İçeriğe atla

İkinci Söz/es: Revizyonlar arasındaki fark

düzenleme özeti yok
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
13. satır: 13. satır:
Y el otro, que era conocedor de Allah y adorador Suyo, preocupado por la verdad y dotado de buenas cualidades de carácter, fue a parar a un país muy bueno a su parecer. Y este hombre bueno vio en el país en el que entró una fiesta general y en cada lado había una animación, una fiesta popular y casas en las que se recordaba a Allah con fervor y arrebato; y le pareció que cada uno era un amigo y un cercano.
Y el otro, que era conocedor de Allah y adorador Suyo, preocupado por la verdad y dotado de buenas cualidades de carácter, fue a parar a un país muy bueno a su parecer. Y este hombre bueno vio en el país en el que entró una fiesta general y en cada lado había una animación, una fiesta popular y casas en las que se recordaba a Allah con fervor y arrebato; y le pareció que cada uno era un amigo y un cercano.


Sonra döner, öteki adama rast gelir. Halini anlar. Ona der: “Yahu sen divane olmuşsun. Bâtınındaki çirkinlikler, zâhirine aksetmiş olmalı ki gülmeyi ağlamak, terhisatı soymak ve talan etmek tevehhüm etmişsin. Aklını başına al, kalbini temizle. Tâ şu musibetli perde senin nazarından kalksın, hakikati görebilesin. Zira nihayet derecede âdil, merhametkâr, raiyet-perver, muktedir, intizam-perver, müşfik bir melikin memleketi hem bu derece göz önünde âsâr-ı terakkiyat ve kemalât gösteren bir memleket, senin vehminin gösterdiği surette olamaz.” Sonra o bedbahtın aklı başına gelir, nedamet eder. “Evet, ben işretten divane olmuştum. Allah senden razı olsun ki cehennemî bir haletten beni kurtardın.” der.
Y vio la celebración de exenciones del servicio generales junto con saludos y agradecimientos en todo el país y escuchaba el sonido del tambor y la campana para reclutar las tropas con alegría además de invocaciones proclamando la grandeza de Allah (diciendo: Allah es más Grande) y declarando Su unicidad (diciendo: No hay dios sino Allah).


Ey nefsim! Bil ki evvelki adam kâfirdir veya fâsık-ı gafildir. Şu dünya, onun nazarında bir matemhane-i umumiyedir. Bütün zîhayat, firak ve zeval sillesiyle ağlayan yetimlerdir. Hayvan ve insan ise ecel pençesiyle parçalanan kimsesiz başıbozuklardır. Dağlar ve denizler gibi büyük mevcudat, ruhsuz, müthiş cenazeler hükmündedirler. Daha bunun gibi çok elîm, ezici, dehşetli evham, küfründen ve dalaletinden neş’et edip, onu manen tazip eder.
Ey nefsim! Bil ki evvelki adam kâfirdir veya fâsık-ı gafildir. Şu dünya, onun nazarında bir matemhane-i umumiyedir. Bütün zîhayat, firak ve zeval sillesiyle ağlayan yetimlerdir. Hayvan ve insan ise ecel pençesiyle parçalanan kimsesiz başıbozuklardır. Dağlar ve denizler gibi büyük mevcudat, ruhsuz, müthiş cenazeler hükmündedirler. Daha bunun gibi çok elîm, ezici, dehşetli evham, küfründen ve dalaletinden neş’et edip, onu manen tazip eder.