Sikke-i Tasdik-i Gaybi 34. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden

    بِاس۟مِهٖ سُب۟حَانَهُ

    Ben, senin içtihadında hata var diyenlere ve ispat edenlere teşekkür edip ruh u canla minnettarım. Fakat şimdiye kadar o içtihadımı tamamıyla kanaatle tam tasdik edenler, binler ehl-i iman ve onlardan çokları ehl-i ilim tasdik ettikleri ve ben de dehşetli bir zamanda kudsî bir teselliye muhtaç olduğum bir hengâmda, sırf ehl-i imanın imanını Risale-i Nur ile muhafaza niyet-i hâlisasıyla ve Necmeddin-i Kübra, Muhyiddin-i Arap gibi binler ehl-i işarat gibi cifrî ve riyazî hesabıyla beyan edilen bir müjde-i işariye-i Kur’aniyeyi kendine gelen bir kanaat-i tamme ile hem mahrem tutulmak şartıyla beyan ettiğim ve o içtihadımda en muannid dinsizlere de ispat etmeye hazırım, dediğim halde beni gıybet etmek, dünyada buna hangi mezheple fetva verilebilir, hangi fetvayı buluyorlar?

    Ben her şeyden vazgeçerim fakat adalet-i İlahiyenin huzurunda bu dehşetli gıybete karşı hakkımı helâl etmem! Titresin!.. Bütün sâdatın ceddi olan Fahr-i Âlem aleyhissalâtü vesselâmın sünnet-i seniyesini muhafaza için hayatını ve her şeyini feda eden bir mazlumun şekvası, elbette cevapsız kalmayacak!..

    İllâ bir şart ile helâl edebilirim ki: Bu ramazan-ı şerifte bana ve hâlis kardeşlerime verdiği endişe ve telaşı, hakperestlik damarıyla, büyüklere lâyık ulüvv-ü cenabla, enaniyet-i taassupkâranesini hakikate ve insafa feda edip tamire çalışmasıdır. Müşfik ve munsif bir hoca tavrıyla, kusurumuz varsa bize lütufkârane ihtar ve ikazdır.

    Cenab-ı Hak Settaru’l-Uyûb’dur, hasenat seyyiata mukabil gelse affeder. İman hizmetinde yüz binler insanın imanını tahkikî yapmak hasenesine karşı, benim gibi bir bîçarenin hüsn-ü niyetle, kuvvetli emarelerle inayet-i İlahiyeden tasavvur ettiği bir müjde-i Kur’aniyenin tefehhümünde bir yanlış, belki yüz yanlış varsa da o hasenata karşı gelemez, setr-i uyûb perdesini yırtamaz! Her ne ise…

    Bu mesele yalnız şahsıma taalluk etseydi ben, cidden nefs-i emmaremi tam kırmak için ona minnettar olurdum. Mesleğimiz, bu zamanda hakka hizmet, bütün bütün terk-i enaniyetle olabileceğini kat’î kanaatimiz olduğu gibi; yirmi senedir nefs-i emmarem ister istemez o mesleğe itaate mecbur olmuş. Risale-i Nur ve mukaddimatları, buna bir hüccet-i kātıadır.

    Fakat garaz ve inat ve bir nevi taassub-u meslekiyeyi ihsas eden ve esrar-ı mestûreyi işaa suretinde gelen itiraz ve ayıplara karşı Eski Said (ra) lisanıyla derim: İşte meydan! En mutaassıp ulemadan ve en büyük veliden tut tâ en dinsiz feylesoflara ve müdakkik hükemalara, Risale-i Nur’daki davaları ispat etmeye hazırım ve hem de ispat etmişim ki benim mahvıma ve idamıma mütemadiyen çalışan zındık feylesoflar ve mülhidler, o davaları cerh edemiyorlar ve edememişler!

    Hem bütün hayatımda delilsiz davaları zikretmediğim, sizin gibi eski ve yeni arkadaşlarım biliyorlar. Bâhusus Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’dan aldığım bir kuvvetle, Avrupa feylesoflarına Risale-i Nur meydan okur. Risale-i Nur bu zamanda medar-ı nazar bir hâdise-i Kur’aniye olduğundan, bir iki işaret değil belki benimle beraber Risale-i Nur şakirdleri tarafından istihraç edilen beş risalede yazılan işaretler, bir cihette bine yaklaşıyor. Bin incecik saçlar dahi toplansa kuvvetli bir ip olduğu gibi sarahate yakın bir delâlet oluyor. Vahdet-i mesele cihetiyle o işaretler birbirine kuvvet verir. Bazı işaratı zayıf görmekle onu inkâr etmek, insafa, hakperestliğe muvafık olamaz. İnkâr eden mazur olamaz. Hususan lüzumsuz ve zararlı ve müfritane bir gıybet olsa bu zamanda ehl-i ilim ortasında ehl-i hakikati ağlattıracak bir hâdise-i elîmedir.



    Sikke-i Tasdik-i Gaybi 33. Mektup ⇐ | Sikke-i Tasdik-i Gaybi | ⇒ Sikke-i Tasdik-i Gaybi 35. Mektup