İçeriğe atla
Kenar çubuğunu aç/kapat
Risale-i Nur Tercümeleri
Ara
Türkçe
Oturum aç
Kişisel araçlar
Oturum aç
Gezinti
Anasayfa
Son değişiklikler
Rastgele sayfa
MediaWiki hakkında yardım
Araçlar
Özel sayfalar
Yazdırılabilir sürüm
Translate
Diğer dillerde
Çevirileri dışa aktar
Çevir
Türkçe
Dil istatistikleri
ileti grubu istatistikleri
Dışa aktar
Daha fazla
Dil istatistikleri
ileti grubu istatistikleri
Dışa aktar
Ayarlar
Grup
Afyon Hayatı
Altıncı Lem'a
Altıncı Mektup
Altıncı Söz
Altıncı Şuâ
Ankara Üniversitesi Nur Talebelerinin Mektubu
Asa-yı Musa
Asa-yı Musa Dua
Ayet-ül Kübra
Bakara Sûresi
Barla Hayatı
Barla Lahikası
Barla Lahikası 1. Mektup
Barla Lahikası 10. Mektup
Barla Lahikası 100. Mektup
Barla Lahikası 101. Mektup
Barla Lahikası 102. Mektup
Barla Lahikası 103. Mektup
Barla Lahikası 104. Mektup
Barla Lahikası 105. Mektup
Barla Lahikası 106. Mektup
Barla Lahikası 107. Mektup
Barla Lahikası 108. Mektup
Barla Lahikası 109. Mektup
Barla Lahikası 11. Mektup
Barla Lahikası 110. Mektup
Barla Lahikası 111. Mektup
Barla Lahikası 112. Mektup
Barla Lahikası 113. Mektup
Barla Lahikası 114. Mektup
Barla Lahikası 115. Mektup
Barla Lahikası 116. Mektup
Barla Lahikası 117. Mektup
Barla Lahikası 118. Mektup
Barla Lahikası 119. Mektup
Barla Lahikası 12. Mektup
Barla Lahikası 120. Mektup
Barla Lahikası 121. Mektup
Barla Lahikası 122. Mektup
Barla Lahikası 123. Mektup
Barla Lahikası 124. Mektup
Barla Lahikası 125. Mektup
Barla Lahikası 126. Mektup
Barla Lahikası 127. Mektup
Barla Lahikası 128. Mektup
Barla Lahikası 129. Mektup
Barla Lahikası 13. Mektup
Barla Lahikası 130. Mektup
Barla Lahikası 131. Mektup
Barla Lahikası 132. Mektup
Barla Lahikası 133. Mektup
Barla Lahikası 134. Mektup
Barla Lahikası 135. Mektup
Barla Lahikası 136. Mektup
Barla Lahikası 137. Mektup
Barla Lahikası 138. Mektup
Barla Lahikası 139. Mektup
Barla Lahikası 14. Mektup
Barla Lahikası 140. Mektup
Barla Lahikası 141. Mektup
Barla Lahikası 142. Mektup
Barla Lahikası 143. Mektup
Barla Lahikası 144. Mektup
Barla Lahikası 145. Mektup
Barla Lahikası 146. Mektup
Barla Lahikası 147. Mektup
Barla Lahikası 148. Mektup
Barla Lahikası 149. Mektup
Barla Lahikası 15. Mektup
Barla Lahikası 150. Mektup
Barla Lahikası 151. Mektup
Barla Lahikası 152. Mektup
Barla Lahikası 153. Mektup
Barla Lahikası 154. Mektup
Barla Lahikası 155. Mektup
Barla Lahikası 156. Mektup
Barla Lahikası 157. Mektup
Barla Lahikası 158. Mektup
Barla Lahikası 159. Mektup
Barla Lahikası 16. Mektup
Barla Lahikası 160. Mektup
Barla Lahikası 161. Mektup
Barla Lahikası 162. Mektup
Barla Lahikası 163. Mektup
Barla Lahikası 164. Mektup
Barla Lahikası 165. Mektup
Barla Lahikası 166. Mektup
Barla Lahikası 167. Mektup
Barla Lahikası 168. Mektup
Barla Lahikası 169. Mektup
Barla Lahikası 17. Mektup
Barla Lahikası 170. Mektup
Barla Lahikası 171. Mektup
Barla Lahikası 172. Mektup
Barla Lahikası 173. Mektup
Barla Lahikası 174. Mektup
Barla Lahikası 175. Mektup
Barla Lahikası 176. Mektup
Barla Lahikası 177. Mektup
Barla Lahikası 178. Mektup
Barla Lahikası 179. Mektup
Barla Lahikası 18. Mektup
Barla Lahikası 180. Mektup
Barla Lahikası 181. Mektup
Barla Lahikası 182. Mektup
Barla Lahikası 183. Mektup
Barla Lahikası 184. Mektup
Barla Lahikası 185. Mektup
Barla Lahikası 186. Mektup
Barla Lahikası 187. Mektup
Barla Lahikası 188. Mektup
Barla Lahikası 189. Mektup
Barla Lahikası 19. Mektup
Barla Lahikası 190. Mektup
Barla Lahikası 191. Mektup
Barla Lahikası 192. Mektup
Barla Lahikası 193. Mektup
Barla Lahikası 194. Mektup
Barla Lahikası 195. Mektup
Barla Lahikası 196. Mektup
Barla Lahikası 197. Mektup
Barla Lahikası 198. Mektup
Barla Lahikası 199. Mektup
Barla Lahikası 2. Mektup
Barla Lahikası 20. Mektup
Barla Lahikası 200. Mektup
Barla Lahikası 201. Mektup
Barla Lahikası 202. Mektup
Barla Lahikası 203. Mektup
Barla Lahikası 204. Mektup
Barla Lahikası 205. Mektup
Barla Lahikası 206. Mektup
Barla Lahikası 207. Mektup
Barla Lahikası 208. Mektup
Barla Lahikası 209. Mektup
Barla Lahikası 21. Mektup
Barla Lahikası 210. Mektup
Barla Lahikası 211. Mektup
Barla Lahikası 212. Mektup
Barla Lahikası 213. Mektup
Barla Lahikası 214. Mektup
Barla Lahikası 215. Mektup
Barla Lahikası 216. Mektup
Barla Lahikası 217. Mektup
Barla Lahikası 218. Mektup
Barla Lahikası 219. Mektup
Barla Lahikası 22. Mektup
Barla Lahikası 220. Mektup
Barla Lahikası 221. Mektup
Barla Lahikası 222. Mektup
Barla Lahikası 223. Mektup
Barla Lahikası 224. Mektup
Barla Lahikası 225. Mektup
Barla Lahikası 226. Mektup
Barla Lahikası 227. Mektup
Barla Lahikası 228. Mektup
Barla Lahikası 229. Mektup
Barla Lahikası 23. Mektup
Barla Lahikası 230. Mektup
Barla Lahikası 231. Mektup
Barla Lahikası 232. Mektup
Barla Lahikası 233. Mektup
Barla Lahikası 234. Mektup
Barla Lahikası 235. Mektup
Barla Lahikası 236. Mektup
Barla Lahikası 237. Mektup
Barla Lahikası 238. Mektup
Barla Lahikası 239. Mektup
Barla Lahikası 24. Mektup
Barla Lahikası 240. Mektup
Barla Lahikası 241. Mektup
Barla Lahikası 242. Mektup
Barla Lahikası 243. Mektup
Barla Lahikası 244. Mektup
Barla Lahikası 245. Mektup
Barla Lahikası 246. Mektup
Barla Lahikası 247. Mektup
Barla Lahikası 248. Mektup
Barla Lahikası 249. Mektup
Barla Lahikası 25. Mektup
Barla Lahikası 250. Mektup
Barla Lahikası 251. Mektup
Barla Lahikası 252. Mektup
Barla Lahikası 253. Mektup
Barla Lahikası 254. Mektup
Barla Lahikası 255. Mektup
Barla Lahikası 256. Mektup
Barla Lahikası 257. Mektup
Barla Lahikası 258. Mektup
Barla Lahikası 259. Mektup
Barla Lahikası 26. Mektup
Barla Lahikası 260. Mektup
Barla Lahikası 261. Mektup
Barla Lahikası 262. Mektup
Barla Lahikası 263. Mektup
Barla Lahikası 264. Mektup
Barla Lahikası 265. Mektup
Barla Lahikası 266. Mektup
Barla Lahikası 267. Mektup
Barla Lahikası 268. Mektup
Barla Lahikası 269. Mektup
Barla Lahikası 27. Mektup
Barla Lahikası 270. Mektup
Barla Lahikası 271. Mektup
Barla Lahikası 272. Mektup
Barla Lahikası 273. Mektup
Barla Lahikası 274. Mektup
Barla Lahikası 275. Mektup
Barla Lahikası 276. Mektup
Barla Lahikası 277. Mektup
Barla Lahikası 278. Mektup
Barla Lahikası 279. Mektup
Barla Lahikası 28. Mektup
Barla Lahikası 280. Mektup
Barla Lahikası 281. Mektup
Barla Lahikası 282. Mektup
Barla Lahikası 283. Mektup
Barla Lahikası 284. Mektup
Barla Lahikası 285. Mektup
Barla Lahikası 286. Mektup
Barla Lahikası 287. Mektup
Barla Lahikası 288. Mektup
Barla Lahikası 289. Mektup
Barla Lahikası 29. Mektup
Barla Lahikası 290. Mektup
Barla Lahikası 291. Mektup
Barla Lahikası 292. Mektup
Barla Lahikası 293. Mektup
Barla Lahikası 3. Mektup
Barla Lahikası 30. Mektup
Barla Lahikası 31. Mektup
Barla Lahikası 32. Mektup
Barla Lahikası 33. Mektup
Barla Lahikası 34. Mektup
Barla Lahikası 35. Mektup
Barla Lahikası 36. Mektup
Barla Lahikası 37. Mektup
Barla Lahikası 38. Mektup
Barla Lahikası 39. Mektup
Barla Lahikası 4. Mektup
Barla Lahikası 40. Mektup
Barla Lahikası 41. Mektup
Barla Lahikası 42. Mektup
Barla Lahikası 43. Mektup
Barla Lahikası 44. Mektup
Barla Lahikası 45. Mektup
Barla Lahikası 46. Mektup
Barla Lahikası 47. Mektup
Barla Lahikası 48. Mektup
Barla Lahikası 49. Mektup
Barla Lahikası 5. Mektup
Barla Lahikası 50. Mektup
Barla Lahikası 51. Mektup
Barla Lahikası 52. Mektup
Barla Lahikası 53. Mektup
Barla Lahikası 54. Mektup
Barla Lahikası 55. Mektup
Barla Lahikası 56. Mektup
Barla Lahikası 57. Mektup
Barla Lahikası 58. Mektup
Barla Lahikası 59. Mektup
Barla Lahikası 6. Mektup
Barla Lahikası 60. Mektup
Barla Lahikası 61. Mektup
Barla Lahikası 62. Mektup
Barla Lahikası 63. Mektup
Barla Lahikası 64. Mektup
Barla Lahikası 65. Mektup
Barla Lahikası 66. Mektup
Barla Lahikası 67. Mektup
Barla Lahikası 68. Mektup
Barla Lahikası 69. Mektup
Barla Lahikası 7. Mektup
Barla Lahikası 70. Mektup
Barla Lahikası 71. Mektup
Barla Lahikası 72. Mektup
Barla Lahikası 73. Mektup
Barla Lahikası 74. Mektup
Barla Lahikası 75. Mektup
Barla Lahikası 76. Mektup
Barla Lahikası 77. Mektup
Barla Lahikası 78. Mektup
Barla Lahikası 79. Mektup
Barla Lahikası 8. Mektup
Barla Lahikası 80. Mektup
Barla Lahikası 81. Mektup
Barla Lahikası 82. Mektup
Barla Lahikası 83. Mektup
Barla Lahikası 84. Mektup
Barla Lahikası 85. Mektup
Barla Lahikası 86. Mektup
Barla Lahikası 87. Mektup
Barla Lahikası 88. Mektup
Barla Lahikası 89. Mektup
Barla Lahikası 9. Mektup
Barla Lahikası 90. Mektup
Barla Lahikası 91. Mektup
Barla Lahikası 92. Mektup
Barla Lahikası 93. Mektup
Barla Lahikası 94. Mektup
Barla Lahikası 95. Mektup
Barla Lahikası 96. Mektup
Barla Lahikası 97. Mektup
Barla Lahikası 98. Mektup
Barla Lahikası 99. Mektup
Barla Lahikası Mukaddime
Bediüzzaman ve Risale-i Nur
Beşinci Lem'a
Beşinci Mektup
Beşinci Söz
Beşinci Şuâ
Bir Müdafaa (Takriz)
Birinci Lem'a
Birinci Mektup
Birinci Söz
Birinci Şuâ
Bu parça çok kıymetlidir
BİRİNCİ MAKALE
Deneme
Denizli Hayatı
Divan-ı Harb-i Örfi
Dokuzuncu Lem'a
Dokuzuncu Mektup
Dokuzuncu Söz
Dokuzuncu Şuâ
Dördüncü Hakikat olan Otuzüçüncü Mertebe
Dördüncü Lem'a
Dördüncü Mektup
Dördüncü Söz
Dördüncü Şuâ
Ecnebî Filozofların Kur'ân'ı Tasdiklerine Dair Şehadetleri
Eddâî
Emirdağ Hayatı
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 1. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 10. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 100. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 101. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 102. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 103. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 104. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 105. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 106. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 107. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 108. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 109. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 11. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 110. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 111. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 112. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 113. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 114. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 115. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 116. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 117. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 118. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 119. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 12. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 120. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 121. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 122. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 123. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 124. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 125. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 126. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 127. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 128. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 129. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 13. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 130. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 131. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 132. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 133. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 134. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 135. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 136. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 137. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 138. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 139. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 14. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 140. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 141. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 142. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 143. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 144. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 145. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 146. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 147. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 148. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 149. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 15. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 150. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 151. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 152. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 153. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 154. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 155. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 156. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 157. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 158. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 159. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 16. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 160. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 161. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 162. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 163. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 164. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 165. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 166. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 167. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 168. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 169. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 17. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 170. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 171. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 172. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 173. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 174. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 175. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 176. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 177. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 178. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 179. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 18. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 180. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 181. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 182. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 183. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 184. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 185. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 186. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 187. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 188. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 189. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 19. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 190. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 191. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 192. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 193. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 194. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 195. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 196. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 197. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 198. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 199. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 2. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 20. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 200. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 201. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 202. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 203. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 204. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 205. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 206. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 207. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 208. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 209. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 21. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 210. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 211. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 212. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 213. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 214. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 215. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 216. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 217. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 218. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 219. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 22. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 220. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 23. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 24. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 25. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 26. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 27. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 28. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 29. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 3. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 30. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 31. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 32. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 33. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 34. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 35. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 36. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 37. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 38. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 39. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 4. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 40. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 41. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 42. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 43. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 44. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 45. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 46. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 47. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 48. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 49. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 5. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 50. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 51. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 52. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 53. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 54. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 55. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 56. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 57. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 58. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 59. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 6. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 60. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 61. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 62. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 63. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 64. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 65. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 66. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 67. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 68. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 69. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 7. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 70. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 71. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 72. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 73. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 74. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 75. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 76. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 77. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 78. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 79. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 8. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 80. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 81. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 82. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 83. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 84. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 85. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 86. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 87. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 88. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 89. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 9. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 90. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 91. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 92. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 93. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 94. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 95. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 96. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 97. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 98. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 99. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 1. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 10. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 100. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 101. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 102. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 103. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 104. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 105. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 106. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 107. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 108. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 109. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 11. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 110. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 111. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 112. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 113. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 114. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 115. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 116. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 117. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 118. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 119. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 12. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 120. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 121. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 122. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 123. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 124. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 125. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 126. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 127. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 128. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 129. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 13. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 130. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 131. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 132. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 133. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 134. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 135. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 136. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 137. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 138. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 139. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 14. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 140. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 141. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 142. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 143. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 144. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 145. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 146. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 147. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 148. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 149. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 15. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 150. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 151. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 16. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 17. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 18. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 19. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 2. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 20. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 21. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 22. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 23. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 24. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 25. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 26. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 27. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 28. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 29. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 3. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 30. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 31. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 32. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 33. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 34. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 35. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 36. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 37. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 38. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 39. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 4. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 40. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 41. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 42. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 43. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 44. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 45. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 46. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 47. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 48. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 49. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 5. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 50. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 51. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 52. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 53. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 54. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 55. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 56. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 57. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 58. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 59. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 6. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 60. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 61. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 62. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 63. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 64. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 65. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 66. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 67. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 68. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 69. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 7. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 70. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 71. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 72. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 73. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 74. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 75. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 76. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 77. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 78. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 79. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 8. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 80. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 81. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 82. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 83. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 84. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 85. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 86. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 87. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 88. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 89. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 9. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 90. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 91. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 92. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 93. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 94. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 95. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 96. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 97. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 98. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 99. Mektup
Eskişehir Hayatı
Fatiha Sûresi
Fihriste-i Mektubat
Giriş
Gönüller Fatihi Büyük Üstada
Habbe
Hakikat Işıkları
Hakikat Çekirdekleri
Hastalar Risalesi
Hubâb
Hutbe-i Şamiye
Hutuvat-ı Sitte
Hz. Üstadın Nâşirlere Duası İşarat'ül İ'caz
Isparta Hayatı
Kardeşi Abdülmecid’in Takrizi
Kardeşlerimden rica ederim ki
Kastamonu Hayatı
Kastamonu Lahikası 1. Mektup
Kastamonu Lahikası 10. Mektup
Kastamonu Lahikası 100. Mektup
Kastamonu Lahikası 101. Mektup
Kastamonu Lahikası 102. Mektup
Kastamonu Lahikası 103. Mektup
Kastamonu Lahikası 104. Mektup
Kastamonu Lahikası 105. Mektup
Kastamonu Lahikası 106. Mektup
Kastamonu Lahikası 107. Mektup
Kastamonu Lahikası 108. Mektup
Kastamonu Lahikası 109. Mektup
Kastamonu Lahikası 11. Mektup
Kastamonu Lahikası 110. Mektup
Kastamonu Lahikası 111. Mektup
Kastamonu Lahikası 112. Mektup
Kastamonu Lahikası 113. Mektup
Kastamonu Lahikası 114. Mektup
Kastamonu Lahikası 115. Mektup
Kastamonu Lahikası 116. Mektup
Kastamonu Lahikası 117. Mektup
Kastamonu Lahikası 118. Mektup
Kastamonu Lahikası 119. Mektup
Kastamonu Lahikası 12. Mektup
Kastamonu Lahikası 120. Mektup
Kastamonu Lahikası 121. Mektup
Kastamonu Lahikası 122. Mektup
Kastamonu Lahikası 123. Mektup
Kastamonu Lahikası 124. Mektup
Kastamonu Lahikası 125. Mektup
Kastamonu Lahikası 126. Mektup
Kastamonu Lahikası 127. Mektup
Kastamonu Lahikası 128. Mektup
Kastamonu Lahikası 129. Mektup
Kastamonu Lahikası 13. Mektup
Kastamonu Lahikası 130. Mektup
Kastamonu Lahikası 131. Mektup
Kastamonu Lahikası 132. Mektup
Kastamonu Lahikası 133. Mektup
Kastamonu Lahikası 134. Mektup
Kastamonu Lahikası 135. Mektup
Kastamonu Lahikası 136. Mektup
Kastamonu Lahikası 137. Mektup
Kastamonu Lahikası 138. Mektup
Kastamonu Lahikası 139. Mektup
Kastamonu Lahikası 14. Mektup
Kastamonu Lahikası 140. Mektup
Kastamonu Lahikası 141. Mektup
Kastamonu Lahikası 142. Mektup
Kastamonu Lahikası 143. Mektup
Kastamonu Lahikası 144. Mektup
Kastamonu Lahikası 145. Mektup
Kastamonu Lahikası 146. Mektup
Kastamonu Lahikası 147. Mektup
Kastamonu Lahikası 148. Mektup
Kastamonu Lahikası 149. Mektup
Kastamonu Lahikası 15. Mektup
Kastamonu Lahikası 150. Mektup
Kastamonu Lahikası 151. Mektup
Kastamonu Lahikası 152. Mektup
Kastamonu Lahikası 153. Mektup
Kastamonu Lahikası 154. Mektup
Kastamonu Lahikası 155. Mektup
Kastamonu Lahikası 156. Mektup
Kastamonu Lahikası 157. Mektup
Kastamonu Lahikası 158. Mektup
Kastamonu Lahikası 159. Mektup
Kastamonu Lahikası 16. Mektup
Kastamonu Lahikası 160. Mektup
Kastamonu Lahikası 161. Mektup
Kastamonu Lahikası 162. Mektup
Kastamonu Lahikası 163. Mektup
Kastamonu Lahikası 164. Mektup
Kastamonu Lahikası 165. Mektup
Kastamonu Lahikası 166. Mektup
Kastamonu Lahikası 17. Mektup
Kastamonu Lahikası 18. Mektup
Kastamonu Lahikası 19. Mektup
Kastamonu Lahikası 2. Mektup
Kastamonu Lahikası 20. Mektup
Kastamonu Lahikası 21. Mektup
Kastamonu Lahikası 22. Mektup
Kastamonu Lahikası 23. Mektup
Kastamonu Lahikası 24. Mektup
Kastamonu Lahikası 25. Mektup
Kastamonu Lahikası 26. Mektup
Kastamonu Lahikası 27. Mektup
Kastamonu Lahikası 28. Mektup
Kastamonu Lahikası 29. Mektup
Kastamonu Lahikası 3. Mektup
Kastamonu Lahikası 30. Mektup
Kastamonu Lahikası 31. Mektup
Kastamonu Lahikası 32. Mektup
Kastamonu Lahikası 33. Mektup
Kastamonu Lahikası 34. Mektup
Kastamonu Lahikası 35. Mektup
Kastamonu Lahikası 36. Mektup
Kastamonu Lahikası 37. Mektup
Kastamonu Lahikası 38. Mektup
Kastamonu Lahikası 39. Mektup
Kastamonu Lahikası 4. Mektup
Kastamonu Lahikası 40. Mektup
Kastamonu Lahikası 41. Mektup
Kastamonu Lahikası 42. Mektup
Kastamonu Lahikası 43. Mektup
Kastamonu Lahikası 44. Mektup
Kastamonu Lahikası 45. Mektup
Kastamonu Lahikası 46. Mektup
Kastamonu Lahikası 47. Mektup
Kastamonu Lahikası 48. Mektup
Kastamonu Lahikası 49. Mektup
Kastamonu Lahikası 5. Mektup
Kastamonu Lahikası 50. Mektup
Kastamonu Lahikası 51. Mektup
Kastamonu Lahikası 52. Mektup
Kastamonu Lahikası 53. Mektup
Kastamonu Lahikası 54. Mektup
Kastamonu Lahikası 55. Mektup
Kastamonu Lahikası 56. Mektup
Kastamonu Lahikası 57. Mektup
Kastamonu Lahikası 58. Mektup
Kastamonu Lahikası 59. Mektup
Kastamonu Lahikası 6. Mektup
Kastamonu Lahikası 60. Mektup
Kastamonu Lahikası 61. Mektup
Kastamonu Lahikası 62. Mektup
Kastamonu Lahikası 63. Mektup
Kastamonu Lahikası 64. Mektup
Kastamonu Lahikası 65. Mektup
Kastamonu Lahikası 66. Mektup
Kastamonu Lahikası 67. Mektup
Kastamonu Lahikası 68. Mektup
Kastamonu Lahikası 69. Mektup
Kastamonu Lahikası 7. Mektup
Kastamonu Lahikası 70. Mektup
Kastamonu Lahikası 71. Mektup
Kastamonu Lahikası 72. Mektup
Kastamonu Lahikası 73. Mektup
Kastamonu Lahikası 74. Mektup
Kastamonu Lahikası 75. Mektup
Kastamonu Lahikası 76. Mektup
Kastamonu Lahikası 77. Mektup
Kastamonu Lahikası 78. Mektup
Kastamonu Lahikası 79. Mektup
Kastamonu Lahikası 8. Mektup
Kastamonu Lahikası 80. Mektup
Kastamonu Lahikası 81. Mektup
Kastamonu Lahikası 82. Mektup
Kastamonu Lahikası 83. Mektup
Kastamonu Lahikası 84. Mektup
Kastamonu Lahikası 85. Mektup
Kastamonu Lahikası 86. Mektup
Kastamonu Lahikası 87. Mektup
Kastamonu Lahikası 88. Mektup
Kastamonu Lahikası 89. Mektup
Kastamonu Lahikası 9. Mektup
Kastamonu Lahikası 90. Mektup
Kastamonu Lahikası 91. Mektup
Kastamonu Lahikası 92. Mektup
Kastamonu Lahikası 93. Mektup
Kastamonu Lahikası 94. Mektup
Kastamonu Lahikası 95. Mektup
Kastamonu Lahikası 96. Mektup
Kastamonu Lahikası 97. Mektup
Kastamonu Lahikası 98. Mektup
Kastamonu Lahikası 99. Mektup
Katre
Katrenin Zeyli
Kitap Sonundaki İ'lemler
Konferans
Kur’ân nedir, tarifi nasıldır?
Küçük Sözler
Latif Nükteler
Lem'alar
Lem'alar Fihrist
Lem'alar/Hz. Üstadın Nâşirlere Duası
Lemaat
Lemalar MN
Lâsiyyemalar
Mektubat
Mektubat/Hz. Üstadın Nâşirlere Duası
Mesnevi-i Nuriye
Mesnevi-i Nuriye Fihrist
Meyve Risalesi
Muhakemat
Muhakemat/Mukaddime
Muhsin'in Mektubu
Mukaddime
Mustafa Hilmi'nin Mektubu
Münazarat
Münderecât Hakkında
Münâcat
Nokta
Nur Talebelerinin Bir Takrizi
On Altıncı Lem'a
On Altıncı Mektup
On Altıncı Söz
On Beşinci Lem'a
On Beşinci Mektup
On Beşinci Söz
On Beşinci Şuâ
On Birinci Lem'a
On Birinci Mektup
On Birinci Söz
On Birinci Şuâ
On Dokuzuncu Lem'a
On Dokuzuncu Mektup
On Dokuzuncu Söz
On Dördüncü Lem'a
On Dördüncü Mektup
On Dördüncü Reşha
On Dördüncü Söz
On Dördüncü Şuâ
On Sekizinci Lem'a
On Sekizinci Mektup
On Sekizinci Söz
On Yedinci Lem'a
On Yedinci Mektup
On Yedinci Söz
On Üçüncü Lem'a
On Üçüncü Mektup
On Üçüncü Söz
On Üçüncü Şuâ
On İkinci Lem'a
On İkinci Mektup
On İkinci Söz
On İkinci Şuâ
Onuncu Lem'a
Onuncu Mektup
Onuncu Risale
Onuncu Söz
Otuz Birinci Lem'a
Otuz Birinci Mektup
Otuz Birinci Söz
Otuz Üçüncü Lem'a
Otuz Üçüncü Mektup
Otuz Üçüncü Söz
Otuz İkinci Lem'a
Otuz İkinci Mektup
Otuz İkinci Söz
Otuzuncu Lem'a
Otuzuncu Mektup
Otuzuncu Söz
Ramazân, İktisâd ve Şükür Risaleleri
Reşhalar
Risale-i Nur ve Hariç Memleketler
Risale-i Nur, her ateşi ve her yangını söndürür
Saykal-ül İslam
Sekizinci Lem'a
Sekizinci Mektup
Sekizinci Söz
Sekizinci Şuâ
Sikke-i Tasdik-i Gaybi'den Bir Mektup
Sözler
Sözler Fihrist
Sünuhat
Takdim
Takdim Haşiye
Tarihçe-i Hayat
Tarihçe-i Hayat/Hz. Üstadın Nâşirlere Duası
Tenbih
Tenvir
Tuluat
Uhuvvet Risalesi
Yedinci Lem'a
Yedinci Mektup
Yedinci Söz
Yedinci Şuâ
Yirmi Altıncı Lem'a
Yirmi Altıncı Mektup
Yirmi Altıncı Söz
Yirmi Beşinci Lem'a
Yirmi Beşinci Mektup
Yirmi Beşinci Söz
Yirmi Birinci Lem'a
Yirmi Birinci Mektup
Yirmi Birinci Söz
Yirmi Dokuzuncu Lem'a
Yirmi Dokuzuncu Mektup
Yirmi Dokuzuncu Söz
Yirmi Dördüncü Lem'a
Yirmi Dördüncü Mektup
Yirmi Dördüncü Söz
Yirmi Sekizinci Lem'a
Yirmi Sekizinci Mektup
Yirmi Sekizinci Söz
Yirmi Yedinci Lem'a
Yirmi Yedinci Mektup
Yirmi Yedinci Söz
Yirmi Üçüncü Lem'a
Yirmi Üçüncü Mektup
Yirmi Üçüncü Söz
Yirmi İkinci Lem'a
Yirmi İkinci Mektup
Yirmi İkinci Söz
Yirmidokuzuncu Lem'adan İkinci Bâb
Yirminci Lem'a
Yirminci Mektup
Yirminci Söz
Zerre
Zeylû'l-Hubâb
Zeylü'l-Habbe
Zeylü'z-Zeyl
Zühre
Önsöz
ÜÇÜNCÜ MAKALE
Üçüncü Lem'a
Üçüncü Mektup
Üçüncü Söz
Üçüncü Şuâ
İ'tizar
İfadetü'l-Meram
İhlas Risalesi
İkinci Lem'a
İkinci Mektup
İkinci Söz
İkinci Şuâ
İktisad, Kanaat, İsraf Mevzuunda Bir Mektup
İKİNCİ MAKALE
İlk Hayatı
İman ve İnsan
İtizar
İşarat
İşarat'ül İ'caz
İşarat'ül İ'caz Fihrist
İşarat-ı Gaybiyye Hakkında Bir Takriz
Şemme
Şualar
Şule
Şulenin Zeyli
Şuâlar İçindekiler
Dil
aa - Qafár af
ab - аԥсшәа
abs - bahasa ambon
ace - Acèh
ady - адыгабзэ
ady-cyrl - адыгабзэ
aeb - تونسي / Tûnsî
aeb-arab - تونسي
aeb-latn - Tûnsî
af - Afrikaans
ak - Akan
aln - Gegë
alt - алтай тил
am - አማርኛ
ami - Pangcah
an - aragonés
ang - Ænglisc
ann - Obolo
anp - अंगिका
ar - العربية
arc - ܐܪܡܝܐ
arn - mapudungun
arq - جازايرية
ary - الدارجة
arz - مصرى
as - অসমীয়া
ase - American sign language
ast - asturianu
atj - Atikamekw
av - авар
avk - Kotava
awa - अवधी
ay - Aymar aru
az - azərbaycanca
azb - تۆرکجه
ba - башҡортса
ban - Basa Bali
ban-bali - ᬩᬲᬩᬮᬶ
bar - Boarisch
bbc - Batak Toba
bbc-latn - Batak Toba
bcc - جهلسری بلوچی
bci - wawle
bcl - Bikol Central
be - беларуская
be-tarask - беларуская (тарашкевіца)
bg - български
bgn - روچ کپتین بلوچی
bh - भोजपुरी
bho - भोजपुरी
bi - Bislama
bjn - Banjar
blk - ပအိုဝ်ႏဘာႏသာႏ
bm - bamanankan
bn - বাংলা
bo - བོད་ཡིག
bpy - বিষ্ণুপ্রিয়া মণিপুরী
bqi - بختیاری
br - brezhoneg
brh - Bráhuí
bs - bosanski
btm - Batak Mandailing
bto - Iriga Bicolano
bug - ᨅᨔ ᨕᨘᨁᨗ
bxr - буряад
ca - català
cbk-zam - Chavacano de Zamboanga
cdo - 閩東語 / Mìng-dĕ̤ng-ngṳ̄
ce - нохчийн
ceb - Cebuano
ch - Chamoru
cho - Chahta Anumpa
chr - ᏣᎳᎩ
chy - Tsetsêhestâhese
ckb - کوردی
co - corsu
cps - Capiceño
cr - Nēhiyawēwin / ᓀᐦᐃᔭᐍᐏᐣ
crh - qırımtatarca
crh-cyrl - къырымтатарджа (Кирилл)
crh-latn - qırımtatarca (Latin)
cs - čeština
csb - kaszëbsczi
cu - словѣньскъ / ⰔⰎⰑⰂⰡⰐⰠⰔⰍⰟ
cv - чӑвашла
cy - Cymraeg
da - dansk
dag - dagbanli
de - Deutsch
de-at - Österreichisches Deutsch
de-ch - Schweizer Hochdeutsch
de-formal - Deutsch (Sie-Form)
dga - Dagaare
din - Thuɔŋjäŋ
diq - Zazaki
dsb - dolnoserbski
dtp - Dusun Bundu-liwan
dty - डोटेली
dv - ދިވެހިބަސް
dz - ཇོང་ཁ
ee - eʋegbe
egl - Emiliàn
el - Ελληνικά
eml - emiliàn e rumagnòl
en - English
en-ca - Canadian English
en-gb - British English
eo - Esperanto
es - español
es-419 - español de América Latina
es-formal - español (formal)
et - eesti
eu - euskara
ext - estremeñu
fa - فارسی
fat - mfantse
ff - Fulfulde
fi - suomi
fit - meänkieli
fj - Na Vosa Vakaviti
fo - føroyskt
fon - fɔ̀ngbè
fr - français
frc - français cadien
frp - arpetan
frr - Nordfriisk
fur - furlan
fy - Frysk
ga - Gaeilge
gaa - Ga
gag - Gagauz
gan - 贛語
gan-hans - 赣语(简体)
gan-hant - 贛語(繁體)
gcr - kriyòl gwiyannen
gd - Gàidhlig
gl - galego
gld - на̄ни
glk - گیلکی
gn - Avañe'ẽ
gom - गोंयची कोंकणी / Gõychi Konknni
gom-deva - गोंयची कोंकणी
gom-latn - Gõychi Konknni
gor - Bahasa Hulontalo
got - 𐌲𐌿𐍄𐌹𐍃𐌺
gpe - Ghanaian Pidgin
grc - Ἀρχαία ἑλληνικὴ
gsw - Alemannisch
gu - ગુજરાતી
guc - wayuunaiki
gur - farefare
guw - gungbe
gv - Gaelg
ha - Hausa
hak - 客家語/Hak-kâ-ngî
haw - Hawaiʻi
he - עברית
hi - हिन्दी
hif - Fiji Hindi
hif-latn - Fiji Hindi
hil - Ilonggo
ho - Hiri Motu
hr - hrvatski
hrx - Hunsrik
hsb - hornjoserbsce
hsn - 湘语
ht - Kreyòl ayisyen
hu - magyar
hu-formal - magyar (formal)
hy - հայերեն
hyw - Արեւմտահայերէն
hz - Otsiherero
ia - interlingua
id - Bahasa Indonesia
ie - Interlingue
ig - Igbo
igl - Igala
ii - ꆇꉙ
ik - Iñupiatun
ike-cans - ᐃᓄᒃᑎᑐᑦ
ike-latn - inuktitut
ilo - Ilokano
inh - гӀалгӀай
io - Ido
is - íslenska
it - italiano
iu - ᐃᓄᒃᑎᑐᑦ / inuktitut
ja - 日本語
jam - Patois
jbo - la .lojban.
jut - jysk
jv - Jawa
ka - ქართული
kaa - Qaraqalpaqsha
kab - Taqbaylit
kbd - адыгэбзэ
kbd-cyrl - адыгэбзэ
kbp - Kabɩyɛ
kcg - Tyap
kea - kabuverdianu
kg - Kongo
khw - کھوار
ki - Gĩkũyũ
kiu - Kırmancki
kj - Kwanyama
kjh - хакас
kjp - ဖၠုံလိက်
kk - қазақша
kk-arab - قازاقشا (تٴوتە)
kk-cn - قازاقشا (جۇنگو)
kk-cyrl - қазақша (кирил)
kk-kz - қазақша (Қазақстан)
kk-latn - qazaqşa (latın)
kk-tr - qazaqşa (Türkïya)
kl - kalaallisut
km - ភាសាខ្មែរ
kn - ಕನ್ನಡ
ko - 한국어
ko-kp - 조선말
koi - перем коми
kr - kanuri
krc - къарачай-малкъар
kri - Krio
krj - Kinaray-a
krl - karjal
ks - कॉशुर / کٲشُر
ks-arab - کٲشُر
ks-deva - कॉशुर
ksh - Ripoarisch
ksw - စှီၤ
ku - kurdî
ku-arab - كوردي (عەرەبی)
ku-latn - kurdî (latînî)
kum - къумукъ
kus - Kʋsaal
kv - коми
kw - kernowek
ky - кыргызча
la - Latina
lad - Ladino
lb - Lëtzebuergesch
lbe - лакку
lez - лезги
lfn - Lingua Franca Nova
lg - Luganda
li - Limburgs
lij - Ligure
liv - Līvõ kēļ
lki - لەکی
lld - Ladin
lmo - lombard
ln - lingála
lo - ລາວ
loz - Silozi
lrc - لۊری شومالی
lt - lietuvių
ltg - latgaļu
lus - Mizo ţawng
luz - لئری دوٙمینی
lv - latviešu
lzh - 文言
lzz - Lazuri
mad - Madhurâ
mag - मगही
mai - मैथिली
map-bms - Basa Banyumasan
mdf - мокшень
mg - Malagasy
mh - Ebon
mhr - олык марий
mi - Māori
min - Minangkabau
mk - македонски
ml - മലയാളം
mn - монгол
mni - ꯃꯤꯇꯩ ꯂꯣꯟ
mnw - ဘာသာ မန်
mo - молдовеняскэ
mos - moore
mr - मराठी
mrh - Mara
mrj - кырык мары
ms - Bahasa Melayu
ms-arab - بهاس ملايو
mt - Malti
mus - Mvskoke
mwl - Mirandés
my - မြန်မာဘာသာ
myv - эрзянь
mzn - مازِرونی
na - Dorerin Naoero
nah - Nāhuatl
nan - Bân-lâm-gú
nap - Napulitano
nb - norsk bokmål
nds - Plattdüütsch
nds-nl - Nedersaksies
ne - नेपाली
new - नेपाल भाषा
ng - Oshiwambo
nia - Li Niha
niu - Niuē
nl - Nederlands
nl-informal - Nederlands (informeel)
nmz - nawdm
nn - norsk nynorsk
no - norsk
nod - ᨣᩤᩴᨾᩮᩬᩥᨦ
nog - ногайша
nov - Novial
nqo - ߒߞߏ
nrm - Nouormand
nso - Sesotho sa Leboa
nv - Diné bizaad
ny - Chi-Chewa
nyn - runyankore
nys - Nyunga
oc - occitan
ojb - Ojibwemowin
olo - livvinkarjala
om - Oromoo
or - ଓଡ଼ିଆ
os - ирон
pa - ਪੰਜਾਬੀ
pag - Pangasinan
pam - Kapampangan
pap - Papiamentu
pcd - Picard
pcm - Naijá
pdc - Deitsch
pdt - Plautdietsch
pfl - Pälzisch
pi - पालि
pih - Norfuk / Pitkern
pl - polski
pms - Piemontèis
pnb - پنجابی
pnt - Ποντιακά
prg - prūsiskan
ps - پښتو
pt - português
pt-br - português do Brasil
pwn - pinayuanan
qqq - Message documentation
qu - Runa Simi
qug - Runa shimi
rgn - Rumagnôl
rif - Tarifit
rki - ရခိုင်
rm - rumantsch
rmc - romaňi čhib
rmy - romani čhib
rn - ikirundi
ro - română
roa-tara - tarandíne
rsk - руски
ru - русский
rue - русиньскый
rup - armãneashti
ruq - Vlăheşte
ruq-cyrl - Влахесте
ruq-latn - Vlăheşte
rw - Ikinyarwanda
ryu - うちなーぐち
sa - संस्कृतम्
sah - саха тыла
sat - ᱥᱟᱱᱛᱟᱲᱤ
sc - sardu
scn - sicilianu
sco - Scots
sd - سنڌي
sdc - Sassaresu
sdh - کوردی خوارگ
se - davvisámegiella
se-fi - davvisámegiella (Suoma bealde)
se-no - davvisámegiella (Norgga bealde)
se-se - davvisámegiella (Ruoŧa bealde)
sei - Cmique Itom
ses - Koyraboro Senni
sg - Sängö
sgs - žemaitėška
sh - srpskohrvatski / српскохрватски
sh-cyrl - српскохрватски (ћирилица)
sh-latn - srpskohrvatski (latinica)
shi - Taclḥit
shi-latn - Taclḥit
shi-tfng - ⵜⴰⵛⵍⵃⵉⵜ
shn - ၽႃႇသႃႇတႆး
shy - tacawit
shy-latn - tacawit
si - සිංහල
simple - Simple English
sjd - кӣллт са̄мь кӣлл
sje - bidumsámegiella
sk - slovenčina
skr - سرائیکی
skr-arab - سرائیکی
sl - slovenščina
sli - Schläsch
sm - Gagana Samoa
sma - åarjelsaemien
smn - anarâškielâ
sms - nuõrttsääʹmǩiõll
sn - chiShona
so - Soomaaliga
sq - shqip
sr - српски / srpski
sr-ec - српски (ћирилица)
sr-el - srpski (latinica)
srn - Sranantongo
sro - sardu campidanesu
ss - SiSwati
st - Sesotho
stq - Seeltersk
sty - себертатар
su - Sunda
sv - svenska
sw - Kiswahili
syl - ꠍꠤꠟꠐꠤ
szl - ślůnski
szy - Sakizaya
ta - தமிழ்
tay - Tayal
tcy - ತುಳು
tdd - ᥖᥭᥰᥖᥬᥳᥑᥨᥒᥰ
te - తెలుగు
tet - tetun
tg - тоҷикӣ
tg-cyrl - тоҷикӣ
tg-latn - tojikī
th - ไทย
ti - ትግርኛ
tk - Türkmençe
tl - Tagalog
tly - tolışi
tly-cyrl - толыши
tn - Setswana
to - lea faka-Tonga
tok - toki pona
tpi - Tok Pisin
tr - Türkçe
tru - Ṫuroyo
trv - Seediq
ts - Xitsonga
tt - татарча / tatarça
tt-cyrl - татарча
tt-latn - tatarça
tum - chiTumbuka
tw - Twi
ty - reo tahiti
tyv - тыва дыл
tzm - ⵜⴰⵎⴰⵣⵉⵖⵜ
udm - удмурт
ug - ئۇيغۇرچە / Uyghurche
ug-arab - ئۇيغۇرچە
ug-latn - Uyghurche
uk - українська
ur - اردو
uz - oʻzbekcha / ўзбекча
uz-cyrl - ўзбекча
uz-latn - oʻzbekcha
ve - Tshivenda
vec - vèneto
vep - vepsän kel’
vi - Tiếng Việt
vls - West-Vlams
vmf - Mainfränkisch
vmw - emakhuwa
vo - Volapük
vot - Vaďďa
vro - võro
wa - walon
wal - wolaytta
war - Winaray
wls - Fakaʻuvea
wo - Wolof
wuu - 吴语
xal - хальмг
xh - isiXhosa
xmf - მარგალური
xsy - saisiyat
yi - ייִדיש
yo - Yorùbá
yrl - Nhẽẽgatú
yue - 粵語
za - Vahcuengh
zea - Zeêuws
zgh - ⵜⴰⵎⴰⵣⵉⵖⵜ ⵜⴰⵏⴰⵡⴰⵢⵜ
zh - 中文
zh-cn - 中文(中国大陆)
zh-hans - 中文(简体)
zh-hant - 中文(繁體)
zh-hk - 中文(香港)
zh-mo - 中文(澳門)
zh-my - 中文(马来西亚)
zh-sg - 中文(新加坡)
zh-tw - 中文(臺灣)
zu - isiZulu
Biçim
Çevrimdışı çeviri aktar
Yerel biçimde aktar
CSV biçiminde dışa aktar
Getir
<languages/> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> = Hubab = </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Kur’an-ı Hakîm’in ummanından''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> خُدَاىِ پُر۟ كَرَم۟ خُود۟ مُل۟كِ خُود۟ رَا مٖى خَرَد۟ اَز۟ تُو بَرَاىِ تُو نِگَه۟ دَارَد۟ بَهَاىِ بٖى كِرَان۟ دَادَه </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> اَل۟حَم۟دُ لِلّٰهِ رَبِّ ال۟عَالَمٖينَ وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِهٖ وَصَح۟بِهٖ اَج۟مَعٖينَ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem ey zikreden ve namaz kılan kardeş!''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> اَش۟هَدُ اَن۟ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ ve مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ ve اَل۟حَم۟دُ لِلّٰهِ gibi mübarek kelimeler ile ilan ettiğin bir hüküm ve iddia ettiğin bir dava ve işhad ettiğin bir itikad, lisanından çıkar çıkmaz milyonlarca mü’minlerin tasdik ve şehadetlerine iktiran eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Ve keza''' İslâmiyet’in hak ve hakikat olduğuna ve hükümlerinin doğru ve sadık olduklarına delâlet eden bütün deliller, şahitler, bürhanlar, senin o davanın ve itikadının hak olduğuna delâlet ederler. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Ve keza''' söylediğin o mübarek ve mukaddes kelâmlara pek büyük yümünler, feyizler ve berekât-ı İlahiye terettüp eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Ve keza''' cumhur-u mü’minîn ve muvahhidînin o kelimat-ı mübarekeden kalben zevk ettikleri mâü’l-hayatı ve şarab-ı cenneti, sen de o mukaddes maşrapalardan içersin. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem!''' Kavaid-i usûliyedendir ki: Bir mesele hakkında ispat edenin sözü, nefyedenin sözüne müreccahtır. Çünkü ispat edenin yardımcıları var, sözünde kuvvet olur. Nefyedenin yardımcısı olmadığından tek kalır, sözünde kuvvet yoktur. Hattâ bin adam bir şeyi nefyederse bir adam gibidir. Bin adam da ispat ederse ispat edenlerin her birisi bin olur. Çünkü hepsi bir şeye bakıyorlar. Ve bir noktaya parmak bastıklarından birbirini takviye ediyorlar. Nefyedenlerde birbirini takviye etmek yoktur, her birisi tek kalır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Mesela, bin pencereden bir yıldızı görüp ispat eden bin adamın her birisi ötekisine yardımcı olur, sözünü takviye eder. Çünkü o bin adam, parmakla işaret eder gibi o şeyi ispat ediyorlar. Nefyedenler öyle değildir. Çünkü nefiy için sebep lâzımdır. Sebepler de ayrı ayrı olur. Mesela, birisi “Gözümde zafiyet var, göremedim.”, ötekisi “Evimizde pencere yok.”, ötekisi “Soğuktan başımı kaldırıp bakamadım.” der. Ve hâkeza… Her birisi nefyine, müddeasına ayrı bir sebep gösterdiğinden kendisince yıldızın bulunmaması, nefsü’l-emirde de yıldızın bulunmamasına delâlet etmez ki birbirine yardımcı olsun. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Binaenaleyh bir mesele-i imaniyenin nefyi hakkında ehl-i dalaletin ittifakları haber-i vâhid hükmündedir, tesiri yoktur. Amma ehl-i hidayetin mesail-i imaniyede olan sözleri, her birisi ötekisine yardımcıdır, takviye eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' (Ey aziz kardeşim bil ki!) Bir küll ne şeye muhtaç ise cüzü de o şeye muhtaçtır. Mesela, bir şecerenin meydana gelmesi için ne lâzım ise bir semerenin vücuduna da lâzımdır. Öyle ise semerenin Hâlık’ı, şecerenin de Hâlık’ı o oluyor. Hattâ arzın ve şecere-i hilkatin de Hâlık’ı, o Hâlık olacaktır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' İki tarafı birbirinden gayet uzak bir mesele var ki her bir tarafı bir çekirdek gibi sümbül vermiş, ağaç olmuş, dal budak salmış. Böyle bir mesele üzerine, şükûk ve evhamın konmaması lâzımdır. Çünkü bir çekirdek diğer bir çekirdekle, çekirdek olarak toprak altında kaldıkları müddetçe iltibas edilebilir. Amma ağaç olduktan, meyve verdikten sonra şek edersen bütün meyveler senin aleyhinde şehadet ederler. Eğer bu başka bir çekirdektir diye tevehhüm etsen o ağacın bütün meyveleri seni tekzip ederler. Elma ağacına inkılab etmiş bir çekirdeği, hanzale ağacının çekirdeği farz etmek sana müyesser olmaz. Ancak tevehhümle veya bütün elmaların hanzaleye tebdil edilmiş olmasıyla mümkündür ki bu da muhaldir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Binaenaleyh nübüvvet öyle bir çekirdektir ki İslâmiyet şeceresi bütün semeratıyla, çiçekleriyle o çekirdekten çıkmıştır. Kur’an dahi seyyar yıldızları ismar eden şems gibi İslâmiyet’in on bir rüknünü intac etmiştir. Acaba bu cihan-baha semerelere bakıp gördükten sonra, çekirdeğinde şüphe ve tereddüt yeri kalır mı? Hâşâ… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Tavus kuşu gibi pek güzel bir kuş; yumurtadan çıkar, tekâmül eder, semalarda tayerana başlar. Âfak-ı âlemde şöhret kazandıktan sonra, yerde kalan yumurtasının kabuğu içerisinde o kuşun güzelliğini, kemalâtını, terakkiyatını arayıp bulmak isteyen adamın ahmak olduğunda şüphe yoktur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Binaenaleyh tarihlerin naklettikleri Peygamberimizin (asm) bidayet-i hayatına maddî, sathî, surî bir nazar ile bakan bir adam şahsiyet-i maneviyesini idrak edemez ve derece-i kıymetine vâsıl olamaz. Ancak bidayet-i hayatına ve levazım-ı beşeriyetine ve ahval-i zâhiriyesine ince bir kışır, nazik bir kabuk nazarıyla bakılmalıdır ki o kışır içerisinden, iki âlemin güneşi ve tûba gibi şecere-i Muhammediye (asm) çıkmıştır. Ve feyz-i İlahî ile sulanmış ve fazl-ı Rabbanî ile tekâmül etmiştir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Binaenaleyh Nebiyy-i Zîşan’ın (asm) mebde-i hayatına ait ahval-i suriyesinden zayıf bir şey işitildiği zaman üstünde durmamalı, derhal başını kaldırıp etraf-ı âleme neşrettiği nurlara bakmalı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Maahâzâ mebde-i hayatına şek ve şüphe ile bakan adam herhalde masdar ile mazhar, menba ile ma’kes, zatî ile tecelli aralarını fark edemiyor. Ve bu yüzden şüpheye düşer. Evet, Nebiyy-i Zîşan (asm) tecelliyat-ı İlahiyeye mazhar ve ma’kestir; masdar ve menba değildir. Çünkü o zat (asm) yalnız, abddir ve ibadetçe herkesten ileridir. Demek bu kadar görünen terakkiyat, kemalât onun zatî malı değildir. Ancak hariçten verilen Rahman-ı Rahîm’in tecellileridir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Evvelce beyan edildiği gibi hiçbir şey, bir zerreye bile mana-yı ismiyle masdar olamaz. Amma bir zerre, mana-yı harfiyle semanın yıldızlarına mazhar olur. Yalnız gaflet ile o zerrenin masdar olduğu zannıyla bakıldığından, sanat-ı İlahiyeyi tağutî bir tabiata mal ederler. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Dualar, tevhid ve ibadetin esrarına numunedir. Tevhid ve ibadette lâzım olduğu gibi dua eden kimse de kalbinde dolaşan arzu ve isteklerini Cenab-ı Hak işitir, deyip kādir olduğuna itikad etmelidir. Bu itikad, Allah’ın her şeyi bilir ve her şeye kādir olduğunu istilzam eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İ’lem eyyühe’l-aziz! Şu âlemi ziyalandıran şemsin, bir sineğin gözüne tecelli ile girip ışıklandırması mümkündür. Ve ateşten bir kıvılcımın gözüne girip tenvir etmesi imkân haricidir. Çünkü gözü patlatır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kezalik bir zerre, Şems-i Ezelî’nin tecellisine mazhar olur. Fakat Müessir-i Hakiki’ye zarf olamaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem ey mağrur, mütekebbir, mütemerrid nefis!''' Sen öyle bir zafiyet, acz, fakirlik, miskinlik gibi hallere mahalsin ki ciğerine yapışan ve çok defa büyülttükten sonra ancak görülebilen bir mikroba mukavemet edemezsin; seni yere serer, öldürür. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Hardale ile tabir edilen, bir darı habbesi hükmünde olan kuvve-i hâfızanın ihata ettiği meydanda gezintiler yapılırken o kadar büyük bir sahraya inkılab eder ki gezmekle bitmez bir şekil alır. Acaba o hardalenin içindeki meydanı bitiremeyen, o hardalenin dairesini ne suretle bitirecektir? Aklın nazarında hardalenin vaziyeti böyle ise aklın gezdiği daire nasıldır? Akıl da dünyayı yutar. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Fesübhanallah! Cenab-ı Hak hardaleyi, akıl için dünya ve dünyayı da akıl için bir hardale gibi yapmıştır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' İnsanların en büyük zulümlerinden biri de şudur ki: Büyük bir cemaatin mesaisine terettüp eden hasenatı intac eden semeratı, bir şahsa isnad ve ona mal ederler. Bu zulümde bir şirk-i hafî vardır. Çünkü bir cemaatin cüz-i ihtiyarîsiyle kesbettikleri mahsulatı bir şahsa atfetmek, o şahsın icad derecesinde hârikulâde bir kudrete mâlik olduğuna delâlet eder. Hattâ eski Yunanîlerin ve Vesenîlerin ilaheleri, böyle zalimane tasavvurat-ı şeytaniyenin mahsulüdür. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Zikreden adamın feyz-i İlahîyi celbeden muhtelif latîfeleri vardır. Bir kısmı, kalp ve aklın şuuruna bağlıdır. Bir kısmı da şuursuz yani şuurlara tabi değildir. مِن۟ حَي۟ثُ لَا يَش۟عُرُ husule gelir. '''Binaenaleyh gaflet ile yapılan zikirler dahi feyizden hâlî değildir.''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Cenab-ı Hak, insanı pek acib bir terkipte halk etmiştir. Kesret içinde vahdeti, terkip içinde besateti, cemaat içinde ferdiyeti vardır. İhtiva ettiği aza, havass ve letaifin her birisi için müstakil lezzetler, elemler olduğu gibi aralarında görülen sürat-i teavün ve imdattan anlaşıldığı üzere, her birisi arkadaşlarının lezzet, elem ve teessüratından da hisse alıyorlar. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bu hilkat sayesinde, insan eğer ubudiyet yoluna giderse bütün lezzet, nimet, kemalât nevilerinin bir kısımlarına mazhar olmaya şâyandır. Ve keza eğer enaniyet yolunu takip ederse çeşit çeşit elem ve azaplara da mahal olmaya müstahaktır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Kelime-i tevhidin tekrar ile zikrine devam etmek, kalbi pek çok şeylerle bağlayan bağları, ipleri kırmak içindir. Ve nefsin tapacak derecede sanem ittihaz ettiği mahbublardan yüzünü çevirtmektir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Maahâzâ zâkir olan zatta bulunan hâsse ve latîfelerin ayrı ayrı tevhidleri olduğuna işaret olduğu gibi onların da onlara münasip şerikleriyle olan alâkalarını kesmek içindir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' İnsanın bir akrabasına mesela okuduğu bir Fatiha-i Şerife’den hasıl olan sevapta istifade etmekte, bir ile bin müsavidir. Nasıl ki ağızdan çıkan bir lafzın işitilmesinde, bir cemaat ile bir fert bir olur. Çünkü latîf şeyler matbaa gibidir. Basılan bir kelimeden bin kelime çıkar. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ve keza nurani şeylerde vahdet ile beraber tekessür olduğuna, yani bir nurani şeyde bin sevap bulunduğuna bir işarettir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Nebiyy-i Zîşan’ın (asm) Makam-ı Mahmud’u İlahî bir maide ve Rabbanî bir sofra hükmündedir. Evet tevzi edilen lütuflar, feyizler, nimetler o sofradan akıyor. Resul-i Zîşan’a (asm) okunan salavat-ı şerife, o sofraya edilen davete icabettir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ve keza salavat-ı şerifeyi getiren adam, Zat-ı Peygamberîyi (asm) bir sıfatla tavsif ettiği zaman, o sıfatın nereye taalluk ettiğini düşünsün ki tekrar be-tekrar salavat getirmeye müşevviki olsun. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem ey din âlimi!''' '''(*<ref>'''(*):''' Ehemmiyetlidir.</ref>)''' Ücretim az, ilmime rağbet yok diye mahzun olma. Çünkü mükâfat-ı dünyeviye ihtiyaca bakar, kıymet-i zatiyeye bakmaz. Meziyet-i zatiye ise mükâfat-ı uhreviyeye nâzırdır. Öyle ise '''zatî olan meziyetini mükâfat-ı uhreviyeye sakla, birkaç kuruşluk dünya metaına satma.''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem ey hitabet-i umumiye sıfatı ile gazete lisanıyla konferans veren muharrir!''' Sen, kendi nefsini aşağı göstermeye ve nedamet ederek kusurlarını ilan etmeye hakkın var. Fakat şeair-i İslâmiyeye zıt ve muhalif olan herzeler ile İslâmiyet’i lekelendirmeye kat’iyen hakkın yoktur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Seni kim tevkil etmiştir? Fetvayı nereden alıyorsun? Hangi hakka binaen milletin namına, ümmetin hesabına İslâmiyet hakkında hezeyanları savurarak dalaletini neşir ve ilan ediyorsun? Milleti, ümmeti kendin gibi dâll zannetme. Dalaletini kime satıyorsun? Burası İslâmiyet memleketidir, Yahudi memleketi değildir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Cumhur-u mü’minînin kabul etmediği bir şeyin gazete ile ilanı, milleti dalalete davettir, hukuk-u ümmete tecavüzdür. Bir adamın hukukuna tecavüze cevaz-ı kanunî olmadığı halde, koca bir milletin belki âlem-i İslâm’ın hukukuna hangi cesarete binaen tecavüz ediyorsun? Ağzını kapat! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Kâfirlerin Müslümanlara ve ehl-i Kur’an’a düşman olmaları küfrün iktizasındandır. Çünkü küfür imana zıttır. Maahâzâ Kur’an, kâfirleri ve âba ve ecdadlarını idam-ı ebedî ile mahkûm etmiştir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Binaenaleyh Müslümanlar ile ülfet ve muhabbetleri mümkün olmayan kâfirlere muhabbet boşa gidiyor. Onların muhabbetiyle karşılaşılamaz. Onlardan meded beklenilemez. Ancak حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَنِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ diye Cenab-ı Hakk’a iltica etmek lâzımdır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Kâfirlerin medeniyeti ile mü’minlerin medeniyeti arasındaki fark: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Birincisi, medeniyet libasını giymiş korkunç bir vahşettir. Zâhiri parlıyor, bâtını da yakıyor. Dışı süs içi pis, sureti me’nus sîreti makûs bir şeytandır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İkincisi, bâtını nur zâhiri rahmet, içi muhabbet dışı uhuvvet, sureti muavenet sîreti şefkat, cazibedar bir melektir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Evet mü’min olan kimse, iman ve tevhid iktizasıyla, kâinata bir mehd-i uhuvvet nazarıyla baktığı gibi; bütün mahlukatı, bilhassa insanları, bilhassa İslâmları birbiriyle bağlayan ip de ancak uhuvvettir. Çünkü iman bütün mü’minleri bir babanın cenah-ı şefkati altında yaşayan kardeşler gibi kardeş addediyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Küfür ise öyle bir bürudettir ki kardeşleri bile kardeşlikten çıkarır. Ve bütün eşyada bir nevi ecnebilik tohumunu ekiyor. Ve her şeyi her şeye düşman yapıyor. Evet, hamiyet-i milliyelerinde bir uhuvvet varsa da muvakkattır. Ve ezelî, ebedî iftirak ve firak ile muttasıl ve mahduddur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Amma kâfirlerin medeniyetinde görülen mehasin ve yüksek terakkiyat-ı sanayi, bunlar tamamen medeniyet-i İslâmiyeden, Kur’an’ın irşadatından, edyan-ı semaviyeden in’ikas ve iktibas edildiği “Lemaat” ile “Sünuhat” eserlerimde istenildiği gibi izah ve ispat edilmiştir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> رَاجِع۟هُمَا تَرٰى اَم۟رًا عَظٖيمًا غَفَلَ عَن۟هُ النَّاسُ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem!''' Mesail-i diniyeden olan içtihad kapısı açıktır. Fakat şu zamanda oraya girmeye altı mani vardır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Birincisi:''' Nasıl ki kışta fırtınaların şiddetli olduğu bir vakitte, dar delikler dahi seddedilir; yeni kapılar açmak hiçbir cihetle kâr-ı akıl değil. Hem nasıl ki büyük bir selin hücumunda tamir için duvarlarda delikler açmak gark olmaya vesiledir. Öyle de şu münkerat zamanında ve âdât-ı ecanibin istilası anında ve bid’aların kesreti vaktinde ve dalaletin tahribatı hengâmında, içtihad namıyla kasr-ı İslâmiyetten yeni kapılar açıp duvarlarında muharriblerin girmesine vesile olacak olan delikler açmak, İslâmiyet’e cinayettir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İkincisi:''' Dinin zaruriyatı ki içtihad onlara giremez. Çünkü kat’î ve muayyendirler. Hem o zaruriyat, kut ve gıda hükmündedirler; şu zamanda terke uğruyorlar ve tezelzüldedirler. Ve bütün himmet ve gayreti onların ikamesine ve ihyasına sarf etmek lâzım gelirken, İslâmiyet’in nazariyat kısmında ve selefin içtihadat-ı safiyane ve hâlisanesiyle bütün zamanların hâcatına dar gelmeyen efkârları olduğu halde, onları bırakıp heveskârane yeni içtihadlar yapmak; bid’atkârane bir hıyanettir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Üçüncüsü:''' Her zamanın insanlarınca, kıymetli addedilerek efkârı celbeden cazibedar bir meta mergubdur. Mesela, bu zamanda en rağbetli en iftiharlı, siyasetle iştigal ve dünya hayatını temin etmektir. Selef-i salihîn asrında ve o zaman çarşısında en mergub meta, Hâlık-ı semavat ve arz’ın marziyatlarını ve bizden arzularını kelâmından istinbat etmek ve nur-u nübüvvet ve Kur’an ile kapatılmayacak derecede açılan âhiret âlemindeki saadet-i ebediyeyi kazandırmak ve vesailini elde etmek idi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bu itibarla, o zamanlarda bütün fikirler, kalpler, ruhlar marziyat-ı İlahiyeyi bilmek ve öğrenmeye müteveccih idi. Bunun için istidat ve iktidarı olanlar o zamanlarda vukua gelen bütün ahval ve vukuat ve muhaverattan ders almakla, içtihadlara zemin teşkil eden yüksek istidatlar vücuda gelirdi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şimdi ise fikir ve kalplerin teşettütü, inayet ve himmetlerin zafiyeti, insanların siyaset ve felsefeye ibtila ve rağbetleri yüzünden, bütün istidatlar fünun-u hazıra ve hayat-ı dünyeviyeye müteveccihtir. Ahkâm-ı diniyeye sarf edilecek müstakim bir içtihad yoktur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Dördüncüsü:''' İçtihad kapısından İslâmiyet’e girip mesailini genişlendirmeye meyleden adamın maksadı, zaruriyata imtisal ile takva ve kemale mazhariyet ise güzeldir. Amma zaruriyatı terk ve hayat-ı dünyeviyeyi, hayat-ı uhreviyeye tercih eden adam ise onun içtihada meyli, meylü’t-tahriptir. Tekliften çıkıp kaçmak için bir yol bulmaktır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Beşincisi:''' Her şeyin, her hükmün vücuda gelmesi bir illete binaen olduğu gibi bir maslahata dahi tabidir. Fakat maslahat illet değildir. Ancak tercih edici bir hikmettir. Bu zamanın efkârı, bizzat saadet-i dünyaya müteveccihtir. Şeriatın nazarı ise bizzat saadet-i uhreviyeye müteveccih olup bi’t-tabi dünyaya da nâzırdır. Çünkü dünya âhirete vesiledir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Umumî bir beliyye olan ve nâsın ona müptela olduğu çok işler vardır ki zaruriyattan olmuştur. O gibi işler sû-i ihtiyar ile gayr-ı meşru meyillerden doğmuş olduklarından, mahzuratı ibahe eden zaruriyattan değildir. Ve ruhsat ve müsaade-i şer’iyenin şümulüne dâhil olamazlar. Mesela, bir adam sû-i ihtiyarıyla haram bir tarzda kendini sarhoş etse hal-i sekirde yaptığı tasarrufatta mazur olamaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bu zamanda bu gibi içtihadlar, semavî değil ancak arzî içtihadlardır. Bu gibi içtihadlar ile Hâlık-ı semavat ve arz’ın hükümlerinde yapılan tasarrufat merduddur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Mesela bazı gafiller, hutbenin Türkçe okunmasını istihsan ediyorlar ki halkın bilhassa siyasî ahvalden haberleri olsun. Halbuki bu gibi ahval-i siyasiye yalandan, hileden, şeytanî fikirlerden hâlî değildir. Hutbe makamı ise ahkâm-ı İlahiyenin tebliği için ittihaz edilmiş bir makamdır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Sual:''' Avam-ı nâs Arabîden haberdar değildir, fehmedemez? </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Cevap:''' Avam-ı nâs, zaruriyat ve müsellemat-ı diniyeye muhtaçtır. Ve hutbe makamı da bu gibi hükümlerin tebliği içindir. Bu hükümler kisve-i Arabiye içinde tafsilen değilse de icmalen avam-ı nâsa malûm ve maruftur. Maahâzâ lisan-ı Arap’ta bulunan şehamet, yükseklik, meziyet, satvet diğer lisanlarda yoktur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem ey gafletli, sağır ve kör olarak zulmetler içinde esbaba ibadet eden ahmaklar!''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Cenab-ı Hakk’ın vücub-u vücud ve vahdetine, kâinatın mürekkebatı ve zerratının elli beş vecihle yaptıkları şehadetlerin bir vechini yazacağım. Şöyle ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Eşyanın icadı, ya nefislerine veya esbaba olan isnadı, hayret ve istiğrabı mûcibdir. Bu da red ve inkârı icab eder. Bu dahi dalaletleri intac eder. Bu ise ızdırabat-ı ruhiye ve teşevvüşat-ı akliyeye sebep olur. Bu da ruhları ve akılları firar ettirmekle Vâcibü’l-vücud’a iltica etmeye mecbur eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Zira her müşkülat, onun kudretiyle hallolur. Ve açılmaz düğümler, onun iradesiyle açılır. Ve kalpler onun zikriyle mutmain olur. Bu hakikati şöyle bir muvazene ile izah edeceğim. Şöyle ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Mevcudatın fâili –yani eşyayı vücuda getiren– ya vâcib ve vâhiddir veyahut da mümkin ve kesîrdir. Fâil, vâcib ve vâhid olduğu takdirde, ne külfet var ne de garabet var. Olsa bile vehmî olur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Esbaba isnad edildiği takdirde, külfet ve garabet vehmîlikten çıkar; kat’î ve hakiki bir şekilde tahakkuk eder. Çünkü kusur ve zafiyetten hâlî olmayan esbab-ı kesîreden hiçbir sebep, bir müsebbebi omuzuna kaldıramaz. Ve bir şeyin icadında gayr-ı mütenahî esbabın iştiraki lâzımdır. Mesela bal arısı, her şeyle alâkadar olduğundan eğer icadı esbaba isnad edilirse semavat ve arzın iştirakleri lâzımdır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Maahâzâ kesretin vâhidden sudûru, vâhidin kesretten sudûru kadar zahmet değildir, daha kolaydır. Mesela, bir kumandanın efrad-ı kesîreye verdiği intizam ve yaptırdığı işleri; o efrad-ı kesîre, kendi başlarına büyük bir müşkülattan sonra yapabilirler. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Maahâzâ icadın esbaba isnadında lâyüad külfet, garabet olmakla beraber pek çok muhalata zemin teşkil ediyor: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> 1- Her bir zerrede Vâcibü’l-vücud’un sıfatlarının farzı lâzımdır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> 2- Uluhiyette gayr-ı mütenahî şeriklerin iştiraki lâzım gelir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> 3- Her bir zerrenin hem hâkim hem mahkûm olması lâzım gelir. Kubbeli binalarda birbirine dayanmakla düşmekten kurtulan taşlar gibi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> 4- Şuur, irade ve kudret gibi sıfatların her zerrede bulunması lâzım gelir. Çünkü hüsn-ü sanat bu sıfatları iktiza eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şu hakikati izah için birkaç misal söyleyeceğiz: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Birincisi:''' Şems şeffafiyet sırrına binaen, şişelerin zerrelerinde, arzın denizlerinde, semanın seyyarelerinde müsavat üzerine tecelli eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İkincisi:''' Mukabele sırrına binaen, merkezdeki bir lambanın daireyi teşkil eden âyinelere nisbet-i in’ikası birdir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Üçüncüsü:''' Nurdan veya nurani bir şeyden tenevvür etmek ve ziya almak hususunda, bir ile bin birdir. Nuraninin iktizası öyledir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Dördüncüsü:''' Muvazene sırrına binaen, hassas bir terazinin iki kefesinde iki ceviz veyahut iki güneş bulunsa, hangi kefesine bir şey ilâve edilirse o aşağı iner; ötekisi havaya kalkar. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Beşincisi:''' Büyük bir sefine ile gayet küçük bir sefineyi sevk ve tahrik hususunda fark yoktur. Kaptan, ister bir çocuk olsun ister büyük olsun. Çünkü intizam vardır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Altıncısı:''' Hayvan-ı nâtık gibi bir mahiyet-i mücerredenin küçük ve büyük efradına nisbeti, birdir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Hülâsa:''' Kalil ile kesîr, küçük ile büyük arasında bir şey-i vâhide isnadlarında tefavüt olmadığı, imkân dairesinde olduğu şu misaller ile tavazzuh etti. Binaenaleyh eşyada bulunan intizam, muvazene, evamir-i tekviniyeye karşı imtisal, itaat, kudret-i ezeliyenin nuraniyeti, eşyanın içyüzünün şeffafiyeti gibi sırlardan dolayı; bir sinekle arzın ihyası, bir ağaç ile semavatın icadı, bir zerre ile güneşin yaratılışı Vâcibü’l-vücud’a nisbetle mütesavidir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Evet, müsavat ve adem-i tefavütü göz ile görünür. Bak! Mahiyeti meçhul, mu’cizatıyla malûm olan kudret-i ezeliyenin bilhassa semerat ve sebzelerdeki nakışları, sanatları, esbaba havale edilirse esbab altında ezilecektir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Elhasıl:''' Hayatî, vücudî, nurani şeylerin icadında üç nokta var: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Birinci Nokta:''' Kudretin umûr-u hasise ile zâhiren mübaşereti görünmemek için perde olmak üzere esbab vaz’edilmiştir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İkinci Nokta:''' Hayat, vücud ve nurun, dışları gibi içleri de şeffaf olduğundan kesif perdeler hükmünde olan esbab vaz’edilmemiştir. Yalnız pek ince, nazik perdeleri andıran vesait varsa da altında dest-i kudret görünür. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Üçüncü Nokta:''' Kudret-i ezeliyenin tesirinde, tasniinde külfet yoktur. Evet, bir incir çekirdeğinden kocaman bir incir ağacını ve ince bir sap ile koca bir kavunu bağlayıp çıkaran kudrete hiçbir şey ağır gelmez. Şöyle mu’cizatıyla malûm olan kudret sahibinin vücudu, zuhuru; kâinatın vücudundan, zuhurundan daha zâhirdir. Çünkü her bir masnû, kendi nefsine birkaç vecihle aynen delâlet eder. Fakat Sâni’ine hem aynen hem aklen çok vecihler ile delâletleri vardır. Ve hangi bir masnuun vücudu esbabdan istenilirse bütün esbab toplanıp birbirine yardımları olsa bile o masnuun benzerini yapamazlar. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' İnsanın akıl ve fikir meydanı öyle bir vüs’attedir ki ihatası mümkün değildir ve o kadar dardır ki iğneye mahal olamaz. Evet, bazen zerre içinde dönüyor, katre içerisinde yüzüyor, bir noktada hapsoluyor. Bazen de âlemi bir karpuz gibi eline alır ve kâinatı misafireten getirir, akıl odasında misafir eder. Bazen de o kadar haddini tecavüz eder, yükseğe çıkar ki Vâcibü’l-vücud’u görmeye çalışır. Bazen de küçülür, zerreye benzer. Bazen de semavat kadar büyür. Bazen de bir katreye girer. Bazen de fıtrat ve hilkati içine alır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Cenab-ı Hakk’ın insana verdiği nimetler, ister âfakî olsun ister enfüsî olsun, bazı şerait altında insana gelip vusul buluyor. Mesela ziya, hava, gıda, savt ve sadâ gibi nimetlerden insanın istifade edebilmesi ancak göz, kulak, ağız, burun gibi vesaitin açılmasıyla olur. Bu vesait, Allah’ın halk ve icadıyla olur. İnsanın eli, kesb ve ihtiyarında yalnız o vesaiti açmaktır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Binaenaleyh o nimetleri yolda bulmuş gibi sahipsiz, hesapsız olduğunu zannetmesin. Ancak Mün’im-i Hakiki’nin kasdıyla gelir, insan da ihtiyarıyla alır. Sonra ihtiyaca göre in’am edenin iradesiyle bedeninde intişar eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Herhangi bir şeyin sonu ve âhiri intizam ve güzellikçe evvelinden aşağı olmadığı gibi zâhiri ve sureti de sanat ve hikmetçe bâtınından güzel değildir. Öyle ise eşyanın içyüzlerini ve nihayetlerini sahipsiz zannedip tesadüflere havale etme. Çiçekle, çiçekten çıkan semeredeki eser-i sanat ve hikmet; çekirdekle, çekirdekten çıkan filizin eser-i sanat ve nakşından aşağı değildir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Binaenaleyh Sâni’-i Zülcelal hem evveldir hem âhir hem zâhirdir hem bâtın… وَ هُوَ السَّمٖيعُ ال۟عَلٖيمُ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Kur’an’ın i’cazı tahrifine bir settir. Evet madem Kur’an mu’cizedir, beşer onun taklidini yapamaz. Âyetleri başka kelâmlar ile tebdil edilmekle tahrif ve tağyiri mümkün değildir. Çünkü müfessir, müellif, mütercim, muharrif; üsluplarını, kisvelerini âyâtın kisvesiyle iltibas ettiremezler. Âyetlerde i’caz damgası vardır. O damganın altında olmayan kelâmlar âyet addedilemez. Öyle ise i’caz, tahrif ve tağyiri kabul etmez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Kur’an-ı Kerîm nimetleri, âyetleri, delilleri ta’dad ederken فَبِاَىِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ âyet-i celilesi tekrar ile zikredilmekte olduğundan şöyle bir delâlet vardır ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Cin ve insin en çok isyanlarını, en şedit tuğyanlarını, en azîm küfranlarını tevlid eden şöyle bir vaziyetleridir ki nimet içinde in’amı görmüyorlar. İn’amı görmediklerinden Mün’im-i Hakiki’den gaflet ederler. Mün’imden gafletleri sâikasıyla o nimetleri esbaba veya tesadüfe isnad ederek Allah’tan o nimetlerin geldiğini tekzip ediyorlar. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Binaenaleyh her bir nimetin bidayetinde, mü’min olan kimse Besmele’yi okusun. Ve o nimetin Allah’tan olduğunu kasdetmekle, kendisi ancak Allah’ın ismiyle, Allah’ın hesabına aldığını bilerek Allah’a minnet ve şükranla mukabelede bulunsun. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' İnsan kalben ve fikren hakaik-i İlahiyeye bakıp düşündüğü zaman, bilhassa namaz ve ibadet esnasında, gerek şeytan tarafından, gerek nefsi tarafından pek fena, pis ve çirkin vesveseler, hatıralar, sinekler gibi kalbe, akla hücum ederler. Bu gibi hevaî, vehmî ve çirkin şeylerin def’iyle uğraşan adam, o vesveselere mağlup olur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ancak onları mağlup edip kaçırmak çaresi, müdafaayı terk edip onlar ile uğraşmamaktır. Evet, arılar ile uğraşıldıkça onlar hücumlarını arttırırlar. Onlara karışılmadığı takdirde, insanı terk eder, giderler. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem de o gibi vesveselerin, ne hakaik-i İlahiyeye ve ne de senin kalbine bir mazarratı yoktur. Evet, pis bir mendilin deliklerinden semanın güneş ve yıldızlarına, cennetin gül ve çiçeklerine bakılırsa o deliklerdeki pislik ne bakana ve ne de bakılana bulaşmaz. Ve fena bir tesir etmez. '''(Hâşiye<ref>'''Hâşiye:''' O çirkin sözler senin kalbinin sözleri değil. Çünkü senin kalbin ondan müteessir ve müteessiftir. Belki kalbe yakın olan lümme-i şeytanîden geliyor. Mesela, sen namazda, Kâbe karşısında, huzur-u İlahîde, âyâtı tefekkürde olduğun bir halde, şu tedai-i efkâr seni tutup en uzak malayaniyat-ı rezileye sevk eder. Mesela, âyinenin içindeki yılanın timsali ısırmaz. Ateşin misali yakmaz. Ve necasetin görünmesi âyineyi telvis etmez.</ref>)''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’s-Said!''' Nedir bu gurur ve nedir bu gaflet? Nedir bu haşmet, nedir bu istiğna, nedir bu azamet? Elindeki ihtiyar bir kıl kadardır ve iktidarın bir zerre kadardır. Ve hayatın söndü ancak bir şule kaldı. Ömrün geçti, şuurun söndü, bir lem’a kaldı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Zamanın geçti, kabirden başka mekânın var mı? Bîçare! Aczine ve fakrına bir had var mı? Emellerin nihayetsizdir, ecelin yakındır. Evet, böyle acz ve fakrınla iktidar ve ihtiyardan hâlî bir insanın ne olacak hali? Hazain-i rahmet sahibi Hâlık-ı Rahmanu’r-Rahîm’e, böyle bir acz ile itimat etmek lâzımdır. Odur herkese nokta-i istinad. Odur her zayıfa cihet-i istimdad… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> هٰذِهِ ال۟مُنَاجَاةُ تَخَطَّرَت۟ فِى ال۟قَل۟بِ هٰكَذَا بِال۟بَيَانِ ال۟فَارِسٖى </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> يَارَب۟ بَشَش۟ جِهَت۟ نَظَر۟ مٖيكَر۟دَم۟ دَر۟دِ خُود۟رَا دَر۟مَان۟ نَمٖى دٖيدَم۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> دَر۟ رَاس۟ت۟ مٖى دٖيدَم۟ كِه دٖى رُوز۟ مَزَارِ پَدَرِ مَنَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ دَر۟ چَپ۟ دٖيدَم۟ كِه فَر۟دَا قَب۟رِ مَنَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ اٖيم۟رُوز۟ تَابُوتِ جِس۟مِ پُر۟ اِض۟طِرَابِ مَنَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> بَر۟سَرِ عُم۟ر۟ جَنَازَۀِ مَن۟ اٖيس۟تَادَه اَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> دَر۟ قَدَم۟ اٰبِ خَاكِ خِل۟قَتِ مَن۟ وَ خَاكِس۟تَرِ عِظَامِ مَنَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> چُون۟ دَر۟ پَس۟ مٖينِگَرَم۟ بٖينَم۟ اٖين۟ دُن۟يَاءِ بٖى بُن۟يَاد۟ هٖيچ۟ دَر۟ هٖيچَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ دَر۟ پٖيش۟ اَن۟دَازَۀِ نَظَر۟ مٖيكُنَم۟ دَرِ قَبِر۟ كُشَادَه اَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ رَاهِ اَبَد۟ بَدُورِ دِرَاز۟ بَدٖيدَارَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> مَرَا جُز۟ جُز۟ءِ اِخ۟تِيَارٖى چٖيزٖى نٖيس۟ت۟ دَر۟ دَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> كِه اُو جُز۟ء۟ هَم۟ عَاجِز۟ هَم۟ كُوتَاهُ و هَم۟ كَم۟ عَيَارَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> نَه دَر۟ مَاضٖى مَجَالِ حُلُول۟ نَه دَر۟ مُس۟تَق۟بَل۟ مَدَارِ نُفُوذ۟ اَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> مَي۟دَانِ اُو اٖين۟ زَمَانِ حَال۟ وَ يَك۟ اٰنِ سَيَّالَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> بَا اٖين۟ هَمَه فَق۟ر۟هَا وَ ضَع۟ف۟هَا قَلَمِ قُد۟رَتِ تُو اٰشِكَارَه نُوِش۟تَه اَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> دَر۟ فِط۟رَتِ مَا مَي۟لِ اَبَد۟ وَ اَمَلِ سَر۟مَد۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> بَل۟كِه هَر۟ چِه هَس۟ت۟ ، هَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> دَائِرَۀِ اِح۟تِيَاج۟ مَانَن۟دِ دَائِرَۀِ مَدِّ نَظَر۟ بُزُر۟گٖى دَارَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> خَيَال۟ كُدَام۟ رَسَد۟ اِح۟تِيَاج۟ نٖيز۟ رَسَد۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> دَر۟ دَس۟ت۟ هَر۟چِه نٖيس۟ت۟ دَر۟ اِح۟تِيَاج۟ هَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> دَائِرَۀِ اِق۟تِدَار۟ هَم۟چُو دَائِرَۀِ دَس۟تِ كُوتَاه۟ كُوتَاهَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> پَس۟ فَق۟رُ و حَاجَاتِ مَا بَقَد۟رِ جِهَانَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ سَر۟مَايَۀِ مَا هَم۟ چُو جُز۟ءِ لَايَتَجَزَّا اَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> اٖين۟ جُز۟ء۟ كُدَام۟ وَ اٖين۟ كَائِنَاتِ حَاجَات۟ كُدَامَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> پَس۟ دَر۟ رَاهِ تُو اَز۟ اٖين۟ جُز۟ء۟ نٖيز۟ بَاز۟ مٖى گُذَش۟تَن۟ چَارَۀِ مَن۟ اَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> تَا عِنَايَتِ تُو دَس۟ت۟گٖيرِ مَن۟ شَوَد۟ رَح۟مَتِ بٖى نِهَايَتِ تُو پَنَاهِ مَن۟ اَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> اٰن۟ كَس۟ كِه بَح۟رِ بٖى نِهَايَتِ رَح۟مَت۟ يَاف۟ت۟ اَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> تَك۟يَه نَه كُنَد۟ بَر۟ اٖين۟ جُز۟ءِ اِخ۟تِيَارٖى كِه يَك۟ قَط۟رَه سَرَابَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> يَا رَب۟ اٖين۟ زِن۟دِگَانٖى هَم۟ چُو خَابَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وٖين۟ عُم۟رِ بٖى بُن۟يَاد۟ هَم۟ چُو بَادَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> اِن۟سَان۟ بَزَوَال۟ دُن۟يَا بَفَنَا اَس۟ت۟ اٰمَال۟ بٖى بَقَا اٰلَام۟ بَبَقَا اَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> بِيَا اَى۟ نَف۟سِ نَافَر۟جَام۟ وُجُودِ فَانٖى خُود۟رَا فَدَا كُن۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> خَالِقِ خُود۟رَا كِه اٖين۟ هَس۟تٖى وَدٖيعَه هَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ مُل۟كِ اُو وَ اُو دَادَه فَنَا كُن۟ تَا بَقَا يَابَد۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> اَز۟ اٰن۟ سِرّٖى كِه ، نَف۟ىِ نَف۟ى۟ اِث۟بَات۟ اَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> خُدَاىِ پُر۟كَرَم۟ خُود۟ مُل۟كِ خُود۟رَا مٖى خَرَد۟ اَز۟ تُو </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> بَهَاىِ بٖى كِرَان۟ دَادَه بَرَاىِ تُو نِگَاه۟ دَارَس۟ت۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''(Hâşiye):''' Bu Farisî münâcat, kısalığına rağmen çok uzun hakikatleri ihtiva etmektedir. Ankara’da otuz beş sene evvel tabedildiği vakit, Afgan Sefiri Sultan Ahmed çok beğenmiş ve Afgan Şahına bir adet bu münâcattan hediye göndermiştir. Türkçe tercümesi İhtiyarlar Risalesi’nde ve On Yedinci Söz’de olduğundan tercüme edilmedi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> (Bu kısım, müellifin kendi Türkçesidir) </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == 1339 tarihinde Meclis-i Mebusana hitaben yazdığım bir hutbenin suretidir == </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> اِنَّ الصَّلٰوةَ كَانَت۟ عَلَى ال۟مُؤ۟مِنٖينَ كِتَابًا مَو۟قُوتًا </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ey mücahidîn-i İslâm! Ey ehl-i hall ü akd! Bu fakirin bir meselede on sözünü, birkaç nasihatini dinlemenizi rica ediyorum. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Evvela:''' Şu muzafferiyetteki hârikulâde nimet-i İlahiye bir şükran ister ki devam etsin, ziyade olsun. Yoksa nimet şükrü görmezse gider. Mademki Kur’an’ı, Allah’ın tevfikiyle düşmanın hücumundan kurtardınız; Kur’an’ın en sarîh ve en kat’î emri olan “salât” gibi feraizi imtisal etmeniz lâzımdır. Tâ onun feyzi böyle hârika suretinde üstünüzde tevali ve devam etsin. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Sâniyen:''' Âlem-i İslâm’ı mesrur ettiniz, muhabbet ve teveccühünü kazandınız. Lâkin o teveccüh ve muhabbetin idamesi, şeair-i İslâmiyeyi iltizam ile olur. Zira Müslümanlar İslâmiyet hesabına sizi severler. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Sâlisen:''' Bu âlemde evliyaullah hükmünde olan gazi ve şühedalara kumandanlık ettiniz. Kur’an’ın evamir-i kat’iyesine imtisal etmekle, öteki âlemde de o nurani güruha refik olmaya çalışmak, sizin gibi himmetlilerin şe’nidir. Yoksa burada kumandan iken orada bir neferden istimdad-ı nur etmeye muztar kalacaksınız. Bu dünya-yı deniyye, şan ve şerefiyle öyle bir meta değil ki sizin gibi insanları işbâ etsin, tatmin etsin ve maksud-u bizzat olsun. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Râbian:''' Bu millet-i İslâm’ın cemaatleri çendan bir cemaat namazsız kalsa, fâsık da olsa yine başlarındakini mütedeyyin görmek ister. Hattâ umum Kürdistan’da, umum memurlara dair en evvel sordukları sual bu imiş: “Acaba namaz kılıyor mu?” derler. Namaz kılarsa mutlak emniyet ederler, kılmazsa ne kadar muktedir olsa nazarlarında müttehemdir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir zaman, Beytüşşebab aşâirinde isyan vardı. Ben gittim, sordum: “Sebep nedir?” Dediler ki: “Kaymakamımız namaz kılmıyordu, rakı içiyordu. Öyle dinsizlere nasıl itaat edeceğiz?” Bu sözü söyleyenler de namazsız hem de eşkıya idiler. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Hâmisen:''' Enbiyanın ekseri Şark’ta ve hükemanın ağlebi Garp’ta gelmesi kader-i ezelînin bir remzidir ki Şark’ı ayağa kaldıracak din ve kalptir, akıl ve felsefe değil. Şark’ı intibaha getirdiniz, fıtratına muvafık bir cereyan veriniz. Yoksa sa’yiniz ya hebaen gider veya muvakkat, sathî kalır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Sâdisen:''' Hasmınız ve İslâmiyet düşmanı olan Frenkler, dindeki lâkaytlığınızdan pek fazla istifade ettiler ve ediyorlar. Hattâ diyebilirim ki hasmınız kadar İslâm’a zarar veren, dinde ihmalinizden istifade eden insanlardır. Maslahat-ı İslâmiye ve selâmet-i millet namına, bu ihmali a’male tebdil etmeniz gerektir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Görülmüyor mu ki İttihatçıların o kadar hârika azim ve sebat ve fedakârlıklarıyla, hattâ İslâm’ın şu intibahına da bir sebep oldukları halde, bir derece dinde lâübalilik tavrını gösterdikleri için dâhildeki milletten nefret ve tezyif gördüler. Hariçteki İslâmlar dindeki ihmallerini görmedikleri için hürmeti verdiler. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Sâbian:''' Âlem-i küfür; bütün vesaitiyle, medeniyetiyle, felsefesiyle, fünunuyla, misyonerleriyle âlem-i İslâm’a hücum ve maddeten uzun zamandan beri galebe ettiği halde, âlem-i İslâm’a dinen galebe etmedi. Ve dâhilî bütün fırak-ı dâlle-i İslâmiye de birer kemiye-i kalile-i muzırra suretinde mahkûm kaldığı ve İslâmiyet, metanetini ve salabetini sünnet ve cemaatle muhafaza eylediği bir zamanda; laubaliyane, Avrupa medeniyet-i habîse kısmından süzülen bir cereyan-ı bid’atkârane, sinesinde yer tutamaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Demek âlem-i İslâm içinde mühim ve inkılabvari bir iş görmek, İslâmiyet’in desatirine inkıyad ile olabilir, başka olamaz. Hem olmamış, olmuş ise de çabuk ölüp sönmüş. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Sâminen:''' Zaaf-ı dine sebep olan Avrupa medeniyet-i sefihanesi yırtılmaya yüz tuttuğu bir zamanda ve medeniyet-i Kur’an’ın zuhura yakın geldiği bir anda, lâkaydane ve ihmalkârane müsbet bir iş görülmez. Menfîce, tahripkârane iş ise bu kadar rahnelere maruz kalan İslâm zaten muhtaç değildir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Tâsian:''' Sizin bu “İstiklal Harbi”ndeki muzafferiyetinizi ve âlî hizmetinizi takdir eden ve sizi can u dilden seven, cumhur-u mü’minîndir. Ve bilhassa tabaka-i avamdır ki sağlam Müslümanlardır. Sizi ciddi sever ve sizi tutar ve size minnettardır ve fedakârlığınızı takdir ederler. Ve intibaha gelmiş en cesîm ve müthiş bir kuvveti size takdim ederler. Siz dahi evamir-i Kur’aniyeyi imtisal ile onlara ittisal ve istinad etmeniz maslahat-ı İslâm namına zarurîdir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Yoksa İslâmiyet’ten tecerrüd eden bedbaht, milliyetsiz Avrupa meftunu Frenk mukallidleri, avam-ı müslimîne tercih etmek, maslahat-ı İslâm’a münafî olduğundan âlem-i İslâm nazarını başka tarafa çevirecek ve başkasından istimdad edecek. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Âşiren:''' Bir yolda dokuz ihtimal-i helâket, tek bir ihtimal-i necat varsa hayatından vazgeçmiş, mecnun bir cesur lâzım ki o yola sülûk etsin. Şimdi yirmi dört saatten bir saati işgal eden farz namaz gibi zaruriyat-ı diniyede, yüzde doksan dokuz ihtimal-i necat var. Yalnız gaflet ve tembellik haysiyetiyle, bir ihtimal zarar-ı dünyevî olabilir. Halbuki feraizin terkinde, doksan dokuz ihtimal-i zarar var. Yalnız gaflet ve dalalete istinad, tek bir ihtimal-i necat olabilir. Acaba dine ve dünyaya zarar olan ihmal ve feraizin terkine ne bahane bulunabilir? Hamiyet nasıl müsaade eder? </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bâhusus bu güruh-u mücahidîn ve bu yüksek Meclis’in ef’ali taklit edilir. Kusurlarını millet ya taklit veya tenkit edecek, ikisi de zarardır. Demek onlarda hukukullah, hukuk-u ibadı da tazammun ediyor. Sırr-ı tevatür ve icmaı tazammun eden hadsiz ihbaratı ve delaili dinlemeyen ve safsata-i nefis ve vesvese-i şeytandan gelen bir vehmi kabul eden adamlarla, hakiki ve ciddi iş görülmez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şu inkılab-ı azîmin temel taşları sağlam gerek. Şu Meclis-i Âlînin şahsiyet-i maneviyesi, sahip olduğu kuvvet cihetiyle mana-yı saltanatı deruhte etmiştir. Eğer şeair-i İslâmiyeyi bizzat imtisal etmek ve ettirmekle mana-yı hilafeti dahi vekâleten deruhte etmezse hayat için dört şeye muhtaç fakat an’ane-i müstemirre ile günde lâekall beş defa dine muhtaç olan, şu fıtratı bozulmayan ve lehviyat-ı medeniye ile ihtiyacat-ı ruhiyesini unutmayan bu milletin hâcat-ı diniyesini Meclis tatmin etmezse; bilmecburiye mana-yı hilafeti, tamamen kabul ettiğiniz isme ve lafza verecek. O manayı idame etmek için kuvveti dahi verecek. Halbuki Meclis elinde bulunmayan ve Meclis tarîkıyla olmayan böyle bir kuvvet, inşikak-ı asâya sebebiyet verecektir. İnşikak-ı asâ ise وَ اع۟تَصِمُوا بِحَب۟لِ اللّٰهِ جَمٖيعًا âyetine zıttır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatin ruhu olan şahs-ı manevî daha metindir ve tenfiz-i ahkâm-ı şer’iyeye daha ziyade muktedirdir. Halife-i şahsî ancak ona istinad ile vezaifi deruhte edebilir. Cemaatin ruhu olan şahs-ı manevî eğer müstakim olsa ziyade parlak ve kâmil olur. Eğer fena olsa pek çok fena olur. Ferdin, iyiliği de fenalığı da mahduddur. Cemaatin ise gayr-ı mahduddur. Harice karşı kazandığınız iyiliği, dâhildeki fenalıkla bozmayınız. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bilirsiniz ki ebedî düşmanlarınız ve zıtlarınız ve hasımlarınız, İslâm’ın şeairini tahrip ediyorlar. Öyle ise zarurî vazifeniz, şeairi ihya ve muhafaza etmektir. Yoksa şuursuz olarak şuurlu düşmana yardımdır. Şeairde tehavün, zaaf-ı milliyeti gösterir. Zaaf ise düşmanı tevkif etmez, teşci eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَنِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ نِع۟مَ ال۟مَو۟لٰى وَنِع۟مَ النَّصٖيرُ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Hakaik-i imaniyeyi ispat için îrad edilen bürhan ve delilleri tetkik ederken, şu kocaman neticeyi bu zayıf, nahif delil intac edemez diye tenkidatta bulunma. Zira zafiyetiyle itham ettiğin o delilin sağında ve solunda bulunan takviye kuvvetleri ve kıtaları pek çoktur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Evet, İslâmiyet’in sıdkına delâlet eden şahitlerden, şehîdlerden, bürhanlardan, delillerden, emarelerden her birisi, o müdafaa meydanında arkadaşını himaye etmekle sıhhat raporunu imzalayarak sağlam olduğunu tasdik eder. O da onun ilmühaberine ehl-i vukuf olur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Çünkü hakaik-i imaniyede hedef sübuttur, nefiy değildir. Sabit olan bir şeyi gösterenlerin biri, bin gibidir. Zira sübutta gösterenlerin gösterme tarzları birbirine uygun ve muvafık olduğundan, her birisi ötekileri tezkiye ve tasdik etmiş olur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Nefiy cihetinde, nefyedenlerin şehadetlerinde tevafuk yoktur. Nefiylerine mütehalif esbab gösterirler. Bunun için şehadetleri birbirinin sıhhatine delil olamaz. Çünkü tevafuk yok. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Bazen bir şeye şiddetli muhabbet, o şeyin inkârına sebep olur. Ve keza şiddet-i havf ve gayet azamet ve aklın ihatasızlığı da inkâra sebep olur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Hanzalenin çekirdeğinde hanzale ağacı mündemic ve dâhil olduğu gibi cehennemin de küfür ve dalalet tohumunda müstetir bulunduğunu, şuhudî bir yakîn ile müşahede ettim. Ve keza nasıl ki hurmanın çekirdeği, hurma ağacına hamiledir. Aynen öyle de iman habbesinde de cennetin mevcud olduğunu hads-i kat’î ile gördüm. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Çünkü o çekirdeklerin ağaçlara tahavvül ve inkılabları garib olmadığı gibi küfür ve dalalet manası da tazip edici bir cehennemi, iman ve hidayet de bir cenneti intac edeceğinde istib’ad yoktur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Tohum olacak bir habbenin kalbi yani içi delindiği zaman, elbette sümbüllenip neşv ü nema bulamaz; ölür gider. Kezalik ene ile tabir edilen enaniyetin kalbi, Allah Allah zikrinin şuâ ve hararetiyle yanıp delinirse büyüyüp gafletle firavunlaşamaz. Ve Hâlık-ı semavat ve arz’a isyan edemez. O zikr-i İlahî sayesinde ene mahvolur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte Nakşibendîler, zikir hususunda ittihaz ettikleri zikr-i hafî sayesinde kalbin fethiyle, ene ve enaniyet mikrobunu öldürmeye ve şeytanın emirberi olan nefs-i emmarenin başını kırmaya muvaffak olmuşlardır. Kezalik Kādirîler de zikr-i cehrî sayesinde tabiat tağutlarını târumar etmişlerdir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Âlemde her şeyin yüzünde hikmet eserleri göründüğü gibi en uzak en geniş en ince kesretin tabakaları üstünde de hikmet, ihtimam eserleri görülmektedir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Evet, kesret ve tekessürün müntehası ve neticesi olan insanın sahife-i vechinde, cephesinde, cildinde, ellerinin içlerinde kalem-i kader ile pek çok çizgiler, hatlar, nakışlar, nişanlar yazılmıştır. Malûmdur ki insanın şu sahifelerinde yazılan o kelimeler, harfler, noktalar, harekeler, ruh-u insanîde bulunan manalara, maneviyatlara delâlet ettikleri gibi fıtratında kader tarafından yazılan mektuplara da işaretleri vardır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Arkadaş, insanın geçen sahifelerine kaderin yazdığı hâşiye, tesadüf ve ittifakın duhûlüne bir menfez bırakmamıştır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İ'''’lem eyyühe’l-aziz!''' Şu dünya hayatına muhabbetle müptela olan bazı insanlar, o hayatın vücuda gelmesinden maksat ve gaye, yalnız o hayata hizmet ve o hayatın bekası olup başka bir faydası olmadığını, yani Fâtır-ı Hakîm’in zevi’l-hayatta ve cevher-i insaniyette vedia olarak koyduğu bütün cihazat-ı acibe ve teçhizat-ı hârikanın, seriü’z-zeval olan şu hayatın hıfzı ile bekası için verildiğini zannediyorlar. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Halbuki kaziye öyle olduğu takdirde, kâinattaki gayr-ı mütenahî nizamların şehadetleriyle, sath-ı âlemde görünen hikmet, inayet, intizam, adem-i abesiyete olan delil ve bürhanların, makûse olarak abesiyete, israfa, intizamsızlığa, adem-i hikmete delil ve bürhan olmaları lâzım gelecektir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Arkadaş! Şu dünyevî hayatın faydaları pek çoktur. O faydalardan, hayat sahibine –tasarruf ve hizmeti nisbetinde– bir hisse ayrıldıktan sonra bâki kalan gayeler, semereler Fâtır-ı Hakîm’e râcidir. Evet, insan ve insanın hayatı esma-i İlahiyenin tecelliyatına bir tarladır. Ve cennette rahmet-i İlahiyenin envaının cilvelerine mazhardır. Ve hayat-ı uhreviyenin hârika ve gayr-ı mütenahî semereleri için bir fidanlık veya bir çekirdektir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Demek insan, bir sefine kaptanı gibidir. Sefinenin gayr-ı mahdud faydalarından, kaptanın alâka ve hizmeti nisbetinde kendisine verilir. Bâki kalan kısmı sultana râcidir. İnsan da sefine-i vücuduyla alâkası derecesinde o vücudun hayattar semeratından hissesini alır. Mütebâkisi, Sultan-ı Ezelî’ye aittir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Dünyanın lezzetleri, zevkleri ve ziynetleri; Hâlık’ımızı, Mâlik’imizi ve Mevla’mızı bilmediğimiz takdirde cennet olsa bile cehennemdir. Evet, öyle gördüm ve öyle de zevk ettim. Bilhassa şefkatin ateşini söndürecek, marifetullahtan başka bir şey var mıdır? '''Evet, marifetullah olduktan sonra, dünya lezzetlerine iştiha olmadığı gibi cennete bile iştiyak geri kalır.''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Dünyada cereyan eden ve husule gelen her bir şeyin iki vechi vardır. Biri âhirete bakar ki nefsü’l-emirde en sabit en ağır bu vecihdir. İkincisi dünyaya, nefsine, hevaya bakar. Bu vecih, hakaret, hiffet ve zevalden öyle bir mevkidedir ki kalbin teessürüne, teellümüne, ızdırabına, düşüncelerine bâis olacak bir kıymette değildir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' İnsanların öyle eblehleri vardır ki şeffaf bir zerrede şemsin timsalini veya bir çiçeğin renginde şemsin tecellisini görse, şemsin o timsal ve tecellisinden, hakiki şemsin bütün levazımatını, hattâ âleme merkez olmasını ve seyyarata olan cezbini talep edip isterler. Maahâzâ o zerrede veya o çiçekte gördüğü timsal ve tecellinin bir arızadan dolayı kayboldukları zaman, basar ve basîretinin körlüğü dolayısıyla hakiki şemsin inkârına zehab ederler. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Ve keza''' o eblehler tecelli ile husule gelen vücud-u zıllîyi, vücud-u hakiki ve aslîden fark edemezler, birbiriyle iltibas ederler. Bunun için bir şeyde şemsin timsalini, gölgesini gördükleri zaman, şemsin hararetini, ziyasını ve sair hususiyatını da istemeye başlarlar. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Ve keza''' o eblehler sinek, böcek ve sair küçük ve hasis şeylere bakarken, onlarda pek yüksek bir eser-i sanat ve hikmet görmekle, derler: “Sâni’ bunlara pek fazla ehemmiyet vermiştir. Bir sineğin ne kıymeti olabilir ki bu kadar masraflara, külfetlere mahal olsun?” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Arkadaş! Bu gibi eblehleri ikna ve işkâllerini def’ için dört şeyin bilinmesi lâzımdır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Birincisi:''' Cenab-ı Hakk’ın rububiyetinin kemaliyle alâkadar olan her şey, onu tavsif eder. Fakat o şeyin, rububiyetine mazhar olduğu münasebetiyle, kemalinin de mahall-i tecellisi olur. Fakat o kemal ile muttasıf olamaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İkincisi:''' Her şeyden Cenab-ı Hakk’ın nuruna bir kapı açılır. Bu kapılardan birisinin kapanması, gayr-ı mütenahî sair kapıların da kapanmasını istilzam etmez. Fakat hepsinin bir miftah ile açılması mümkündür. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Üçüncüsü:''' İlm-i muhitten in’ikas eden kader, her şeyde esma-i nuriyeden bir hisse tersim etmiştir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Dördüncüsü:''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> اِنَّمَٓا اَم۟رُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَي۟ئًا اَن۟ يَقُولَ لَهُ كُن۟ فَيَكُونُ مَا خَل۟قُكُم۟ وَلَا بَع۟ثُكُم۟ اِلَّا كَنَف۟سٍ وَاحِدَةٍ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bu âyetlerin sarahatine göre, her şeyin vücudu “Kün” emriyle bağlı olduğu gibi bütün eşyanın icad ve sonradan ihyaları, bir nefs-i vâhidenin icad ve ihyası gibidir. Demek icad, Cenab-ı Hakk’a isnad edilirse bu kadar rahat ve kolay olur. Amma esbaba veya eşyanın kendilerine isnad edildiği zaman, bütün ukalânın ve eblehlerin hükümlerinden neş’et eden muhalatı kabul etmeleri lâzım gelir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan, hakikatleri durub-u emsal ile beyan ediyor. Çünkü daire-i uluhiyete ait hakaik-i mücerrede, daire-i mümkinatta ancak misaller ile temessül ve tavazzuh eder. Mümkin ve miskin olan insan da daire-i imkânda misallere bakarak, fevkinde bulunan daire-i vücubun şuunatını, ahvalini düşünür. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Her şeyin içine melekût, dışına da mülk denir. Bu itibarla insan ile kalp, birbirine hem zarf hem mazruf olur. Çünkü insan mülk cihetiyle kalbe zarf olur. Melekût cihetiyle de mazruf olur.Bu kaide arş ile kevn hakkında da tatbik edilir. Şöyle ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Arş; Zâhir, Bâtın, Evvel, Âhir isimlerinin halita ve karışığıdır. Bu halitada dâhil olan ism-i Zâhir itibarıyla arş, mülk; kevn, melekût olur. İsm-i Bâtın itibarıyla arş, melekût; kevn, mülk olur. Demek, arşa ism-i Zâhir nazarı ile bakılırsa kendisi zarf, kevn de mazruf olur. İsm-i Bâtın gözü ile bakılırsa kendisi mazruf, kevn zarf olur. Ve keza ism-i Evvel itibarıyla وَكَانَ عَر۟شُهُ عَلَى ال۟مَٓاءِ âyetinin işaret ettiği kevnin bidayetini içine alıyor. Ve ism-i Âhir itibarıyla سَق۟فُ ال۟جَنَّةِ عَر۟شُ الرَّح۟مٰنِ hadîs-i şerifinin îma ettiği kevnin nihayetini içine alıyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Demek arş, öyle bir halitadır ki şu dört isimden aldığı hisseler ile kevn ü vücudun sağını, solunu, üstünü ve altını ihata etmiş oluyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İ’lem eyyühe’l-aziz!''' Acz, nidanın madenidir. İhtiyaç, duanın menbaıdır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Feyâ Rabbî yâ Hâlıkî yâ Mâlikî! Seni çağırmakta hüccetim hâcetimdir. Sana yaptığım dualarda uddetim fâkatimdir. Vesilem fıkdan-ı hile ve fakrımdır. Hazinem aczimdir. Re’sü’l-malım, emellerimdir. Şefîim, Habibin aleyhissalâtü vesselâm ve rahmetindir. Affeyle, mağfiret eyle ve merhamet eyle yâ Allah yâ Rahman yâ Rahîm, âmin! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> ------ <center> [[Katrenin Zeyli]] ⇐ | [[Mesnevi-i Nuriye]] | ⇒ [[Zeylû'l-Hubâb]] </center> ------ </div>