Kastamonu Lahikası 117. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    Diğer diller:
    • Türkçe

    Aziz, sıddık kardeşlerim!

    Risale-i Nur’un intişarına ve fütuhatına karşı gelen biri semavî, biri arzî iki musibete mukabele edecek ayrı bir inayet-i İlahiye cilvesi görülmeye başladı.

    Arzî ve insanî olan musibet: Isparta’da ve İstanbul’da olduğu gibi; Kastamonu’nun havalisinde de ehl-i dalalet, Risale-i Nur’un intişarına set çekmek için has talebelerin ve ciddi çalışanların şevklerini kırmak ve onlara fütur vermek için ayrı ayrı tarzlarda, umumî bir plan dâhilinde taarruz ediliyor. Hâlislere fütur veremediklerinden başka meşgaleler bulmakla çalışmalarına zarar veriyorlar.

    Semavî musibet ise: İhtikâr neticesinde, hayat ve yaşamak hissi, hissiyat-ı diniyeye galebe çalıp ekser nâs midesini, maişetini daima düşünüyor. Hattâ ekser fukara kısmından olan Risale-i Nur talebeleri, bu musibete karşı çabalamak mecburiyetiyle hakiki ve en mühim vazifesi olan neşir hizmetini bırakmaya mecbur oluyor.

    Hem insanların zihinleri, fikirleri kasden ve bizzat hakaik-i imaniyeye karşı bu yüzden bir derece lâkaytlık bir vaziyeti almasından, bir tevakkuf devri gelmesine mukabil; Cenab-ı Hakk’ın inayet ve rahmetiyle başka bir tarzda Risale-i Nur’un intişar ve fütuhatına meydan açmış. Ezcümle: İstanbul âfakından yüksek ulemanın; eski Fetva Emini Ali Rıza, Ahmed-i Şiranî ve parlak vaizlerden Şemsi gibi zatlar, Risale-i Nur’la ciddi ve takdirkârane münasebettar olmaya başlamalarıdır.

    Hem hatırımızda olmadığı halde, yeni hurufla tabetmek üzere –başta Âyetü’l-Kübra’nın en mühim parçası– yedi parça, bir mecmuada tabetmek ve gençleri uyandıran üç dört parça ayrı bir risalede, Hâfız Mustafa ile beraber tabetmek için matbaaya gönderdik.

    Hem mühim bir zat teşebbüs ediyor ki mühim parçalardan bir kısmını Ankara’da, büyük rütbeli birisinin muavenetiyle tabetmek niyeti var. Ben şimdilik muvafakat etmedim.

    Velhasıl bir kapı kapansa inayet-i İlahiye daha parlak kapıları Risale-i Nur yüzünden açıyor, yol veriyor. Risale-i Nur’un mektup ve melfuz hurufatı adedince Cenab-ı Erhamü’r-Râhimîn’e hamd ü sena ve şükür olsun. هٰذَا مِن۟ فَض۟لِ رَبّٖى Buna binaen, bu tevakkuf ve muvakkaten fütura merak etmeyiniz. Zaten şimdiye kadar çalışmalar tohumlar nevinde, istikbalde kâfi sümbüller verebilir. Farz-ı muhal olarak hiç çalışılmasa da yine kifayet eder. Kat’iyen takarrur etmiş ki Risale-i Nur hakikatlerine, gıdaya ihtiyaç gibi bu zamanda ihtiyaç var. Bu ihtiyaç ise onu tevakkufta bırakmaz, işlettirecek inşâallah.

    Hâfız Mustafa ile umumunuza bedel görüştük fakat pek az bir zamanda. Cenab-ı Hak onu ve Tahirî’yi tab meselesinde muvaffak eylesin, âmin!

    Hâfız Ali’nin mektubunda, Medrese-i Nuriye’nin üstadı olan Hacı Hâfız ile gayet samimane ve uhuvvetkârane görüşmeleri ve meşveretleri bizleri çok mesrur eyledi.

    Said Nursî


    Kastamonu Lahikası 116. Mektup ⇐ | Kastamonu Lahikası | ⇒ Kastamonu Lahikası 118. Mektup