İçeriğe atla

ÜÇÜNCÜ MAKALE: Revizyonlar arasındaki fark

düzenleme özeti yok
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
1. satır: 1. satır:
= Unsur-u Akide =
<languages/>
<translate>
== Unsur-u Akide ==
 
== ÜÇÜNCÜ MAKALE ==


= ÜÇÜNCÜ MAKALE =
بِس۟مِ اللّٰهِ الرَّح۟مٰنِ الرَّحٖيمِ
بِس۟مِ اللّٰهِ الرَّح۟مٰنِ الرَّحٖيمِ


17. satır: 20. satır:


== MUKADDİME ==
== MUKADDİME ==
Ehl-i dikkatin malûmudur ki makasıd-ı Kur’aniyenin fezlekesi dörttür: Sâni’-i Vâhid’in ispatı ve nübüvvet ve haşr-i cismanî ve adildir.
Ehl-i dikkatin malûmudur ki makasıd-ı Kur’aniyenin fezlekesi dörttür: Sâni’-i Vâhid’in ispatı ve nübüvvet ve haşr-i cismanî ve adildir.


40. satır: 44. satır:


== BİRİNCİ MAKSAT ==
== BİRİNCİ MAKSAT ==
Cemi’ zerrat-ı kâinat, birer birer zat ve sıfât ve sair vücuh ile gayr-ı mahdude olan imkânat mabeyninde mütereddid iken bir ciheti takip, hayret-bahşa mesalihi intac etmekle Sâni’in vücub-u vücuduna şehadetle, avâlim-i gaybiyenin enmuzeci olan latîfe-i Rabbaniyeden ilan-ı Sâni’ eden itikadın misbahını ışıklandırıyorlar.
Cemi’ zerrat-ı kâinat, birer birer zat ve sıfât ve sair vücuh ile gayr-ı mahdude olan imkânat mabeyninde mütereddid iken bir ciheti takip, hayret-bahşa mesalihi intac etmekle Sâni’in vücub-u vücuduna şehadetle, avâlim-i gaybiyenin enmuzeci olan latîfe-i Rabbaniyeden ilan-ı Sâni’ eden itikadın misbahını ışıklandırıyorlar.


216. satır: 221. satır:
'''Elcevap:''' Müteşabih hükmünde olan muhakkikîn-i sofiyenin şatahatını ki vücud-u Akdes’e hasr-ı nazar ve istiğrak ve mümkinattan tecerrüd cihetiyle matmah-ı nazar ettikleri delil içinde neticeyi görmek, yani âlemden Sâni’i müşahede etmek tarîkıyla takip ettikleri meslek olan cedavil-i ekvanda cereyan-ı tecelliyatı ve melekûtiyet-i eşyada sereyan-ı füyuzatı ve meraya-yı mevcudata tecelli-i esma ve sıfâtı ise dıyku’l-elfaz sebebiyle uluhiyet-i sâriye ve hayat-ı sâriye tabir ettikleri hakaiki, başkalar anlamadılar… Sû-i tefehhüm ile kendi istidad-ı şûrelerinden zuhur eden evham-ı vâhiyeye, muhakkikînin kelimat ve şatahatını tatbik ettiler.
'''Elcevap:''' Müteşabih hükmünde olan muhakkikîn-i sofiyenin şatahatını ki vücud-u Akdes’e hasr-ı nazar ve istiğrak ve mümkinattan tecerrüd cihetiyle matmah-ı nazar ettikleri delil içinde neticeyi görmek, yani âlemden Sâni’i müşahede etmek tarîkıyla takip ettikleri meslek olan cedavil-i ekvanda cereyan-ı tecelliyatı ve melekûtiyet-i eşyada sereyan-ı füyuzatı ve meraya-yı mevcudata tecelli-i esma ve sıfâtı ise dıyku’l-elfaz sebebiyle uluhiyet-i sâriye ve hayat-ı sâriye tabir ettikleri hakaiki, başkalar anlamadılar… Sû-i tefehhüm ile kendi istidad-ı şûrelerinden zuhur eden evham-ı vâhiyeye, muhakkikînin kelimat ve şatahatını tatbik ettiler.


Yuha onların akıllarına! Süreyya derecesinde olan muhakkikînin efkâr-ı mücerredeleri, serâ derekesinde olan mukallidîn-i maddiyyunun efkâr-ı sefilesinden binler derece uzaktır. Evet, şu iki fikrin tatbikine çalışmak, şu zaman-ı terakkide akl-ı beşerin düçar-ı sekte olduğunu ve varta-i mevte düştüğünü izhar etmektir ki insaniyet müteessifane nazar ederek ve istidad-ı tahkik ve terakki lisanıyla
Yuha onların akıllarına! Süreyya derecesinde olan muhakkikînin efkâr-ı mücerredeleri, serâ derekesinde olan mukallidîn-i maddiyyunun efkâr-ı sefilesinden binler derece uzaktır. Evet, şu iki fikrin tatbikine çalışmak, şu zaman-ı terakkide akl-ı beşerin düçar-ı sekte olduğunu ve varta-i mevte düştüğünü izhar etmektir ki insaniyet müteessifane nazar ederek ve istidad-ı tahkik ve terakki lisanıyla كَلَّا وَاللّٰهِ اَي۟نَ الثَّرٰى مِنَ الثُّرَيَّا وَ اَي۟نَ الضِّيَاءُ السَّاطِعُ مِنَ الظُّل۟مَةِ الطَّامِسَةِ demeye mecbur oluyor.
 
كَلَّا وَاللّٰهِ اَي۟نَ الثَّرٰى مِنَ الثُّرَيَّا وَ اَي۟نَ الضِّيَاءُ السَّاطِعُ
 
مِنَ الظُّل۟مَةِ الطَّامِسَةِ
 
demeye mecbur oluyor.


'''İşaret:'''
'''İşaret:'''
245. satır: 244. satır:


حَقٖيقَةُ ال۟مَر۟ءِ لَي۟سَ ال۟مَر۟ءُ يُد۟رِكُهَا فَكَي۟فَ كَي۟فِيَّةُ ال۟جَبَّارِ ذِى ال۟قِدَمِ
حَقٖيقَةُ ال۟مَر۟ءِ لَي۟سَ ال۟مَر۟ءُ يُد۟رِكُهَا فَكَي۟فَ كَي۟فِيَّةُ ال۟جَبَّارِ ذِى ال۟قِدَمِ
هُوَ الَّذٖى اَب۟دَعَ ال۟اَش۟يَاءَ وَ اَن۟شَاَهَا فَكَي۟فَ يُد۟رِكُهُ مُس۟تَح۟دَثُ النَّسَمِ
هُوَ الَّذٖى اَب۟دَعَ ال۟اَش۟يَاءَ وَ اَن۟شَاَهَا فَكَي۟فَ يُد۟رِكُهُ مُس۟تَح۟دَثُ النَّسَمِ


254. satır: 252. satır:
'''Eğer desen:''' “Delail-i tevhidin burada velev icmalen olsun beyanını isterim.”
'''Eğer desen:''' “Delail-i tevhidin burada velev icmalen olsun beyanını isterim.”


'''Derim ki:''' Delail-i tevhid, o kadar müştehire ve çoktur ki bu kitapta zikirden müstağnidirler. İşte
'''Derim ki:''' Delail-i tevhid, o kadar müştehire ve çoktur ki bu kitapta zikirden müstağnidirler. İşte لَو۟ كَانَ فٖيهِمَٓا اٰلِهَةٌ اِلَّا اللّٰهُ لَفَسَدَتَا âyetinin sadefinde meknun olan bürhanü’t-temanü’, bu minhaca bir menar-ı neyyirdir. Evet istiklal, uluhiyetin hâssa-i zatiyesidir ve lâzıme-i zaruriyesidir.
 
لَو۟ كَانَ فٖيهِمَٓا اٰلِهَةٌ اِلَّا اللّٰهُ لَفَسَدَتَا
 
âyetinin sadefinde meknun olan bürhanü’t-temanü’, bu minhaca bir menar-ı neyyirdir. Evet istiklal, uluhiyetin hâssa-i zatiyesidir ve lâzıme-i zaruriyesidir.


'''Tenvir:'''
'''Tenvir:'''
285. satır: 279. satır:


== İKİNCİ MAKSAT ==
== İKİNCİ MAKSAT ==
'''Mukaddime'''
'''Mukaddime'''


406. satır: 401. satır:


=== BİRİNCİ MESLEK ===
=== BİRİNCİ MESLEK ===
Yani mesele-i âliye-i zatiyeyi temaşa etmekte dört nükteyi bilmek lâzımdır:
Yani mesele-i âliye-i zatiyeyi temaşa etmekte dört nükteyi bilmek lâzımdır:


447. satır: 443. satır:


=== İKİNCİ MESLEK ===
=== İKİNCİ MESLEK ===
Yani sahife-i ûlâ, zaman-ı mazidir. İşte şu sahifede dört nükteyi nazar-ı dikkate almak lâzımdır:
Yani sahife-i ûlâ, zaman-ı mazidir. İşte şu sahifede dört nükteyi nazar-ı dikkate almak lâzımdır:


467. satır: 464. satır:
Ey birader! Bazen kasem, bürhanın yerini tutar. Zira bürhanı tazammun eder. Öyle ise:
Ey birader! Bazen kasem, bürhanın yerini tutar. Zira bürhanı tazammun eder. Öyle ise:


وَالَّذٖى قَصَّ عَلَي۟هِ ال۟قِصَصَ لِل۟حِصَصِ وَ سَيَّرَ رُوحَهُ فٖى اَع۟مَاقِ ال۟مَاضٖى وَ فٖى شَوَاهِقِ ال۟مُس۟تَق۟بَلِ فَكَشَفَ لَهُ ال۟اَس۟رَارَ مِن۟ زَوَايَا ال۟وَاقِعَاتِ اِنَّ نَظَرَهُ النَّقَّادَ اَدَقُّ مِن۟ اَن۟ يُدَلِّسَ عَلَي۟هِ وَ مَس۟لَكَهُ ال۟حَقَّ
وَالَّذٖى قَصَّ عَلَي۟هِ ال۟قِصَصَ لِل۟حِصَصِ وَ سَيَّرَ رُوحَهُ فٖى اَع۟مَاقِ ال۟مَاضٖى وَ فٖى شَوَاهِقِ ال۟مُس۟تَق۟بَلِ فَكَشَفَ لَهُ ال۟اَس۟رَارَ مِن۟ زَوَايَا ال۟وَاقِعَاتِ اِنَّ نَظَرَهُ النَّقَّادَ اَدَقُّ مِن۟ اَن۟ يُدَلِّسَ عَلَي۟هِ وَ مَس۟لَكَهُ ال۟حَقَّ اَغ۟نٰى مِن۟ اَن۟ يُدَلِّسَ عَلَى النَّاسِ
 
اَغ۟نٰى مِن۟ اَن۟ يُدَلِّسَ عَلَى النَّاسِ


Evet, neam. Onun nur-u nazarına hayal, kendini hakikat gösteremiyor ve hak olan mesleği telbisten müstağnidir.
Evet, neam. Onun nur-u nazarına hayal, kendini hakikat gösteremiyor ve hak olan mesleği telbisten müstağnidir.


=== ÜÇÜNCÜ MESLEK ===
=== ÜÇÜNCÜ MESLEK ===
Yani zaman-ı halin, yani asr-ı saadetin sahifesinde dört nükte, bir noktayı nazar-ı dikkate almak gerektir:
Yani zaman-ı halin, yani asr-ı saadetin sahifesinde dört nükte, bir noktayı nazar-ı dikkate almak gerektir:


503. satır: 499. satır:


=== DÖRDÜNCÜ MESLEK ===
=== DÖRDÜNCÜ MESLEK ===
Sahife-i müstakbelden, lâsiyyema mesele-i şeriattır. İşte dört nükteyi nazar-ı dikkatten dûr etmemelisin.
Sahife-i müstakbelden, lâsiyyema mesele-i şeriattır. İşte dört nükteyi nazar-ı dikkatten dûr etmemelisin.


629. satır: 626. satır:
Eğer istidlalin makamında denilse idi ki: Elektriğin acayibi ve cazibe-i umumiyenin garaibi ve küre-i arzın yevmiye ve seneviye olan hareketi ve yetmişten ziyade olan anâsırın imtizac-ı kimyeviyelerini ve şemsin istikrarıyla beraber suriye olan hareketini nazara alınız, tâ Sâni’i bilesiniz! İşte o vakit delil olan sanat, marifet-i Sâni’ olan neticeden daha hafî ve daha gamız ve kaide-i istidlale münafî olduğundan bazı zevahiri, efkâra göre imale olunmuştur. Bu ise ya müstetbeü’t-terakib kabilesinden veya kinaî nevinden olduğu için medar-ı sıdk ve kizb olmaz. Mesela قَالَ lafzındaki elif, eliftir. Aslı vav olsa kâf olsa ne olursa olsun tesir etmez.
Eğer istidlalin makamında denilse idi ki: Elektriğin acayibi ve cazibe-i umumiyenin garaibi ve küre-i arzın yevmiye ve seneviye olan hareketi ve yetmişten ziyade olan anâsırın imtizac-ı kimyeviyelerini ve şemsin istikrarıyla beraber suriye olan hareketini nazara alınız, tâ Sâni’i bilesiniz! İşte o vakit delil olan sanat, marifet-i Sâni’ olan neticeden daha hafî ve daha gamız ve kaide-i istidlale münafî olduğundan bazı zevahiri, efkâra göre imale olunmuştur. Bu ise ya müstetbeü’t-terakib kabilesinden veya kinaî nevinden olduğu için medar-ı sıdk ve kizb olmaz. Mesela قَالَ lafzındaki elif, eliftir. Aslı vav olsa kâf olsa ne olursa olsun tesir etmez.


Ey birader, insaf et! Acaba şu üç nokta-i itiraz, cemi’ a’sarda cemi’ insanların irşadları için inzal olunan Kur’an’ın i’cazına en zâhir delil değil midir? Evet
Ey birader, insaf et! Acaba şu üç nokta-i itiraz, cemi’ a’sarda cemi’ insanların irşadları için inzal olunan Kur’an’ın i’cazına en zâhir delil değil midir? Evet وَالَّذٖى عَلَّمَ ال۟قُر۟اٰنَ ال۟مُع۟جِزَ اِنَّ نَظَرَ ال۟بَشٖيرِ النَّذٖيرِ وَ بَصٖيرَتَهُ النَّقَّادَةَ اَدَقُّ وَ اَجَلُّ وَ اَج۟لٰى وَ اَن۟فَذُ مِن۟ اَن۟ يَل۟تَبِسَ اَو۟ يَش۟تَبِهَ عَلَي۟هِ ال۟حَقٖيقَةُ بِال۟خَيَالِ وَاِنَّ مَس۟لَكَهُ ال۟حَقَّ اَغ۟نٰى وَ اَع۟لٰى وَ اَن۟زَهُ وَ اَر۟فَعُ مِن۟ اَن۟ يُدَلِّسَ اَو۟ يُغَالِطَ عَلَى النَّاسِ (*<ref>* Şu Arabiyyü’l-ibare iki mezheb-i bâtılın reddine işarettir. </ref>)
 
وَالَّذٖى عَلَّمَ ال۟قُر۟اٰنَ ال۟مُع۟جِزَ اِنَّ نَظَرَ ال۟بَشٖيرِ النَّذٖيرِ وَ بَصٖيرَتَهُ النَّقَّادَةَ اَدَقُّ وَ اَجَلُّ وَ اَج۟لٰى وَ اَن۟فَذُ مِن۟ اَن۟ يَل۟تَبِسَ اَو۟ يَش۟تَبِهَ عَلَي۟هِ ال۟حَقٖيقَةُ بِال۟خَيَالِ وَاِنَّ مَس۟لَكَهُ ال۟حَقَّ اَغ۟نٰى وَ اَع۟لٰى وَ اَن۟زَهُ وَ اَر۟فَعُ
 
مِن۟ اَن۟ يُدَلِّسَ اَو۟ يُغَالِطَ عَلَى النَّاسِ (*<ref>* Şu Arabiyyü’l-ibare iki mezheb-i bâtılın reddine işarettir. </ref>)


Neam, hayalin ne haddi vardır ki nur-efşan olan nazarına karşı kendini hakikat gösterebilsin. Evet, mesleği nefs-i hak ve mezhebi ayn-ı sıdktır. Hak ise tedlis ve tağlit etmekten müstağnidir.
Neam, hayalin ne haddi vardır ki nur-efşan olan nazarına karşı kendini hakikat gösterebilsin. Evet, mesleği nefs-i hak ve mezhebi ayn-ı sıdktır. Hak ise tedlis ve tağlit etmekten müstağnidir.


=== BEŞİNCİ MESLEK ===
=== BEŞİNCİ MESLEK ===
Marufe ve meşhure olan havârık-ı zâhire ve mu’cizat-ı mahsûsedir. Siyer ve tarihin kitapları onlar ile meşhundur. Ulema-yı kiram cezahumullahu hayran hakkıyla tefsir ve tedvin etmişlerdir. Malûmun talimi lâzım gelmemek için biz tafsilinden kat’-ı nazar ettik.
Marufe ve meşhure olan havârık-ı zâhire ve mu’cizat-ı mahsûsedir. Siyer ve tarihin kitapları onlar ile meşhundur. Ulema-yı kiram cezahumullahu hayran hakkıyla tefsir ve tedvin etmişlerdir. Malûmun talimi lâzım gelmemek için biz tafsilinden kat’-ı nazar ettik.


670. satır: 664. satır:
Ey benim kelâmımı mütalaa eden zevat! Geniş bir fikir ile ve müteyakkız bir nazar ile ve muvazeneli bir basîretle mecmu-u kelâmımı yani mesalik-i hamseyi muhit bir daire veya müstedir bir sur gibi nazara alınız, Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın nübüvvetine merkez gibi temaşa ediniz. Veyahut sultanın etrafına halka tutmuş olan asakir-i müteavinenin nazarıyla bakınız! Tâ ki bir taraftan hücum eden evhamı, mütecavibe ve müteavine olan cevanib-i saire def’edebilsin.
Ey benim kelâmımı mütalaa eden zevat! Geniş bir fikir ile ve müteyakkız bir nazar ile ve muvazeneli bir basîretle mecmu-u kelâmımı yani mesalik-i hamseyi muhit bir daire veya müstedir bir sur gibi nazara alınız, Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın nübüvvetine merkez gibi temaşa ediniz. Veyahut sultanın etrafına halka tutmuş olan asakir-i müteavinenin nazarıyla bakınız! Tâ ki bir taraftan hücum eden evhamı, mütecavibe ve müteavine olan cevanib-i saire def’edebilsin.


İşte şu halde Japonların suali olan
İşte şu halde Japonların suali olan (*<ref>* Mâşâallah, güzel bir cevap. </ref>) مَا الدَّلٖيلُ ال۟وَاضِحُ عَلٰى وُجُودِ ال۟اِلٰهِ الَّذٖى تَد۟عُونَنَا اِلَي۟هِ ye karşı derim: İşte Muhammed aleyhissalâtü vesselâm…(**<ref>** Rus’u mağlup eden Japon’un başkumandanı Meşihat-ı İslâmiyeden bu suali sormuş. Eski Said bu makam-ı sâlisle cevap vermiş. </ref>)
 
(*<ref>* Mâşâallah, güzel bir cevap. </ref>) مَا الدَّلٖيلُ ال۟وَاضِحُ عَلٰى وُجُودِ ال۟اِلٰهِ الَّذٖى تَد۟عُونَنَا اِلَي۟هِ
 
ye karşı derim: İşte Muhammed aleyhissalâtü vesselâm…(**<ref>** Rus’u mağlup eden Japon’un başkumandanı Meşihat-ı İslâmiyeden bu suali sormuş. Eski Said bu makam-ı sâlisle cevap vermiş. </ref>)


'''İşaret ve İrşad ve Tenbih:'''
'''İşaret ve İrşad ve Tenbih:'''
689. satır: 679. satır:


== ÜÇÜNCÜ MAKSAT ==
== ÜÇÜNCÜ MAKSAT ==
Haşr-i cismanîdir. Evet, hilkat onsuz olmaz ve abestir. Neam, haşir haktır ve doğrudur. Bürhanın en vâzıhı, Muhammed aleyhissalâtü vesselâmdır.
Haşr-i cismanîdir. Evet, hilkat onsuz olmaz ve abestir. Neam, haşir haktır ve doğrudur. Bürhanın en vâzıhı, Muhammed aleyhissalâtü vesselâmdır.


=== '''Mukaddime''' ===
=== '''Mukaddime''' ===
Kur’an-ı Mübin, haşr-i cismanîyi o derece izah etmiştir ki edna bir şüpheyi bırakmamış. İşte biz de kuvvetimize göre onun berahinini bir derece tefsir için birkaç makasıd ve mevakıfına işaret edeceğiz.
Kur’an-ı Mübin, haşr-i cismanîyi o derece izah etmiştir ki edna bir şüpheyi bırakmamış. İşte biz de kuvvetimize göre onun berahinini bir derece tefsir için birkaç makasıd ve mevakıfına işaret edeceğiz.


=== BİRİNCİ MAKSAT ===
=== BİRİNCİ MAKSAT ===
Evet, kâinattaki nizam-ı ekmel hem de hilkatteki hikmet-i tamme hem de âlemdeki adem-i abesiyet hem de fıtrattaki adem-i israf hem de cemi’ fünun ile sabit olan istikra-i tam hem de yevm ve sene gibi çok envada olan birer nevi kıyamet-i mükerrere hem de istidad-ı beşerin cevheri hem de insanın lâyetenahî olan âmâli hem de Sâni’-i Hakîm’in rahmeti hem de Resul-i Sadık’ın lisanı hem de Kur’an-ı Mu’ciz’in beyanı, haşr-i cismanîye sadık şahitler ve hak ve hakiki bürhanlardır.
Evet, kâinattaki nizam-ı ekmel hem de hilkatteki hikmet-i tamme hem de âlemdeki adem-i abesiyet hem de fıtrattaki adem-i israf hem de cemi’ fünun ile sabit olan istikra-i tam hem de yevm ve sene gibi çok envada olan birer nevi kıyamet-i mükerrere hem de istidad-ı beşerin cevheri hem de insanın lâyetenahî olan âmâli hem de Sâni’-i Hakîm’in rahmeti hem de Resul-i Sadık’ın lisanı hem de Kur’an-ı Mu’ciz’in beyanı, haşr-i cismanîye sadık şahitler ve hak ve hakiki bürhanlardır.


726. satır: 719. satır:


=== İKİNCİ MAKSAT ===
=== İKİNCİ MAKSAT ===
Kur’an’da işaret olunan haşre dair iki delilin beyanındadır. İşte
Kur’an’da işaret olunan haşre dair iki delilin beyanındadır. İşte


736. satır: 730. satır:
Latîf bir inayet-i Rabbaniyedir ki bundan otuz sene evvel Eski Said yazdığı tefsir mukaddimesi Muhakemat namındaki eserin âhirinde “İkinci Maksat: Kur’an’da haşre işaret eden iki âyet tefsir ve beyan edilecek.
Latîf bir inayet-i Rabbaniyedir ki bundan otuz sene evvel Eski Said yazdığı tefsir mukaddimesi Muhakemat namındaki eserin âhirinde “İkinci Maksat: Kur’an’da haşre işaret eden iki âyet tefsir ve beyan edilecek.


نَخُو بِس۟مِ اللّٰهِ الرَّح۟مٰنِ الرَّحٖيمِ”
نَخُو بِس۟مِ اللّٰهِ الرَّح۟مٰنِ الرَّحٖيمِ deyip durmuş. Daha yazamamış. Hâlık-ı Rahîm’ime delail ve emarat-ı haşriye adedince şükür ve hamdolsun ki otuz sene sonra tevfik ihsan eyledi.
 
deyip durmuş. Daha yazamamış. Hâlık-ı Rahîm’ime delail ve emarat-ı haşriye adedince şükür ve hamdolsun ki otuz sene sonra tevfik ihsan eyledi.


------
------
<center> [[İKİNCİ MAKALE]] ⇐ | [[Muhakemat]] | ⇒ [[Kardeşi Abdülmecid’in Takrizi]] </center>
<center> [[İKİNCİ MAKALE]] ⇐ | [[Muhakemat]] | ⇒ [[Kardeşi Abdülmecid’in Takrizi]] </center>
------
------
</translate>