İçeriğe atla

Fatiha Sûresi: Revizyonlar arasındaki fark

düzenleme özeti yok
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
1. satır: 1. satır:
<languages/>
<translate>


بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيـمِ  
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيـمِ  


اَلرَّح۟مٰنُ ۝ عَلَّمَ ال۟قُر۟اٰنَ ۝ خَلَقَ ال۟اِن۟سَانَ ۝ عَلَّمَهُ ال۟بَيَانَ
اَلرَّح۟مٰنُ ۝ عَلَّمَ ال۟قُر۟اٰنَ ۝ خَلَقَ ال۟اِن۟سَانَ ۝ عَلَّمَهُ ال۟بَيَانَفَنَح۟مَدُهُ مُصَلّٖينَ عَلٰى نَبِيِّهٖ مُحَمَّدٍ <sub>نِ</sub> الَّذٖى اَر۟سَلَهُ رَح۟مَةً لِل۟عَالَمٖينَ وَ جَعَلَ مُع۟جِزَتَهُ ال۟كُب۟رَى ال۟جَامِعَةَ بِرُمُوزِهَا وَ اِشَارَاتِهَا لِحَقَائِقِ ال۟كَائِنَاتِ بَاقِيَةً عَلٰى مَرِّ الدُّهُورِ اِلٰى يَو۟مِ الدّٖينِ وَ عَلٰى اٰلِهٖ عَامَّةً وَ اَص۟حَابِهٖ كَافَّةً
 
 
فَنَح۟مَدُهُ مُصَلّٖينَ عَلٰى نَبِيِّهٖ مُحَمَّدٍ <sub>نِ</sub> الَّذٖى اَر۟سَلَهُ رَح۟مَةً لِل۟عَالَمٖينَ وَ جَعَلَ مُع۟جِزَتَهُ ال۟كُب۟رَى ال۟جَامِعَةَ بِرُمُوزِهَا وَ اِشَارَاتِهَا لِحَقَائِقِ ال۟كَائِنَاتِ بَاقِيَةً عَلٰى مَرِّ الدُّهُورِ اِلٰى يَو۟مِ الدّٖينِ وَ عَلٰى اٰلِهٖ عَامَّةً وَ اَص۟حَابِهٖ كَافَّةً




88. satır: 87. satır:
Eğer insan maddî ve manevî her bir uzvunu Allah’ın emrettiği yere sarf etmekle hamdin şubelerinden olan şükr-ü örfîyi îfa ve şeriata imtisal ederse insanın cevherinde vedia bırakılan o örneklerin her birisi, kendi âlemine bir pencere olur. İnsan, o pencereden o âleme bakar. Ve o âleme tecelli eden sıfatla, o âlemden tezahür eden isme bir mir’at ve bir âyine olur. O vakit insan ruhuyla, cismiyle âlem-i şehadet ve âlem-i gayba bir hülâsa olur. Ve her iki âleme tecelli eden, insana da tecelli eder. İşte bu cihetle insan, sıfât-ı kemaliye-i İlahiyeye hem mazhar olur hem müzhir olur.
Eğer insan maddî ve manevî her bir uzvunu Allah’ın emrettiği yere sarf etmekle hamdin şubelerinden olan şükr-ü örfîyi îfa ve şeriata imtisal ederse insanın cevherinde vedia bırakılan o örneklerin her birisi, kendi âlemine bir pencere olur. İnsan, o pencereden o âleme bakar. Ve o âleme tecelli eden sıfatla, o âlemden tezahür eden isme bir mir’at ve bir âyine olur. O vakit insan ruhuyla, cismiyle âlem-i şehadet ve âlem-i gayba bir hülâsa olur. Ve her iki âleme tecelli eden, insana da tecelli eder. İşte bu cihetle insan, sıfât-ı kemaliye-i İlahiyeye hem mazhar olur hem müzhir olur.


Nitekim Muhyiddin-i Arabî
Nitekim Muhyiddin-i Arabî كُن۟تُ كَن۟زًا مَخ۟فِيًّا فَخَلَق۟تُ ال۟خَل۟قَ لِيَع۟رِفُونٖى hadîs-i şerifinin beyanında “Mahlukatı yarattım ki bana bir âyine olsun ve o âyinede cemalimi göreyim.” demiştir.
 
كُن۟تُ كَن۟زًا مَخ۟فِيًّا فَخَلَق۟تُ ال۟خَل۟قَ لِيَع۟رِفُونٖى
 
hadîs-i şerifinin beyanında “Mahlukatı yarattım ki bana bir âyine olsun ve o âyinede cemalimi göreyim.” demiştir.


لِلّٰهِ
لِلّٰهِ


<nowiki>:</nowiki> ل Burada ihtisas içindir. Hamdin Zat-ı Akdes’e has ve münhasır olduğunu ifade eder. Bu ل ın müteallakı olan ihtisas hazfolduktan sonra ona intikal etmiştir ki ihlas ve tevhidi ifade etsin.
ل : Burada ihtisas içindir. Hamdin Zat-ı Akdes’e has ve münhasır olduğunu ifade eder. Bu ل ın müteallakı olan ihtisas hazfolduktan sonra ona intikal etmiştir ki ihlas ve tevhidi ifade etsin.


'''İhtar:''' Müşahhas olan bir şeyin umumî bir mefhum ile mülahaza edildiğine binaen; Zat-ı Akdes de müşahhas olduğu halde, Vâcibü’l-vücud mefhumuyla tasavvur edilebilir.
'''İhtar:''' Müşahhas olan bir şeyin umumî bir mefhum ile mülahaza edildiğine binaen; Zat-ı Akdes de müşahhas olduğu halde, Vâcibü’l-vücud mefhumuyla tasavvur edilebilir.
114. satır: 109. satır:
gibi. Veya cem’ alâmetidir. Çünkü âlemin ihtiva ettiği cüzlerin her birisi bir âlemdir. Veyahut yalnız manzume-i şemsiyeye münhasır değildir. Cenab-ı Hakk’ın şu gayr-ı mütenahî fezada çok âlemleri vardır. Evet
gibi. Veya cem’ alâmetidir. Çünkü âlemin ihtiva ettiği cüzlerin her birisi bir âlemdir. Veyahut yalnız manzume-i şemsiyeye münhasır değildir. Cenab-ı Hakk’ın şu gayr-ı mütenahî fezada çok âlemleri vardır. Evet


اَل۟حَم۟دُ لِلّٰهِ كَم۟ لِلّٰهِ مِن۟ فَلَكٍ تَج۟رِى النُّجُومُ بِهٖ وَالشَّم۟سُ وَال۟قَمَرُ
اَل۟حَم۟دُ لِلّٰهِ كَم۟ لِلّٰهِ مِن۟ فَلَكٍ تَج۟رِى النُّجُومُ بِهٖ وَالشَّم۟سُ وَال۟قَمَرُ رَاَي۟تُهُم۟ لٖى سَاجِدٖينَ de olduğu gibi burada da ukalâya mahsus cem’ sîgasıyla gayr-ı ukalâ cem’lendirilmiştir. Bu ise kavaide muhaliftir?
 
رَاَي۟تُهُم۟ لٖى سَاجِدٖينَ de olduğu gibi burada da ukalâya mahsus cem’ sîgasıyla gayr-ı ukalâ cem’lendirilmiştir. Bu ise kavaide muhaliftir?


Evet, âlemin ihtiva ettiği uzuvların birer âkıl, birer mütekellim suretinde tasavvur edilmesi, belâgatın en makbul bir prensibidir. Zira kâinatın “âlem” ile tesmiyesi, kâinatın Sâni’ine olan delâleti, şehadeti, işareti içindir. Binaenaleyh kâinatın uzuvları da Sâni’e olan delâletleri, şehadetleri için birer âlem olmaları icab eder. Öyle ise Sâni’in o uzuvları terbiyesinden ve o uzuvların da Sâni’i i’lam etmelerinden anlaşılır ki o uzuvlar birer hay, birer âkıl, birer mütekellim suretinde tasavvur edilmiştir. Binaenaleyh bu cem’de, kavaide muhalefet yoktur.
Evet, âlemin ihtiva ettiği uzuvların birer âkıl, birer mütekellim suretinde tasavvur edilmesi, belâgatın en makbul bir prensibidir. Zira kâinatın “âlem” ile tesmiyesi, kâinatın Sâni’ine olan delâleti, şehadeti, işareti içindir. Binaenaleyh kâinatın uzuvları da Sâni’e olan delâletleri, şehadetleri için birer âlem olmaları icab eder. Öyle ise Sâni’in o uzuvları terbiyesinden ve o uzuvların da Sâni’i i’lam etmelerinden anlaşılır ki o uzuvlar birer hay, birer âkıl, birer mütekellim suretinde tasavvur edilmiştir. Binaenaleyh bu cem’de, kavaide muhalefet yoktur.
192. satır: 185. satır:
'''İhtar:''' En büyük hidayet, hicabın kaldırılmasıyla hakkı hak, bâtılı bâtıl göstermektir.
'''İhtar:''' En büyük hidayet, hicabın kaldırılmasıyla hakkı hak, bâtılı bâtıl göstermektir.


اَللّٰهُمَّ اَرِنَا ال۟حَقَّ حَقًّا وَار۟زُق۟نَا اتِّبَاعَهُ ،
اَللّٰهُمَّ اَرِنَا ال۟حَقَّ حَقًّا وَار۟زُق۟نَا اتِّبَاعَهُ ، وَاَرِنَا ال۟بَاطِلَ بَاطِلًا وَار۟زُق۟نَا اِج۟تِنَابَهُ . اٰمٖينَ
 
وَاَرِنَا ال۟بَاطِلَ بَاطِلًا وَار۟زُق۟نَا اِج۟تِنَابَهُ . اٰمٖينَ


اَلصِّرَاطَ ال۟مُس۟تَقٖيمَ
اَلصِّرَاطَ ال۟مُس۟تَقٖيمَ
260. satır: 251. satır:
عَلَي۟هِم۟ deki عَلٰى enbiyaya yükletilen risalet ve teklif yükünün pek ağır olduğuna ve sahraları faydalandırmak için yağmur, kar ve fırtınaların şedaidine maruz kalan yüksek dağlar gibi peygamberlerin de ümmetlerini feyizlendirmek için risalet zahmetlerine maruz kaldıklarına işarettir.
عَلَي۟هِم۟ deki عَلٰى enbiyaya yükletilen risalet ve teklif yükünün pek ağır olduğuna ve sahraları faydalandırmak için yağmur, kar ve fırtınaların şedaidine maruz kalan yüksek dağlar gibi peygamberlerin de ümmetlerini feyizlendirmek için risalet zahmetlerine maruz kaldıklarına işarettir.


'''İhtar:''' Başka bir surede zikredilen
'''İhtar:''' Başka bir surede zikredilen فَاُولٰٓئِكَ مَعَ الَّذٖينَ اَن۟عَمَ اللّٰهُ عَلَي۟هِم۟ مِنَ النَّبِيّٖينَ وَالصِّدّٖيقٖينَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَالصَّالِحٖينَ olan âyet-i kerîme, buradaki اَلَّذٖينَ اَن۟عَم۟تَ عَلَي۟هِم۟ âyet-i celilesini beyan eder. '''Zaten Kur’an’ın bir kısmı, bir kısmını tefsir eder.'''
 
فَاُولٰٓئِكَ مَعَ الَّذٖينَ اَن۟عَمَ اللّٰهُ عَلَي۟هِم۟ مِنَ النَّبِيّٖينَ
 
وَالصِّدّٖيقٖينَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَالصَّالِحٖينَ
 
olan âyet-i kerîme, buradaki اَلَّذٖينَ اَن۟عَم۟تَ عَلَي۟هِم۟ âyet-i celilesini beyan eder. '''Zaten Kur’an’ın bir kısmı, bir kısmını tefsir eder.'''


'''Sual:''' Peygamberlerin meslekleri birbirine uymadığı gibi ibadetleri de birbirine muhaliftir. Bunun esbabı nedir?
'''Sual:''' Peygamberlerin meslekleri birbirine uymadığı gibi ibadetleri de birbirine muhaliftir. Bunun esbabı nedir?
321. satır: 306. satır:
<center> [[Kur’ân nedir, tarifi nasıldır?]] ⇐ | [[İşarat'ül İ'caz]] | ⇒ [[Bakara Sûresi]] </center>
<center> [[Kur’ân nedir, tarifi nasıldır?]] ⇐ | [[İşarat'ül İ'caz]] | ⇒ [[Bakara Sûresi]] </center>
------
------
</translate>