Kastamonu Lahikası 127. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    Diğer diller:

    بِاس۟مِهٖ سُب۟حَانَهُ وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ

    اَلسَّلَامُ عَلَي۟كُم۟ وَ رَح۟مَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفِ مَاكَتَب۟تُم۟ وَطَبَع۟تُم۟

    Aziz, sıddık, muktedir, müteyakkız kardeşlerim!

    Sizin mübarek leyali-i aşerenizi ve Kurban Bayramınızı tebrik ederiz. Nur Fabrikası sahibi Hâfız Ali’nin haşr-i cismanî hakkındaki hatırına gelen mesele ehemmiyetlidir ve mektubun âhirindeki temsili gayet güzel ve manidardır. O hatıra ile Dokuzuncu Şuâ’nın Mukaddime-i Haşriye’den sonraki dokuz bürhan-ı haşriyeyi istiyor diye anladım.

    Fakat maatteessüf bir iki senedir telif vazifesi tevakkuf etmiş. Resaili’n-Nur’un mesaili; ilim ile fikir ile niyet ile ve kasdî bir ihtiyarla değil; ekseriyet-i mutlaka ile sünuhat, zuhurat, ihtarat ile oluyor. Bu dokuz berahine şimdi ihtiyac-ı hakiki kalmamış ki telife sevk olunmuyoruz.

    Evet, erkân-ı imaniye içinde “İman-ı Billah” ve “İman-ı Bi’l-yevmi’l-âhir” âlem-i İslâmiyet’in iki kutbu ve iki güneşidir.

    Birincisini, Risale-i Nur tamamıyla bürhanlarını izah etmiş.

    İkinci kutub ise, kısmen müstakil olarak Onuncu Söz, Yirmi Dokuzuncu Söz, Yirmi Sekizinci Söz, hususan cismanî lezzetlerin ispatında ve Mukaddime-i Haşriye gibi risalelerde gayet kuvvetli haşr-i cismanîyi ispat etmiş, muannidleri de susturmuş. Ve iman-ı billah gibi bu dünyadaki mevcudat zâhir bir surette onu göstermediğinden kısm-ı ekserisi ise sair erkân-ı imaniye içinde haşri kuvvetli bir surette ispat eder.

    Ezcümle: Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın hakkaniyetini ispat eden bütün hüccetleri, ikinci derecede haşr-i cismanîyi, binler âyât-ı Kur’aniyenin tasvir ve izahatlarıyla ispat ediyor. Acaba Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın mu’cizane cennetin lezaiz-i cismaniyesinden bahisleri ve izahları derecesinden daha başka bir izaha lüzum kalır mı?

    Hem Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın hakkaniyetini ispat eden bütün mu’cizeleri, hüccetleri ikinci derecede haşr-i cismanîyi ve cennet ve cehennemin lezaiz ve âlâm-ı cismanîsini hârika belâgatıyla tasvir ve izah ediyor. Ve o izahtan sonra daha izaha ihtiyaç kalır mı?

    Hem Cenab-ı Hakk’ın vücub-u vücudunu ve rahîmiyet ve hakîmiyetini ve ilim ve kudretini ve âdiliyet ve hafîziyetini ve sıfât-ı kudsiyesini ispat eden bütün bürhanlar, hüccetler, bir cihette haşri ispat ettiği gibi; rububiyetin muktezası olan irsal-i Rusül ve inzal-i Kütüb cihetiyle hem risalet-i Muhammediyeyi (asm) istilzam hem Kur’an, onun konuşması ve kelâmı olmadığını ve Kelamullah olduğunu ispat etmekle, haşr-i cismanîyi tafsilatıyla bu iki noktadan yine ispat ediyor.

    Elhasıl: Risale-i Nur’da iman-ı billah ve iman-ı bi’l-yevmi’l-âhir olan iki kutb-u imanî, tam birbirine müsavi gelecek bir derecede ispat edilmiş.

    Yalnız bu kadar var ki haşr-i cismanî kısmen sarîhan ve kısmen zımnî ve tebeî ispat edilmiş. Çünkü bu âlem-i şehadet, Sâni’ini gayet sarîh ve zâhir gösteriyor ve haşri zımnî ve perdeli haber verir. İnşâallah bir zaman, Risale-i Nur’un şakirdlerinden birisi veya birkaç tanesi, o dokuz makamı ve berahini telif edecek ve Mukaddime-i Haşriye’nin başındaki âyât-ı a’zamın dokuz fıkrasının hazinelerini, Risale-i Nur’da münteşir haşr-i cismanî berahiniyle ve kalplerine gelen sünuhat ve ilhamat ile açıp Dokuzuncu Şuâ’yı, Onuncu Söz’den daha parlak daha kuvvetli bir tarzda tekmil edecek.

    Bütün kardeşlerimize birer birer selâm ve bayramlarınızı tebrik ediyoruz.

    Said Nursî


    Kastamonu Lahikası 126. Mektup ⇐ | Kastamonu Lahikası | ⇒ Kastamonu Lahikası 128. Mektup