İçeriğe atla
Kenar çubuğunu aç/kapat
Risale-i Nur Tercümeleri
Ara
Türkçe
Oturum aç
Kişisel araçlar
Oturum aç
Gezinti
Anasayfa
Son değişiklikler
Rastgele sayfa
MediaWiki hakkında yardım
Araçlar
Özel sayfalar
Yazdırılabilir sürüm
Translate
Diğer dillerde
Çevirileri dışa aktar
Çevir
Türkçe
Dil istatistikleri
ileti grubu istatistikleri
Dışa aktar
Daha fazla
Dil istatistikleri
ileti grubu istatistikleri
Dışa aktar
Ayarlar
Grup
Afyon Hayatı
Altıncı Lem'a
Altıncı Mektup
Altıncı Söz
Altıncı Şuâ
Ankara Üniversitesi Nur Talebelerinin Mektubu
Asa-yı Musa
Asa-yı Musa Dua
Ayet-ül Kübra
Bakara Sûresi
Barla Hayatı
Barla Lahikası
Barla Lahikası 1. Mektup
Barla Lahikası 10. Mektup
Barla Lahikası 100. Mektup
Barla Lahikası 101. Mektup
Barla Lahikası 102. Mektup
Barla Lahikası 103. Mektup
Barla Lahikası 104. Mektup
Barla Lahikası 105. Mektup
Barla Lahikası 106. Mektup
Barla Lahikası 107. Mektup
Barla Lahikası 108. Mektup
Barla Lahikası 109. Mektup
Barla Lahikası 11. Mektup
Barla Lahikası 110. Mektup
Barla Lahikası 111. Mektup
Barla Lahikası 112. Mektup
Barla Lahikası 113. Mektup
Barla Lahikası 114. Mektup
Barla Lahikası 115. Mektup
Barla Lahikası 116. Mektup
Barla Lahikası 117. Mektup
Barla Lahikası 118. Mektup
Barla Lahikası 119. Mektup
Barla Lahikası 12. Mektup
Barla Lahikası 120. Mektup
Barla Lahikası 121. Mektup
Barla Lahikası 122. Mektup
Barla Lahikası 123. Mektup
Barla Lahikası 124. Mektup
Barla Lahikası 125. Mektup
Barla Lahikası 126. Mektup
Barla Lahikası 127. Mektup
Barla Lahikası 128. Mektup
Barla Lahikası 129. Mektup
Barla Lahikası 13. Mektup
Barla Lahikası 130. Mektup
Barla Lahikası 131. Mektup
Barla Lahikası 132. Mektup
Barla Lahikası 133. Mektup
Barla Lahikası 134. Mektup
Barla Lahikası 135. Mektup
Barla Lahikası 136. Mektup
Barla Lahikası 137. Mektup
Barla Lahikası 138. Mektup
Barla Lahikası 139. Mektup
Barla Lahikası 14. Mektup
Barla Lahikası 140. Mektup
Barla Lahikası 141. Mektup
Barla Lahikası 142. Mektup
Barla Lahikası 143. Mektup
Barla Lahikası 144. Mektup
Barla Lahikası 145. Mektup
Barla Lahikası 146. Mektup
Barla Lahikası 147. Mektup
Barla Lahikası 148. Mektup
Barla Lahikası 149. Mektup
Barla Lahikası 15. Mektup
Barla Lahikası 150. Mektup
Barla Lahikası 151. Mektup
Barla Lahikası 152. Mektup
Barla Lahikası 153. Mektup
Barla Lahikası 154. Mektup
Barla Lahikası 155. Mektup
Barla Lahikası 156. Mektup
Barla Lahikası 157. Mektup
Barla Lahikası 158. Mektup
Barla Lahikası 159. Mektup
Barla Lahikası 16. Mektup
Barla Lahikası 160. Mektup
Barla Lahikası 161. Mektup
Barla Lahikası 162. Mektup
Barla Lahikası 163. Mektup
Barla Lahikası 164. Mektup
Barla Lahikası 165. Mektup
Barla Lahikası 166. Mektup
Barla Lahikası 167. Mektup
Barla Lahikası 168. Mektup
Barla Lahikası 169. Mektup
Barla Lahikası 17. Mektup
Barla Lahikası 170. Mektup
Barla Lahikası 171. Mektup
Barla Lahikası 172. Mektup
Barla Lahikası 173. Mektup
Barla Lahikası 174. Mektup
Barla Lahikası 175. Mektup
Barla Lahikası 176. Mektup
Barla Lahikası 177. Mektup
Barla Lahikası 178. Mektup
Barla Lahikası 179. Mektup
Barla Lahikası 18. Mektup
Barla Lahikası 180. Mektup
Barla Lahikası 181. Mektup
Barla Lahikası 182. Mektup
Barla Lahikası 183. Mektup
Barla Lahikası 184. Mektup
Barla Lahikası 185. Mektup
Barla Lahikası 186. Mektup
Barla Lahikası 187. Mektup
Barla Lahikası 188. Mektup
Barla Lahikası 189. Mektup
Barla Lahikası 19. Mektup
Barla Lahikası 190. Mektup
Barla Lahikası 191. Mektup
Barla Lahikası 192. Mektup
Barla Lahikası 193. Mektup
Barla Lahikası 194. Mektup
Barla Lahikası 195. Mektup
Barla Lahikası 196. Mektup
Barla Lahikası 197. Mektup
Barla Lahikası 198. Mektup
Barla Lahikası 199. Mektup
Barla Lahikası 2. Mektup
Barla Lahikası 20. Mektup
Barla Lahikası 200. Mektup
Barla Lahikası 201. Mektup
Barla Lahikası 202. Mektup
Barla Lahikası 203. Mektup
Barla Lahikası 204. Mektup
Barla Lahikası 205. Mektup
Barla Lahikası 206. Mektup
Barla Lahikası 207. Mektup
Barla Lahikası 208. Mektup
Barla Lahikası 209. Mektup
Barla Lahikası 21. Mektup
Barla Lahikası 210. Mektup
Barla Lahikası 211. Mektup
Barla Lahikası 212. Mektup
Barla Lahikası 213. Mektup
Barla Lahikası 214. Mektup
Barla Lahikası 215. Mektup
Barla Lahikası 216. Mektup
Barla Lahikası 217. Mektup
Barla Lahikası 218. Mektup
Barla Lahikası 219. Mektup
Barla Lahikası 22. Mektup
Barla Lahikası 220. Mektup
Barla Lahikası 221. Mektup
Barla Lahikası 222. Mektup
Barla Lahikası 223. Mektup
Barla Lahikası 224. Mektup
Barla Lahikası 225. Mektup
Barla Lahikası 226. Mektup
Barla Lahikası 227. Mektup
Barla Lahikası 228. Mektup
Barla Lahikası 229. Mektup
Barla Lahikası 23. Mektup
Barla Lahikası 230. Mektup
Barla Lahikası 231. Mektup
Barla Lahikası 232. Mektup
Barla Lahikası 233. Mektup
Barla Lahikası 234. Mektup
Barla Lahikası 235. Mektup
Barla Lahikası 236. Mektup
Barla Lahikası 237. Mektup
Barla Lahikası 238. Mektup
Barla Lahikası 239. Mektup
Barla Lahikası 24. Mektup
Barla Lahikası 240. Mektup
Barla Lahikası 241. Mektup
Barla Lahikası 242. Mektup
Barla Lahikası 243. Mektup
Barla Lahikası 244. Mektup
Barla Lahikası 245. Mektup
Barla Lahikası 246. Mektup
Barla Lahikası 247. Mektup
Barla Lahikası 248. Mektup
Barla Lahikası 249. Mektup
Barla Lahikası 25. Mektup
Barla Lahikası 250. Mektup
Barla Lahikası 251. Mektup
Barla Lahikası 252. Mektup
Barla Lahikası 253. Mektup
Barla Lahikası 254. Mektup
Barla Lahikası 255. Mektup
Barla Lahikası 256. Mektup
Barla Lahikası 257. Mektup
Barla Lahikası 258. Mektup
Barla Lahikası 259. Mektup
Barla Lahikası 26. Mektup
Barla Lahikası 260. Mektup
Barla Lahikası 261. Mektup
Barla Lahikası 262. Mektup
Barla Lahikası 263. Mektup
Barla Lahikası 264. Mektup
Barla Lahikası 265. Mektup
Barla Lahikası 266. Mektup
Barla Lahikası 267. Mektup
Barla Lahikası 268. Mektup
Barla Lahikası 269. Mektup
Barla Lahikası 27. Mektup
Barla Lahikası 270. Mektup
Barla Lahikası 271. Mektup
Barla Lahikası 272. Mektup
Barla Lahikası 273. Mektup
Barla Lahikası 274. Mektup
Barla Lahikası 275. Mektup
Barla Lahikası 276. Mektup
Barla Lahikası 277. Mektup
Barla Lahikası 278. Mektup
Barla Lahikası 279. Mektup
Barla Lahikası 28. Mektup
Barla Lahikası 280. Mektup
Barla Lahikası 281. Mektup
Barla Lahikası 282. Mektup
Barla Lahikası 283. Mektup
Barla Lahikası 284. Mektup
Barla Lahikası 285. Mektup
Barla Lahikası 286. Mektup
Barla Lahikası 287. Mektup
Barla Lahikası 288. Mektup
Barla Lahikası 289. Mektup
Barla Lahikası 29. Mektup
Barla Lahikası 290. Mektup
Barla Lahikası 291. Mektup
Barla Lahikası 292. Mektup
Barla Lahikası 293. Mektup
Barla Lahikası 3. Mektup
Barla Lahikası 30. Mektup
Barla Lahikası 31. Mektup
Barla Lahikası 32. Mektup
Barla Lahikası 33. Mektup
Barla Lahikası 34. Mektup
Barla Lahikası 35. Mektup
Barla Lahikası 36. Mektup
Barla Lahikası 37. Mektup
Barla Lahikası 38. Mektup
Barla Lahikası 39. Mektup
Barla Lahikası 4. Mektup
Barla Lahikası 40. Mektup
Barla Lahikası 41. Mektup
Barla Lahikası 42. Mektup
Barla Lahikası 43. Mektup
Barla Lahikası 44. Mektup
Barla Lahikası 45. Mektup
Barla Lahikası 46. Mektup
Barla Lahikası 47. Mektup
Barla Lahikası 48. Mektup
Barla Lahikası 49. Mektup
Barla Lahikası 5. Mektup
Barla Lahikası 50. Mektup
Barla Lahikası 51. Mektup
Barla Lahikası 52. Mektup
Barla Lahikası 53. Mektup
Barla Lahikası 54. Mektup
Barla Lahikası 55. Mektup
Barla Lahikası 56. Mektup
Barla Lahikası 57. Mektup
Barla Lahikası 58. Mektup
Barla Lahikası 59. Mektup
Barla Lahikası 6. Mektup
Barla Lahikası 60. Mektup
Barla Lahikası 61. Mektup
Barla Lahikası 62. Mektup
Barla Lahikası 63. Mektup
Barla Lahikası 64. Mektup
Barla Lahikası 65. Mektup
Barla Lahikası 66. Mektup
Barla Lahikası 67. Mektup
Barla Lahikası 68. Mektup
Barla Lahikası 69. Mektup
Barla Lahikası 7. Mektup
Barla Lahikası 70. Mektup
Barla Lahikası 71. Mektup
Barla Lahikası 72. Mektup
Barla Lahikası 73. Mektup
Barla Lahikası 74. Mektup
Barla Lahikası 75. Mektup
Barla Lahikası 76. Mektup
Barla Lahikası 77. Mektup
Barla Lahikası 78. Mektup
Barla Lahikası 79. Mektup
Barla Lahikası 8. Mektup
Barla Lahikası 80. Mektup
Barla Lahikası 81. Mektup
Barla Lahikası 82. Mektup
Barla Lahikası 83. Mektup
Barla Lahikası 84. Mektup
Barla Lahikası 85. Mektup
Barla Lahikası 86. Mektup
Barla Lahikası 87. Mektup
Barla Lahikası 88. Mektup
Barla Lahikası 89. Mektup
Barla Lahikası 9. Mektup
Barla Lahikası 90. Mektup
Barla Lahikası 91. Mektup
Barla Lahikası 92. Mektup
Barla Lahikası 93. Mektup
Barla Lahikası 94. Mektup
Barla Lahikası 95. Mektup
Barla Lahikası 96. Mektup
Barla Lahikası 97. Mektup
Barla Lahikası 98. Mektup
Barla Lahikası 99. Mektup
Barla Lahikası Mukaddime
Bediüzzaman ve Risale-i Nur
Beşinci Lem'a
Beşinci Mektup
Beşinci Söz
Beşinci Şuâ
Bir Müdafaa (Takriz)
Birinci Lem'a
Birinci Mektup
Birinci Söz
Birinci Şuâ
Bu parça çok kıymetlidir
BİRİNCİ MAKALE
Deneme
Denizli Hayatı
Divan-ı Harb-i Örfi
Dokuzuncu Lem'a
Dokuzuncu Mektup
Dokuzuncu Söz
Dokuzuncu Şuâ
Dördüncü Hakikat olan Otuzüçüncü Mertebe
Dördüncü Lem'a
Dördüncü Mektup
Dördüncü Söz
Dördüncü Şuâ
Ecnebî Filozofların Kur'ân'ı Tasdiklerine Dair Şehadetleri
Eddâî
Emirdağ Hayatı
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 1. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 10. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 100. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 101. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 102. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 103. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 104. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 105. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 106. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 107. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 108. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 109. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 11. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 110. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 111. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 112. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 113. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 114. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 115. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 116. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 117. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 118. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 119. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 12. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 120. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 121. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 122. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 123. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 124. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 125. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 126. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 127. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 128. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 129. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 13. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 130. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 131. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 132. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 133. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 134. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 135. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 136. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 137. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 138. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 139. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 14. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 140. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 141. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 142. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 143. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 144. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 145. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 146. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 147. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 148. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 149. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 15. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 150. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 151. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 152. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 153. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 154. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 155. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 156. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 157. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 158. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 159. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 16. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 160. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 161. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 162. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 163. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 164. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 165. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 166. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 167. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 168. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 169. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 17. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 170. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 171. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 172. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 173. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 174. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 175. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 176. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 177. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 178. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 179. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 18. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 180. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 181. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 182. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 183. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 184. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 185. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 186. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 187. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 188. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 189. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 19. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 190. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 191. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 192. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 193. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 194. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 195. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 196. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 197. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 198. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 199. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 2. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 20. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 200. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 201. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 202. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 203. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 204. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 205. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 206. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 207. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 208. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 209. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 21. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 210. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 211. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 212. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 213. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 214. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 215. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 216. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 217. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 218. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 219. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 22. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 220. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 23. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 24. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 25. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 26. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 27. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 28. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 29. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 3. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 30. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 31. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 32. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 33. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 34. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 35. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 36. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 37. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 38. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 39. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 4. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 40. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 41. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 42. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 43. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 44. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 45. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 46. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 47. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 48. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 49. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 5. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 50. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 51. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 52. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 53. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 54. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 55. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 56. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 57. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 58. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 59. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 6. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 60. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 61. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 62. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 63. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 64. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 65. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 66. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 67. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 68. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 69. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 7. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 70. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 71. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 72. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 73. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 74. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 75. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 76. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 77. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 78. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 79. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 8. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 80. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 81. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 82. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 83. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 84. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 85. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 86. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 87. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 88. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 89. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 9. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 90. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 91. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 92. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 93. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 94. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 95. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 96. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 97. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 98. Mektup
Emirdağ Lahikası 1. Kitap 99. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 1. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 10. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 100. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 101. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 102. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 103. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 104. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 105. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 106. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 107. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 108. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 109. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 11. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 110. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 111. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 112. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 113. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 114. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 115. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 116. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 117. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 118. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 119. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 12. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 120. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 121. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 122. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 123. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 124. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 125. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 126. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 127. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 128. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 129. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 13. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 130. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 131. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 132. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 133. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 134. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 135. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 136. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 137. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 138. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 139. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 14. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 140. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 141. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 142. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 143. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 144. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 145. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 146. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 147. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 148. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 149. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 15. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 150. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 151. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 16. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 17. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 18. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 19. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 2. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 20. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 21. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 22. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 23. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 24. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 25. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 26. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 27. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 28. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 29. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 3. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 30. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 31. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 32. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 33. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 34. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 35. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 36. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 37. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 38. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 39. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 4. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 40. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 41. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 42. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 43. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 44. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 45. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 46. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 47. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 48. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 49. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 5. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 50. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 51. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 52. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 53. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 54. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 55. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 56. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 57. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 58. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 59. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 6. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 60. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 61. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 62. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 63. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 64. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 65. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 66. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 67. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 68. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 69. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 7. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 70. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 71. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 72. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 73. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 74. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 75. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 76. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 77. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 78. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 79. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 8. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 80. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 81. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 82. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 83. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 84. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 85. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 86. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 87. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 88. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 89. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 9. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 90. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 91. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 92. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 93. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 94. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 95. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 96. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 97. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 98. Mektup
Emirdağ Lahikası 2. Kitap 99. Mektup
Eskişehir Hayatı
Fatiha Sûresi
Fihriste-i Mektubat
Giriş
Gönüller Fatihi Büyük Üstada
Habbe
Hakikat Işıkları
Hakikat Çekirdekleri
Hastalar Risalesi
Hubâb
Hutbe-i Şamiye
Hutuvat-ı Sitte
Hz. Üstadın Nâşirlere Duası İşarat'ül İ'caz
Isparta Hayatı
Kardeşi Abdülmecid’in Takrizi
Kardeşlerimden rica ederim ki
Kastamonu Hayatı
Kastamonu Lahikası 1. Mektup
Kastamonu Lahikası 10. Mektup
Kastamonu Lahikası 100. Mektup
Kastamonu Lahikası 101. Mektup
Kastamonu Lahikası 102. Mektup
Kastamonu Lahikası 103. Mektup
Kastamonu Lahikası 104. Mektup
Kastamonu Lahikası 105. Mektup
Kastamonu Lahikası 106. Mektup
Kastamonu Lahikası 107. Mektup
Kastamonu Lahikası 108. Mektup
Kastamonu Lahikası 109. Mektup
Kastamonu Lahikası 11. Mektup
Kastamonu Lahikası 110. Mektup
Kastamonu Lahikası 111. Mektup
Kastamonu Lahikası 112. Mektup
Kastamonu Lahikası 113. Mektup
Kastamonu Lahikası 114. Mektup
Kastamonu Lahikası 115. Mektup
Kastamonu Lahikası 116. Mektup
Kastamonu Lahikası 117. Mektup
Kastamonu Lahikası 118. Mektup
Kastamonu Lahikası 119. Mektup
Kastamonu Lahikası 12. Mektup
Kastamonu Lahikası 120. Mektup
Kastamonu Lahikası 121. Mektup
Kastamonu Lahikası 122. Mektup
Kastamonu Lahikası 123. Mektup
Kastamonu Lahikası 124. Mektup
Kastamonu Lahikası 125. Mektup
Kastamonu Lahikası 126. Mektup
Kastamonu Lahikası 127. Mektup
Kastamonu Lahikası 128. Mektup
Kastamonu Lahikası 129. Mektup
Kastamonu Lahikası 13. Mektup
Kastamonu Lahikası 130. Mektup
Kastamonu Lahikası 131. Mektup
Kastamonu Lahikası 132. Mektup
Kastamonu Lahikası 133. Mektup
Kastamonu Lahikası 134. Mektup
Kastamonu Lahikası 135. Mektup
Kastamonu Lahikası 136. Mektup
Kastamonu Lahikası 137. Mektup
Kastamonu Lahikası 138. Mektup
Kastamonu Lahikası 139. Mektup
Kastamonu Lahikası 14. Mektup
Kastamonu Lahikası 140. Mektup
Kastamonu Lahikası 141. Mektup
Kastamonu Lahikası 142. Mektup
Kastamonu Lahikası 143. Mektup
Kastamonu Lahikası 144. Mektup
Kastamonu Lahikası 145. Mektup
Kastamonu Lahikası 146. Mektup
Kastamonu Lahikası 147. Mektup
Kastamonu Lahikası 148. Mektup
Kastamonu Lahikası 149. Mektup
Kastamonu Lahikası 15. Mektup
Kastamonu Lahikası 150. Mektup
Kastamonu Lahikası 151. Mektup
Kastamonu Lahikası 152. Mektup
Kastamonu Lahikası 153. Mektup
Kastamonu Lahikası 154. Mektup
Kastamonu Lahikası 155. Mektup
Kastamonu Lahikası 156. Mektup
Kastamonu Lahikası 157. Mektup
Kastamonu Lahikası 158. Mektup
Kastamonu Lahikası 159. Mektup
Kastamonu Lahikası 16. Mektup
Kastamonu Lahikası 160. Mektup
Kastamonu Lahikası 161. Mektup
Kastamonu Lahikası 162. Mektup
Kastamonu Lahikası 163. Mektup
Kastamonu Lahikası 164. Mektup
Kastamonu Lahikası 165. Mektup
Kastamonu Lahikası 166. Mektup
Kastamonu Lahikası 17. Mektup
Kastamonu Lahikası 18. Mektup
Kastamonu Lahikası 19. Mektup
Kastamonu Lahikası 2. Mektup
Kastamonu Lahikası 20. Mektup
Kastamonu Lahikası 21. Mektup
Kastamonu Lahikası 22. Mektup
Kastamonu Lahikası 23. Mektup
Kastamonu Lahikası 24. Mektup
Kastamonu Lahikası 25. Mektup
Kastamonu Lahikası 26. Mektup
Kastamonu Lahikası 27. Mektup
Kastamonu Lahikası 28. Mektup
Kastamonu Lahikası 29. Mektup
Kastamonu Lahikası 3. Mektup
Kastamonu Lahikası 30. Mektup
Kastamonu Lahikası 31. Mektup
Kastamonu Lahikası 32. Mektup
Kastamonu Lahikası 33. Mektup
Kastamonu Lahikası 34. Mektup
Kastamonu Lahikası 35. Mektup
Kastamonu Lahikası 36. Mektup
Kastamonu Lahikası 37. Mektup
Kastamonu Lahikası 38. Mektup
Kastamonu Lahikası 39. Mektup
Kastamonu Lahikası 4. Mektup
Kastamonu Lahikası 40. Mektup
Kastamonu Lahikası 41. Mektup
Kastamonu Lahikası 42. Mektup
Kastamonu Lahikası 43. Mektup
Kastamonu Lahikası 44. Mektup
Kastamonu Lahikası 45. Mektup
Kastamonu Lahikası 46. Mektup
Kastamonu Lahikası 47. Mektup
Kastamonu Lahikası 48. Mektup
Kastamonu Lahikası 49. Mektup
Kastamonu Lahikası 5. Mektup
Kastamonu Lahikası 50. Mektup
Kastamonu Lahikası 51. Mektup
Kastamonu Lahikası 52. Mektup
Kastamonu Lahikası 53. Mektup
Kastamonu Lahikası 54. Mektup
Kastamonu Lahikası 55. Mektup
Kastamonu Lahikası 56. Mektup
Kastamonu Lahikası 57. Mektup
Kastamonu Lahikası 58. Mektup
Kastamonu Lahikası 59. Mektup
Kastamonu Lahikası 6. Mektup
Kastamonu Lahikası 60. Mektup
Kastamonu Lahikası 61. Mektup
Kastamonu Lahikası 62. Mektup
Kastamonu Lahikası 63. Mektup
Kastamonu Lahikası 64. Mektup
Kastamonu Lahikası 65. Mektup
Kastamonu Lahikası 66. Mektup
Kastamonu Lahikası 67. Mektup
Kastamonu Lahikası 68. Mektup
Kastamonu Lahikası 69. Mektup
Kastamonu Lahikası 7. Mektup
Kastamonu Lahikası 70. Mektup
Kastamonu Lahikası 71. Mektup
Kastamonu Lahikası 72. Mektup
Kastamonu Lahikası 73. Mektup
Kastamonu Lahikası 74. Mektup
Kastamonu Lahikası 75. Mektup
Kastamonu Lahikası 76. Mektup
Kastamonu Lahikası 77. Mektup
Kastamonu Lahikası 78. Mektup
Kastamonu Lahikası 79. Mektup
Kastamonu Lahikası 8. Mektup
Kastamonu Lahikası 80. Mektup
Kastamonu Lahikası 81. Mektup
Kastamonu Lahikası 82. Mektup
Kastamonu Lahikası 83. Mektup
Kastamonu Lahikası 84. Mektup
Kastamonu Lahikası 85. Mektup
Kastamonu Lahikası 86. Mektup
Kastamonu Lahikası 87. Mektup
Kastamonu Lahikası 88. Mektup
Kastamonu Lahikası 89. Mektup
Kastamonu Lahikası 9. Mektup
Kastamonu Lahikası 90. Mektup
Kastamonu Lahikası 91. Mektup
Kastamonu Lahikası 92. Mektup
Kastamonu Lahikası 93. Mektup
Kastamonu Lahikası 94. Mektup
Kastamonu Lahikası 95. Mektup
Kastamonu Lahikası 96. Mektup
Kastamonu Lahikası 97. Mektup
Kastamonu Lahikası 98. Mektup
Kastamonu Lahikası 99. Mektup
Katre
Katrenin Zeyli
Kitap Sonundaki İ'lemler
Konferans
Kur’ân nedir, tarifi nasıldır?
Küçük Sözler
Latif Nükteler
Lem'alar
Lem'alar Fihrist
Lem'alar/Hz. Üstadın Nâşirlere Duası
Lemaat
Lemalar MN
Lâsiyyemalar
Mektubat
Mektubat/Hz. Üstadın Nâşirlere Duası
Mesnevi-i Nuriye
Mesnevi-i Nuriye Fihrist
Meyve Risalesi
Muhakemat
Muhakemat/Mukaddime
Muhsin'in Mektubu
Mukaddime
Mustafa Hilmi'nin Mektubu
Münazarat
Münderecât Hakkında
Münâcat
Nokta
Nur Talebelerinin Bir Takrizi
On Altıncı Lem'a
On Altıncı Mektup
On Altıncı Söz
On Beşinci Lem'a
On Beşinci Mektup
On Beşinci Söz
On Beşinci Şuâ
On Birinci Lem'a
On Birinci Mektup
On Birinci Söz
On Birinci Şuâ
On Dokuzuncu Lem'a
On Dokuzuncu Mektup
On Dokuzuncu Söz
On Dördüncü Lem'a
On Dördüncü Mektup
On Dördüncü Reşha
On Dördüncü Söz
On Dördüncü Şuâ
On Sekizinci Lem'a
On Sekizinci Mektup
On Sekizinci Söz
On Yedinci Lem'a
On Yedinci Mektup
On Yedinci Söz
On Üçüncü Lem'a
On Üçüncü Mektup
On Üçüncü Söz
On Üçüncü Şuâ
On İkinci Lem'a
On İkinci Mektup
On İkinci Söz
On İkinci Şuâ
Onuncu Lem'a
Onuncu Mektup
Onuncu Risale
Onuncu Söz
Otuz Birinci Lem'a
Otuz Birinci Mektup
Otuz Birinci Söz
Otuz Üçüncü Lem'a
Otuz Üçüncü Mektup
Otuz Üçüncü Söz
Otuz İkinci Lem'a
Otuz İkinci Mektup
Otuz İkinci Söz
Otuzuncu Lem'a
Otuzuncu Mektup
Otuzuncu Söz
Ramazân, İktisâd ve Şükür Risaleleri
Reşhalar
Risale-i Nur ve Hariç Memleketler
Risale-i Nur, her ateşi ve her yangını söndürür
Saykal-ül İslam
Sekizinci Lem'a
Sekizinci Mektup
Sekizinci Söz
Sekizinci Şuâ
Sikke-i Tasdik-i Gaybi'den Bir Mektup
Sözler
Sözler Fihrist
Sünuhat
Takdim
Takdim Haşiye
Tarihçe-i Hayat
Tarihçe-i Hayat/Hz. Üstadın Nâşirlere Duası
Tenbih
Tenvir
Tuluat
Uhuvvet Risalesi
Yedinci Lem'a
Yedinci Mektup
Yedinci Söz
Yedinci Şuâ
Yirmi Altıncı Lem'a
Yirmi Altıncı Mektup
Yirmi Altıncı Söz
Yirmi Beşinci Lem'a
Yirmi Beşinci Mektup
Yirmi Beşinci Söz
Yirmi Birinci Lem'a
Yirmi Birinci Mektup
Yirmi Birinci Söz
Yirmi Dokuzuncu Lem'a
Yirmi Dokuzuncu Mektup
Yirmi Dokuzuncu Söz
Yirmi Dördüncü Lem'a
Yirmi Dördüncü Mektup
Yirmi Dördüncü Söz
Yirmi Sekizinci Lem'a
Yirmi Sekizinci Mektup
Yirmi Sekizinci Söz
Yirmi Yedinci Lem'a
Yirmi Yedinci Mektup
Yirmi Yedinci Söz
Yirmi Üçüncü Lem'a
Yirmi Üçüncü Mektup
Yirmi Üçüncü Söz
Yirmi İkinci Lem'a
Yirmi İkinci Mektup
Yirmi İkinci Söz
Yirmidokuzuncu Lem'adan İkinci Bâb
Yirminci Lem'a
Yirminci Mektup
Yirminci Söz
Zerre
Zeylû'l-Hubâb
Zeylü'l-Habbe
Zeylü'z-Zeyl
Zühre
Önsöz
ÜÇÜNCÜ MAKALE
Üçüncü Lem'a
Üçüncü Mektup
Üçüncü Söz
Üçüncü Şuâ
İ'tizar
İfadetü'l-Meram
İhlas Risalesi
İkinci Lem'a
İkinci Mektup
İkinci Söz
İkinci Şuâ
İktisad, Kanaat, İsraf Mevzuunda Bir Mektup
İKİNCİ MAKALE
İlk Hayatı
İman ve İnsan
İtizar
İşarat
İşarat'ül İ'caz
İşarat'ül İ'caz Fihrist
İşarat-ı Gaybiyye Hakkında Bir Takriz
Şemme
Şualar
Şule
Şulenin Zeyli
Şuâlar İçindekiler
Dil
aa - Qafár af
ab - аԥсшәа
abs - bahasa ambon
ace - Acèh
ady - адыгабзэ
ady-cyrl - адыгабзэ
aeb - تونسي / Tûnsî
aeb-arab - تونسي
aeb-latn - Tûnsî
af - Afrikaans
ak - Akan
aln - Gegë
alt - алтай тил
am - አማርኛ
ami - Pangcah
an - aragonés
ang - Ænglisc
ann - Obolo
anp - अंगिका
ar - العربية
arc - ܐܪܡܝܐ
arn - mapudungun
arq - جازايرية
ary - الدارجة
arz - مصرى
as - অসমীয়া
ase - American sign language
ast - asturianu
atj - Atikamekw
av - авар
avk - Kotava
awa - अवधी
ay - Aymar aru
az - azərbaycanca
azb - تۆرکجه
ba - башҡортса
ban - Basa Bali
ban-bali - ᬩᬲᬩᬮᬶ
bar - Boarisch
bbc - Batak Toba
bbc-latn - Batak Toba
bcc - جهلسری بلوچی
bci - wawle
bcl - Bikol Central
be - беларуская
be-tarask - беларуская (тарашкевіца)
bg - български
bgn - روچ کپتین بلوچی
bh - भोजपुरी
bho - भोजपुरी
bi - Bislama
bjn - Banjar
blk - ပအိုဝ်ႏဘာႏသာႏ
bm - bamanankan
bn - বাংলা
bo - བོད་ཡིག
bpy - বিষ্ণুপ্রিয়া মণিপুরী
bqi - بختیاری
br - brezhoneg
brh - Bráhuí
bs - bosanski
btm - Batak Mandailing
bto - Iriga Bicolano
bug - ᨅᨔ ᨕᨘᨁᨗ
bxr - буряад
ca - català
cbk-zam - Chavacano de Zamboanga
cdo - 閩東語 / Mìng-dĕ̤ng-ngṳ̄
ce - нохчийн
ceb - Cebuano
ch - Chamoru
cho - Chahta Anumpa
chr - ᏣᎳᎩ
chy - Tsetsêhestâhese
ckb - کوردی
co - corsu
cps - Capiceño
cr - Nēhiyawēwin / ᓀᐦᐃᔭᐍᐏᐣ
crh - qırımtatarca
crh-cyrl - къырымтатарджа (Кирилл)
crh-latn - qırımtatarca (Latin)
cs - čeština
csb - kaszëbsczi
cu - словѣньскъ / ⰔⰎⰑⰂⰡⰐⰠⰔⰍⰟ
cv - чӑвашла
cy - Cymraeg
da - dansk
dag - dagbanli
de - Deutsch
de-at - Österreichisches Deutsch
de-ch - Schweizer Hochdeutsch
de-formal - Deutsch (Sie-Form)
dga - Dagaare
din - Thuɔŋjäŋ
diq - Zazaki
dsb - dolnoserbski
dtp - Dusun Bundu-liwan
dty - डोटेली
dv - ދިވެހިބަސް
dz - ཇོང་ཁ
ee - eʋegbe
egl - Emiliàn
el - Ελληνικά
eml - emiliàn e rumagnòl
en - English
en-ca - Canadian English
en-gb - British English
eo - Esperanto
es - español
es-419 - español de América Latina
es-formal - español (formal)
et - eesti
eu - euskara
ext - estremeñu
fa - فارسی
fat - mfantse
ff - Fulfulde
fi - suomi
fit - meänkieli
fj - Na Vosa Vakaviti
fo - føroyskt
fon - fɔ̀ngbè
fr - français
frc - français cadien
frp - arpetan
frr - Nordfriisk
fur - furlan
fy - Frysk
ga - Gaeilge
gaa - Ga
gag - Gagauz
gan - 贛語
gan-hans - 赣语(简体)
gan-hant - 贛語(繁體)
gcr - kriyòl gwiyannen
gd - Gàidhlig
gl - galego
gld - на̄ни
glk - گیلکی
gn - Avañe'ẽ
gom - गोंयची कोंकणी / Gõychi Konknni
gom-deva - गोंयची कोंकणी
gom-latn - Gõychi Konknni
gor - Bahasa Hulontalo
got - 𐌲𐌿𐍄𐌹𐍃𐌺
gpe - Ghanaian Pidgin
grc - Ἀρχαία ἑλληνικὴ
gsw - Alemannisch
gu - ગુજરાતી
guc - wayuunaiki
gur - farefare
guw - gungbe
gv - Gaelg
ha - Hausa
hak - 客家語/Hak-kâ-ngî
haw - Hawaiʻi
he - עברית
hi - हिन्दी
hif - Fiji Hindi
hif-latn - Fiji Hindi
hil - Ilonggo
ho - Hiri Motu
hr - hrvatski
hrx - Hunsrik
hsb - hornjoserbsce
hsn - 湘语
ht - Kreyòl ayisyen
hu - magyar
hu-formal - magyar (formal)
hy - հայերեն
hyw - Արեւմտահայերէն
hz - Otsiherero
ia - interlingua
id - Bahasa Indonesia
ie - Interlingue
ig - Igbo
igl - Igala
ii - ꆇꉙ
ik - Iñupiatun
ike-cans - ᐃᓄᒃᑎᑐᑦ
ike-latn - inuktitut
ilo - Ilokano
inh - гӀалгӀай
io - Ido
is - íslenska
it - italiano
iu - ᐃᓄᒃᑎᑐᑦ / inuktitut
ja - 日本語
jam - Patois
jbo - la .lojban.
jut - jysk
jv - Jawa
ka - ქართული
kaa - Qaraqalpaqsha
kab - Taqbaylit
kbd - адыгэбзэ
kbd-cyrl - адыгэбзэ
kbp - Kabɩyɛ
kcg - Tyap
kea - kabuverdianu
kg - Kongo
khw - کھوار
ki - Gĩkũyũ
kiu - Kırmancki
kj - Kwanyama
kjh - хакас
kjp - ဖၠုံလိက်
kk - қазақша
kk-arab - قازاقشا (تٴوتە)
kk-cn - قازاقشا (جۇنگو)
kk-cyrl - қазақша (кирил)
kk-kz - қазақша (Қазақстан)
kk-latn - qazaqşa (latın)
kk-tr - qazaqşa (Türkïya)
kl - kalaallisut
km - ភាសាខ្មែរ
kn - ಕನ್ನಡ
ko - 한국어
ko-kp - 조선말
koi - перем коми
kr - kanuri
krc - къарачай-малкъар
kri - Krio
krj - Kinaray-a
krl - karjal
ks - कॉशुर / کٲشُر
ks-arab - کٲشُر
ks-deva - कॉशुर
ksh - Ripoarisch
ksw - စှီၤ
ku - kurdî
ku-arab - كوردي (عەرەبی)
ku-latn - kurdî (latînî)
kum - къумукъ
kus - Kʋsaal
kv - коми
kw - kernowek
ky - кыргызча
la - Latina
lad - Ladino
lb - Lëtzebuergesch
lbe - лакку
lez - лезги
lfn - Lingua Franca Nova
lg - Luganda
li - Limburgs
lij - Ligure
liv - Līvõ kēļ
lki - لەکی
lld - Ladin
lmo - lombard
ln - lingála
lo - ລາວ
loz - Silozi
lrc - لۊری شومالی
lt - lietuvių
ltg - latgaļu
lus - Mizo ţawng
luz - لئری دوٙمینی
lv - latviešu
lzh - 文言
lzz - Lazuri
mad - Madhurâ
mag - मगही
mai - मैथिली
map-bms - Basa Banyumasan
mdf - мокшень
mg - Malagasy
mh - Ebon
mhr - олык марий
mi - Māori
min - Minangkabau
mk - македонски
ml - മലയാളം
mn - монгол
mni - ꯃꯤꯇꯩ ꯂꯣꯟ
mnw - ဘာသာ မန်
mo - молдовеняскэ
mos - moore
mr - मराठी
mrh - Mara
mrj - кырык мары
ms - Bahasa Melayu
ms-arab - بهاس ملايو
mt - Malti
mus - Mvskoke
mwl - Mirandés
my - မြန်မာဘာသာ
myv - эрзянь
mzn - مازِرونی
na - Dorerin Naoero
nah - Nāhuatl
nan - Bân-lâm-gú
nap - Napulitano
nb - norsk bokmål
nds - Plattdüütsch
nds-nl - Nedersaksies
ne - नेपाली
new - नेपाल भाषा
ng - Oshiwambo
nia - Li Niha
niu - Niuē
nl - Nederlands
nl-informal - Nederlands (informeel)
nmz - nawdm
nn - norsk nynorsk
no - norsk
nod - ᨣᩤᩴᨾᩮᩬᩥᨦ
nog - ногайша
nov - Novial
nqo - ߒߞߏ
nrm - Nouormand
nso - Sesotho sa Leboa
nv - Diné bizaad
ny - Chi-Chewa
nyn - runyankore
nys - Nyunga
oc - occitan
ojb - Ojibwemowin
olo - livvinkarjala
om - Oromoo
or - ଓଡ଼ିଆ
os - ирон
pa - ਪੰਜਾਬੀ
pag - Pangasinan
pam - Kapampangan
pap - Papiamentu
pcd - Picard
pcm - Naijá
pdc - Deitsch
pdt - Plautdietsch
pfl - Pälzisch
pi - पालि
pih - Norfuk / Pitkern
pl - polski
pms - Piemontèis
pnb - پنجابی
pnt - Ποντιακά
prg - prūsiskan
ps - پښتو
pt - português
pt-br - português do Brasil
pwn - pinayuanan
qqq - Message documentation
qu - Runa Simi
qug - Runa shimi
rgn - Rumagnôl
rif - Tarifit
rki - ရခိုင်
rm - rumantsch
rmc - romaňi čhib
rmy - romani čhib
rn - ikirundi
ro - română
roa-tara - tarandíne
rsk - руски
ru - русский
rue - русиньскый
rup - armãneashti
ruq - Vlăheşte
ruq-cyrl - Влахесте
ruq-latn - Vlăheşte
rw - Ikinyarwanda
ryu - うちなーぐち
sa - संस्कृतम्
sah - саха тыла
sat - ᱥᱟᱱᱛᱟᱲᱤ
sc - sardu
scn - sicilianu
sco - Scots
sd - سنڌي
sdc - Sassaresu
sdh - کوردی خوارگ
se - davvisámegiella
se-fi - davvisámegiella (Suoma bealde)
se-no - davvisámegiella (Norgga bealde)
se-se - davvisámegiella (Ruoŧa bealde)
sei - Cmique Itom
ses - Koyraboro Senni
sg - Sängö
sgs - žemaitėška
sh - srpskohrvatski / српскохрватски
sh-cyrl - српскохрватски (ћирилица)
sh-latn - srpskohrvatski (latinica)
shi - Taclḥit
shi-latn - Taclḥit
shi-tfng - ⵜⴰⵛⵍⵃⵉⵜ
shn - ၽႃႇသႃႇတႆး
shy - tacawit
shy-latn - tacawit
si - සිංහල
simple - Simple English
sjd - кӣллт са̄мь кӣлл
sje - bidumsámegiella
sk - slovenčina
skr - سرائیکی
skr-arab - سرائیکی
sl - slovenščina
sli - Schläsch
sm - Gagana Samoa
sma - åarjelsaemien
smn - anarâškielâ
sms - nuõrttsääʹmǩiõll
sn - chiShona
so - Soomaaliga
sq - shqip
sr - српски / srpski
sr-ec - српски (ћирилица)
sr-el - srpski (latinica)
srn - Sranantongo
sro - sardu campidanesu
ss - SiSwati
st - Sesotho
stq - Seeltersk
sty - себертатар
su - Sunda
sv - svenska
sw - Kiswahili
syl - ꠍꠤꠟꠐꠤ
szl - ślůnski
szy - Sakizaya
ta - தமிழ்
tay - Tayal
tcy - ತುಳು
tdd - ᥖᥭᥰᥖᥬᥳᥑᥨᥒᥰ
te - తెలుగు
tet - tetun
tg - тоҷикӣ
tg-cyrl - тоҷикӣ
tg-latn - tojikī
th - ไทย
ti - ትግርኛ
tk - Türkmençe
tl - Tagalog
tly - tolışi
tly-cyrl - толыши
tn - Setswana
to - lea faka-Tonga
tok - toki pona
tpi - Tok Pisin
tr - Türkçe
tru - Ṫuroyo
trv - Seediq
ts - Xitsonga
tt - татарча / tatarça
tt-cyrl - татарча
tt-latn - tatarça
tum - chiTumbuka
tw - Twi
ty - reo tahiti
tyv - тыва дыл
tzm - ⵜⴰⵎⴰⵣⵉⵖⵜ
udm - удмурт
ug - ئۇيغۇرچە / Uyghurche
ug-arab - ئۇيغۇرچە
ug-latn - Uyghurche
uk - українська
ur - اردو
uz - oʻzbekcha / ўзбекча
uz-cyrl - ўзбекча
uz-latn - oʻzbekcha
ve - Tshivenda
vec - vèneto
vep - vepsän kel’
vi - Tiếng Việt
vls - West-Vlams
vmf - Mainfränkisch
vmw - emakhuwa
vo - Volapük
vot - Vaďďa
vro - võro
wa - walon
wal - wolaytta
war - Winaray
wls - Fakaʻuvea
wo - Wolof
wuu - 吴语
xal - хальмг
xh - isiXhosa
xmf - მარგალური
xsy - saisiyat
yi - ייִדיש
yo - Yorùbá
yrl - Nhẽẽgatú
yue - 粵語
za - Vahcuengh
zea - Zeêuws
zgh - ⵜⴰⵎⴰⵣⵉⵖⵜ ⵜⴰⵏⴰⵡⴰⵢⵜ
zh - 中文
zh-cn - 中文(中国大陆)
zh-hans - 中文(简体)
zh-hant - 中文(繁體)
zh-hk - 中文(香港)
zh-mo - 中文(澳門)
zh-my - 中文(马来西亚)
zh-sg - 中文(新加坡)
zh-tw - 中文(臺灣)
zu - isiZulu
Biçim
Çevrimdışı çeviri aktar
Yerel biçimde aktar
CSV biçiminde dışa aktar
Getir
<languages/> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> مِن۟ بَي۟نِ هِلَالِ الصَّو۟مِ وَ هِلَالِ ال۟عٖيدِ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Çekirdekler Çiçekleri == </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Risale-i Nur şakirdlerine küçük bir mesnevî ve imanî bir divandır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Müellifi''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Bediüzzaman Said Nursî''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == TENBİH == Bu Lemaat namındaki eserin sair divanlar gibi bir tarzda bir iki mevzu ile gitmediğinin sebebi: Eski eserlerinden Hakikat Çekirdekleri namındaki kısacık vecizeleri bir derece izah etmek için hem nesir tarzında yazılmış hem de sair divanlar gibi hayalata, mizansız hissiyata girilmemiş olmasıdır. Baştan aşağıya mantık ile hakaik-i Kur’aniye ve imaniye olarak, yanında bulunan biraderzadesi gibi bazı talebelerine bir ders-i ilmîdir, belki bir ders-i imanî ve Kur’anîdir. Üstadımızın baştaki ifadesinde dediği gibi biz de anlamışızdır ki nazma ve şiire hiç meyli ve onlarla iştigali de yoktur. وَمَا عَلَّم۟نَاهُ الشِّع۟رَ sırrının bir numunesini gösteriyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bu eser, birçok meşâgil ve Dârülhikmetteki vazife içinde yirmi gün ramazanda, günde iki veya iki buçuk saat çalışmak suretiyle manzum gibi yazılmıştır. Bu kadar kısa zamanda ve manzum bir sahife on sahife kadar müşkül olduğu cihetle, birden dikkatsiz, tashihsiz böyle söylenmiş, tabedilmiştir. Bizce Risale-i Nur hesabına bir hârikadır. Hiçbir nazımlı divan, bunun gibi tekellüfsüz, nesren okunabilir görülmüyor. İnşâallah bu eser bir zaman Risale-i Nur şakirdlerine bir nevi mesnevî olacak. Hem bu eser, kendisinden on sene sonra çıkan ve yirmi üç senede tamamlanan Risale-i Nur’un mühim eczalarına bir işaret-i gaybiye nevinden müjdeli bir fihrist hükmündedir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Risale-i Nur şakirdlerinden </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Sungur, Mehmed Feyzi, Hüsrev''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == İHTAR == اَلْمَرْءُ عَدُوٌّ لِمَا جَهِلَ kaidesiyle, ben dahi nazım ve kafiyeyi bilmediğimden ona kıymet vermezdim. Safiye’yi kafiyeye feda etmek tarzında, hakikatin suretini nazmın keyfine göre tağyir etmek hiç istemezdim. Şu kafiyesiz, nazımsız kitapta en âlî hakikatlere, en müşevveş bir libas giydirdim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Evvela:''' Daha iyisini bilmezdim. Yalnız manayı düşünüyordum. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Sâniyen:''' Cesedi libasa göre yontmakla rendeleyen şuaraya tenkidimi göstermek istedim. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Sâlisen:''' Ramazanda kalp ile beraber nefsi dahi hakikatlerle meşgul etmek için böyle çocukça bir üslup ihtiyar edildi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Fakat ey kāri! Ben hata ettim, itiraf ederim. Sakın sen hata etme! '''Yırtık üsluba bakıp o âlî hakikatlere karşı dikkatsizlik ile hürmetsizlik etme!''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == İFADE-İ MERAM == Ey kāri! Peşinen bunu itiraf ederim ki: Sanat-ı hat ve nazımda istidadımdan çok müştekiyim. Hattâ şimdi ismimi de düzgün yazamıyorum. Nazım, vezin ise ömrümde bir fıkra yapamamıştım. Birdenbire zihnime, nazma musırrane bir arzu geldi. Sahabelerin gazevatına dair Kürtçe قَو۟لِ نَوَالَاسٖيسَبَان۟ namında bir destan vardı. Onun ilahî tarzındaki tabiî nazmına ruhum hoşlanıyordu. Ben de kendime mahsus onun tarz-ı nazmını ihtiyar ettim. Nazma benzer bir nesir yazdım. Fakat vezin için kat’iyen tekellüf yapmadım. İsteyen adam, nazmı hatıra getirmeden zahmetsiz, nesren okuyabilir. '''Hem nesren olarak bakmalı, tâ mana anlaşılsın.''' Her kıtada ittisal-i mana vardır. Kafiyede tevakkuf edilmesin. Külah püskülsüz olur, vezin de kafiyesiz olur, nazım da kaidesiz olur. Zannımca lafız ve nazım, sanatça cazibedar olsa nazarı kendiyle meşgul eder. Nazarı manadan çevirmemek için perişan olması daha iyidir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şu eserimde üstadım, Kur’an’dır. Kitabım, hayattır. Muhatabım, yine benim. Sen ise ey kāri müstemisin. Müstemiin tenkide hakkı yoktur; beğendiğini alır, beğenmediğine ilişmez. Şu eserim, bu mübarek ramazanın feyzi (*<ref>(*) Hattâ, tarihi نَجْمُ اَدَبٍ وُلِدَ لِهِلاَلَىْ رَمَضَانَ çıkmış. Yani, “Ramazan’ın iki hilâlinden doğmuş bir edep yıldızıdır.” (Bin üç yüz otuz yedi eder.)</ref>)olduğundan, ümit ederim ki inşâallah din kardeşimin kalbine tesir eder de lisanı bana bir dua-i mağfiret bahşeder veya bir Fatiha okur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == EDDÂÎ (**<ref>(**) Bu kıt’a onun imzasıdır.</ref>) == Yıkılmış bir mezarım ki yığılmıştır içinde </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Said’den yetmiş dokuz emvat (***<ref>(***) Her senede iki defa cisim tazelendiği için, iki Said ölmüş demektir. Hem bu sene Said yetmiş dokuz senesindedir. Her bir senede bir Said ölmüş demektir ki, bu tarihe kadar Said yaşayacak.</ref>)bâ-âsam âlâma. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Sekseninci olmuştur, mezara bir mezar taş </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Beraber ağlıyor (****<ref>(****) Yirmi sene sonraki bu şimdiki hali, hiss-i kablelvuku ile hissetmiş.</ref>)hüsran-ı İslâm’a. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Mezar taşımla pür-emvat enîndar o mezarımla </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Revanım saha-i ukba-yı ferdâma. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Yakînim var ki istikbal semavatı, zemin-i Asya </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bâhem olur teslim, yed-i beyza-yı İslâm’a. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Zira yemin-i yümn-ü imandır </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Verir emni eman ile enama… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> اَل۟حَم۟دُ لِلّٰهِ رَبِّ ال۟عَالَمٖينَ وَالصَّلَاةُ عَلٰى سَيِّدِ ال۟مُر۟سَلٖينَ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ عَلٰى اٰلِهٖ وَ صَح۟بِهٖ اَج۟مَعٖينَ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Tevhidin iki bürhan-ı muazzamı == Şu kâinat tamamıyla bir bürhan-ı muazzamdır. Lisan-ı gayb, şehadetle müsebbihtir, muvahhiddir. Evet, tevhid-i Rahman’la, büyük bir sesle zâkirdir ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Lâ İlahe İllâ Hû…''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bütün zerrat hüceyratı, bütün erkân ve azası birer lisan-ı zâkirdir; o büyük sesle beraber der ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Lâ İlahe İllâ Hû…''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O dillerde tenevvü var, o seslerde meratib var. Fakat bir noktada toplar, onun zikri, onun savtı ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Lâ İlahe İllâ Hû…''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bu bir insan-ı ekberdir, büyük sesle eder zikri; bütün eczası, zerratı, küçücük sesleriyle, o bülend sesle beraber der ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Lâ İlahe İllâ Hû…''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şu âlem halka-i zikri içinde okuyor aşrı, şu Kur’an maşrık-ı nuru. Bütün zîruh eder fikri ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Lâ İlahe İllâ Hû…''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bu Furkan-ı Celilüşşan, o tevhide nâtık bürhan, bütün âyât sadık lisan. Şuâat-bârika-i iman. Beraber der ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Lâ İlahe İllâ Hû…''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kulağı ger yapıştırsan şu Furkan’ın sinesine, derinden tâ derine, sarîhan işitirsin semavî bir sadâ der ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Lâ İlahe İllâ Hû…''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O sestir gayeten ulvi, nihayet derece ciddi, hakiki pek samimi hem nihayet munis ve mukni ve bürhanla mücehhezdir. Mükerrer der ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Lâ İlahe İllâ Hû…''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şu bürhan-ı münevverde, cihat-ı sittesi şeffaf ki üstünde münakkaştır, müzehher sikke-i i’caz. İçinde parlayan nur-u hidayet der ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Lâ İlahe İllâ Hû…''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Evet, altında nescolmuş mühefhef mantık ve bürhan, sağında aklı istintak; mürefref her taraf, ezhan “Sadakte” der ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Lâ İlahe İllâ Hû…''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Yemîn olan şimalinde, eder vicdanı istişhad. Emamında hüsn-ü hayırdır, hedefinde saadettir. Onun miftahıdır her dem ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Lâ İlahe İllâ Hû…''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Emam olan verasında ona mesned semavîdir ki vahy-i mahz-ı Rabbanî. Bu şeş cihet ziyadardır, burucunda tecellidar ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Lâ İlahe İllâ Hû…''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Evet vesvese-i sârık, bâvehm-i şüphe-i târık, ne haddi var ki o mârık, girebilsin bu bârık kasra. Hem şârık ki sur sureler şâhik, her kelime bir melek-i nâtık ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Lâ İlahe İllâ Hû…''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O Kur’an-ı Azîmüşşan nasıl bir bahr-i tevhiddir. Bir tek katre, misal için bir tek Sure-i İhlas, fakat kısa bir tek remzi, nihayetsiz rumuzundan. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bütün enva-ı şirki reddeder hem de yedi enva-ı tevhidi eder ispat; üçü menfî, üçü müsbet şu '''altı cümle'''de birden: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Birinci cümle:''' قُل۟ هُوَ karinesiz işarettir. Demek ıtlakla tayindir. O tayinde taayyün var. Ey </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Lâ Hüve İllâ Hû…''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şu tevhid-i şuhuda bir işarettir. Hakikatbîn nazar tevhide müstağrak olursa der ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Lâ Meşhude İllâ Hû…''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İkinci cümle:''' اَللّٰهُ اَحَدٌ dir ki tevhid-i uluhiyete tasrihtir. Hakikat, hak lisanı der ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Lâ Mabude İllâ Hû…''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Üçüncü cümle:''' اَللّٰهُ الصَّمَدُ dir. İki cevher-i tevhide sadeftir. Birinci dürrü: Tevhid-i rububiyet. Evet, nizam-ı kevn lisanı der ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Lâ Hâlıka İllâ Hû…''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İkinci dürrü:''' Tevhid-i kayyumiyet. Evet, serâser kâinatta, vücud ve hem bekada, müessire ihtiyaç lisanı der ki: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Lâ Kayyume İllâ Hû…''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Dördüncü:''' لَم۟ يَلِد۟ dir. Bir tevhid-i celalî müstetirdir; enva-ı şirki reddeder, küfrü keser bîiştibah. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Yani tagayyür ya tenasül ya tecezzi eden elbet, ne Hâlık’tır ne Kayyum’dur ne İlah… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Veled fikri, tevellüd küfrünü لَم۟ reddeder, birden keser atar. Şu şirktendir ki olmuştur beşer ekserisi gümrah… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ki İsa (as) ya Üzeyr’in ya melaik ya ukûlün tevellüd şirki meydan alıyor nev-i beşerde gâh bâ-gâh… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Beşincisi:''' وَلَم۟ يُولَد۟ Bir tevhid-i sermedî işareti şöyledir: Vâcib, kadîm, ezelî olmazsa olmaz İlah… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Yani ya müddeten hâdis ise ya maddeden tevellüd ya bir asıldan münfasıl olsa elbette olmaz şu kâinata penah… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Esbab-perestî, nücum-perestlik, sanem-perestî, tabiat-perestlik şirkin birer nev’idir; dalalette birer çâh… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Altıncı: وَلَم۟ يَكُن۟ Bir tevhid-i câmi’dir. Ne zatında naziri ne ef’alinde şeriki ne sıfâtında şebihi لَم۟ lafzına nazargâh… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şu altı cümle manen birbirine netice hem birbirinin bürhanı, müselseldir berahin, mürettebdir netaic şu surede karargâh… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Demek şu Sure-i İhlas’ta, kendi miktar-ı kametinde müselsel hem müretteb otuz sure münderic; bu bunlara sehergâh… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> لَا يَع۟لَمُ ال۟غَي۟بَ اِلَّا اللّٰهُ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Sebep sırf zâhirîdir == İzzet-i azamet ister ki esbab-ı tabiî, perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Tevhid ve celal ister ki esbab-ı tabiî, dâmenkeş-i tesir-i hakiki ola (*<ref><nowiki>*</nowiki> Hakiki tesirden elini çeksin, icada karışmasın, demektir. </ref>) kudret eserinde. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Vücud, âlem-i cismanîde münhasır değil == Vücudun hasra gelmez muhtelif envaını, münhasır olmaz, sıkışmaz şu şehadet âleminde. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Âlem-i cismanî bir tenteneli perde gibi şule-feşan gaybî avâlim üzerinde. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Kalem-i kudrette ittihat, tevhidi ilan eder == Eser-i itkan-ı sanat, fıtratın her köşesinde bilbedahe reddeder esbabının icadını. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Nakş-ı kilkî ayn-ı kudret, hilkatin her noktasında bizzarure reddeder vesaitin vücudunu. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Bir şey, her şeysiz olmaz == Kâinatta serbeser sırr-ı tesanüd müstetir hem münteşir. Hem cevanibde tecavüb hem teavün gösterir </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ki yalnız bir kudret-i âlemşümuldür yaptırır, zerreyi her nisbetiyle halk edip yerleştirir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kitab-ı âlemin her satırıyla her harfi hay; ihtiyaç sevk ediyor, tanıştırır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Her nereden gelirse gelsin nida-i hâcete lebbeyk-zendir, sırr-ı tevhid namına etrafı görüştürür. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Zîhayat her harfi, her bir cümleye müteveccih birer yüzü hem de nâzır birer gözü baktırır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Güneşin hareketi cazibe içindir, cazibe istikrar-ı manzumesi içindir == Güneş bir meyvedardır, silkinir tâ düşmesin müncezib seyyar olan yemişleri. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ger sükûtuyla sükûnet eylese cezbe kaçar, ağlar fezada muntazam meczupları. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Küçük şeyler büyük şeylerle merbuttur == Sivrisinek gözünü halkeyleyendir mutlaka, güneşi hem Kehkeş’i halkeylemiş. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Pirenin midesini tanzim edendir mutlaka, manzume-i şemsiyeyi nazmeylemiş. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Gözde rü’yet, midede hem ihtiyacı dercedendir mutlaka, sema gözüne ziya sürmesi çekmiş, zemin yüzüne gıda sofrası sermiş. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Kâinatın nazmında büyük bir i’caz var == Kâinatın gör ki telifinde bir i’caz var. Ger bütün esbab-ı tabiiye bi’l-farzı’l-muhal </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ola her biri muktedir bir fâil-i muhtar. O i’caza karşı nihayet acz ile bi’l-imtisal </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ederek secde ki </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> سُب۟حَانَكَ لَا قُد۟رَةَ فٖينَا رَبَّنَا اَن۟تَ ال۟قَدٖيرُ ال۟اَزَلِىُّ ذُو ال۟جَلَالِ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Kudrete nisbet her şey müsavidir == مَا خَل۟قُكُم۟ وَلَا بَع۟ثُكُم۟ اِلَّا كَنَف۟سٍ وَاحِدَةٍ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir kudret-i zatiyedir hem ezelî, acz tahallül edemez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Onda meratib olmayıp mevani tedahül edemez. İsterse küll, isterse cüz nisbet tefavüt eylemez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Çünkü her şey bağlıdır her şey ile. Her şeyi yapamayan, bir şeyi de yapamaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Kâinatı elinde tutamayan, zerreyi halk edemez == Tesbih gibi nazmeyleyip kaldıracak; arzımızı, şümusu, nücumu, hasra gelmez </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şu fezanın başına hem sinesine takacak öyle kuvvetli ele bir kimse mâlik olmasa </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Dünyada hiçbir şeyde dava-yı halk edip, iddia-yı icad edemez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == İhya-yı nev, ihya-yı fert gibidir == Mevt-âlûd bir nevm ile kışta uyuşmuş bir sinek, nasıl onun ihyası kudrete ağır gelmez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şu dünyanın mevti de ihyası da öyledir. Bütün zîruh ihyası onda fazla nazlanmaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Tabiat, bir sanat-ı İlahiyedir == Değil tabi tabiat, belki matba’. Değil nakkaş, o belki bir nakıştır. Değil fâil, o kabildir. Değil masdar, o mistardır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Değil nâzım, o nizamdır. Değil kudret, o kanundur. İradî bir şeriattır, değil hariç hakikattar. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Vicdan, cezbesi ile Allah’ı tanır == Vicdanda mündemicdir, bir incizab ve cezbe. Bir cazibin cezbiyle daim olur incizab. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Cezbe düşer zîşuur, ger Zülcemal görünse. Etse tecelli daim pür-şaşaa bîhicab. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir Vâcibü’l-vücud’a, Sahib-i Celal ve Cemal; şu fıtrat-ı zîşuur kat’î şehadet-meab. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir şahidi o cezbe hem diğeri incizab. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Fıtratın şehadeti sadıkadır == Fıtratta yalan yoktur, ne dediyse doğrudur. Çekirdeğin lisanı, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Meyl-i nümüv der: “Ben, sümbüllenip meyvedar…” Doğru çıkar beyanı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Yumurtanın içinde, derin derin söyler hayatın meyelanı </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ki: “Ben piliç olurum, izn-i İlahî ola.” Sadık olur lisanı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir avuç su, bir demir gülle içinde eğer niyet etse incimad. Bürudetin zamanı </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İçindeki inbisat meyli der: “Genişlen, bana lâzım fazla yer.” Bir emr-i bîemanî… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Metin demir çalışır, onu yalan çıkarmaz. Belki onda doğruluk hem de sıdk-ı cenanî </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O demiri parçalar. Şu meyelanlar bütün birer emr-i tekvinî, birer hükm-ü Yezdanî, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Birer fıtrî şeriat, birer cilve-i irade. İrade-i İlahî, idare-i ekvanî </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Emirleri şunlardır: Birer birer meyelan, birer birer imtisal, evamir-i Rabbanî. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Vicdandaki tecelli aynen böyle cilvedir, ki incizab ve cezbe iki musaffâ canı </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İki mücella camdır, akseder içinde cemal-i Lâyezalî hem de nur-u imanî. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Nübüvvet beşerde zaruriyedir == Karıncayı emîrsiz, arıları ya’subsuz bırakmayan kudret-i ezeliye elbette </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Beşeri de bırakmaz şeriatsız, nebisiz. Sırr-ı nizam-ı âlem, böyle ister elbette. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Meleklerde mi’rac, insanlarda şakk-ı kamer gibidir == Bir mi’rac-ı kerametle melekler, gördüler elhak ki müsellem bir nübüvvette muazzam bir velayet var. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O parlak zat, buraka binmiş de berk olmuş. Kamervari serâser, âlem-i nuru da görmüştür. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şu şehadet âleminde münteşir insanlara hissî büyük bir mu’cize nasıl ki اِن۟شَقَّ ال۟قَمَرُ dir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bu mi’racdır, âlem-i ervahtaki sakinlere en büyük bir mu’cize ki سُب۟حَانَ الَّذٖٓى اَس۟رٰى dır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Kelime-i şehadetin bürhanı içindedir == Kelime-i şehadet vardır iki kelâmı. Birbirine şahittir hem delil ve bürhandır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Birincisi, sânîye bir bürhan-ı limmîdir. İkincisi, evvele bir bürhan-ı innîdir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Hayat bir çeşit tecelli-i vahdettir == Hayat bir nur-u vahdettir. Şu kesrette eder tevhid tecelli. Evet, bir cilve-i vahdet eder kesretleri tevhid ve yekta. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hayat bir şeyi her şeye eder mâlik. Hayatsız şey, ona nisbet ademdir cümle eşya. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Ruh, vücud-u haricî giydirilmiş bir kanundur == Ruh bir nurani kanundur, vücud-u haricî giymiş bir namustur; şuuru başına takmış. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bu mevcud ruh, şu makul kanuna olmuş iki kardeş, iki yoldaş. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Sabit ve hem daim fıtrî kanunlar gibi ruh dahi hem âlem-i emir hem irade vasfından gelir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kudret vücud-u hissî giydirir, şuuru başına takar, bir seyyale-i latîfeyi o cevhere sadef eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Eğer envadaki kanunlara kudret-i Hâlık vücud-u haricî giydirirse, her biri bir ruh olur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ger vücudu ruh çıkarsa, başından şuuru indirirse yine lâyemut kanun olur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Hayatsız vücud, adem gibidir == Ziya ile hayatın her biri, mevcudatın birer keşşafıdır. Bak nur-u hayat olmazsa </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Vücud, adem-âlûddur; belki adem gibidir. Evet garib, yetimdir; hayatsız ger kamerse. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Hayat sebebiyle karınca küreden büyük olur == Ger mizanü’l-vücudla karıncayı tartarsan, onda çıkan kâinat küremize sıkışmaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bence küre hayevandır, başkaların zannınca meyyit olan küreyi ger getirip koyarsan </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Karıncanın karşısına, o zîşuur başının nısfı bile olamaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Nasraniyet İslâmiyet’e teslim olacak == Nasraniyet, ya intıfa ya ıstıfa bulacak. İslâm’a karşı teslim olup terk-i silah edecek. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Mükerreren yırtıldı, purutluğa tâ geldi, purutlukta görmedi ona salah verecek. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Perde yine yırtıldı, mutlak dalale düştü. Bir kısmı lâkin bazı yakınlaştı tevhide, onda felâh görecek. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hazırlanır şimdiden (*<ref><nowiki>*</nowiki> Bu dehşetli Harb-i Umumî neticesindeki vaziyete işaret eder. Belki İkinci Harb-i Umumî’den tam haber verir. </ref>)yırtılmaya başlıyor. Sönmezse safvet bulup İslâm’a mal olacak. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bu bir sırr-ı azîmdir, ona remz u işaret; Fahr-i Rusül demiştir: “İsa, şer’im ile amel edip ümmetimden olacak.” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Tebeî nazar, muhali mümkün görür == Meşhurdur ki iyd’in hilâline bakardı cemaat-i kesîre. Kimse bir şey görmedi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Zevalî bir ihtiyar yemin etti ki: “Gördüm.” Halbuki gördüğü, kirpiğinin takavvüs etmiş beyaz bir kılı idi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O kıl oldu onun hilâli. O mukavves kıl nerede? Hilâl olmuş kamer nerede? Ger anladın şu remzi: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Zerrattaki harekât; kirpik-i aklın olmuş, birer kıl-ı zulmettar, kör etmiş maddî gözü. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Teşkil-i cümle enva fâilini göremez, düşer başına dalal. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O hareket nerede? Nazzam-ı kevn nerede? Onu ona vehmetmek, muhal-ender muhal! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Kur’an âyine ister, vekil istemez == Ümmetteki cumhuru hem avamın umumu, bürhandan ziyade me’hazdeki kudsiyet şevk-i itaat verir, sevk eder imtisale. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şeriat yüzde doksanı; müsellemat-ı şer’î, zaruriyat-ı dinî birer elmas sütundur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İçtihadî, hilafî, fer’î olan mesail; yüzde ancak on olur. Doksan elmas sütunu, on altının sahibi </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kesesine koyamaz, ona tabi kılamaz. Elmasların madeni: Kur’an ve hem hadîstir. Onun malı, oradan her zaman istemeli. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kitaplar, içtihadlar Kur’an’ın âyinesi, yahut dürbün olmalı. Gölge, vekil istemez o Şems-i Mu’ciz-beyan. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Mübtıl, bâtılı hak nazarıyla alır == İnsandaki fıtratı, mükerrem olduğundan kasden hakkı arıyor. Bazen gelir eline, bâtılı hak zanneder, koynunda saklıyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hakikati kazarken ihtiyarı olmadan dalal düşer başına; hakikattir zanneder, kafasına geçirir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Kudretin âyineleri çoktur == Kudret-i Zülcelal’in pek çoktur mir’atları. Her biri ötekinden daha eşeff ve eltaf pencereler açıyor bir âlem-i misale. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Sudan havaya kadar, havadan tâ esîre, esîrden tâ misale, misalden tâ ervaha, ervahtan tâ zamana, zamandan tâ hayale, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hayalden fikre kadar muhtelif âyineler, daima temsil eder şuunat-ı seyyale. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kulağınla nazar et âyine-i havaya: Kelime-i vâhide, olur milyon kelimat! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Acib istinsah eder o kudretin kalemi, şu sırr-ı tenasülat… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Temessülün aksamı muhtelifedir == Âyinede temessül, münkasım dört surete: Ya yalnız hüviyet ya beraber hâsiyet ya hüviyet hem şule-i mahiyet ya mahiyet, hüviyet. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Eğer misal istersen işte insan ve hem şems, melek ve hem kelime. Kesifin timsalleri, âyinede oluyor birer müteharrik meyyit. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir ruh-u nuraninin kendi mir’atlarında timsalleri oluyor birer hayy-ı murtabıt; aynı olmazsa eğer, gayrı dahi olmayıp </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Birer nur-u münbasit. Ger şems hayevan olaydı; olur harareti hayatı, ziya onun şuuru, şu havassa mâliktir âyinede timsali. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte budur şu esrarın miftahı: Cebrail hem Sidre’de hem suret-i Dıhye’de meclis-i Nebevî’de, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem kim bilir kaç yerde! Azrail’in bir anda Allah bilir kaç yerde, ruhları kabzediyor. Peygamber’in bir anda, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem keşf-i evliyada hem sadık rüyalarda ümmetine görünür hem haşirde umum ile şefaatle görüşür. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Velilerin ebdalı, çok yerlerde bir anda zuhur eder, görünür. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Müstaid, müçtehid olabilir; müşerri’ olamaz == İçtihadın şartını haiz olan her müstaid, ediyor nefsi için nass olmayanda içtihad. Ona lâzım, gayra ilzam edemez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ümmeti davetle teşri edemez. Fehmi, şeriattan olur; lâkin şeriat olamaz. Müçtehid olabilir fakat müşerri’ olamaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İcma ile cumhurdur, sikke-i şer’i görür. Bir fikre davet etmek; zann-ı kabul-ü cumhur, şart-ı evvel oluyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Yoksa davet bid’attır, reddedilir. Ağzına tıkılır, onda daha çıkamaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Nur-u akıl, kalpten gelir == Zulmetli münevverler bu sözü bilmeliler: Ziya-yı kalpsiz olmaz nur-u fikir münevver. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O nur ile bu ziya mezcolmazsa zulmettir, zulüm ve cehli fışkırır. Nurun libasını giymiş bir zulmet-i müzevver. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Gözünde bir nehar var, lâkin ebyaz ve muzlim. İçinde bir sevad var ki bir leyl-i münevver. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O içinde bulunmazsa o şahm-pare göz olmaz, sen de bir şey göremez. Basîretsiz basar da para etmez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ger fikret-i beyzada süveyda-i kalp olmazsa halita-i dimağî ilim ve basîret olmaz. Kalpsiz akıl olamaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Dimağda meratib-i ilim muhtelifedir, mültebise == Dimağda meratib var; birbiriyle mültebis, ahkâmları muhtelif. Evvel tahayyül olur, sonra tasavvur gelir, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Sonra gelir taakkul, sonra tasdik ediyor, sonra iz’an oluyor, sonra gelir iltizam, sonra itikad gelir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İtikadın başkadır, iltizamın başkadır. Her birinden çıkar bir halet: Salabet itikaddan, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Taassub iltizamdan, imtisal iz’andan, tasdikten iltizam, taakkulde bîtaraf, bîbehre tasavvurda. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Tahayyülde safsata hasıl olur, mezcine eğer olmaz muktedir. Bâtıl şeyleri güzel tasvir etmek, her demde </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Safi olan zihinleri cerhdir hem idlâli. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Hazmolmayan ilim telkin edilmemeli == Hakiki mürşid-i âlim koyun olur, kuş olmaz. Hasbî verir ilmini. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Koyun verir kuzusuna hazmolmuş musaffâ sütünü. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kuş veriyor ferhine lüab-âlûd kayyını. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Tahrip esheldir; zayıf, tahripçi olur == Vücud-u cümle ecza, şart-ı vücud-u külldür. Adem ise oluyor bir cüzün ademiyle, tahrip eshel oluyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bundandır ki âciz adam, sebeb-i zuhur-u iktidar müsbete hiç yanaşmaz. Menfîce müteharrik, daim tahripkâr olur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Kuvvet hakka hizmetkâr olmalı == Hikmetteki desatir, hükûmette nevamis; hakta olan kavanin, kuvvetteki kavaid birbiriyle olmazsa müstenid ve müstemid </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Cumhur-u nâsta olmaz, ne müsmir ve müessir. Şeriatta şeair; kalır mühmel, muattal. Umûr-u nâsta olmaz, müstenid ve mutemid. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Bazen zıt, zıddını tazammun eder == Zaman olur zıt, zıddını saklarmış. Lisan-ı siyasette lafız, mananın zıddıdır. Adalet külahını (*<ref><nowiki>*</nowiki> Bu zamanı tam görmüş gibi bahseder. </ref>) </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Zulüm başına geçirmiş. Hamiyet libasını, hıyanet ucuz giymiş. Cihad ve hem gazâya, bağy ismi takılmış. Esaret-i hayvanî, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İstibdad-ı şeytanî; hürriyet nam verilmiş. Zıtlarda emsal olmuş, suretlerde tebadül, isimlerde tekabül, makamlarda becayiş-i mekânî. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Menfaati esas tutan siyaset canavardır == Menfaat üzere çarkı kurulmuş olan siyaset-i hazıra; müfteristir, canavar. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Aç olan canavara karşı tahabbüb etsen merhametini değil, iştihasını açar. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Sonra döner, geliyor; tırnağının hem dişinin kirasını senden ister. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Kuva-yı insaniye tahdid edilmediğinden cinayeti büyük olur == Hayvanın hilafına, insandaki kuvveler, fıtrî tahdid olmamış. Onda çıkan hayr u şer, lâyetenahî gider. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Onda olan hodgâmlık, bundan çıkan hodbinlik, gurur, inat birleşse; öyle günah oluyor (*<ref><nowiki>*</nowiki> Bunda da bir işaret-i gaybiye var. </ref>)ki beşer şimdiye kadar </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ona isim bulmamış. Cehennemin lüzumuna delil olduğu gibi cezası da yalnız cehennem olabilir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem mesela bir adam, tek yalancı sözünü doğru göstermek için İslâm’ın felaketini kalben arzu eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şu zaman da gösterdi: Cehennem lüzumsuz olmaz, cennet ucuz değildir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Bazen hayır, şerre vasıta olur == Havastaki meziyet filhakika sebeptir tevazu, mahviyete. Olmuş maatteessüf sebep tahakküme, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Tekebbüre hem illet. Fakirlerdeki aczi, âmîlerdeki fakrı filhakika sebeptir ihsan ve merhamete. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Lâkin maatteessüf müncer olmuştur şimdi, zillet ve esarete. Bir şeyde hasıl olan mehasin ve şerefse </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Havas ve rüesaya o şey peşkeş edilir. O şeyden neş’et eden seyyiat ve şer ise efrad ve hem avama </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Taksim, tevzi edilir. Aşiret-i galipte hasıl olan şerefse: “Hasan Ağa, âferin!” Hasıl olan şer ise </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Efrada olur nefrin. Beşerde şerr-i hazîn! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Gaye-i hayal olmazsa enaniyet kuvvetleşir == Bir gaye-i hayal olmazsa yahut nisyan basarsa ya tenasi edilse elbette zihinler enelere dönerler, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Etrafında gezerler. Ene kuvvetleşiyor, bazen sinirleniyor. Delinmez, tâ “nahnü” olsun. Enesini sevenler, başkaları sevmezler. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Hayat-ı ihtilal; mevt-i zekât, hayat-ı ribadan çıkmış == Bi’l-cümle ihtilalat, bütün herc ü fesadat hem asıl hem madeni; rezail ve seyyiat, bütün fâsid hasletler, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Muharrik ve menbaı iki kelimedir tek yahut iki kelâmdır. Birincisi şudur ki: “Ben tok olsam, başkalar </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Acından ölse neme lâzım!” İkincisi: “Rahatım için zahmet çek; sen çalış, ben yiyeyim. Benden yemek, senden emekler!” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Birinci kelimede olan semm-i kātili hem kökünü kesecek, şâfî deva olacak tek bir devası vardır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O da zekât-ı şer’î ki bir rükn-ü İslâm’dır. İkinci kelimede, zakkum-şecer münderic. Onun ırkını kesecek, ribanın hurmetidir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Beşer salah isterse, hayatını severse zekâtı vaz’etmeli, ribayı kaldırmalı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Beşer hayatını isterse enva-ı ribayı öldürmeli == Tabaka-i havastan tabaka-i avama sıla-i rahim kopmuştur. Aşağıdan fırlıyor </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Sadâ-yı ihtilalî, vaveylâ-yı intikamî, kin ü hased enîni… Yukarıdan iniyor </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Zulüm ve tahkir ateşi, tekebbürün sıkleti, tahakküm sâıkası… Aşağıdan çıkmalı </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Tahabbüb ve itaat, hürmet ve hem imtisal. Fakat merhamet ve ihsan yukarıdan inmeli, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem şefkat ve terbiye… Beşer bunu isterse sarılmalı zekâta, ribayı tard etmeli. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kur’an’ın adaleti bab-ı âlemde durup ribaya der: “Yasaktır! Hakkın yoktur, dönmeli!” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Dinlemedi bu emri, beşer yedi bir sille. (*<ref><nowiki>*</nowiki> Kuvvetli bir işaret-i gaybiyedir. Evet beşer dinlemedi, İkinci Harb-i Umumî ile bu dehşetli silleyi de yedi. </ref>)Müdhişini yemeden bu emri dinlemeli. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Beşer esirliği parçaladığı gibi ecîrliği de parçalayacaktır == Bir rüyada demiştim: Devletler, milletlerin hafif muharebesi; tabakat-ı beşerin şedit olan harbine terk-i mevki ediyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Zira beşer, edvarda esirlik istemedi, kanıyla parçaladı. Şimdi ecîr olmuştur; onun yükünü çeker, onu da parçalıyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Beşerin başı ihtiyar, edvar-ı hamsesi var. Vahşet ve bedeviyet, memlûkiyet, esaret, şimdi dahi ecîrdir, başlamıştır geçiyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Gayr-ı meşru tarîk, zıdd-ı maksuda gider == اَل۟قَاتِلُ لَا يَرِثُ bir düstur-u azîmdir: “Gayr-ı meşru tarîk ile bir maksada giden zat, galiben maksudunun zıddıyla görür mücazat.” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Avrupa muhabbeti, gayr-ı meşru muhabbet hem taklit ve hem ülfet. Âkıbeti mükâfat: Mahbubun gaddarane adâveti, cinayat… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Fâsık-ı mahrum bulmaz, ne lezzet ve ne necat. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Cebir ve İtizal’de birer dane-i hakikat bulunur == Ey talib-i hakikat! Maziye hem musibet, müstakbel ve masiyet ayrı görür şeriat. Maziye, mesaibe nazar olur kadere. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Söz olur Cebriye. Müstakbel ve maâsi nazar olur teklife, söz olur İtizale. İtizal ile Cebir </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şurada barışırlar. Şu bâtıl mezheplerde birer dane-i hakikat mevcud mündericdir, mahsus mahalli vardır, bâtıl olan ta’mimdir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Acz ve cez’ bîçarelerin kârıdır == Ger istersen hayatı, çareleri bulunan şeyde acze yapışma. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ger istersen rahatı, çaresi bulunmayan şeyde cez’a sarılma. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Bazen küçük bir şey, büyük bir iş yapar == Öyle şerait oluyor; tahtında az bir hareke, sahibini çıkarıyor tâ a’lâ-yı illiyyîn </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Öyle hâlât oluyor ki küçük bir hareket, kâsibini indiriyor tâ esfel-i safilîn </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Bazılara bir an, bir senedir == Fıtratların bir kısmı birdenbire parlıyor. Bir kısmı tedricîdir, şey’en şey’en kalkıyor. Tabiat-ı insanî ikisine de benziyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şeraite bakıyor, ona göre değişir. Bazen tedricî gider. Bazen dahi oluyor barut gibi zulmanî, birdenbire fışkırıyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Nurani bir nâr olur. Bazı olur bir nazar, fahmi elmas ediyor. Bazı olur bir temas, taşı iksir ediyor. Bir nazar-ı peygamber, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Birdenbire kalbeder; bir bedevî-i cahil, bir ârif-i münevver. Eğer mizan istersen: İslâm’dan evvel Ömer, İslâm’dan sonra Ömer… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Birbiriyle kıyası: Bir çekirdek, bir şecer… Def’aten verdi semer; o nazar-ı Ahmedî, o himmet-i Peygamber… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ceziretü’l-Arap’ta, fahmolmuş fıtratları kalbetti elmaslara. Birdenbire serâser… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Barut gibi ahlâkı parlattırdı, oldular birer nur-u münevver. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Yalan, bir lafz-ı kâfirdir == Bir dane sıdk, yakar milyonla yalanı. Bir dane-i hakikat, yıkar kasr-ı hayali. Sıdk büyük esastır, bir cevher-i ziyalı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Yeri verir sükûta, eğer çıksa zararlı. Yalana yer hiç yoktur, çendan olsa faydalı. Her sözün doğru olsun, her hükmün hak olmalı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Lâkin hakkın olamaz, her doğruyu söz etmek. Bunu iyi bilmeli. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> خُذ۟ مَا صَفَا دَع۟ مَا كَدَرَ kendine düstur etmeli. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Güzel gör hem güzel bak. Tâ güzel düşünmeli. Güzel bil hem güzel düşün. Tâ leziz hayatı bulmalı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hayat içinde hayattır, hüsn-ü zanda emeli. Sû-i zanla yeistir saadet muharribi hem de hayatın kātili. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Bir meclis-i misalîde == '''Şeriatla medeniyet-i hazıra, deha-i fennî ile hüda-i şer’î muvazeneleri''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> (Birinci Harb’in) Mütareke başında, bir cuma gecesinde bir rüya-yı sadıkada, misalî âleminde, bir meclis-i azîmde, benden sual ettiler: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> “Mağlubiyet sonunda İslâm’ın âleminde ne hal peyda olacak?” Asr-ı hazır mebusu sıfatıyla söyledim, onlar da dinlediler: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Eski zamandan beri istiklal-i İslâm’ın bekası hem kelimetullahın i’lâsı için farz-ı kifaye-i cihadı, o lâzıme-i diyanet </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Deruhte ile kendini yekvücud-u vahdanî İslâm’ın âlemine fedaya vazifedar, hilafete bayraktar görmüş olan bu devlet, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şu millet-i İslâm’ın felaket-i mazisi, getirecek de elbet İslâm’ın âlemine saadet ve hürriyet. Olur geçen musibet, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İstikbalde telafi. Üçü veren, üç yüzü kazandıran, etmiyor elbette hiç hasaret. Halini istikbale tebdil eder, zîhimmet… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Zira ki şu musibet; hayatımız mâyesi olan şefkat, uhuvvet, tesanüd-ü İslâm’ı hârikulâde etti, inkişaf-ı uhuvvet </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Tesri’-i ihtizazı. Tahrib-i medeniyet, deniyet-i hazıra sureti değişecek, sistemi bozulacak; zuhur edecek o vakit, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İslâmî medeniyet. Müslümanlar bi’l-ihtiyar elbet evvel girecek. Muvazene istersen: Şer’in medeniyeti, şimdiki medeniyet </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Esaslara dikkat et, âsârlara nazar et. Şimdiki medeniyet esasatı menfîdir. Menfî olan beş esas ona temel hem kıymet. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Onlarla çark kurulur. İşte nokta-i istinad hakka bedel kuvvettir. Kuvvet ise şe’nidir tecavüz ve taâruz, bundan çıkar hıyanet. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hedef-i kasdı, fazilet bedeline hasis bir menfaattir. Menfaatin şe’nidir tezahüm ve tehasum, bundan çıkar cinayet. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hayattaki kanunu, teavün bedeline bir düstur-u cidaldir. Cidalin şe’ni budur: Tenazu ve tedafü, bundan çıkar sefalet. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Akvamların beyninde rabıta-i esası: Âherin zararına müntebih unsuriyet. Başkaları yutmakla beslenir, alır kuvvet. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Milliyet-i menfiye, unsuriyet, milliyet; şe’ni olur daima böyle müthiş tesadüm, böyle feci telatum, bundan çıkar helâket. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Beşincisi şudur ki cazibedar hizmeti: Heva, hevesi teşci, teshil; hevesatı, arzuları da tatmin; bundan çıkar sefahet. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O heva hem heves, şe’ni budur daima: İnsanı memsuh eder, sîreti değiştirir. Manevî meshediyor, değişir insaniyet. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şu medenilerden çoğunun, eğer içini dışına çevirirsen görürsün: Başta maymunla tilki, yılanla ayı, hınzır. Sîreti olur suret. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Gelir hayali karşına, postlarıyla tüyleri. İşte şununla görünür meydandaki âsârı. Zemindeki mevazin mizanıdır şeriat. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şeriattaki rahmet, sema-i Kur’an’dandır. Medeniyet-i Kur’an esasları müsbettir. Beş müsbet esas üzere döner çark-ı saadet. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Nokta-i istinadı, kuvvete bedel haktır. Hakkın daim şe’nidir adalet ve tevazün. Bundan çıkar selâmet, zâil olur şakavet. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hedefinde menfaat yerine fazilettir. Faziletin şe’nidir muhabbet ve tecazüb. Bundan çıkar saadet, zâil olur adâvet. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hayattaki düsturu, cidal kıtal yerine, düstur-u teavündür. O düsturun şe’nidir ittihat ve tesanüd, hayatlanır cemaat. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Suret-i hizmetinde, heva heves yerine hüda-yı hidayettir. O hüdanın şe’nidir insana lâyık tarzda terakki ve refahet. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ruha lâzım surette tenevvür ve tekâmül. Kitlelerin içinde cihetü’l-vahdeti de tard eder unsuriyet hem de menfî milliyet. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem onların yerine rabıta-i dinîdir, nisbet-i vatanîdir, alâka-i sınıfîdir, uhuvvet-i imanî. Şu rabıtanın şe’nidir; samimi bir uhuvvet, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Umumî bir selâmet. Haric etse tecavüz, o da eder tedafü. İşte şimdi anladın; sırrı nedir ki küsmüş, almadı medeniyet. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şimdiye kadar İslâmlar ihtiyarla girmemiş, şu medeniyet-i hazıra. Onlara yaramamış hem de onlara vurmuş müthiş kayd-ı esaret. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Belki nev-i beşere tiryak iken zehir olmuş. Yüzde seksenini atmış meşakkat ve şakavet. Yüzde onu çıkarmış muzahref bir saadet! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Diğer onu bırakmış beyne beyne bîrahat! Zalim ekallin olmuş gelen rıbh-i ticaret. Lâkin saadet odur, külle ola saadet. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Lâekall ekseriyete olsa medar-ı necat. Nev-i beşere rahmet nâzil olan şu Kur’an ancak kabul ediyor bir tarz-ı medeniyet; </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Umuma, ya eksere verirse bir saadet. Şimdiki tarz-ı hazır, heves serbest olmuştur, heva da hür olmuştur, hayvanî bir hürriyet. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Heves tahakküm eder. Heva da müstebittir, gayr-ı zarurî hâcatı havaic-i zarurî hükmüne geçirmiştir. İzale etti rahat. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bedavette bir adam dört şeye muhtaç iken, medeniyet yüz şeye muhtaç, fakir etmiştir. Sa’y-i helâl, masrafa etmemiştir kifayet. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Onda hile, harama beşeri sevk etmiştir. Ahlâkın esasını şu noktadan bozmuştur. Cemaate hem nev’e vermiştir servet, haşmet. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ferdi, şahsı ahlâksız hem fakir eylemiştir. Bunun şahidi çoktur. Kurûn-u ûlâdaki mecmu-u vahşet ve cinayet hem gadir ve hem hıyanet </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şu medeniyet-i habîse tek bir defada kustu. Midesi (*<ref>* Demek, daha dehşetli kusacak. Evet, iki harb-i umumî ile öyle kustu ki hava, deniz, kara yüzlerini bulandırdı, kanla lekeledi.</ref>) daha bulanır. Âlem-i İslâm’daki istinkâf-ı manidar hem de bir cây-ı dikkat. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kabulde muzdariptir, soğuk da davranmıştır. Evet, şeriat-ı garrada olan nur-u İlahî, hâssa-i mümtazıdır: İstiğna, istiklaliyet. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O hâssadır bırakmaz ki o nur-u hidayet, şu medeniyet ruhu olan Roma dehası ona tahakküm etsin. Onda olan hidayet, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bundaki felsefe ile mezcolmaz hem aşılanmaz hem de tabi olamaz. İslâmiyet ruhunda şefkat izzet-i iman, beslediği şeriat </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kur’an-ı Mu’ciz-Beyan tutmuş yed-i beyzada hakaik-i şeriat. O yemin-i beyzada birer asâ-yı Musa’dır. Sehhar medeniyet, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İstikbalde edecek ona secde-i hayret. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şimdi buna dikkat et: Eski Roma, Yunan’ın iki dehası vardı; bir asıldan tev’emdi, biri hayal-âlûddu, biri madde-perestti. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Su içinde yağ gibi imtizaç olamadı. Mürur-u zaman istedi, medeniyet çabaladı. Hristiyanlık da çalıştı, temzicine muvaffak hiçbiri de olmadı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Her biri istiklalini filcümle hıfzeyledi. Hattâ el-ân âdeta o iki ruh, şimdi de cesetleri değişmiş; Alman, Fransız oldu. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Güya bir nevi tenasüh başlarından geçmişti. Ey birader-i misalî! Zaman böyle gösterdi. O ikiz iki deha, öküz gibi reddetti </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Temzicin esbabını. Şimdi de barışmadı. Madem onlar tev’emdi, kardeş ve arkadaştı, terakkide yoldaştı; birbiriyle dövüştü. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hiç de barışmadılar. Nasıl olur ki aslı hem madeni, matlaı başka çeşit olmuştu. Kur’an’da olan nuru, şeriat hidayeti </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şu medeniyetin ruhu olan Roma dehası, birbiriyle barışır hem mezc u ittihadı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O deha ile bu hüda menşeleri ayrıdır: Hüda semadan indi, deha zeminden çıktı. Hüda kalpte işliyor, dimağı da işletir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Deha dimağda işler, kalbi de karıştırır. Hüda ruhu eder tenvir, taneleri sümbüllettirir. Karanlıklı tabiat onunla ışıklanır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İstidad-ı kemali birdenbire yol alır, nefs-i cismanî yapar hizmetkâr-ı emirber. Melek-sima ediyor insan-ı himmet-perver. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Deha ise evvela nefs u cisme bakıyor, tabiata giriyor, nefsi tarla ediyor. İstidad-ı nefsanî neşv ü nema buluyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ruhu eder hizmetkâr, taneleri kuruyor. Şeytanın simasını beşerde gösteriyor. Hüda, hayateyne saadet veriyor. Dâreyne ziya neşrediyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İnsanı yükseltiyor. Deccal-misal (*<ref>Bunda da bir ince işaret var.</ref>) deha-yı a’ver, bir dâr ile bir hayatı anlar; madde-perest olur ve dünya-perver. İnsanı yapar birer canavar. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Evet deha, sağır tabiata tapar. Kör kuvvete fermanber. Fakat hüda, şuurlu sanatı tanır, hikmetli kudrete bakar. Deha, zemine küfran perdesi çeker. Hüda, şükran nurunu serper. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bu sırdandır: Deha, âmâ-i asamm; hüda, semî’-i basîr. Dehanın nazarında, zemindeki nimetler sahipsiz ganimettir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Minnetsiz gasb ve sirkat, tabiattan koparmak canavarca his verir. Hüdanın nazarında, zeminin sinesinde kâinatın yüzünde </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Serpilmiş olan niam, rahmetin semeratı. Her nimetin altında bir yed-i muhsin görür, şükran ile öptürür. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bunu da inkâr etmem: Medeniyette vardır mehasin-i kesîre lâkin onlar değildir ne Nasraniyet malı, ne Avrupa icadı, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ne şu asrın sanatı, belki umum malıdır: Telahuk-u efkârdan, semavî şerâyi’den hem hâcat-ı fıtrîden, hususan şer’-i Ahmedî, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İslâmî inkılabdan neş’et eden bir maldır. Kimse temellük etmez. Misalîler meclisi, o meclisin reisi tekrar sordu hem dedi: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> “Musibet olur her dem hıyanet neticesi, mükâfatın sebebi. Ey şu asrın adamı! Kader bir sille vurdu, kazaya da çarptırdı </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hangi ef’alinizle kazaya hem kadere şöyle fetva verdiniz ki kaza-i İlahî musibetle hükmetti, sizleri hırpaladı? </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hata-i ekseriyet olur sebep daima musibet-i âmmeye.” Dedim: Beşerin dalalet-i fikrîsi, Nemrudane inadı, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Firavunane gururu şişti şişti zeminde, yetişti semavata. Hem de dokundu hassas sırr-ı hilkate. Semavattan indirdi </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Tufan, taun misali, şu harbin zelzelesi; gâvura yapıştırdı semavî bir silleyi. Demek ki şu musibet, bütün beşer musibetiydi, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Nev’en umuma şâmil. Bir müşterek sebebi; maddiyyunluktan gelen dalalet-i fikrîydi, hürriyet-i hayvanî, hevanın istibdadı… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hissemizin sebebi, erkân-ı İslâmîde ihmal ve terkimizdi. Zira Hâlık Teâlâ yirmi dört saatten bir saati istedi, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Beş vakit namaz için yalnız o saati, bizden yine bizim için emretti hem istedi. Tembellikle terk ettik, gafletle ihmal oldu. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şöyle de ceza gördük: Beş senede, yirmi dört saatte daima talim ve meşakkatle tahrik ve koşturmakla bir nevi namaz kıldırdı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem senede yalnız bir ay oruç için nefsimizden istedi. Nefsimize acıdık, keffareten beş sene cebren oruç tutturdu. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kendi verdiği malından, kırkından ya onundan birini zekât istedi. Buhl ile hem zulmettik, haramı karıştırdık, ihtiyarla vermedikti. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O da bizden aldırdı müterakim zekâtı, haramdan da kurtardı. Amel, cins-i cezadır. Ceza, cins-i ameldir. Salih amel ikiydi: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Biri müsbet ve ihtiyarî; biri menfî, ıztırarî. Bütün âlâm, mesaib, a’mal-i salihadır; lâkin menfîdir, ıztırarî. Hadîs teselli verdi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bu millet-i günahkâr kanıyla abdest aldı. Fiilî bir tövbe etti. Mükâfat-ı âcili, şu milletin humsu dört milyonu çıkardı </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Derece-i velayet, mertebe-i şehadetle gazilik verdi, günahı sildi. Bu meclis-i âlî-i misalî, bu sözü tahsin etti. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ben de birden uyandım, belki yakaza ile yeni yattım. Bence yakaza rüyadır, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Rüya bir nevi yakazadır. Orada asrın vekili, burada Said-i Nursî… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Cehil, mecazı eline alsa hakikat yapar == İlmin elinden eğer cehlin eline düşse mecaz, eder inkılab hakikate hem açar hurafata kapılar. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Küçüklüğümde gördüm ki hasfolmuştu kamer. Sordum ben validemden. Dedi: “Yılan yutmuştur.” Dedim: “Neden görünür?” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Dedi: “Orada yılanlar böyle nim-şeffaf olur.” İşte böyle bir mecaz, hakikat zannedilmiş: Medar-ı şems ve kamer </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Tekatu’ noktaları olan re’s ve zenebde arzın hayluletiyle bir emr-i İlahî ile münhasif olur kamer. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İki kavs-i mevhume tinnineyn yâd edilmiş, hayalî bir teşbih ile isim, müsemma olmuş. Tinnin ise yılandır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Mübalağa zemm-i zımnîdir == Hangi şeyi vasfetsen olduğu gibi vasfet. Medhin mübalağası bence zemm-i zımnîdir. İhsan-ı İlahîden fazla ihsan, ihsan değildir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Şöhret zalimedir == Şöhret bir müstebittir, sahibine mal eder başkasının malını. Meşhur Hoca Nasreddin letaifi içinde, zekâtı –yani, onda biri onundur– asıl malı… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Rüstem-i Sistanî onun hayal-i şanı garet etti bir asır mefahir-i İran’ı. Gasb ve garetle şişti o namdar hayali. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hurafata karıştı, attı nev-i insanı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Din ile hayat kabil-i tefrik olduğunu zannedenler felakete sebeptirler == Şu Jön Türk’ün hatası, bilmedi o bizdeki din hayatın esası. Millet ve İslâmiyet ayrı ayrı zannetti. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Medeniyet müstemir, müstevli vehmeyledi. Saadet-i hayatı içinde görüyordu. Şimdi zaman gösterdi, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Medeniyet sistemi (*<ref>*Tam bir işaret-i gaybiyedir. Sekeratta olan dinsiz, zalim medeniyete bakıyor.</ref>) bozuktu hem muzırdı, tecrübe-i kat’iye bize bunu gösterdi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Din hayatın hayatı hem nuru hem esası. İhya-yı din ile olur şu milletin ihyası. İslâm bunu anladı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Başka dinin aksine, dinimize temessük derecesi nisbeten milletin terakkisi. İhmali nisbetinde idi </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Milletin tedennisi. Tarihî bir hakikat, ondan olmuş tenasi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Mevt, tevehhüm edildiği gibi dehşetli değil == Dalalet vehmidir, mevti dehşetlendirir. Mevt, tebdil-i câmedir ya tahvil-i mekândır. Sicinden bostana çıkar. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kim hayatı isterse şehadet istemeli. Şehidin hayatına Kur’an işaret eder. Sekeratı tatmamış her bir şehit, kendini </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hay biliyor, görüyor. Lâkin yeni hayatı daha nezih buluyor. Zanneder ki ölmemiş. Meyyitlere nisbeti, dikkat et şuna benzer: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İki adam, rüyada lezaiz envaına câmi’ güzel bahçede ikisi geziyorlar. Biri rüya olduğunu bilir, lezzet almıyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Onu müferrah etmez, belki teessüf eder. Öbürüsü biliyor ki âlem-i yakazadır; hakiki lezzet alır, ona hakiki olur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Rüya misalin zılli, misal ise berzahın zılli olmuştur. Ondan onların düsturları birbirine benziyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Siyaset, efkârın âleminde bir şeytandır; istiaze edilmeli! == Siyaset-i medeni, ekserin rahatına feda eder ekalli. Belki ekall-i zalim, kendine kurban eder ekserîn-i avamı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Adalet-i Kur’anî; tek masumun hayatı, kanı heder göremez, onu feda edemez değil ekseriyete, hattâ nev’in umumu… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Âyet-i مَن۟ قَتَلَ نَف۟سًا بِغَي۟رِ نَف۟سٍ iki sırr-ı azîmi vaz’ediyor nazara. Biri: Mahz-ı adalet. Bu düstur-u azîmi </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ki fert ile cemaat, şahıs ile nev-i beşer, kudret nasıl bir görür; adalet-i İlahî, ikisine bir bakar. Bir sünnet-i daimî. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şahs-ı vâhid, hakkını kendi feda ediyor. Lâkin feda edilmez, hattâ umum insana. Onun iptal-i hakkı hem irâka-i demi, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem zeval-i ismeti iptal-i hakk-ı nev’in hem ismet-i beşerin mislidir hem naziri. İkinci sırrı budur: Hodgâmî bir âdemî </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hırs ve heves yolunda bir masumu öldürse, eğer elinden gelse, hevesine mani ise harap eder dünyayı, imha eder benî-Âdem’i. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Zaaf, hasmı teşci eder. Allah abdini tecrübe eder. Abd Allah’ını tecrübe edemez. == Ey hâif ve hem zayıf! Havf ve zaafın beyhude hem senin aleyhinde tesirat-ı haricî teşci eder, celbeder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ey vesveseli vehham! Muhakkak bir maslahat, mazarrat-ı mevhume için feda edilmez. Sana lâzım hareket, netice Allah’ındır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşine karışılmaz. Allah çeker abdini meydan-ı imtihana. “Böyle yaparsan eğer, böyle yaparım ben.” der. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Abd ise hiç yapamaz Allah’ını tecrübe. “Rabb’im muvaffak etsin, ben de bunu işlerim.” dese tecavüz eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İsa’ya demiş şeytan: “Madem her şeyi o yapar; kader birdir, değişmez. Dağdan kendini at. O da sana ne yapar?” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İsa dedi: “Ey mel’un! Abd edemez Rabb’ini tecrübe ve imtihan!” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Beğendiğin şeyde ifrat etme == Bir derdin dermanı, başka derde dert olur. Panzehiri zehir olur. Derman hadden geçerse dert getirir, öldürür. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == İnadın gözü, meleği şeytan görür == İnadın işi budur: Şeytan yardım ederse birisine “melek” der, rahmeti de okutur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Muhalif tarafında eğer meleği görse libasını değişmiş, onu şeytan zanneder; adâvet, lanet eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Hakkı bulduktan sonra ehak için ihtilafı çıkarma == Ey talib-i hakikat, madem hakta ittifak, ehakta ihtilaftır. Bazen hak, ehaktan ehaktır. Hem de olur hasen, ahsenden ahsen. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == İslâmiyet, selm ve müsalemettir; dâhilde nizâ ve husumet istemez == Ey âlem-i İslâmî! Hayatın ittihatta. Ger ittihat istersen düsturun bu olmalı: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> “Hüve’l-Hakku” yerine “Hüve Hakkun” olmalı. “Hüve’l-Hasen” yerine “Hüve’l-Ahsen” olmalı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Her müslim kendi meslek, mezhebine demeli: “İşte bu haktır, başkasına ilişmem. Başkaları güzelse benim en güzelidir.” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Dememeli: “Budur hak, başkaları battaldır.” Ya “Yalnız benimkidir güzeli, başkaları yanlıştır hem çirkindir.” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Zihniyet-i inhisar, hubb-u nefisten geliyor, sonra maraz oluyor, nizâ ondan çıkıyor. Dert ile dermanlar </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Taaddüdü hak olur, hak da taaddüd eder. Hâcat ve ağdiyenin tenevvüü hak olur, hak da tenevvü eder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İstidat, terbiyeler tekessürü hak olur, hak da tekessür eder. Bir madde-i vâhide hem zehir ve hem panzehir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İki mizaca göre. Mesail-i fer’îde hakikat sabit değil, izafî ve mürekkeb, mükellefîn mizaçlar </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ona bir hisse verip ona göre ederek tahakkuk ve terekküp, her mezhebin sahibi mühmel mutlak hükmeder. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Mezhebinin hududu, tayinini bırakır temayül-ü mizaca; taassub-u mezhebî ta’mime sebep olur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ta’mimin iltizamı sebep olur nizâya. İslâmiyet’ten evvel tabakat-ı beşerde derin uçurumlar, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem tebâud-ü acibi istedi bir vakitte taaddüd-ü enbiya, tenevvü-ü şerâyi’, müteaddid mezhepler. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Beşerde bir inkılab İslâmiyet yaptırdı, beşer tekarüb etti, şer’ etti ittihat, vâhid oldu peygamber. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Seviye bir olmadı, mezhep taaddüd etti. Terbiye-i vâhide kâfi geldiği zaman, ittihat eder mezhepler… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == İcad ve cem’-i ezdadda büyük bir hikmet var. == Kudret elinde şems ve zerre birdir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ey birader-i kalb-hüşyar! Ezdadın cem’indendir tecelli-i iktidar; lezzet içinde elem, hayrın içinde şerri, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hüsnün içinde kubhu, nef’in içinde darrı, nimet içinde nıkmet, nurun içinde nârı bilir misin ki sırrı? </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hakaik-i nisbiye, sübut takarrur etsin, bir şeyde çok şey olsun, bulsun vücud, görünsün. Sürat-i hareketle bir nokta bir hat olur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Çevirmenin sürati yapar bir lem’a-i nur, daire-i nurani. Hakaik-i nisbiye vazifesi, dünyada taneler sümbül olur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kâinatın çamuru, revabıt-ı nizamı, alâik-ı nakşını odur teşkil ediyor. Âhirette bu nisbî emirler orada hakaik olur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hararette meratib, ona olmuştur sebep tahallül-ü bürudet. Hüsündeki derecat kubhun tedahülüdür. Sebep, illet oluyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ziya zulmete borçlu, lezzet eleme medyun; sıhhat, marazsız olmaz. Cennet olmazsa belki cehennem tazip etmez. Zemherirsiz olmuyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ger zemherir olmazsa o da ihrak edemez. O Hallak-ı Lemyezel, halk-ı ezdad içinde hikmetini gösterdi. Haşmeti etti zuhur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O Kadîr-i Lâyezal, cem’-i ezdad içinde iktidarı gösterdi. Azamet etti zuhur. Madem o kudret-i İlahî lâzıme-i zatî olur </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O Zat-ı Ezelî’ye hem zarure-i nâşie; onda zıddı olamaz, acz tahallül edemez, onda meratib olamaz, her şeye nisbeti bir, hiçbir şey ağır olmuyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O kudretin ziyasına güneş mişkât olmuştur. Bu mişkâtın nuruna deniz yüzü âyine, şebnemlerin gözleri birer mir’at olmuştur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Denizin geniş yüzü, gösterdiği güneşi çin-i cebînindeki katreler de gösterir, şebnemin küçük gözü yıldız gibi parlıyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Aynı hüviyet tutar; şebnem, deniz bir olur güneşin nazarında, kudreti tanzir eder; şebnemin göz bebeği küçücük bir güneştir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şu muhteşem güneş de küçücük bir şebnemdir; göz bebeği bir nurdur ki şems-i kudretten gelir, o kudrete kamer olur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Semavat bir denizdir, bir nefes-i Rahman’la çin-i cebînlerinde mevcelenip, katarat ki nücum ve hem şümustur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kudret tecelli etti, o katarata serpti nurani lemaatı. Her bir güneş bir katre, her bir yıldız bir şebnem, her bir lem’a timsaldir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O feyz-i tecellinin küçücük bir aksidir o katre-misal güneş. Eder mücella camını o lümey’a zücace dürri-misal parlıyor </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O şebnem-misal yıldız latîf gözü içinde, bir yer yapar lem’aya, lem’a olur bir sirac, gözü olur zücace, misbahı nurlanıyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Meziyetin varsa hafâ türabında kalsın tâ neşv ü nema bulsun == Ey zîhâssa-i meşhure! Taayyünle zulmetme, ger perde-i hafânın altında sen kalırsan ihvanına verirsin ihsan ve bereketi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Her bir ihvanın altında sen çıkması hem de o sen olması imkân ve ihtimali, her birine celbeder bir nazar-ı hürmeti. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Eğer taayyün edip perde altından çıksan mükrim iken altında, üstünde zalim olursun. Güneş iken orada, burada gölge edersin. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İhvanını düşürttürüp hem nazar-ı hürmetten. Demek taayyün ve teşahhus, zalim birer emirdir, sahih doğru böyle ise hem de böyle görürsün. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Nerede kaldı yalancı tasannu ve riya ile kesb-i teşahhus-u şöhret? İşte bir sırr-ı azîm ki hikmet-i İlahî hem o nizam-ı ahsen </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir ferd-i fevkalâde, kendi nev’i içinde setr ile perde çeker, bununla kıymet verdirir hem de eder müstahsen. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte sana misali: İnsan içinde veli, ömür içinde ecel, olmuş meçhul ve mühmel. Cumada müstetirdir bir saat, kabul olur dua edersen. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ramazanda münteşir bir leyle-i zû-kadir, esmaü’l-hüsnada muzmer iksir-i ism-i a’zam. Bu misallerin haşmeti hem de o sırr-ı hasen </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İbhamda izhar eder, ihfada ispat eder. Mesela, ecelin ibhamında bir muvazene vardır; her dakikada tutar ne vaziyet alırsan. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kefeteyn-i havf ve reca, hizmet-i ukba, dünya; tevehhüm-ü bekaî, lezzet-i ömrü verir. Yirmi sene mübhem bir ömür olsa ahsen </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Nihayeti muayyen bin senelik bir ömre. Zira nısfı geçerse, her saati geldikçe güya adım atarak darağacına gidersin </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şey’en şey’en üzülmek, vehim de teselli vermez, sen de rahat etmezsin… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Allah’ın rahmet ve gazabından fazla tahassüs hatadır == Allah’ın rahmetinden fazla rahmet edilmez. Allah’ın gazabından fazla gazap edilmez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Öyle ise işi bırak o Âdil-i Rahîm’e. Fazla şefkat elemdir, fazla gazap zemîme… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == İsraf sefahetin, sefahet sefaletin kapısıdır == Ey müsrifli kardeşim! Tagaddi noktasında bir iken iki lokma; bir lokma bir kuruşa, bir lokma on kuruşa. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem ağza girmeden hem boğazdan geçtikten, müsavi bir olurlar. Yalnız ağızda, o da kaç saniyede bîhuşe verir nûşe. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Zevkî bir fark bulunur, daim onu aldatır o kuvve-i zaika; bedene hem mideye kapıcı, müfettişe. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Onun tesiri menfî, müsbet değil! Vazife yalnız kapıcıyı taltif ve memnun etmek! Nûş verirsin o bîhuşe </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Aslî vazifesinde onu müşevveş etmek, tek bir kuruş yerine on bir kuruşu vermek, olur şeytanî pîşe. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İsrafın en sefihi, tebzirin en sakîmi, bir tarzdır bir çeşidi; heves etme bu işe… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Zaika telgrafçıdır, telziz ile baştan çıkarma == (*<ref>*İktisat Risalesi’nin çekirdeğidir. Belki on sahife olan İktisat Risalesi’ni kable’l-vücud on satırda okumuş.</ref>) Rububiyet-i İlah hikmet ve inayeti, ağızla hem burunla iki merkezi teşkil eylemiştir, içinde hudut karakolu, hem </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Muhbirleri de koymuş. Şu âlem-i sağirde damarları telefon, âsabları telgraf hükmüne vaz’eylemiş. Şâmme telefonu, hem </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Telgrafa zaika inayet memur etmiş. O Rezzak-ı Hakiki, erzak üstüne koymuş rahmetten bir tarife; taam ve levn ve hem </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Rayiha. İşte şu havass-ı selâse, o Rezzak canibinden birer ilannamesi, birer davetnamesi, bir izinnamesi, hem </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir dellâldır ki muhtaç ve müşteriler hep onlarla celbolur. Mürtezik hayvanlara zevk ve rü’yet ve şemm, birer âlet vermiş. Hem </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Taamları muhtelif ziynetlerle süsletmiş, hevaî gönülleri avutup lâkaytları tehyic ile cezbetmiş. Vaktâ taam girse hem </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ağza, birdenbire zaika her tarafa bir telgraf çekiyor bedenin aktarına. Şâmme telefon veriyor, gelen taam nev’i, hem </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Çeşitleri de söyler. Hâcetleri muhtelif, ayrı ayrı mürtezik, ona göre davranır, ona da hazırlanır ya cevab-ı red gelir. Hem </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kapı dışarı atar, yüzüne de tükürür. İnayet tarafından madem buna memurdur, zevki baştan çıkarma. Hem </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Telziz ile aldatma. Sonra o da unutur doğru iştiha nedir; bir iştiha-yı kâzib gelir, başına çatar. Hatası, maraz ile hem </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İlletlerle cezalar gelir. Hakiki lezzet hakiki iştihadan çıkar, doğru iştiha sadık bir ihtiyaçtan. Bu lezzet-i kâfide, şah hem </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Geda beraber. Hem bâhemdir bir dinar ve bir dirhem o lezzet berhem-zened eleme olur merhem. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Niyet gibi tarz-ı nazar dahi âdeti ibadete çevirir == Şu noktaya dikkat et; nasıl olur niyetle mübah âdât, ibadat… Öyle tarz-ı nazarla fünun-u ekvan, olur maarif-i İlahî… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Tetkik dahi tefekkür, yani ger harfî nazarla hem sanat noktasında “Ne güzeldir.” yerine “Ne güzel yapmış Sâni’, nasıl yapmış o mâhi?” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Nokta-i nazarında kâinata bir baksan nakş-ı Nakkaş-ı Ezel, nizam ve hikmetiyle lem’a-i kasd ve itkan, tenvir eder şübehi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Döner ulûm-u kâinat, maarif-i İlahî. Eğer mana-yı ismiyle, tabiat noktasında, “Zatında nasıl olmuş?” eğer etsen nigâhı, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bakarsan kâinata, daire-i fünunun daire-i cehil olur. Bîçare hakikatler, kıymetsiz eller kıymetsiz eder. Çoktur bunun güvahı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Böyle zamanda tereffühte izn-i Şer’î bizi muhtar bırakmaz == Lezaiz çağırdıkça “Sanki yedim.” demeli. Sanki yedim düstur eden, bir mescidi yemedi. (*<ref>* İstanbul’da Sanki Yedim namında bir mescid var. “Sanki yedim.” diyen adam, hevesinden kurtardığı paralarla bina etmiş.</ref>) </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Eskide ekser İslâm filcümle aç değildi. Tena’uma ihtiyar bir derece var idi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şimdi ise ekseri açlığa düştü kaldı. Telezzüze ihtiyar, izn-i şer’î kalmadı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Sevad-ı a’zam hem ekseriyet-i masumun maişeti basittir. Tagaddi besatetiyle onlara tabi olmak </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bin kere müreccahtır, ekalliyet-i müsrife, ya bir kısım sefihe tagaddide tereffüh noktasında benzemek… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Zaman olur ki adem-i nimet nimettir == Hâfıza bir nimettir. Fakat ahlâksız bir adamda musibet zamanında nisyan ona râcihtir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Nisyan da bir nimettir. Yalnız her günün âlâmını çektirir, müterakim olmuş âlâmı unutturur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Her musibette, bir cihet-i nimet var == Ey musibetzede! Musibetin içinde bir nimet mündericdir. Dikkat et de onu gör. Nasıl her şeyde vardır </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir derece-i hararet, her musibette vardır bir derece-i nimet. Daha büyüğü düşün. Küçükteki nimetin </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Dereceyi görerek Allah’a çok şükret. Yoksa isti’zamla ürkersen “of of”la üflersen, o da aksine şişer. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şişer de dehşetlenir. Eğer merak da etsen bir iken ikileşir. Kalpte olan misali, döner hakikat olur; </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hakikatten ders alır. Sonra döner, başlıyor, kalbini tokatlıyor… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Büyük görünme küçülürsün == Ey enesi çifteli, kafası da kibirli! Şu mizanı bilmeli: Her adam için elbet cemiyet-i beşerde, içtimaî binada, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Görmek, görünmek için şu mertebe denilen bir penceresi var. Ger pencere, kamet-i kıymetinden yüksekse tekebbürle tetavül edecek, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Uzanacak. Ger pencere, kamet-i himmetinden alçaksa tevazuyla takavvüs edecek, eğilecek. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kâmillerde, büyüklük mikyasıdır küçüklük. Nâkıslarda, küçüklük mizanıdır büyüklük… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Hasletlerin yerleri değişse mahiyetleri değişir == Bir haslet; yer ayrı, sima bir. Kâh dev kâh melek kâh salih kâh talih, misali şunlardır: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Zayıfın kavîye karşı izzet-i nefsi sayılan bir sıfat, ger olursa kavîde, tekebbür ve gururdur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kavînin bir zayıfa karşı da tevazuu sayılan bir sıfatı, ger olursa zayıfta, tezellül ve riyadır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir ulü’l-emr, makamında olursa ciddiyeti, vakardır; mahviyeti, zillettir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hanesinde bulunsa mahviyeti tevazu, ciddiyeti kibirdir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Mütekellim-i vahde olsa eğer bir zatta: Müsamaha, hamiyet. Fedakârlık; bir haslet, bir amel-i salihtir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Mütekellim-i maalgayr olsa eğer o zatta: Müsamaha, hıyanet. Fedakârlık; bir sıfat, bir amel-i talihtir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Tertib-i mebâdide tevekkül, tembelliktir. Terettüb-ü netice noktasındaki tefviz, tevekkül-ü şer’îdir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Semere-i sa’yine, kısmetine rıza ise memduh bir kanaattir, meyl-i sa’ye kuvvettir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Mevcud mala iktifa, mergub kanaat değil belki dûn-himmetliktir. Misaller daha çoktur. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kur’an mutlak zikreder, salihat ve takvayı. İbhamında remzeder makamatın tesiri. Îcazı bir tafsildir. Sükûtu geniş sözdür. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == اَل۟حَقُّ يَع۟لُو bizzat hem âkıbet muraddır == Ey arkadaş! Bir zaman bir sâil dedi: “Madem اَل۟حَقُّ يَع۟لُو haktır. Neden kâfir, müslime; kuvvet, hakka galiptir?” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Dedim: Dört noktaya bak, bu müşkül de hallolur. Birinci nokta şudur: Her hakkın her vesilesi hak olması lâzım değildir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Öyle de her bâtılın her vesilesi bâtıl olması, yine lâzım değildir. Neticesi şu çıkar: Hak olan bir vesile, bâtıl vesileye galiptir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Dolayısıyla, bir hak bir bâtıla mağluptur. Muvakkaten, bi’l-vasıta olmuştur. Yoksa bizzat hem daima değildir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Lâkin âkıbetü’l-akibe, her dem yine hakkındır. Kuvvetin bir hakkı var, bir sırr-ı hilkati var. İkinci nokta şudur: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Her müslimin her vasfı müslim olmak vâcib iken haricen her dem vaki, sabit değildir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Öyle de her kâfirin her vasfı kâfir olmak, küfründen neş’et etmek yine lâzım değildir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Her fâsıkın her vasfı fâsık olmak, fıskından neş’et etmek, öyle de her dem sabit değildir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Demek bir kâfirin müslim olan bir vasfı, müslimdeki lâmeşru vasfına galip olur. Bi’l-vasıta, o kâfir dahi ona galiptir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem dünyada, hayatın hakkı şâmil ve âmmdır. O rahmet-i âmmenin bir cilve-i manidar, onun bir sırr-ı hikmeti var; küfür mani değildir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Üçüncü nokta şudur: O Zat-ı Zülcelal’in iki vasf-ı kemalden iki şer’i tecelli, vasf-ı iradeden gelen meşietle takdirdir, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O da şer’-i tekvinî. Vasf-ı kelâmdan gelen şeriat-ı meşhure. Teşriî evamire karşı itaat, isyan </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Nasıl olur. Öyle de tekvinî evamire itaat ve isyan olur. Birincisi galiba dâr-ı uhrada görür </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Mücazatı, sevabı. İkincisi ağleba dâr-ı dünyada çeker, mükâfat ve ikabı. Mesela, nasıl sabrın mükâfatı zaferdir; </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ataletin mücazatı sefalet. Öyle de sa’yin sevabı olur servet. Sebatta da galebedir mükâfat. Zehirin ikabı bir maraz, panzehirin sevabı bir sıhhattir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bazen iki şeriat evamiri, bir şeyde beraber müctemidir. Her birine bir cihet… Demek tekvinî emre itaat ki bir haktır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İtaat galip olur, o emrin isyanına ki bir tavr-ı bâtıldır. Bir bâtıla vesile olmuş olursa bir hak, vaktâ ki galip olsa </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir bâtıla ki olmuş o da vesile-i hak. Bi’l-vasıta bir hakkın bir bâtıla mağluptur. Fakat bizzat değildir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Demek اَل۟حَقُّ يَع۟لُو bizzat demektir. Hem âkıbet muraddır, kayd-ı haysiyet maksuddur. Dördüncü nokta şudur: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir hak bi’l-kuvve kalmış, yahut kuvvetsiz kalmış, ya mahluttur hem mahşuş. Ona da bir inkişaf, ya bir taze kuvvet vermek lâzım gelmiştir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Mühezzeb ve müzehheb yapmak için muvakkat bâtıl ona musallat, tâ ki sebike-i hak ne miktar lüzum vardır </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Tâ mahz ve hâlis çıksın. Mebâdide, dünyada bâtıl etse galebe fakat kazanmaz harbi. “Âkıbetü’l-müttakin” ona vurur bir darbe! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte bâtıl mağluptur. اَل۟حَقُّ يَع۟لُو sırrı onu çarpar ikaba, işte hak da galiptir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Bir kısım desatir-i içtimaiye == İçtimaî heyette düsturları istersen: Müsavatsız adalet, önce adalet değil. Temasülse tezadın mühim bir sebebidir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Tenasüpse tesanüdün esası. Sıgar-ı nefistir tekebbürün menbaı. Zaaf-ı kalptir gururun madeni. Olmuş acz, muhalefet menşei. Meraksa ilme hocadır. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İhtiyaçtır terakkinin üstadı. Sıkıntıdır muallime-i sefahet. Demek, sefahetin menbaı sıkıntı olmuş. Sıkıntı ise madeni: Yeisle sû-i zandır, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Dalalet-i fikrîdir, zulümat-ı kalbîdir, israf-ı cesedîdir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Kadınlar yuvalarından çıkıp beşeri yoldan çıkarmış, yuvalarına dönmeli == اِذَا تَاَنَّثَ الرِّجَالُ السُّفَهَاءُ بِال۟هَوَسَاتِ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> اِذًا تَرَجَّلَ النِّسَاءُ النَّاشِزَاتُ بِال۟وَقَاحَات (*<ref>* Tesettür Risalesi’nin esasıdır. Yirmi sene sonra müellifinin mahkûmiyetine sebep gösteren bir mahkeme, kendini ve hâkimlerini ebedî mahkûm ve mahcup eylemiş.</ref>) </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Mimsiz medeniyet, taife-i nisayı yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metaı yapmış. Şer’-i İslâm onları </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Rahmeten davet eder eski yuvalarına. Hürmetleri orada, rahatları evlerde, hayat-ı ailede. Temizlik ziynetleri. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Haşmetleri, hüsn-ü hulk; lütf-u cemali, ismet; hüsn-ü kemali, şefkat; eğlencesi, evladı. Bunca esbab-ı ifsad, demir-sebat kararı </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Lâzımdır tâ dayansın. Bir meclis-i ihvanda güzel karı girdikçe riya ile rekabet, hased ile hodgâmlık debretir damarları! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Yatmış olan hevesat, birdenbire uyanır. Taife-i nisada serbestî inkişafı, sebep olmuş beşerde ahlâk-ı seyyienin birdenbire inkişafı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şu medeni beşerin hırçınlaşmış ruhunda, şu suretler denilen küçük cenazelerin, mütebessim meyyitlerin rolleri pek azîmdir hem müthiştir tesiri. (**<ref>** Nasıl meyyite bir karıya nefsanî nazarla bakmak, nefsin dehşetle alçaklığını gösterir. Öyle de rahmete muhtaç bir bîçare meyyitenin güzel tasvirine müştehiyane bir nazarla bakmak, ruhun hissiyat-ı ulviyesini söndürür.</ref>) </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Memnû heykel, suretler: Ya zulm-ü mütehaccir ya mütecessid riya ya müncemid hevestir. Ya tılsımdır, celbeder o habîs ervahları. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * == Tasarruf-u kudretin vüs’ati, vesait ve muînleri reddeder == O Kadîr-i Zülcelal, tasarruf-u kudreti tevessü-ü tesiri noktasında oluyor şemsimiz zerre-misal </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Nev-i vâhidde olan tasarruf-u azîmi mesafesi vâsidir. İki zerre beyninde cazibeyi ele al </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Git de tâ Şemsü’ş-şümus ve Kehkeşan beynindeki cazibenin yanında koy. Yükü bir kar danesi bir melek, şemsi ele almış bir şems-misal </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Meleğin yanına getir. İğne kadar bir balığı, balina balığı da yan yana bırak. O Kadîr-i Ezelî-i Zülcelal </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Tecelli-i vâsii, asgardan tâ ekbere itkan-ı mükemmeli birden tasavvura al. Cazibe ve nevamis, vesail-i pür-seyyal </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Gibi örfî emirler; tecelli-i kudrete, tasarruf-u hikmete birer isim olması, odur yalnız meal. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Başka meali olmaz, beraber de bir düşün; bileceksin bizzarure ki esbab-ı hakiki, vesait-i zîmisal, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Muînler hem şerikler birer emr-i bâtıldır, birer hayal-i muhal, o kudret nazarında; hayat vücuda kemal, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Makamı büyük, mühimdir; buna binaen derim: Küremiz, âlemimiz neden mutî, musahhar olmasın hayvan-misal? </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O Sultan-ı ezel’in bu tarz hayvan tuyûru kesretle münteşirdir şu meydan-ı fezada, muhteşem ve pür-cemal. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bostan-ı hilkatinde salmış da döndürüyor. Onlardaki nağamat, bunlardaki harekât; tesbihattır o akval, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İbadettir o ahval, Kadîm-i Lemyezel’e, Hakîm-i Lâyezal’e. Küremiz hayvana pek benziyor, âsâr-ı hayat gösteriyor. Eğer yumurta kadar küçülse bi’l-farzı’l-muhal, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Minimini bir hayvan olması pek muhtemel. Yuvarlak bir huveyne, küre kadar büyüse o da böyle olması pek karib bir ihtimal. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Âlemimiz insan kadar küçülse; yıldızları, zerreler suretine dönerse bir zîşuur hayvana dönmesi caiz olur, akıl da bulur mecal. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Demek, âlem erkânlarıyla birer âbid-i müsebbih, birer mutî musahhar Hâlık-ı Lemyezel’e, Kadîr-i Lâyezal’e. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kemmen büyük olması, keyfen büyük olması her vakit lâzım gelmez; zira daha cezaletlidir saat-i hardal-misal, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir saatten ki timsali Ayasofî kadardır. Bir sineğin hilkati hayret-fezadır filden, o mahluk-u bîfasal. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ger kalem-i kudretle bir cüz-ü fert üstüne esîrin cevahir-i ferdiyle yazılsa bir Kur’an ki sıgar-ı sahife nisbeti, bir kibr-i sanat-meal </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Sahife-i semada yıldızlarla yazılan bir Kur’an-ı Kerîm’e cezaletle müsavi. Nakkaş-ı Ezelî’nin sanatı her tarafta pür-cemal ve pür-kemal. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Her tarafta böyledir. Derece-i kemalde kalemdeki ittihat, tevhidi ilan eder. Bu kelâm-ı pür-meal, iyi bir dikkate al! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Melâike bir ümmettir, şeriat-ı fıtriye ile memurdur == Şeriat-ı İlahî ikidir. Hem iki sıfattan gelmiş, iki insan muhatap hem de mükellef olmuş. Sıfat-ı iradeden gelen şer’-i tekvinî </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İnsan-ı ekber olan âlemin ahvalini hem de harekâtını ki ihtiyarî değil, tanzim eden şer’dir. O meşiet-i Rabbanî </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Yanlış bir ıstılahla tabiat da denilir. Sıfat-ı kelâmından gelen şeriat ise âlem-i asgar olan insanın ef’alini, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ki ihtiyarî olmuş, tanzim eden şer’dir. İki şer’ bir yerde bazen eder içtima. Melâike-i İlahî, bir ümmet-i azîme hem bir cünd-ü Sübhanî </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Birinci şer’a olmuş hamele-i mümtesil, amele-i mümessil. Hem onlardan bir kısmı ibad-ı müsebbihtir. Bir kısmı da müstağrak, arşın mukarrebîni. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Madde, rikkat peyda ettikçe hayat, şiddet peyda eder == Hayat asıl, esastır; madde ona tabidir hem de onunla kaimdir. Bir hurdebînî huveyn havass-ı hamsesiyle, insanın havassını </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Muvazene edersen görürsün, insan ondan ne derece büyükse havassı o derece onunkinden aşağı. O huveyne işitir kardeşinin sesini. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem de görür rızkını. Ger insan kadar büyüse havassı hayret-feza, hayatı şule-feşan, rü’yeti de berk-âsâ bir nur-u âsumanî. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İnsan, bir kitle-i mevattan bir zîhayat değildir. Belki de milyarlarla zîhayat hüceyratından mürekkeb ve zîhayat bir hücre-i insanî. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> اِنَّ ال۟اِن۟سَانَ كَصُورَةِ ( يٰسٓ ) كُتِبَت۟ فٖيهَا سُورَةُ ( يٰسٓ ) </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> فَتَبَارَكَ اللّٰهُ اَح۟سَنُ ال۟خَالِقٖينَ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Maddiyyunluk, bir taun-u manevîdir == Maddiyyunluk bir taun-u manevî, beşere de tutturdu şu müthiş bir sıtmayı. (*<ref>* Eski Harb-i Umumî’ye işaret eder.</ref>) Hem de âni çarptırdı bir gazab-ı İlahî. Telkin hem de taklit, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Tenkide kabiliyet-i tevessüü nisbeten, o taun da ediyor tevessü ve intişar. Telkini fenden almış, medeniyetten taklit. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hürriyet, tenkit vermiş, gururundan dalalet çıkmış. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Vücudda atalet yok. İşsiz adam, vücudda adem hesabına işler. == En bedbaht, sıkıntılı, muzdarip; işsiz olan adamdır. Zira ki atalet: Vücud içinde adem, hayat içinde mevttir. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Sa’y ise: Vücudun hayatı hem hayatın yakazasıdır elbet! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Riba, İslâm’a zarar-ı mutlaktır == Riba atalet verir, şevk-i sa’yi söndürür. Ribanın kapıları hem de onun kapları olan bu bankaların her </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Dem nef’i ise beşerin en fena kısmınadır, onlar da gâvurlardır. Gâvurlardaki nef’i en fena kısmınadır, onlar da zalimler. Her </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Dem zalimlerdeki nef’i en fena kısmınadır, onlar da sefihlerdir. Âlem-i İslâm’a bir zarar-ı mutlaktır. Mutlak beşer her </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Dem refahı, nazar-ı şer’îde yoktur; zira harbî bir gâvur hürmetsiz, ismetsizdir; demi hederdir her </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> De………m. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> (*<ref>(* Otuz beş sene evvel yazılan bu makam, bu sene yazılmış tarzını gösteriyor. Demek, ramazan bereketiyle yazdırılmış bir nevi ihbar-ı gaybîdir.)</ref>)Kur’an, kendi kendini himaye edip hâkimiyetini idame eder </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir zatı gördüm ki yeis ile müptela, bedbinlikle hasta idi. Dedi: Ulema azaldı, kemiyet keyfiyeti. Korkarız dinimiz sönecek de bir zaman </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Dedim: Nasıl kâinat söndürülmezse iman-ı İslâmî de sönemez. Öyle de zeminin yüzünde çakılmış mismarlar hükmünde her an </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Olan İslâmî şeair, dinî minarat, İlahî maâbid, şer’î maâlim itfa olmazsa İslâmiyet parlayacak an be-an! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Her bir mabed bir muallim olmuş tabıyla tabâyie ders verir. Her maâlim dahi birer üstad olmuştur; onun lisan-ı hali eder telkin-i dinî, hatasız hem bînisyan. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Her bir şeair bir hoca-i dânâdır, ruh-u İslâm’ı daim enzara ders veriyor. Mürur-u a’sar ile sebeb-i istimrar-ı zaman. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Güya tecessüm etmiş envar-ı İslâmiyet, şeairi içinde. Güya tasallüb etmiş zülâl-i İslâmiyet, maâbidi içinde. Birer sütun-u iman. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Güya tecessüd etmiş ahkâm-ı İslâmiyet, maâlimi içinde. Güya tahaccür etmiş erkân-ı İslâmiyet, avâlimi içinde. Birer sütun-u elmas. Onunla murtabıttır zemin ile âsuman. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Lâsiyyema bu Kur’an-ı hatib-i mu’ciz-beyan; daima tekrar eder bir hutbe-i ezelî, aktar-ı İslâmîde kalmamış hiç de bir köy hem dahi hiçbir mekân; </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Nutkunu dinlemesin, talimi işitmesin. اِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ sırrıyla hâfızlıktır pek de büyük bir rütbe. Tilavet ise ibadet-i ins ü cânn. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Onun içinde talim hem müsellematı tezkir. Tekerrür-ü zamanla nazariyat, kalbolur müsellemata hem döner bedihiyata. İstemez daha beyan. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Zaruriyat-ı dinî, nazariyattan çıkıp zaruriyat olmuştur. Tezkir ise kâfidir. İhtar ise vâfidir. Şâfîdir her dem Kur’an. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İhtara hem tezkire, şu intibah-ı İslâm hem içtimaî yakaza her birine veriyor: Umuma ait olan delail ve hem mizan. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Madem içtimaî hayat İslâm’da başlamıştır, her birinin imanı kendine mahsus olan delile münhasıran değil, müstenid vicdan. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Belki cemaatin kalbinde gayr-ı mahdud esbaba dahi eder istinad. Hattâ cây-ı dikkattir: Bir mezheb-i zaîfi, mürur ettikçe zaman, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İptali müşkül olur. Nerede kaldı ki İslâm, vahiy ile fıtrat gibi iki metin esasa hem istinad etmiştir hem bu kadar a’sarda nâfizane hükümran! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Râsih esaslarıyla, bâhir eserleriyle kürenin yarısıyla iltiham peyda etmiş, bir ruh-u fıtrî olmuş; nasıl küsufa girer, küsuftan çıkmış el-ân! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Fakat maatteessüf, bazı zevzek kefere, safsatalı adamlar şu kasr-ı âlînin metin esaslarına ilişir buldukça imkân. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Onları deprettirir. Esaslara ilişilmez, onlarla oynanılmaz, sussun şimdi dinsizlik! İflas etti o teres. Bestir tecrübe-i küfran ve yalan. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bu âlem-i İslâm’ın âlem-i küfre karşı en ileri karakolu şu dârülfünun idi. Lâkayt ve gafletlikle hasm-ı tabiat-yılan </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Gediği açtı cephenin arkasında, dinsizlik hücum etti, millet epey sarsıldı. En ileri karakol, İslâmiyet ruhuyla tenevvür etmiş cenan. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> En mütesallib olmalı, en müteyakkız olmalı yahut o dâr olmamalı, İslâm’ı aldatmamalı. İmanın yeri kalptir, dimağ ise oluyor ma’kes-i nur-u iman. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bazen de mücahiddir, bazen süpürgecidir. Dimağda vesveseler hem pek çok ihtimaller kalp içine girmese sarsılmaz iman, vicdan. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Yoksa bazıların zannınca iman dimağda olsa ruh-u iman olan hakkalyakîne, ihtimalat-ı kesîre olur birer hasm-ı bîeman. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kalp ile vicdan, mahall-i iman. Hads ile ilham, delil-i iman. Bir hiss-i sâdis, tarîk-i iman. Fikr ile dimağ, bekçi-i iman. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Talim-i nazariyattan ziyade, tezkir-i müsellemata ihtiyaç var == Zaruriyat-ı dinî, müsellemat-ı şer’î; kulûblerde hasıldır, ihtar ile huzuru, tezkir ile şuuru. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Matlub da hasıl olur. İbare-i Arabî (*<ref>* On sene sonra gelen bir hâdiseyi hissetmiş, mukabeleye çalışmış.</ref>) daha ulvi ediyor tezkiri hem ihtarı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Onun için cumada hutbe-i Arabiye; zaruriyatı ihtar, müsellematı tezkir, maalkifaye olur onun tarz-ı tezkiri. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Nazariyatı talim onda maksud değildir. Hem İslâm’ın vahdanî simasında şu Arabî ibare bir nakş-ı vahdettir, kabul etmez teksiri. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * == Hadîs der âyete: Sana yetişmek muhal! == Hadîs ile âyeti muvazene edersen, bilbedahe görürsün; beşerin en beliği, vahyin de mübelliği, o dahi bâliğ olmaz </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Belâgat-ı âyete. O da ona benzemez. Demek ki lisan-ı Ahmedîden gelen her bir kelâm her dem onun olamaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Îcaz ile beyan i’caz-ı Kur’an == Bir zaman rüyada gördüm ki Ağrı Dağı altındayım. Birden o dağ patladı, dağ gibi taşları âleme dağıttı, sarstı cihanı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Füc’eten bir adam yanımda peyda oldu. Dedi ki: Îcaz ile beyan et, icmal ile îcaz et, bildiğin enva-ı i’caz-ı Kur’an’ı! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Daha rüyada iken tabirini düşündüm, dedim: Şuradaki infilak, beşerde bir inkılaba misal. İnkılabda ise elbet hüda-yı Furkanî, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Her tarafta yükselip hem de hâkim olacak. İ’cazının beyanı, zamanı da gelecek! O sâile cevaben dedim: İ’caz-ı Kur’anî, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Yedi menabi-i külliyeden tecelli hem yedi anâsırdan terekküp eder. '''Birinci Menba:''' Lafzın fesahatinden selaset-i lisanı; </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Nazmın cezaletinden, mana belâgatından, mefhumların bedaatinden, mazmunların beraatından, üslupların garabetinden birden tevellüd eden bârika-i beyanı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Onlarla oldu mümtezic, mizac-ı i’cazında acib bir nakş-ı beyan, garib bir sanat-ı lisanî. Tekrarı hiçbir zaman usandırmaz insanı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İkinci Unsur ise:''' Umûr-u kevniyede gaybî olan esasat, İlahî hakaikten gaybî olan esrardan, gaybî-yi âsumanî. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Mazide kaybolan gaybî olan umûrdan, müstakbelde müstetir kalmış olan ahvalden birden tazammun eden bir ilmü’l-guyub hızanı, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Âlemü’l-guyub lisanı, şehadet âlemiyle konuşuyor erkânı, rumuz ile beyanı, hedef nev-i insanî, i’cazın bir lem’a-i nurani… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Üçüncü Menba ise:''' Beş cihetle hârika bir câmiiyet vardır. Lafzında, manasında, ahkâmda hem ilminde, makasıdın mizanı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Lafzı''' tazammun eder pek vâsi ihtimalat hem vücuh-u kesîre ki her biri nazar-ı belâgatta müstahsen, Arabiyece sahih, sırr-ı teşriî lâyık görüyor ânı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Manasında:''' Meşarib-i evliya, ezvak-ı ârifîni, mezahib-i sâlikîn, turuk-u mütekellimîn, menahic-i hükema, o i’caz-ı beyanı </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Birden ihata etmiş hem de tazammun etmiş. Delâletinde vüs’at, manasında genişlik. Bu pencere ile baksan, görürsün ne geniştir meydanı! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Ahkâmdaki istiab:''' Şu hârika şeriat ondan olmuş istinbat. Saadet-i dâreynin bütün desatirini, bütün esbab-ı emni, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İçtimaî hayatın bütün revabıtını, vesail-i terbiye, hakaik-i ahvali birden tazammun etmiş onun tarz-ı beyanı… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''İlmindeki istiğrak:''' Hem ulûm-u kevniye hem ulûm-u İlahî, onda meratib-i delâlat, rumuz ile işarat, sureler surlarında cem’etmiştir cinanı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Makasıd ve gayatta:''' Muvazenet, ıttırad, fıtrat desatirine mutabakat, ittihat; tamam müraat etmiş, hıfzeylemiş mizanı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte lafzın ihatasında, mananın vüs’atinde, hükmün istiabında, ilmin istiğrakında, muvazene-i gayatta câmiiyet-i pür-şanı!.. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Dördüncü Unsur ise: Her asrın derece-i fehmine, edebî rütbesine hem her asırdaki tabakata, derece-i istidat, rütbe-i kabiliyet nisbetinde ediyor bir ifaza-i nurani. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Her asra, her asırdaki her tabakaya kapısı küşade. Güya her demde, her yerde taze nâzil oluyor o kelâm-ı Rahmanî. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İhtiyarlandıkça zaman, Kur’an da gençleşiyor. Rumuzu hem tavazzuh eder, tabiat ve esbabın perdesini de yırtar o hitab-ı Yezdanî. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Nur-u tevhidi, her dem her âyetten fışkırır. Şehadet perdesini gayb üstünde kaldırır. Ulviyet-i hitabı dikkate davet eder, o nazar-ı insanı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ki o lisan-ı gaybdır; şehadet âlemiyle bizzat odur konuşur. Şu unsurdan bu çıkar hârika tazeliği bir ihata-i ummanî! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Te’nis-i ezhan için akl-ı beşere karşı İlahî tenezzülat. Tenzil’in üslubunda tenevvüü munisliğidir mahbub-u ins ü cânı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Beşinci Menba ise:''' Nakil ve hikâyatında, ihbar-ı sadıkada esasî noktalardan hazır müşahit gibi bir üslub-u bedî-i pür-maânî </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Naklederek, beşeri onunla ikaz eder. Menkulatı şunlardır: İhbar-ı evvelîni, ahval-i âhirîni, esrar-ı cehennem ve cinanı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hakaik-i gaybiye hem esrar-ı şehadet, serair-i İlahî, revabıt-ı kevnîye dair hikâyatıdır hikâyet-i ayânî </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ki ne vaki reddeylemiş, ne mantık tekzip etmiş. Mantık kabul etmezse red de bile edemez. Semavî kitapların ki matmah-ı cihanî. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İttifakî noktalarda musaddıkane nakleder. İhtilafî yerlerinde musahhihane bahseder. Böyle naklî umûrlar bir “Ümmi”den sudûru hârika-i zamanî… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Altıncı Unsur ise:''' Mutazammın ve müessis olmuş din-i İslâm’a. İslâmiyet misline ne mazi muktedirdir, ne müstakbel muktedir; araştırsan zaman ile mekânı!.. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Arzımızı senevî, yevmî dairesinde şu hayt-ı semavîdir; tutmuş da döndürüyor. Küreye ağır basmış hem dahi ona binmiş. Bırakmıyor isyanı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Yedinci Menba ise:''' Şu altı menbadan çıkan envar-ı sitte, birden eder imtizaç. Ondan çıkar bir hüsün, bundan gelir bir hads, vasıta-i nurani. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şundan çıkan bir zevktir; zevk-i i’caz bilinir, tabirine lisanımız yetişmez. Fikir dahi kāsırdır, görünür de tutulmaz o nücum-u âsumanî. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> On üç asır müddette meylü’t-tahaddî varmış Kur’an’ın a’dasında, şevk-i taklit uyanmış Kur’an’ın ahbabında. İşte i’cazın bir bürhanı… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şu iki meyl-i şeditle yazılmıştır meydanda, milyonlarla kütüb-ü Arabiye, gelmiştir kütüphane-i vücuda. Onlar ile Tenzil’i düşerse bir mizanı </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Muvazene edilse, değil dânâ-i bîmüdânî, hattâ en âmî adam, göz kulakla diyecek: Bunlar ise insanî, şu ise âsumanî! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem de hükmedecek: Şu bunlara benzemez, rütbesinde olamaz. Öyle ise ya umumdan aşağı; bu ise bilbedahe malûm olmuş butlanı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Öyle ise umumun fevkindedir. Mazmunları o kadar zamanda, kapı açık, beşere vakfedilmiş; kendine davet etmiş ervah ile ezhanı! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Beşer onda tasarruf, kendine de mal etmiş. Onun mazmunları ile yine Kur’an’a karşı çıkmamış, hiçbir zaman çıkamaz; geçti zaman-ı imtihanı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Sair kitaplara benzemez, onlara makîs olmaz; zira yirmi sene zarfında müneccemen hâcetlere nisbeten nüzulü; müteferrik mütekatı’, bir hikmet-i Rabbanî. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Esbab-ı nüzulü muhtelif, mütebayin. Bir maddede es’ile mütekerrir, mütefavit. Hâdisat-ı ahkâmı müteaddid, mütegayir. Muhtelif, mütefarık nüzulünün ezmanı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hâlât-ı telakkisi mütenevvi, mütehalif. Aksam-ı muhatabı müteaddid, mütebaid. Gayat-ı irşadında mütederric, mütefavit. Şu esaslara müstenid binaı hem beyanı, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Cevabı hem hitabı. Bununla da beraber selaset ve selâmet, tenasüp ve tesanüd, kemalini göstermiş; işte onun şahidi: Fenn-i beyan maânî. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kur’an’da bir hâssa var; başka kelâmda yoktur. Bir kelâmı işitsen, asıl sahib-i kelâmı arkasında görürsün, ya içinde bulursun. Üslup: Âyine-i insanî. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ey sâil-i misalî! Sen ki îcaz istedin, ben de işaret ettim. Eğer tafsil istersen, haddimin haricinde!.. Sinek seyretmez âsumanı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Zira o kırk enva-ı i’cazından yalnız bir tekini ki cezalet-i nazmıdır; İşaratü’l-İ’caz’da sıkışmadı tibyanı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Yüz sahife tefsirim ona kâfi gelmedi. Senin gibi ruhanî ilhamları ziyade. Ben istiyorum senden tafsil ile beyanı! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == اُولَاش۟مَاز۟ دَس۟تِ أَدَبِ غَر۟بِ هَوَس۟بَارِ هَوَاكَارِ دَهَادَار۟ == </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> دَأ۟بِ أَدَب۟ أَبَد۟ مُدَّت۟ قُر۟اٰنِ ضِيَابَارِ شِفَاكَارِ هُدَادَار۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kâmilîn insanların zevk-i maâlîsini hoşnut eden bir halet, çocukça bir hevese, sefihçe bir tabiat sahibine hoş gelmez, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Onları eğlendirmez. Bu hikmete binaen, bir zevk-i süflî, sefih hem nefsî ve şehvanî içinde tam beslenmiş, zevk-i ruhîyi bilmez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Avrupa’dan tereşşuh etmiş şu hazır edebiyat romanvari nazarla, Kur’an’da olan letaif-i ulviyet, mezaya-yı haşmeti göremez hem tadamaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kendindeki miheki ona ayar edemez. Edebiyatta vardır üç meydan-ı cevelan; onlar içinde gezer, haricine çıkamaz: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ya aşkla hüsündür, ya hamaset ve şehamet, ya tasvir-i hakikat. İşte yabani edepse hamaset noktasında hakperestliği etmez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Belki zalim nev-i beşerin gaddarlıklarını alkışlamakla kuvvet-perestlik hissini telkin eder. Hüsün ve aşk noktasında, aşk-ı hakiki bilmez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şehvet-engiz bir zevki nefislere de zerkeder. Tasvir-i hakikat maddesinde, kâinata sanat-ı İlahî suretinde bakmaz, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir sıbga-i Rahmanî suretinde göremez. Belki tabiat noktasında tutar, tasvir ediyor hem ondan da çıkamaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Onun için telkini aşk-ı tabiat olur. Madde-perestlik hissi, kalbe de yerleştirir, ondan ucuzca kendini kurtaramaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Yine ondan gelen, dalaletten neş’et eden ruhun ızdırabatına o edepsizlenmiş edep müsekkin hem münevvim; hakiki fayda vermez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Tek bir ilacı bulmuş, o da romanlarıymış. Kitap gibi bir hayy-ı meyyit, sinema gibi bir müteharrik emvat! Meyyit hayat veremez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem tiyatro gibi tenasühvari, mazi denilen geniş kabrin hortlakları gibi şu üç nevi romanlarıyla hiç de utanmaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Beşerin ağzına yalancı bir dil koymuş hem insanın yüzüne fâsık bir göz takmış, dünyaya bir âlüfte fistanını giydirmiş, hüsn-ü mücerred tanımaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Güneşi gösterirse sarı saçlı, güzel bir aktrisi kārie ihtar eder. Zâhiren der: “Sefahet fenadır, insanlara yakışmaz.” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Netice-i muzırrayı gösterir. Halbuki sefahete öyle müşevvikane bir tasviri yapar ki ağız suyu akıtır, akıl hâkim kalamaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İştihayı kabartır, hevesi tehyic eder, his daha söz dinlemez. Kur’an’daki edepse hevayı karıştırmaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hakperestlik hissi, hüsn-ü mücerred aşkı, cemal-perestlik zevki, hakikat-perestlik şevki verir hem de aldatmaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kâinata tabiat cihetinde bakmıyor; belki bir sanat-ı İlahî, bir sıbga-i Rahmanî noktasında bahseder, akılları şaşırtmaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Marifet-i Sâni’in nurunu telkin eder. Her şeyde âyetini gösterir. Her ikisi rikkatli birer hüzün de veriyor fakat birbirine benzemez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Avrupazade edepse fakdü’l-ahbaptan, sahipsizlikten neş’et eden gamlı bir hüznü veriyor, ulvi hüznü veremez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Zira sağır tabiat hem de bir kör kuvvetten mülhemane aldığı bir hiss-i hüzn-ü gamdar. Âlemi bir vahşetzar tanır, başka çeşit göstermez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O surette gösterir hem de mahzunu tutar, sahipsiz de olarak yabaniler içinde koyar, hiçbir ümit bırakmaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kendine verdiği şu hissî heyecanla gitgide ilhada kadar gider, tatile kadar yol verir, dönmesi müşkül olur, belki daha dönemez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kur’an’ın edebi ise öyle bir hüznü verir ki âşıkane hüzündür, yetimane değildir. Firaku’l-ahbaptan gelir, fakdü’l-ahbaptan gelmez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kâinatta nazarı, kör tabiat yerine şuurlu hem rahmetli bir sanat-ı İlahî onun medar-ı bahsi, tabiattan bahsetmez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kör kuvvetin yerine inayetli, hikmetli bir kudret-i İlahî ona medar-ı beyan. Onun için kâinat, vahşetzar suret giymez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Belki muhatab-ı mahzunun nazarında oluyor bir cemiyet-i ahbap. Her tarafta tecavüb, her canibde tahabbüb; ona sıkıntı vermez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Her köşede istînas, o cemiyet içinde mahzunu vaz’ediyor bir hüzn-ü müştakane, bir hiss-i ulvi verir, gamlı bir hüznü vermez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İkisi birer şevki de verir: O yabani edebin verdiği bir şevk ile nefis düşer heyecana, heves olur münbasit; ruha ferah veremez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kur’an’ın şevki ise: Ruh düşer heyecana, şevk-i maâlî verir. İşte bu sırra binaen, şeriat-ı Ahmediye (asm) lehviyatı istemez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bazı âlât-ı lehvi tahrim edip, bir kısmı helâl diye izin verip… Demek, hüzn-ü Kur’anî veya şevk-i Tenzilî veren âlet, zarar vermez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Eğer hüzn-ü yetimî veya şevk-i nefsanî verse âlet haramdır. Değişir eşhasa göre herkes birbirine benzemez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Dallar semeratı rahmet namına takdim ediyor == Şecere-i hilkatin dalları her tarafta semerat-ı niamı zîruhun ellerine zâhiren uzatıyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hakikatte bir yed-i rahmet, bir dest-i kudrettir ki o semeratı, o dalları içinde sizlere uzatıyor. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O yed-i rahmeti, siz de şükür ile öpünüz. O dest-i kudreti de minnetle takdis ediniz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Fatiha’nın âhirinde işaret olunan üç yolun beyanı == Ey birader-i pür emel! Hayalini ele al, benimle beraber gel. İşte bir zemindeyiz, etrafına bakarız; kimse de görmez bizi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Çadır direkleri hükmünde yüksek dağlar üstünde karanlıklı bir bulut tabakası atılmış hem o dahi kaplatmış zeminimizin yüzü. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Müncemid bir sakf olmuş fakat alt yüzü açıkmış, o yüz güneş görürmüş. İşte bulut altındayız, sıkıyor zulmet bizi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Sıkıntı da boğuyor, havasızlık öldürür. Şimdi bize '''üç yol''' var: Bir âlem-i ziyadar, bir kere seyrettimdi bu zemin-i mecazî. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Evet, bir kere buraya da gelmişim, üçünde ayrı ayrı gitmişim. '''Birinci yolu budur:''' Ekseri burdan gider; o da devr-i âlemdir, seyahate çeker bizi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte biz de yoldayız, böyle yayan gideriz. Bak şu sahranın kum deryalarına, nasıl hiddet saçıyor, tehdit ediyor bizi! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bak şu deryanın dağvari emvacına! O da bize kızıyor. İşte elhamdülillah öteki yüze çıktık, görürüz güneş yüzü. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Fakat çektiğimiz zahmeti ancak da biz biliriz. Of! Tekrar buraya döndük şu zemin-i vahşetzar, bulut damı zulmettar. Bize lâzım, revnaktar eder kalpteki gözü </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir âlem-i ziyadar. Fevkalâde eğer bir cesaretin var; gireriz de beraber, bu yol-u pür-hatarkâr. '''İkinci yolumuzu:''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Tabiat-ı arzı deleriz, o tarafa geçeriz. Ya fıtrî bir tünelden titreyerek gideriz. Bir vakitte bu yolda seyrettim de geçtim bînaz ve pür-niyazî. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Fakat o zaman tabiatın zemini eritecek, yırtacak bir madde var idi elimde. Üçüncü yolun o delil-i mu’cizi </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Kur’an onu bana vermişti. Kardeşim, arkamı da bırakma, hiç de korkma! Bak hâ şurada tünelvari mağaralar, tahte’l-arz akıntılar beklerler ikimizi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bizi geçirecekler. Tabiat da şu müthiş cümudiyeleri de seni hiç korkutmasın. Zira bu abus çehresi altında merhametli sahibinin tebessümlü yüzü. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Radyumvari o madde-i Kur’anî ışığıyla sezmiştim. İşte gözüne aydın! Ziyadar âleme çıktık, bak şu zemin-i pür-nâzı </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bu feza-yı latîf, şirin. Yahu başını kaldır! Bak semavata ser çekmiş, bulutları da yırtmış, aşağıda bırakmış. Davet ediyor bizi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şu şecere-i tûba, meğer o Kur’an imiş. Dalları her tarafa uzanmış. Tedelli eden bu dala biz de asılmalıyız, oraya alsın bizi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O şecere-i semavî, bir timsali zeminde olmuş şer’-i enveri. Demek, zahmet çekmeden o yol ile çıkardık bu âlem-i ziyaya, sıkmadan zahmet bizi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Madem yanlış etmişiz; eski yere döneriz, doğru yolu buluruz. Bak, '''üçüncü yolumuz''': Şu dağlar üstünde durmuş olan şehbazi </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem de bütün cihana okuyor bir ezanı. Bak müezzin-i a’zama, Muhammedü’l-Hâşimî (asm) davet eder insanı âlem-i nur-u envere. İlzam eder niyaz ile namazı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bulutları da yırtmış, bak bu hüda dağlarına. Semavata ser çekmiş, bak şeriat cibaline. Nasıl müzeyyen etmiş zeminimizin yüzü gözü. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte çıkmalıyız buradan himmet tayyaresiyle. Ziya, nesîm orada; nur u cemal orada. İşte buradadır Uhud-u Tevhid, o cebel-i azizi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte şuradadır Cûdi-i İslâmiyet, o cebel-i selâmet. İşte Cebelü’l-Kamer olan Kur’an-ı Ezher, zülâl-i Nil akıyor o muhteşem menbadan. İç o âb-ı lezizi!.. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> فَتَبَارَكَ اللّٰهُ اَح۟سَنُ ال۟خَالِقٖينَ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَ اٰخِرُ دَع۟وٰينَا اَنِ ال۟حَم۟دُ لِلّٰهِ رَبِّ ال۟عَالَمٖينَ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ey arkadaş! Şimdi hayali baştan çıkar, aklı kafaya geçir. Evvelki iki yolun, mağdub ve dâllîn yolu; hatarları pek çoktur, kıştır daim güz yazı. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Yüzde biri kurtulur; Eflatun, Sokrat gibi. Üçüncü yol, sehildir hem karib-i müstakimdir. Zayıf, kavî müsavi. Herkes o yoldan gider. En rahatı budur ki şehit olmak ya gazi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte neticeye gireriz. Evet, deha-yı fennî: Evvelki iki yoldur ona meslek ve mezhep. Fakat hüda-yı Kur’anî: Üçüncü yoldur, onun sırat-ı müstakimi îsal eder o bizi. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> اَللّٰهُمَّ اِه۟دِنَا الصِّرَاطَ ال۟مُس۟تَقٖيمَ صِرَاطَ الَّذٖينَ اَن۟عَم۟تَ عَلَي۟هِم۟ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> غَي۟رِ ال۟مَغ۟ضُوبِ عَلَي۟هِم۟ وَ لَاالضَّٓالّٖينَ اٰمٖينَ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> <nowiki>*</nowiki> * * </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Hakiki bütün elem dalalette, bütün lezzet imandadır == '''Hayal libasını giymiş muazzam bir hakikat''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ey yoldaş-ı hüşdar! Sırat-ı müstakimin o meslek-i nurani, mağdub ve dâllînin o tarîk-i zulmanî, tam farklarını görmek eğer istersen ey aziz, </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Gel vehmini ele al, hayal üstüne de bin, şimdi seninle gideriz zulümat-ı ademe. O mezar-ı ekberi, o şehr-i pür-emvatı bir ziyaret ederiz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir Kadîr-i Ezelî, kendi dest-i kudretle bu zulümat kıtadan bizi tuttu çıkardı, bu vücuda bindirdi, gönderdi şu dünyaya; şu şehr-i bîlezaiz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte şimdi biz geldik şu âlem-i vücuda, o sahra-yı hēile. Gözümüz de açıldı, şeş cihette biz baktık; evvel istîtafkârane önümüze bakarız. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Lâkin beliyyeler, elemler önümüzde düşmanlar gibi tehacüm eder. Ondan korktuk, çekindik. Sağa sola, anâsır-ı tabâyia bakarız, ondan meded bekleriz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Lâkin biz görüyoruz ki onların kalpleri kasiyye, merhametsiz. Dişlerini bilerler, hiddetli de bakarlar; ne naz dinler, ne niyaz! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Muztar adamlar gibi meyusane nazarı yukarıya kaldırdık. Hem istimdadkârane ecram-ı ulviyeye bakarız, pek dehşetli tehditkâr da görürüz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Güya birer gülle bomba olmuşlar, yuvalardan çıkmışlar. Hem etraf-ı fezada pek süratli geçerler, her nasılsa ki onlar birbirine dokunmaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ger birisi yolunu kazara bir şaşırtsa, el-iyazü billah, şu âlem-i şehadet ödü de patlayacak. Tesadüfe bağlıdır, bundan dahi hayır gelmez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Meyusane nazarı o cihetten çevirdik, elîm hayrete düştük. Başımız da eğildi, sinemizde saklandık, nefsimize bakarız. Mütalaa ederiz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte işitiyoruz: Zavallı nefsimizden binlerle hâcetlerin sayhaları geliyor. Binlerle fâkatlerin enînleri çıkıyor. Teselliyi beklerken tevahhuş ediyoruz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ondan da hayır gelmedi. Pek ilticakârane vicdanımıza girdik; içine bakıyoruz, bir çareyi bekleriz. Eyvah! Yine bulmayız, biz meded vermeliyiz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Zira onda görünür binlerle emelleri, galeyanlı arzular, heyecanlı hissiyat, kâinata uzanmış. Her birinden titreriz, hiç yardım edemeyiz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O âmâl sıkışmışlar vücud adem içinde; bir tarafı ezele, bir tarafı ebede uzanıp gidiyorlar. Öyle vüs’atleri var, ger dünyayı yutarsa o vicdan da tok olmaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte bu elîm yolda nereye bir baş vurduk, onda bir bela bulduk. Zira mağdub ve dâllîn yolları böyle olur. Tesadüf ve dalalet, o yolda nazar-endaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> O nazarı biz taktık, bu hale böyle düştük. Şimdi dahi halimiz ki mebde ve meâdi hem Sâni’ ve hem haşri muvakkat unutmuşuz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Cehennemden beterdir, ondan daha muhriktir, ruhumuzu eziyor. Zira o şeş cihetten ki onlara baş vurduk. Öyle halet almışız. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ki yapılmış o halet hem havf ile dehşetten hem acz ile ra’şetten hem kalak ve vahşetten hem yütm ve hem yeisten mürekkeb vicdansûz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şimdi her cihete mukabil bir cepheyi alırız, def’ine çalışırız. '''Evvel''', kudretimize müracaat ederiz, vâ-esefâ görürüz </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ki âcize, zaîfe. '''Sâniyen:''' Nefiste olan hâcatın susmasına teveccüh ediyoruz. Vâ-esefâ durmayıp bağırırlar, görürüz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Sâlisen:''' İstimdadkârane, bir halâskârı için bağırır, çağırırız, ne kimse işitiyor, ne cevabı veriyor. Biz de zannediyoruz: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Her bir şey bize düşman, her bir şey bizden garib. Hiçbir şey kalbimize bir teselli vermiyor; hiç emniyet bahşetmez, hakiki zevki vermez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> '''Râbian:''' Biz ecram-ı ulviyeye baktıkça onlar nazara verir bir havf ile dehşeti. Hem vicdanın müz’ici bir tevahhuş geliyor: Akılsûz, evhamsâz! </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte ey birader! Bu dalaletin yolu, mahiyeti şöyledir. Küfürdeki zulmeti, bu yolda tamam gördük. Şimdi de gel kardeşim, o ademe döneriz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Tekrar yine geliriz. Bu kere tarîkımız sırat-ı müstakimdir hem imanın yoludur. Delil ve imamımız, inayet ve Kur’an’dır, şehbaz-ı edvar-pervaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte Sultan-ı ezel’in rahmet ve inayeti, vaktâ bizi istedi, kudret bizi çıkardı, lütfen bizi bindirdi kanun-u meşiete: Etvar üstünde perdaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şimdi bizi getirdi, şefkat ile giydirdi şu hil’at-ı vücudu, emanet rütbesini bize tevcih eyledi. Nişanı niyaz ve namaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şu edvar ve etvarın, bu uzun yolumuzda birer menzil-i nazdır. Yolumuzda teshilat içindir ki kaderden bir emirname vermiş, sahifede cephemiz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Her nereye geliriz, herhangi taifeye misafir oluyoruz, pek uhuvvetkârane istikbal görüyoruz. Malımızdan veririz, mallarından alırız. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ticaret muhabbeti, onlar bizi beslerler, hediyelerle süslerler hem de teşyi ederler. Gele gele işte geldik, dünya kapısındayız, işitiyoruz âvâz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bak girdik şu zemine, ayağımızı bastık şehadet âlemine: Şehrâyine-i Rahman, gürültühane-i insan. Hiçbir şey bilmeyiz, delil ve imamımız </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Meşiet-i Rahman’dır. Vekil-i delilimiz, nâzenin gözlerimiz. Gözlerimizi açtık, dünya içine saldık. Hatırına gelir mi evvelki gelişimiz? </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Garib, yetim olmuştuk; düşmanlarımız çoktu, bilmezdik hâmimizi. Şimdi nur-u iman ile o düşmanlara karşı bir rükn-ü metînimiz </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İstinadî noktamız hem himayetkârımız def’eder düşmanları. O iman-ı billahtır ki ziya-yı ruhumuz hem nur-u hayatımız hem de ruh-u ruhumuz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İşte kalbimiz rahat, düşmanları aldırmaz, belki düşman tanımaz. Evvelki yolumuzda, vaktâ vicdana girdik; işittik ondan binlerle feryad u fîzar ve âvâz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ondan belaya düştük. Zira âmâl, arzular, istidat ve hissiyat; daim ebedi ister. Onun yolunu bilmezdik, bizden yol bilmemezlik, onda fîzar ve niyaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Fakat elhamdülillah, şimdi gelişimizde bulduk nokta-i istimdad, ki daim hayat verir o istidat, âmâle; tâ ebedü’l-âbâda onları eder pervaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Onlara yol gösterir, o noktadan istidat hem istimdad ediyor hem âb-ı hayatı içer hem kemaline koşuyor; o nokta-i istimdad, o şevk-engiz remz ü naz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> İkinci kutb-u iman ki tasdik-i haşirdir. Saadet-i ebedî, o sadefin cevheri. İman bürhanı, Kur’an. Vicdan-ı insanî bir râz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şimdi başını kaldır, şu kâinata bir bak, onun ile bir konuş. Evvelki yolumuzda pek müthiş görünürdü. Şimdi de mütebessim her tarafa gülüyor, nâzenînane niyaz ve âvâz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Görmez misin gözümüz arı-misal olmuştur, her tarafa uçuyor. Kâinat bostanıdır, her tarafta çiçekler, her çiçek de veriyor ona bir âb-ı leziz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem ünsiyet, teselli, tahabbübü veriyor. O da alır, getirir; şehd-i şehadet yapar. Balda bir bal akıtır, o esrarengiz şehbaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Harekât-ı ecrama ya nücum ya şümusa nazarımız kondukça ellerine verirler Hâlık’ın hikmetini. Hem mâye-i ibreti hem cilve-i rahmeti alır ediyor pervaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Güya şu güneş bizlerle konuşuyor, der: “Ey kardeşlerimiz! Tevahhuşla sıkılmayınız, ehlen sehlen merhaba, hoş teşrif ettiniz. Menzil sizin, ben bir mumdar-ı şehnaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ben de sizin gibiyim fakat safi, isyansız, mutî bir hizmetkârım. O Zat-ı Ehad-i Samed ki mahz-ı rahmetiyle hizmetinize beni musahhar-ı pür-nur etmiş. Benden hararet, ziya; sizden namaz ve niyaz.” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Yahu, bakın kamere! Yıldızlarla denizler her biri de kendine mahsus birer lisanla: “Ehlen sehlen merhaba!” derler. “Hoş geldiniz, bizi tanımaz mısınız?” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Sırr-ı teavünle bak, remz-i nizamla dinle. Her birisi söylüyor: “Biz de birer hizmetkâr, rahmet-i Zülcelal’in birer âyinedarıyız; hiç de üzülmeyiniz, bizden sıkılmayınız.” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Zelzele na’raları, hâdisat sayhaları sizi hiç korkutmasın, vesvese de vermesin. Zira onlar içinde bir zemzeme-i ezkâr, bir demdeme-i tesbih, velvele-i naz u niyaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Sizi bize gönderen o Zat-ı Zülcelal, ellerinde tutmuştur bunların dizginlerini. İman gözü okuyor yüzlerinde âyet-i rahmet, her biri birer âvâz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ey mü’min-i kalbi hüşyar! Şimdi gözlerimiz bir parça dinlensinler, onların bedeline hassas kulağımızı imanın mübarek eline teslim ederiz, dünyaya göndeririz. Dinlesin leziz bir saz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Evvelki yolumuzda bir matem-i umumî hem vaveylâ-yı mevtî zannolunan o sesler, şimdi yolumuzda birer nevaz u namaz, birer âvâz u niyaz, birer tesbihe âğâz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Dinle, havadaki demdeme, kuşlardaki civcive, yağmurdaki zemzeme, denizdeki gamgama, ra’dlardaki rakraka, taşlardaki tıktıka birer manidar nevaz… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Terennümat-ı hava, naarat-ı ra’diye, nağamat-ı emvac, birer zikr-i azamet. Yağmurun hezecatı, kuşların seceatı birer tesbih-i rahmet, hakikate bir mecaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Eşyada olan asvat, birer savt-ı vücuddur: Ben de varım derler. O kâinat-ı sâkit, birden söze başlıyor: “Bizi camid zannetme, ey insan-ı boşboğaz!” </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Tuyûrları söylettirir ya bir lezzet-i nimet ya bir nüzul-ü rahmet. Ayrı ayrı seslerle, küçük âğâzlarıyla rahmeti alkışlarlar, nimet üstünde iner, şükür ile eder pervaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Remzen onlar derler: “Ey kâinat kardeşler! Ne güzeldir halimiz, şefkatle perverdeyiz, halimizden memnunuz.” Sivri dimdikleriyle fezaya saçıyorlar birer âvâz-ı pür-naz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Güya bütün kâinat ulvi bir musikîdir, iman nuru işitir ezkâr ve tesbihleri. Zira hikmet reddeder tesadüf vücudunu, nizam ise tard eder ittifak-ı evhamsâz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ey yoldaş! Şimdi şu âlem-i misalîden çıkarız, hayalî vehimden ineriz, akıl meydanında dururuz, mizana çekeriz, ederiz yolları ber-endaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Evvelki elîm yolumuz mağdub ve dâllîn yolu, o yol verir vicdana, tâ en derin yerine hem bir hiss-i elîmi hem bir şedit elemi. Şuur onu gösterir. Şuura zıt olmuşuz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem kurtulmak için de muztar ve hem muhtacız; ya o teskin edilsin ya ihsas da olmasın; yoksa dayanamayız, feryad u fîzar dinlenmez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hüda ise şifadır; heva, iptal-i histir. Bu da teselli ister, bu da tegafül ister, bu da meşgale ister, bu da eğlence ister. Hevesat-ı sihirbaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Tâ vicdanı aldatsın, ruhu tenvim edilsin, tâ elem hissolmasın. Yoksa o elem-i elîm, vicdanı ihrak eder; fîzara dayanılmaz, elem-i yeis çekilmez. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Demek, sırat-ı müstakimden ne kadar uzak düşse o derece nisbeten şu halet tesir eder, vicdanı bağırttırır. Her lezzetin içinde elemi var, birer iz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Demek heves, heva, eğlence, sefahetten memzuç olan şaşaa-i medeni, bu dalaletten gelen şu müthiş sıkıntıya bir yalancı merhem, uyutucu zehirbaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ey aziz arkadaşım! İkinci yolumuzda, o nurani tarîkte bir haleti hissettik; o haletle oluyor hayat, maden-i lezzet. Âlâm, olur lezaiz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Onunla bunu bildik ki mütefavit derecede, kuvvet-i iman nisbetinde ruha bir halet verir. Ceset ruhla mültezdir, ruh vicdanla mütelezziz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Bir saadet-i âcile, vicdanda mündericdir; bir firdevs-i manevî, kalbinde mündemicdir. Düşünmekse deşmektir, şuur ise şiar-ı râz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Şimdi ne kadar kalp ikaz edilirse, vicdan tahrik edilse, ruha ihsas verilse lezzet ziyade olur hem de döner ateşi nur, şitası yaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Vicdanda firdevslerin kapıları açılır, dünya olur bir cennet. İçinde ruhlarımız, eder pervaz u perdaz, olur şehbaz u şehnaz, yelpez namaz u niyaz. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Ey aziz yoldaşım! Şimdi Allah’a ısmarladık. Gel, beraber bir dua ederiz, sonra da buluşmak üzere ayrılırız… </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> اَللّٰهُمَّ اِه۟دِنَا الصِّرَاطَ ال۟مُس۟تَقٖيمَ اٰمٖينَ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> == Anglikan Kilisesine Cevap == Bir zaman bîaman İslâm’ın düşmanı, siyasî bir dessas, yüksekte kendini göstermek isteyen vesvas bir papaz, desise niyetiyle hem inkâr suretinde </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Hem de boğazımızı pençesiyle sıktığı bir zaman-ı elîmde pek şematetkârane bir istifham ile dört şey sordu bizden. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Altı yüz kelime istedi. Şematetine karşı yüzüne “Tuh!” demek, desisesine karşı küsmekle sükût etmek, inkârına karşı da </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Tokmak gibi bir cevab-ı müskit vermek lâzımdı. Onu muhatap etmem. Bir hakperest adama böyle cevabımız var. O dedi '''birincide:''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> “Muhammed aleyhissalâtü vesselâm dini nedir?” Dedim: “İşte Kur’an’dır. Erkân-ı sitte-i iman, erkân-ı hamse-i İslâm, esas maksad-ı Kur’an.” Der '''ikincisinde:''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> “Fikir ve hayata ne vermiş?” Dedim: “Fikre tevhid, hayata istikamet. Buna dair şahidim: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> فَاس۟تَقِم۟ كَمَٓا اُمِر۟تَ قُل۟ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Der '''üçüncüsünde:''' “Mezahim-i hazıra nasıl tedavi eder?” Derim: “Hurmet-i riba hem vücub-u zekâtla. Buna dair şahidim: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> يَم۟حَقُ اللّٰهُ الرِّبٰوا da. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَاَحَلَّ اللّٰهُ ال۟بَي۟عَ وَحَرَّمَ الرِّبٰوا وَاَقٖيمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Der '''dördüncüsünde:''' </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> “İhtilal-i beşere ne nazarla bakıyor?” Derim: “Sa’y, asıl esastır. Servet-i insaniye, zalimlerde toplanmaz, saklanmaz ellerinde. </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> Buna dair şahidim: </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> لَي۟سَ لِل۟اِن۟سَانِ اِلَّا مَا سَعٰى وَالَّذٖينَ يَك۟نِزُونَ الذَّهَبَ وَال۟فِضَّةَ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> وَلَا يُن۟فِقُونَهَا فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ فَبَشِّر۟هُم۟ بِعَذَابٍ اَلٖيمٍ </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> (Yüz mâşâallah bu cevaba.) </div> <div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr"> ------ <center> [[Otuz Üçüncü Söz]] ⇐ | [[Sözler]] | ⇒ [[Konferans]] </center> ------ </div>