Sikke-i Tasdik-i Gaybi 27. Mektup
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Sizin fevkalâde sadakat ve ulüvv-ü himmetinizden tereşşuh eden bir hafta evvelki mektubunuza karşı hüsn-ü zannınızı bir derece cerh eden benim cevabımın hikmeti şudur ki:
Bu zamanda öyle fevkalâde hâkim cereyanlar var ki her şeyi kendi hesabına aldığı için faraza hakiki beklenilen o zat dahi bu zamanda gelse harekâtını o cereyanlara kaptırmamak için siyaset âlemindeki vaziyetten feragat edecek ve hedefini değiştirecek diye tahmin ediyorum.
Hem üç mesele var: Biri hayat, biri şeriat, biri imandır. Hakikat noktasında en mühimmi ve en a’zamı, iman meselesidir. Fakat şimdi umumun nazarında ve hal-i âlem ilcaatında en mühim mesele, hayat ve şeriat göründüğünden o zat şimdi olsa da üç meseleyi birden umum rûy-i zeminde vaziyetlerini değiştirmek nev-i beşerdeki cari olan âdetullaha muvafık gelmediğinden, herhalde en a’zam meseleyi esas yapıp öteki meseleleri esas yapmayacak. Tâ ki iman hizmeti safvetini umumun nazarında bozmasın ve avamın çabuk iğfal olunabilen akıllarında, o hizmet başka maksatlara âlet olmadığı tahakkuk etsin.
Hem de yirmi seneden beri tahripkâr eşedd-i zulüm altında o derece ahlâk bozulmuş, o derece metanet ve sadakat kaybolmuş ki ondan belki yirmiden birisine itimat edilmez. Bu acib hâlâta karşı, çok fevkalâde sebat ve metanet ve hamiyet-i İslâmiye lâzımdır; yoksa akîm kalır, zarar verir.
Demek en hâlis ve en selâmetli ve en mühim ve en muvaffakiyetli hizmet, Risaletü’n-Nur şakirdlerinin çalıştıkları daire içindeki kudsî hizmettir. Her ne ise… Şimdilik bu meseleye bu kadar yeter.
Said Nursî