin bir şefkati ve yüksek bir merhameti ihsas eden manevî ve kerîmane bir muamele, bir muarefe ve lisan-ı hal ile ve dostane bir mükâleme ve dualarına rahîmane bir mukabele görünüyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Demek, bu güneş gibi zâhir olan tanıttırmak ve sevdirmek keyfiyeti arkasında müşahede edilen lezzetlendirmek ve nimetlendirmek ikramı ise gayet esaslı bir irade-i şefkat ve gayet kuvvetli bir arzu-yu merhametten ileri geliyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ve böyle kuvvetli bir irade-i şefkat ve rahmet ise hiçbir cihette ihtiyacı olmayan bir Müstağni-i Mutlak’ta bulunması elbette ve herhalde kendini âyinelerde görmek ve göstermek isteyen ve tezahür etmek, mahiyetinin muktezası ve tebarüz etmek, hakikatinin şe’ni bulunan nihayet kemalde bir cemal-i bîmisal ve ezelî bir hüsn-ü lâyezalî ve sermedî bir güzellik vardır ki o cemal; kendini muhtelif âyinelerde görmek ve göstermek için merhamet ve şefkat suretine girmiş, sonra zîşuur âyinelerinde in’am ve ihsan vaziyetini almış, sonra tahabbüb ve taarrüf –yani kendini tanıttırmak ve bildirmek– keyfiyetini takmış, sonra masnuatı ziynetlendirmek, güzelleştirmek ışığını vermiş. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İkinci Nükte:''' Nev-i insanda, hususan yüksek tabakasında, meslekleri ayrı ayrı hadsiz zatlarda, gayet esaslı bir surette bulunan şedit bir aşk-ı lahutî ve kuvvetli bir muhabbet-i Rabbaniye, bilbedahe misilsiz bir cemale işaret, belki şehadet eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Evet böyle bir aşk, öyle bir cemale bakar, iktiza eder. Ve öyle bir muhabbet, böyle bir hüsün ister. Belki bütün mevcudatta lisan-ı hal ve lisan-ı kāl ile edilen umum hamd ü senalar, o ezelî hüsne bakıyor, gidiyor. Belki Şems-i Tebrizî gibi bir kısım âşıkların nazarında bütün kâinatta bulunan umum incizablar, cezbeler, cazibeler, cazibedar hakikatler; ezelî ve ebedî bir hakikat-i cazibedara işaretlerdir. Ve ecramı ve mevcudatı mevlevî-misal pervane gibi raks u semâa kaldıran cezbedarane harekât ve deveran, o hakikat-i cazibedarın cemal-i kudsîsinin hükümdarane tezahüratı karşısında âşıkane ve vazifedarane bir mukabeledir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Üçüncü Nükte:''' Bütün ehl-i tahkikin icmaıyla vücud hayr-ı mahzdır, nurdur; adem şerr-i mahzdır, zulmettir. Bütün hayırlar, iyilikler, güzellikler, lezzetler –tahlil neticesinde– vücuddan neş’et ettiklerini ve bütün fenalıklar, şerler, musibetler, elemler hattâ masiyetler ademe râci olduğunu ehl-i akıl ve ehl-i kalbin büyükleri ittifak etmişler. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Eğer desen:''' Madem bütün güzelliklerin menbaı vücuddur, vücudda küfür ve enaniyet-i nefsiye dahi var? </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Elcevap:''' Küfür ise hakaik-i imaniyeyi inkâr ve nefiy olduğundan ademdir. Enaniyetin vücudu ise haksız temellük ve âyinedarlığını bilmemek ve mevhumu muhakkak bilmekten ileri geldiğinden, vücud rengini ve suretini almış bir ademdir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Madem bütün güzelliklerin menbaı vücuddur ve bütün çirkinliklerin madeni ademdir. Elbette vücudun en kuvvetlisi ve en yükseği ve en parlağı ve ademden en uzağı, vâcib bir vücud ve ezelî ve ebedî bir varlık, en kuvvetli ve en yüksek ve en parlak ve kusurdan en uzak bir cemal ister, belki öyle bir cemali ifade eder, belki öyle bir cemal olur. Güneşe ihatalı bir ziyanın lüzumu gibi Vâcibü’l-vücud dahi sermedî bir cemal istilzam eder, onun ile ışık verir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> اَل۟حَم۟دُ لِلّٰهِ عَلٰى نِع۟مَةِ ال۟اٖيمَانِ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذ۟نَٓا اِن۟ نَسٖينَٓا اَو۟ اَخ۟طَا۟نَا </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> سُب۟حَانَكَ لَا عِل۟مَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّم۟تَنَٓا اِنَّكَ اَن۟تَ ال۟عَلٖيمُ ال۟حَكٖيمُ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İhtar:''' Âyet-i Hasbiye-i Nuriye’nin meratibinden dokuz mertebesi yazılacaktı fakat bazı esbaba binaen şimdilik üç mertebe tehir edildi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Tenbih:''' Risale-i Nur, Kur’an’ın ve Kur’an’dan çıkan bürhanî bir tefsir olduğundan Kur’an’ın nükteli, hikmetli, lüzumlu, usandırmayan tekraratı gibi onun da lüzumlu, hikmetli, belki zarurî ve maslahatlı tekraratı vardır. Hem Risale-i Nur, zevk ve şevk ile dillerde usandırmayan, daima tekrar edilen kelime-i tevhidin delilleri olmasından zarurî tekraratı kusur değil; usandırmaz ve usandırmamalı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == اَل۟بَابُ ال۟خَامِسُ == </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> فٖى مَرَاتِبِ ( حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَ نِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ ) وَ هُوَ خَم۟سُ نُكَتٍ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> === اَلنُّك۟تَةُ ال۟اُولٰى: === </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> فَهٰذَا ال۟كَلَامُ دَوَاءٌ مُجَرَّبٌ لِمَرَضِ ال۟عَج۟زِ ال۟بَشَرِىِّ وَ سَقَمِ ال۟فَق۟رِ ال۟اِن۟سَانِىِّ ٠ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَ نِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ اِذ۟ هُوَ ال۟مُوجِدُ ال۟مَو۟جُودُ ال۟بَاقٖى فَلَا بَا۟سَ بِزَوَالِ ال۟مَو۟جُودَاتِ لِدَوَامِ ال۟وُجُودِ ال۟مَح۟بُوبِ بِبَقَاءِ مُوجِدِهِ ال۟وَاجِبِ ال۟وُجُودِ وَ هُوَ الصَّانِعُ ال۟فَاطِرُ ال۟بَاقٖى فَلَا حُز۟نَ عَلٰى زَوَالِ ال۟مَص۟نُوعِ لِبَقَاءِ مَدَارِ ال۟مَحَبَّةِ فٖى صَانِعِهٖ وَ هُوَ ال۟مَلِكُ ال۟مَالِكُ ال۟بَاقٖى ٠ فَلَا تَاَسُّفَ عَلٰى زَوَالِ ال۟مُل۟كِ ال۟مُتَجَدِّدِ فٖى زَوَالٍ وَ ذَهَابٍ ٠ وَ هُوَ الشَّاهِدُ ال۟عَالِمُ ال۟بَاقٖى فَلَا تَحَسُّرَ عَلٰى غَي۟بُوبَةِ ال۟مَح۟بُوبَاتِ مِنَ الدُّن۟يَا لِبَقَائِهَا فٖى دَائِرَةِ عِل۟مِ شَاهِدِهَا وَ فٖى نَظَرِهٖ ٠ وَ هُوَ الصَّاحِبُ ال۟فَاطِرُ ال۟بَاقٖى فَلَا كَدَرَ عَلٰى زَوَالِ ال۟مُس۟تَح۟سَنَاتِ لِدَوَامِ مَن۟شَاءِ مَحَاسِنِهَا فٖى اَس۟مَاءِ فَاطِرِهَا ٠ وَ هُوَ ال۟وَارِثُ ال۟بَاعِثُ ال۟بَاقٖى فَلَا تَلَهُّفَ عَلٰى فِرَاقِ ال۟اَح۟بَابِ لِبَقَاءِ مَن۟ يَرِثُهُم۟ وَ يَب۟عَثُهُم۟ وَ هُوَ ال۟جَمٖيلُ ال۟جَلٖيلُ ال۟بَاقٖى فَلَا تَحَزُّنَ عَلٰى زَوَالِ ال۟جَمٖيلَاتِ الَّتٖى هِىَ مَرَايَا لِل۟اَس۟مَاءِ ال۟جَمٖيلَاتِ لِبَقَاءِ ال۟اَس۟مَاءِ بِجَمَالِهَا بَع۟دَ زَوَالِ ال۟مَرَايَا ٠ وَ هُوَ ال۟مَع۟بُودُ ال۟مَح۟بُوبُ ال۟بَاقٖى فَلَا تَاَلُّمَ مِن۟ زَوَالِ ال۟مَح۟بُوبَاتِ ال۟مَجَازِيَّةِ لِبَقَاءِ ال۟مَح۟بُوبِ ال۟حَقٖيقِىِّ ٠ وَ هُوَ الرَّح۟مٰنُ الرَّحٖيمُ ال۟وَدُودُ الرَّؤُفُ ال۟بَاقٖى فَلَا غَمَّ وَ لَا مَا۟يُوسِيَّةَ وَ لَا اَهَمِّيَّةَ مِن۟ زَوَالِ ال۟مُن۟عِمٖينَ ال۟مُش۟فِقٖينَ الظَّاهِرٖينَ لِبَقَاءِ مَن۟ وَسِعَت۟ رَح۟مَتُهُ وَ شَف۟قَتُهُ كُلَّ شَى۟ءٍ ٠ وَ هُوَ ال۟جَمٖيلُ اللَّطٖيفُ ال۟عَطُوفُ ال۟بَاقٖى فَلَا حِر۟قَةَ وَ لَا عِب۟رَةَ بِزَوَالِ اللَّطٖيفَاتِ ال۟مُش۟فِقَاتِ لِبَقَاءِ مَن۟ يَقُومُ مَقَامَ كُلِّهَا وَ لَا يَقُومُ ال۟كُلُّ مَقَامَ تَجَلٍّ وَاحِدٍ مِن۟ تَجَلِّيَاتِهٖ فَبَقَائُهُ بِهٰذِهِ ال۟اَو۟صَافِ يَقُومُ مَقَامَ كُلِّ مَا فَنٰى وَ زَالَ مِن۟ اَن۟وَاعِ مَح۟بُوبَاتِ كُلِّ اَحَدٍ مِنَ الدُّن۟يَا حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَ نِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ نَعَم۟ حَس۟بٖى مِن۟ بَقَاءِ الدُّن۟يَا وَ مَا فٖيهَا بَقَاءُ مَالِكِهَا وَ صَانِعِهَا وَ فَاطِرِهَا </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> === اَلنُّك۟تَةُ الثَّانِيَةُ: === </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> حَس۟بٖى مِنَ ال۟بَقَاءِ اَنَّ اللّٰهَ هُوَ اِلٰهِىَ ال۟بَاقٖى وَ خَالِقِىَ ال۟بَاقٖى وَ مُوجِدِىَ ال۟بَاقٖى وَ فَاطِرِىَ ال۟بَاقٖى وَ مَالِكِىَ ال۟بَاقٖى وَ شَاهِدِىَ ال۟بَاقٖى وَ مَع۟بُودِىَ ال۟بَاقٖى وَ بَاعِثِىَ ال۟بَاقٖى فَلَا بَا۟سَ وَ لَا حُز۟نَ وَ لَا تَأَسُّفَ وَ لَا تَحَسُّرَ عَلٰى زَوَالِ وُجُودٖى لِبَقَاءِ مُوجِدٖى وَ اٖيجَادِهٖ بِاَس۟مَائِهٖ وَ مَا فٖى شَخ۟صٖى مِن۟ صِفَةٍ اِلَّا وَ هِىَ مِن۟ شُعَاعِ اِس۟مٍ مِن۟ اَس۟مَائِهِ ال۟بَاقِيَةِ فَزَوَالُ تِل۟كَ الصِّفَةِ وَ فَنَائُهَا لَي۟سَ اِع۟دَامًا لَهَا لِاَنَّهَا مَو۟جُودَةٌ فٖى دَائِرَةِ ال۟عِل۟مِ وَ بَاقِيَةٌ وَ مَش۟هُودَةٌ لِخَالِقِهَا ٠ وَ كَذَا حَس۟بٖى مِنَ ال۟بَقَاءِ وَ لَذَّتِهٖ عِل۟مٖى وَ اِذ۟عَانٖى وَ شُعُورٖى وَ اٖيمَانٖى بِاَنَّهُ اِلٰهِىَ ال۟بَاقِى ال۟مُتَمَثِّلُ شُعَاعُ اِس۟مِهِ ال۟بَاقٖى فٖى مِر۟اٰةِ مَاهِيَّتٖى وَ مَا حَقٖيقَةُ مَاهِيَّتٖى اِلَّا ظِلٌّ لِذٰلِكَ ال۟اِس۟مِ فَبِسِرِّ تَمَثُّلِهٖ فٖى مِر۟اٰةِ حَقٖيقَتٖى صَارَت۟ نَف۟سُ حَقٖيقَتٖى مَح۟بُوبَةً لَا لِذَاتِهَا بَل۟ بِسِرِّ مَا فٖيهَا وَ بَقَاءُ مَا تَمَثَّلَ فٖيهَا اَن۟وَاعُ بَقَاءٍ لَهَا </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> === اَلنُّك۟تَةُ الثَّالِثَةُ: === </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَ نِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ : اِذ۟ هُوَ ال۟وَاجِبُ ال۟وُجُودِ الَّذٖى مَا هٰذِهِ ال۟مَو۟جُودَاتُ السَّيَّالَةُ اِلَّا مَظَاهِرَ لِتَجَدُّدِ تَجَلِّيَاتِ اٖيجَادِهٖ وَ وُجُودِهٖ بِهٖ وَ بِال۟اِن۟تِسَابِ اِلَي۟هِ وَ بِمَع۟رِفَتِهٖ اَن۟وَارُ ال۟وُجُودِ بِلَا حَدٍّ وَ بِدُونِهٖ ظُلُمَاتُ ال۟عَدَمَاتِ وَ اٰلَامُ ال۟فِرَاقَاتِ ال۟غَي۟رِ ال۟مَح۟دُودَاتِ وَ مَا هٰذِهِ ال۟مَو۟جُودَاتُ السَّيَّالَةُ اِلَّا وَ هِىَ مَرَايَا وَ هِىَ مُتَجَدِّدَةٌ بِتَبَدُّلِ التَّعَيُّنَاتِ ال۟اِع۟تِبَارِيَّةِ فٖى فَنَائِهَا وَ زَوَالِهَا وَ بَقَائِهَا بِسِتَّةِ وُجُوهٍ. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> اَل۟اَوَّلُ : بَقَاءُ مَعَانٖيهَا ال۟جَمٖيلَةِ وَ هُوِيَّاتِهَا ال۟مِثَالِيَّةِ. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ الثَّانٖى : بَقَاءُ صُوَرِهَا فِى ال۟اَل۟وَاحِ ال۟مِثَالِيَّةِ. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَالثَّالِثُ : بَقَاءُ ثَمَرَاتِهَا ال۟اُخ۟رَوِيَّةِ. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ الرَّابِعُ : بَقَاءُ تَس۟بٖيحَاتِهَا الرَّبَّانِيَّةِ ال۟مُتَمَثِّلَةِ لَهَا الَّتٖى هِىَ نَو۟عُ وُجُودٍ لَهَا. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ ال۟خَامِسُ : بَقَائُهَا فِى ال۟مَشَاهِدِ ال۟عِل۟مِيَّةِ وَ ال۟مَنَاظِرِ السَّر۟مَدِيَّةِ. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ السَّادِسُ : بَقَاءُ اَر۟وَاحِهَا اِن۟ كَانَت۟ مِن۟ ذَوِى ال۟اَر۟وَاحِ ٠ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ مَا وَظٖيفَتُهَا فٖى كَي۟فِيَّاتِهَا ال۟مُتَخَالِفَةِ فٖى مَو۟تِهَا وَ فَنَائِهَا وَ زَوَالِهَا وَ عَدَمِهَا وَ ظُهُورِهَا وَ اِن۟طِفَائِهَا اِلَّا اِظ۟هَارُ ال۟مُق۟تَضِيَاتِ لِاَس۟مَاءٍ اِلٰهِيَّةٍ فَمِن۟ سِرِّ هٰذِهِ ال۟وَظٖيفَةِ صَارَتِ ال۟مَو۟جُودَاتُ كَسَي۟لٍ فٖى غَايَةِ السُّر۟عَةِ تَتَمَوَّجُ مَو۟تًا وَ حَيَاةً وَ وُجُودًا وَ عَدَمًا ٠ وَ مِن۟ هٰذِهِ ال۟وَظٖيفَةِ تَتَظَاهَرُ ال۟فَعَّالِيَّةُ الدَّائِمَةُ وَ ال۟خَلَّاقِيَّةُ ال۟مُس۟تَمِرَّةُ فَلَا بُدَّ لٖى وَ لِكُلِّ اَحَدٍ اَن۟ يَقُولَ : (حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَ نِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ) يَع۟نٖى حَس۟بٖى مِنَ ال۟وُجُودِ اَنّٖى اَثَرٌ مِن۟ اٰثَارِ وَاجِبِ ال۟وُجُودِ كَفَانٖى اٰنٌ سَيَّالٌ مِن۟ هٰذَا ال۟وُجُودِ ال۟مُنَوَّرِ ال۟مَظ۟هَرِ مِن۟ مَلَايٖينَ سَنَةٍ مِنَ ال۟وُجُودِ ال۟مُزَوَّرِ ال۟اَب۟تَرِ ٠ نَعَم۟ بِسِرِّ ال۟اِن۟تِسَابِ ال۟اٖيمَانِىِّ يَقُومُ دَقٖيقَةٌ مِنَ ال۟وُجُودِ مَقَامَ اُلُوفِ سَنَةٍ بِلَا اِن۟تِسَابٍ اٖيمَانِىٍّ بَل۟ تِل۟كَ الدَّقٖيقَةُ اَتَمُّ وَ اَو۟سَعُ بِمَرَاتِبَ مِن۟ تِل۟كَ ال۟اٰلَافِ سَنَةٍ. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مِنَ ال۟وُجُودِ وَ قِي۟مَتِهٖ اَنّٖى صَن۟عَةُ مَن۟ هُوَ فِى السَّمَٓاءِ عَظَمَتُهُ وَ فِى ال۟اَر۟ضِ اٰيَاتُهُ وَ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَ ال۟اَر۟ضَ فٖى سِتَّةِ اَيَّامٍ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مِنَ ال۟وُجُودِ وَ كَمَالِهٖ اَنّٖى مَص۟نُوعُ مَن۟ زَيَّنَ وَ نَوَّرَ السَّمَٓاءَ بِمَصَابٖيحَ وَ زَيَّنَ وَ بَهَّرَ ال۟اَر۟ضَ بِاَزَاهٖيرَ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مِنَ ال۟فَخ۟رِ وَ الشَّرَفِ اَنّٖى مَخ۟لُوقٌ وَ مَم۟لُوكٌ وَ عَب۟دٌ لِمَن۟ هٰذِهِ ال۟كَائِنَاتُ بِجَمٖيعِ كَمَالَاتِهَا وَ مَحَاسِنِهَا ظِلٌّ ضَعٖيفٌ بِالنِّس۟بَةِ اِلٰى كَمَالِهٖ وَ جَمَالِهٖ وَ مِن۟ اٰيَاتِ كَمَالِهٖ وَ اِشَارَاتِ جَمَالِهٖ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مِن۟ كُلِّ شَى۟ءٍ مَن۟ يَدَّخِرُ مَا لَا يُعَدُّ وَ لَا يُح۟صٰى مِن۟ نِعَمِهٖ فٖى صُنَي۟دِقَاتٍ لَطٖيفَةٍ هِىَ بَي۟نَ ال۟كَافِ وَ النُّونِ فَيَدَّخِرُ بِقُد۟رَتِهٖ مَلَايٖينَ قِن۟طَارٍ فٖى قَب۟ضَةٍ وَاحِدَةٍ فٖيهَا صُنَي۟دِقَاتٌ لَطٖيفَةٌ تُسَمّٰى بُذُورًا وَ نَوَاةً . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مِن۟ كُلِّ ذٖى جَمَالٍ وَ ذٖى اِح۟سَانٍ اَل۟جَمٖيلُ الرَّحٖيمُ الَّذٖى مَا هٰذِهِ ال۟مَص۟نُوعَاتُ ال۟جَمٖيلَاتُ اِلَّا مَرَايَا مُتَفَانِيَةٌ لِتَجَدُّدِ اَن۟وَارِ جَمَالِهٖ بِمَرِّ ال۟فُصُولِ وَ ال۟عُصُورِ وَ الدُّهُورِ وَ هٰذِهِ النِّعَمُ ال۟مُتَوَاتِرَةُ وَ ال۟اَث۟مَارُ ال۟مُتَعَاقِبَةُ فِى الرَّبٖيعِ وَ الصَّي۟فِ مَظَاهِرُ لِتَجَدُّدِ مَرَاتِبِ اِن۟عَامِهِ الدَّائِمِ عَلٰى مَرِّ ال۟اَنَامِ وَ ال۟اَيَّامِ وَ ال۟اَع۟وَامِ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مِنَ ال۟حَيَاةِ وَ مَاهِيَّتِهَا اَنّٖى خَرٖيطَةٌ وَ فِه۟رِس۟تَةٌ وَ فَذ۟لَكَةٌ وَ مٖيزَانٌ وَ مِق۟يَاسٌ لِجَلَوَاتِ اَس۟مَاءِ خَالِقِ ال۟مَو۟تِ وَ ال۟حَيَاةِ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مِنَ ال۟حَيَاةِ وَ وَظٖيفَتِهَا كَو۟نٖى كَـكَلِمَةٍ مَك۟تُوبَةٍ بِقَلَمِ ال۟قُد۟رَةِ وَ مُف۟هِمَةٍ دَالَّةٍ عَلٰى اَس۟مَاءِ ال۟قَدٖيرِ ال۟مُط۟لَقِ ال۟حَىِّ ال۟قَيُّومِ بِمَظ۟هَرِيَّةِ حَيَاتٖى لِلشُّؤُنِ الذَّاتِيَّةِ لِفَاطِرِىَ الَّذٖى لَهُ ال۟اَس۟مَٓاءُ ال۟حُس۟نٰى . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مِنَ ال۟حَيَاةِ وَ حُقُوقِهَا اِع۟لَانٖى وَ تَش۟هٖيرٖى بَي۟نَ اِخ۟وَانِىَ ال۟مَخ۟لُوقَاتِ وَ اِع۟لَانٖى وَ اِظ۟هَارٖى لِنَظَرِ شُهُودِ خَالِقِ ال۟كَائِنَاتِ بِتَزَيُّنٖى بِجَلَوَاتِ اَس۟مَاءِ خَالِقِىَ الَّذٖى زَيَّنَنٖى بِمُرَصَّعَاتِ حُلَّةِ وُجُودٖى وَ خِل۟عَةِ فِط۟رَتٖى وَ قِلَادَةِ حَيَاتِىَ ال۟مُن۟تَظَمَةِ فٖيهَا مُزَيَّنَاتُ هَدَايَا رَح۟مَتِهٖ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا مِن۟ حُقُوقِ حَيَاتٖى فَه۟مٖى لِتَحِيَّاتِ ذَوِى ال۟حَيَاةِ لِوَاهِبِ ال۟حَيَاةِ وَ شُهُودٖى لَهَا وَ شَهَادَاتٖى عَلَي۟هَا . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مِن۟ حُقُوقِ حَيَاتٖى تَبَرُّجٖى وَ تَزَيُّنٖى بِمُرَصَّعَاتِ جَوَاهِرِ اِح۟سَانِهٖ بِشُعُورٍ اٖيمَانِىٍّ لِل۟عَر۟ضِ لِنَظَرِ شُهُودِ سُل۟طَانِىَ ال۟اَزَلِىِّ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مِنَ ال۟حَيَاةِ وَ لَذَّاتِهَا عِل۟مٖى وَ اِذ۟عَانٖى وَ شُعُورٖى وَ اٖيمَانٖى بِاَنّٖى عَب۟دُهُ وَ مَص۟نُوعُهُ وَ مَخ۟لُوقُهُ وَ فَقٖيرُهُ وَ مُح۟تَاجٌ اِلَي۟هِ وَ هُوَ خَالِقٖى رَحٖيمٌ بٖى كَرٖيمٌ لَطٖيفٌ مُن۟عِمٌ عَلَىَّ يُرَبّٖينٖى كَمَا يَلٖيقُ بِحِك۟مَتِهٖ وَ رَح۟مَتِهٖ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مِنَ ال۟حَيَاةِ وَ قِي۟مَتِهَا مِق۟يَاسِيَّتٖى بِاَم۟ثَالِ عَج۟زِىَ ال۟مُط۟لَقِ وَ فَق۟رِىَ ال۟مُط۟لَقِ وَ ضَع۟فِىَ ال۟مُط۟لَقِ لِمَرَاتِبِ قُد۟رَةِ ال۟قَدٖيرِ ال۟مُط۟لَقِ وَ دَرَجَاتِ رَح۟مَةِ الرَّحٖيمِ ال۟مُط۟لَقِ وَ طَبَقَاتِ قُوَّةِ ال۟قَوِىِّ ال۟مُط۟لَقِ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا بِمَع۟كَسِيَّتٖى بِجُز۟ئِيَّاتِ صِفَاتٖى مِنَ ال۟عِل۟مِ وَ ال۟اِرَادَةِ وَ ال۟قُد۟رَةِ ال۟جُز۟ئِيَّةِ لِفَه۟مِ الصِّفَاتِ ال۟مُحٖيطَةِ لِخَالِقٖى فَاَف۟هَمُ عِل۟مَهُ ال۟مُحٖيطَ بِمٖيزَانِ عِل۟مِىَ ال۟جُز۟ئِىِّ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ هٰكَذَا حَس۟بٖى مِنَ ال۟كَمَالِ عِل۟مٖى بِاَنَّ اِلٰهٖى هُوَ ال۟كَامِلُ ال۟مُط۟لَقُ فَكُلُّ مَا فِى ال۟كَو۟نِ مِنَ ال۟كَمَالِ مِن۟ اٰيَاتِ كَمَالِهٖ وَ اِشَارَاتٌ اِلٰى كَمَالِهٖ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مِنَ ال۟كَمَالِ فٖى نَف۟سِى اَل۟اٖيمَانُ بِاللّٰهِ اِذِ ال۟اٖيمَانُ لِل۟بَشَرِ مَن۟بَعٌ لِكُلِّ كَمَالَاتِهٖ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مِن۟ كُلِّ شَى۟ءٍ لِاَن۟وَاعِ حَاجَاتِىَ ال۟مَط۟لُوبَةِ بِاَن۟وَاعِ اَل۟سِنَةِ جِهَازَاتِىَ ال۟مُخ۟تَلِفَةِ اِلٰهٖى وَ رَبّٖى وَ خَالِقٖى وَ مُصَوِّرِىَ الَّذٖى لَهُ ال۟اَس۟مَٓاءُ ال۟حُس۟نَى الَّذٖى هُوَ يُط۟عِمُنٖى وَ يَس۟قٖينٖى وَ يُرَبّٖينٖى وَ يُدَبِّرُنٖى وَ يُكَلِّمُنٖى جَلَّ جَلَالُهُ وَ عَمَّ نَوَالُهُ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> === اَلنُّك۟تَةُ الرَّابِعَةُ: === </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> حَس۟بٖى لِكُلِّ مَطَالِبٖى مَن۟ فَتَحَ صُورَتٖى وَ صُورَةَ اَم۟ثَالٖى مِن۟ ذَوِى ال۟حَيَاةِ فِى ال۟مَاءِ بِلَطٖيفِ صُن۟عِهٖ وَ لَطٖيفِ قُد۟رَتِهٖ وَ حِك۟مَتِهٖ وَ لَطٖيفِ رُبُوبِيَّتِهٖ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى لِكُلِّ مَقَاصِدٖى مَن۟ اَن۟شَأَنٖى وَ شَقَّ سَم۟عٖى وَ بَصَرٖى وَ اَد۟رَجَ فٖى جِس۟مٖى لِسَانًا وَ جَنَانًا وَ اَو۟دَعَ فٖيهَا وَ فٖى جِهَازَاتٖى مَوَازٖينَ حَسَّاسَةً لَا تُعَدُّ لِوَز۟نِ مُدَّخَرَاتِ اَن۟وَاعِ خَزَائِنِ رَح۟مَتِهٖ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا اَد۟رَجَ فٖى لِسَانٖى وَ جَنَانٖى وَ فِط۟رَتٖى اٰلَاتٍ حَسَّاسَةً لَا تُح۟صٰى لِفَه۟مِ اَن۟وَاعِ كُنُوزِ اَس۟مَائِهٖ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مَن۟ اَد۟رَجَ فٖى شَخ۟صِىَ الصَّغٖيرِ ال۟حَقٖيرِ وَ اَد۟رَجَ فٖى وُجُودِىَ الضَّعٖيفِ ال۟فَقٖيرِ هٰذِهِ ال۟اَع۟ضَاءَ وَ ال۟اٰلَاتِ وَ هٰذِهِ ال۟جَوَارِحَ وَ ال۟جِهَازَاتِ وَ هٰذِهِ ال۟حَوَاسَّ وَ ال۟حِسِّيَّاتِ وَ هٰذِهِ اللَّطَائِفَ وَ ال۟مَع۟نَوِيَّاتِ لِاِح۟سَاسِ جَمٖيعِ اَن۟وَاعِ نِعَمِهٖ وَ لِاِذَاقَةِ اَك۟ثَرِ تَجَلِّيَاتِ اَس۟مَائِهٖ بِجَلٖيلِ اُلُوهِيَّتِهٖ وَ جَمٖيلِ رَح۟مَتِهٖ وَ بِكَبٖيرِ رُبُوبِيَّتِهٖ وَ كَرٖيمِ رَا۟فَتِهٖ وَ بِعَظٖيمِ قُد۟رَتِهٖ وَ لَطٖيفِ حِك۟مَتِهٖ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> === اَلنُّك۟تَةُ ال۟خَامِسَةُ: === </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> لَا بُدَّ لٖى وَ لِكُلِّ اَحَدٍ اَن۟ يَقُولَ حَالًا وَ قَالًا وَ مُتَشَكِّرًا وَ مُف۟تَخِرًا : حَس۟بٖى مَن۟ خَلَقَنٖى وَ اَخ۟رَجَنٖى مِن۟ ظُل۟مَةِ ال۟عَدَمِ وَ اَن۟عَمَ عَلَىَّ بِنُورِ ال۟وُجُودِ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مَن۟ جَعَلَنٖى حَيًّا فَاَن۟عَمَ عَلَىَّ نِع۟مَةَ ال۟حَيَاةِ الَّتٖى تُع۟طٖى لِصَاحِبِهَا كُلَّ شَى۟ءٍ وَ تُمِدُّ يَدَ صَاحِبِهَا اِلٰى كُلِّ شَى۟ءٍ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مَن۟ جَعَلَنٖى اِن۟سَانًا فَاَن۟عَمَ عَلَىَّ بِنِع۟مَةِ ال۟اِن۟سَانِيَّةِ الَّتٖى صَيَّرَتِ ال۟اِن۟سَانَ عَالَمًا صَغٖيرًا اَك۟بَرَ مَع۟نًى مِنَ ال۟عَالَمِ ال۟كَبٖيرِ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مَن۟ جَعَلَنٖى مُؤ۟مِنًا فَاَن۟عَمَ عَلَىَّ نِع۟مَةَ ال۟اٖيمَانِ الَّذٖى يُصَيِّرُ الدُّن۟يَا وَ ال۟اٰخِرَةَ كَسُف۟رَتَي۟نِ مَم۟لُوئَتَي۟نِ مِنَ النِّعَمِ يُقَدِّمُهَا اِلَى ال۟مُؤ۟مِنِ بِيَدِ ال۟اٖيمَانِ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مَن۟ جَعَلَنٖى مِن۟ اُمَّةِ حَبٖيبِهٖ مُحَمَّدٍ عَلَي۟هِ الصَّلَاةُ وَ السَّلَامُ فَاَن۟عَمَ عَلَىَّ بِمَا فِى ال۟اٖيمَانِ مِنَ ال۟مَحَبَّةِ وَ ال۟مَح۟بُوبِيَّةِ ال۟اِلٰهِيَّةِ الَّتٖى هِىَ مِن۟ اَع۟لٰى مَرَاتِبِ ال۟كَمَالَاتِ ال۟بَشَرِيَّةِ وَ بِتِل۟كَ ال۟مَحَبَّةِ ال۟اٖيمَانِيَّةِ تَم۟تَدُّ اَيَادٖى اِس۟تِفَادَةِ ال۟مُؤ۟مِنِ اِلٰى مَا لَايَتَنَاهٰى مِن۟ مُش۟تَمِلَاتِ دَائِرَةِ ال۟اِم۟كَانِ وَ ال۟وُجُوبِ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مَن۟ فَضَّلَنٖى جِن۟سًا وَ نَو۟عًا وَ دٖينًا وَ اٖيمَانًا عَلٰى كَثٖيرٍ مِن۟ مَخ۟لُوقَاتِهٖ فَلَم۟ يَج۟عَل۟نٖى جَامِدًا وَ لَا حَيَوَانًا وَ لَا ضَالًّا فَلَهُ ال۟حَم۟دُ وَ لَهُ الشُّك۟رُ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مَن۟ جَعَلَنٖى مَظ۟هَرًا جَامِعًا لِتَجَلِّيَاتِ اَس۟مَائِهٖ وَ اَن۟عَمَ عَلَىَّ بِنِع۟مَةٍ لَا تَسَعُهَا ال۟كَائِنَاتُ بِسِرِّ حَدٖيثِ (لَا يَسَعُنٖى اَر۟ضٖى وَ لَا سَمَائِ وَ يَسَعُنٖى قَل۟بُ عَب۟دِىَ ال۟مُؤ۟مِنِ) يَع۟نٖى اَنَّ ال۟مَاهِيَّةَ ال۟اِن۟سَانِيَّةَ مَظ۟هَرٌ جَامِعٌ لِجَمٖيعِ تَجَلِّيَاتِ ال۟اَس۟مَاءِ ال۟مُتَجَلِّيَةِ فٖى جَمٖيعِ ال۟كَائِنَاتِ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ كَذَا حَس۟بٖى مَنِ اش۟تَرٰى مُل۟كَهُ الَّذٖى عِن۟دٖى مِنّٖى لِيَح۟فَظَهُ لٖى ثُمَّ يُعٖيدَهُ اِلَىَّ وَ اَع۟طَانَا ثَمَنَهُ ال۟جَنَّةَ فَلَهُ الشُّك۟رُ وَ لَهُ ال۟حَم۟دُ بِعَدَدِ ضَر۟بِ ذَرَّاتِ وُجُودٖى فٖى ذَرَّاتِ ال۟كَائِنَاتِ . </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> حَس۟بٖى رَبّٖى جَلَّ اللّٰه ُ نُور۟ مُحَمَّد۟ صَلَّى اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> حَس۟بٖى رَبّٖى جَلَّ اللّٰهُ سِرُّ قَل۟بٖى ذِك۟رُ اللّٰهِ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> ذِك۟رُ اَح۟مَد۟ صَلَّى اللّٰهُ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> ------ <center> [[Üçüncü Şuâ]] ⇐ | [[Şualar]] | ⇒ [[Altıncı Şuâ]] </center> ------ </div>