65.648
düzenleme
Değişiklik özeti yok |
|||
1. satır: | 1. satır: | ||
<languages/> | |||
<translate> | |||
= Yirmi Birinci Lem’a = | = Yirmi Birinci Lem’a = | ||
'''İhlas hakkında''' | '''İhlas hakkında''' | ||
6. satır: | 9. satır: | ||
'''Bu Lem’a lâekall her on beş günde bir defa okunmalı.''' | '''Bu Lem’a lâekall her on beş günde bir defa okunmalı.''' | ||
وَلَا تَنَازَعُوا فَتَف۟شَلُوا وَ تَذ۟هَبَ رٖيحُكُم۟ وَ قُومُوا لِلّٰهِ قَانِتٖينَ | بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ | ||
وَلَا تَنَازَعُوا فَتَف۟شَلُوا وَ تَذ۟هَبَ رٖيحُكُم۟ وَ قُومُوا لِلّٰهِ قَانِتٖينَ | |||
قَد۟ اَف۟لَحَ مَن۟ زَكّٰيهَا وَ قَد۟ خَابَ مَن۟ دَسّٰيهَا | قَد۟ اَف۟لَحَ مَن۟ زَكّٰيهَا وَ قَد۟ خَابَ مَن۟ دَسّٰيهَا | ||
25. satır: | 30. satır: | ||
== Birinci Düsturunuz == | == Birinci Düsturunuz == | ||
'''Amelinizde rıza-yı İlahî olmalı.''' | '''Amelinizde rıza-yı İlahî olmalı.''' | ||
30. satır: | 36. satır: | ||
== İkinci Düsturunuz == | == İkinci Düsturunuz == | ||
'''Bu hizmet-i Kur’aniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde fazilet-füruşluk nevinden gıpta damarını tahrik etmemektir.''' | '''Bu hizmet-i Kur’aniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde fazilet-füruşluk nevinden gıpta damarını tahrik etmemektir.''' | ||
43. satır: | 50. satır: | ||
== Üçüncü Düsturunuz == | == Üçüncü Düsturunuz == | ||
'''Bütün kuvvetinizi ihlasta ve hakta bilmelisiniz.''' | '''Bütün kuvvetinizi ihlasta ve hakta bilmelisiniz.''' | ||
60. satır: | 68. satır: | ||
== Dördüncü Düsturunuz == | == Dördüncü Düsturunuz == | ||
'''Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip onların şerefleriyle şâkirane iftihar etmektir.''' | '''Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip onların şerefleriyle şâkirane iftihar etmektir.''' | ||
74. satır: | 83. satır: | ||
Evet, ihlası zedeleyen ve riyaya ve dünyaya sevk eden, tûl-i emel olduğu gibi; riyadan nefret veren ve ihlası kazandıran, rabıta-i mevttir. Yani ölümünü düşünüp, dünyanın fâni olduğunu mülahaza edip, nefsin desiselerinden kurtulmaktır. | Evet, ihlası zedeleyen ve riyaya ve dünyaya sevk eden, tûl-i emel olduğu gibi; riyadan nefret veren ve ihlası kazandıran, rabıta-i mevttir. Yani ölümünü düşünüp, dünyanın fâni olduğunu mülahaza edip, nefsin desiselerinden kurtulmaktır. | ||
Evet ehl-i tarîkat ve ehl-i hakikat, Kur’an-ı Hakîm’in | Evet ehl-i tarîkat ve ehl-i hakikat, Kur’an-ı Hakîm’in كُلُّ نَف۟سٍ ذَٓائِقَةُ ال۟مَو۟تِ اِنَّكَ مَيِّتٌ وَاِنَّهُم۟ مَيِّتُونَ gibi âyetlerinden aldığı dersle, rabıta-i mevti sülûklarında esas tutmuşlar; tûl-i emelin menşei olan tevehhüm-ü ebediyeti o rabıta ile izale etmişler. Onlar farazî ve hayalî bir surette kendilerini ölmüş tasavvur ve tahayyül edip ve yıkanıyor, kabre konuyor farz edip; düşüne düşüne nefs-i emmare o tahayyül ve tasavvurdan müteessir olup uzun emellerinden bir derece vazgeçer. Bu rabıtanın fevaidi pek çoktur. Hadîste اَك۟ثِرُوا ذِك۟رَ هَادِمِ اللَّذَّاتِ – اَو۟ كَمَا قَالَ – yani “Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz!” diye bu rabıtayı ders veriyor. | ||
كُلُّ نَف۟سٍ ذَٓائِقَةُ ال۟مَو۟تِ اِنَّكَ مَيِّتٌ وَاِنَّهُم۟ مَيِّتُونَ | |||
gibi âyetlerinden aldığı dersle, rabıta-i mevti sülûklarında esas tutmuşlar; tûl-i emelin menşei olan tevehhüm-ü ebediyeti o rabıta ile izale etmişler. Onlar farazî ve hayalî bir surette kendilerini ölmüş tasavvur ve tahayyül edip ve yıkanıyor, kabre konuyor farz edip; düşüne düşüne nefs-i emmare o tahayyül ve tasavvurdan müteessir olup uzun emellerinden bir derece vazgeçer. Bu rabıtanın fevaidi pek çoktur. Hadîste | |||
اَك۟ثِرُوا ذِك۟رَ هَادِمِ اللَّذَّاتِ – اَو۟ كَمَا قَالَ – | |||
yani “Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz!” diye bu rabıtayı ders veriyor. | |||
Fakat mesleğimiz tarîkat olmadığı belki hakikat olduğu için bu rabıtayı ehl-i tarîkat gibi farazî ve hayalî suretinde yapmaya mecbur değiliz. Hem meslek-i hakikate uygun gelmiyor. Belki âkıbeti düşünmek suretinde, müstakbeli zaman-ı hazıra getirmek değil belki hakikat noktasında zaman-ı hazırdan istikbale fikren gitmek, nazaran bakmaktır. | Fakat mesleğimiz tarîkat olmadığı belki hakikat olduğu için bu rabıtayı ehl-i tarîkat gibi farazî ve hayalî suretinde yapmaya mecbur değiliz. Hem meslek-i hakikate uygun gelmiyor. Belki âkıbeti düşünmek suretinde, müstakbeli zaman-ı hazıra getirmek değil belki hakikat noktasında zaman-ı hazırdan istikbale fikren gitmek, nazaran bakmaktır. | ||
96. satır: | 97. satır: | ||
'''Birincisi:''' Menfaat-i maddiye cihetinden gelen rekabet, yavaş yavaş ihlası kırar. Hem netice-i hizmeti de zedeler. Hem o maddî menfaati de kaçırır. | '''Birincisi:''' Menfaat-i maddiye cihetinden gelen rekabet, yavaş yavaş ihlası kırar. Hem netice-i hizmeti de zedeler. Hem o maddî menfaati de kaçırır. | ||
Evet, hakikat ve âhiret için çalışanlara karşı bu millet bir hürmet ve bir muavenet fikrini daima beslemiş. Ve bilfiil onların hakikat-i ihlaslarına ve sadıkane olan hizmetlerine bir cihette iştirak etmek niyetiyle, onların hâcat-ı maddiyelerinin tedarikiyle meşgul olup, vakitlerini zayi etmemek için sadaka ve hediye gibi maddî menfaatlerle yardım edip hürmet etmişler. Fakat bu muavenet ve menfaat istenilmez belki verilir. Hem kalben arzu edip muntazır kalmakla lisan-ı hal ile dahi istenilmez belki ummadığı bir halde verilir. Yoksa ihlası zedelenir. Hem | Evet, hakikat ve âhiret için çalışanlara karşı bu millet bir hürmet ve bir muavenet fikrini daima beslemiş. Ve bilfiil onların hakikat-i ihlaslarına ve sadıkane olan hizmetlerine bir cihette iştirak etmek niyetiyle, onların hâcat-ı maddiyelerinin tedarikiyle meşgul olup, vakitlerini zayi etmemek için sadaka ve hediye gibi maddî menfaatlerle yardım edip hürmet etmişler. Fakat bu muavenet ve menfaat istenilmez belki verilir. Hem kalben arzu edip muntazır kalmakla lisan-ı hal ile dahi istenilmez belki ummadığı bir halde verilir. Yoksa ihlası zedelenir. Hem وَلَا تَش۟تَرُوا بِاٰيَاتٖى ثَمَنًا قَلٖيلًا âyetinin nehyine yanaşır, ameli kısmen yanar. | ||
وَلَا تَش۟تَرُوا بِاٰيَاتٖى ثَمَنًا قَلٖيلًا âyetinin nehyine yanaşır, ameli kısmen yanar. | |||
İşte bu maddî menfaati arzu edip muntazır kalmak, sonra nefs-i emmare hodgâmlık cihetiyle, o menfaati başkasına kaptırmamak için hakiki bir kardeşine ve o hususi hizmette arkadaşına karşı bir rekabet damarı uyandırır. İhlası zedelenir, hizmette kudsiyeti kaybeder. Ehl-i hakikat nazarında sakîl bir vaziyet alır. Ve maddî menfaati de kaybeder. Her ne ise... | İşte bu maddî menfaati arzu edip muntazır kalmak, sonra nefs-i emmare hodgâmlık cihetiyle, o menfaati başkasına kaptırmamak için hakiki bir kardeşine ve o hususi hizmette arkadaşına karşı bir rekabet damarı uyandırır. İhlası zedelenir, hizmette kudsiyeti kaybeder. Ehl-i hakikat nazarında sakîl bir vaziyet alır. Ve maddî menfaati de kaybeder. Her ne ise... | ||
167. satır: | 166. satır: | ||
<center> [[Yirminci Lem'a]] ⇐ [[Lem'alar]] | ⇒ [[Yirmi İkinci Lem'a]] </center> | <center> [[Yirminci Lem'a]] ⇐ [[Lem'alar]] | ⇒ [[Yirmi İkinci Lem'a]] </center> | ||
------ | ------ | ||
</translate> |
düzenleme