Emirdağ Lahikası 1. Kitap 42. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    Diğer diller:

    Ankara’da bulunan Emniyet-i Umumiye Müdürü Bey’e,

    Yirmi senedir gayr-ı resmî hem haps-i münferid hem tecrid-i mutlak içinde bulunduğu ve sebepsiz, evham yüzünden emsalsiz tazyik gördüğü halde sükût eden bir bîçare ile resmî değil, hakiki ve ciddi görüşmek istersen az sizinle konuşacağım.

    Evvela: İki sene, iki mahkeme; yirmi sene hayatımın eserlerini, mektuplarını tetkikten sonra, idare ve asayiş aleyhinde hiçbir madde bulunmadığına ve bulmadıklarına delil; mahrem ve gayr-ı mahrem bütün kitaplarımı beraetimle beraber iade etmeleri cerh edilmez bir hüccettir, bir senettir.

    Yirmi seneden evvelki hayatım ise bu vatan ve millet lehinde fedakârane sarf olunduğuna delil, Eski Harb-i Umumî’de gönüllü alay kumandanı olarak Başkumandanın takdiratı altında hizmetlerimle ve harekât-ı milliyede fevkalâde hizmetimi Ankara’daki hükûmet reisleri takdir ile ve Meclis-i Mebusan beni orada görmekle alkışlamasıdır.

    Demek bu yirmi senede bana verilen azap, bütün bütün kanunsuz ve keyfî bir muameledir. Bu yirmi sene kırk bayramımı münzevi, yalnız geçirdim. Artık yeter! Kabir kapısındayım, beni dünyaya baktırmayınız.

    Hem Emniyet-i Umumiye Reisi olduğunuz cihetle, benim hizmetime taraftar olmanız lâzım. Çünkü mahkemelerce sabit olduğu gibi Risale-i Nur’un dersleri, dünyaya baktığı vakit bütün kuvvetleriyle asayişin temellerini muhafaza etmek, korumak ve fesat ve ihtilallerin önünü kesmek olmasından, kudsî ve manevî inzibat komiserleri hükmünde olduğuna delil, üç vilayet zabıtalarını işhad edebilirim. Risale-i Nur’un dersini işitenler, polisten ziyade asayişe hizmet ettiklerini ehl-i insaf zabıtalar anlamışlar.

    Bu âhirde pek ziyade, ahaliyi memurlar benimle görüşmekten ürkütmek cihetiyle anladım ki hakkımda haddimden fazla ve lâyık olmadığım teveccüh-ü âmmeyi kırmak için imiş. Ben de size bunu kat’iyen beyan edip ve has kardeşlerime mahremce yazdığım mektuplarda teveccüh-ü âmmeyi kat’iyen –mesleğimize ve ihlasımıza muhalif olduğu için– şahsıma kabul etmiyorum ve reddediyorum. Ve o hususta, çok has kardeşlerimin de hatırlarını kırmışım. Yalnız Kur’an-ı Hakîm’in hakikatini emsalsiz bir surette tefsir eden Risale-i Nur’un kıymetini gösteren eski zatların gaybî haberlerini kabul edip yazmışım. Ve kendim âdi bir hizmetkâr olduğumu ispat etmişim. Farz-ı muhal olarak bu teveccüh-ü âmmeye taraftar olsam da asayiş lehinde hizmet edecek ve sizin gibi asayiş memurlarına faydası dokunacak.

    Madem ölüm öldürülmüyor, hayattan çok ziyade ehemmiyetli bir meseledir. Yüzde doksanı, bu hayatın selâmetine çalışıyorlar; biz Risale-i Nur şakirdleri de herkesin başına muhakkak gelecek olan ölümün dehşetli hücumuna karşı mücadele ediyoruz. Hadsiz şükür olsun ki şimdiye kadar o ölüm idam-ı ebedîsini, yüz binler adam hakkında terhis tezkeresine Risale-i Nur ile çevirdiğine yüz binler şahit gösterebiliriz. Bu hakikat nokta-i nazarından sizin gibi vatan-perver, milliyet-perverler bizi teşviklerle alkışlaması lâzım gelirken, evhamlarla ittiham altına alıp tarassudlarla taciz etmek, ne kadar insaftan ve hamiyetten uzak olduğunu insafınıza havale ediyorum.

    Gayr-ı resmî tecrit ve haps-i münferidde

    Said Nursî


    Emirdağ Lahikası 1. Kitap 41. Mektup ⇐ | Emirdağ Lahikası | ⇒ Emirdağ Lahikası 1. Kitap 43. Mektup