Translations:Otuzuncu Lem'a/28/tr

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    10.07, 10 Kasım 2023 tarihinde FuzzyBot (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 16755 numaralı sürüm (Dış bir kaynaktan yeni bir sürüm içe aktarılıyor)
    (fark) ← Önceki sürüm | Güncel sürüm (fark) | Sonraki sürüm → (fark)

    Şu kâinat öyle bir saraydır ki o sarayda mütemadiyen tahrip ve tamir içinde çalkalanan bir şehir var ve o şehirde her vakit harp ve hicret içinde kaynayan bir memleket var ve o memlekette her zaman mevt ve hayat içinde yuvarlanan bir âlem var. Halbuki o sarayda, o şehirde, o memlekette, o âlemde o derece hayret-engiz bir muvazene, bir mizan, bir tevzin hükmediyor, bilbedahe ispat eder ki bu hadsiz mevcudatta olan hadsiz tahavvülat ve vâridat ve masarif; her bir anda umum kâinatı görür, nazar-ı teftişinden geçirir bir tek zatın mizanıyla ölçülür, tartılır. Yoksa balıklardan bir balık bin yumurtacık ile ve nebatattan haşhaş gibi bir çiçek yirmi bin tohum ile ve sel gibi akan unsurların, inkılabların hücumuyla şiddetle muvazeneyi bozmaya çalışan ve istila etmek isteyen esbab başıboş olsalardı veyahut maksatsız serseri tesadüf ve mizansız kör kuvvete ve şuursuz zulmetli tabiata havale edilseydi, o muvazene-i eşya ve muvazene-i kâinat öyle bozulacaktı ki bir senede, belki bir günde herc ü merc olurdu. Yani deniz karmakarışık şeylerle dolacaktı, taaffün edecekti; hava, gazat-ı muzırra ile zehirlenecekti; zemin ise bir mezbele, bir mezbaha, bir bataklığa dönecekti. Dünya boğulacaktı.