Translations:Yirmi Birinci Lem'a/42/tr
Evet ehl-i tarîkat ve ehl-i hakikat, Kur’an-ı Hakîm’in كُلُّ نَف۟سٍ ذَٓائِقَةُ ال۟مَو۟تِ اِنَّكَ مَيِّتٌ وَاِنَّهُم۟ مَيِّتُونَ gibi âyetlerinden aldığı dersle, rabıta-i mevti sülûklarında esas tutmuşlar; tûl-i emelin menşei olan tevehhüm-ü ebediyeti o rabıta ile izale etmişler. Onlar farazî ve hayalî bir surette kendilerini ölmüş tasavvur ve tahayyül edip ve yıkanıyor, kabre konuyor farz edip; düşüne düşüne nefs-i emmare o tahayyül ve tasavvurdan müteessir olup uzun emellerinden bir derece vazgeçer. Bu rabıtanın fevaidi pek çoktur. Hadîste اَك۟ثِرُوا ذِك۟رَ هَادِمِ اللَّذَّاتِ – اَو۟ كَمَا قَالَ – yani “Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz!” diye bu rabıtayı ders veriyor.