İçeriğe atla

Otuz Birinci Söz: Revizyonlar arasındaki fark

düzenleme özeti yok
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
1. satır: 1. satır:
<languages/>
<translate>
= Otuz Birinci Söz =
= Otuz Birinci Söz =
'''Mi’rac-ı Nebeviyeye dairdir'''
'''Mi’rac-ı Nebeviyeye dairdir'''


7. satır: 10. satır:
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ


سُب۟حَانَ الَّذٖٓى اَس۟رٰى بِعَب۟دِهٖ لَي۟لًا مِنَ ال۟مَس۟جِدِ ال۟حَرَامِ اِلَى ال۟مَس۟جِدِ ال۟اَق۟صَى الَّذٖى بَارَك۟نَا حَو۟لَهُ لِنُرِيَهُ مِن۟ اٰيَاتِنَا اِنَّهُ هُوَ السَّمٖيعُ ال۟بَصٖيرُ  
سُب۟حَانَ الَّذٖٓى اَس۟رٰى بِعَب۟دِهٖ لَي۟لًا مِنَ ال۟مَس۟جِدِ ال۟حَرَامِ اِلَى ال۟مَس۟جِدِ ال۟اَق۟صَى الَّذٖى بَارَك۟نَا حَو۟لَهُ لِنُرِيَهُ مِن۟ اٰيَاتِنَا اِنَّهُ هُوَ السَّمٖيعُ ال۟بَصٖيرُ ۝
 
اِن۟ هُوَ اِلَّا وَح۟ىٌ يُوحٰى ۝ عَلَّمَهُ شَدٖيدُ ال۟قُوٰى ۝ ذُو مِرَّةٍ فَاس۟تَوٰى ۝


اِن۟ هُوَ اِلَّا وَح۟ىٌ يُوحٰى  عَلَّمَهُ شَدٖيدُ ال۟قُوٰى  ذُو مِرَّةٍ فَاس۟تَوٰى  
وَ هُوَ بِال۟اُفُقِ ال۟اَع۟لٰى ۝ ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰى ۝ فَكَانَ قَابَ قَو۟سَي۟نِ اَو۟ اَد۟نٰى ۝


وَ هُوَ بِال۟اُفُقِ ال۟اَع۟لٰى  ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰى  فَكَانَ قَابَ قَو۟سَي۟نِ اَو۟ اَد۟نٰى  
فَاَو۟حٰٓى اِلٰى عَب۟دِهٖ مَٓا اَو۟حٰى ۝ مَا كَذَبَ ال۟فُؤَادُ مَا رَاٰى ۝ اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى ۝ وَلَقَد۟ رَاٰهُ نَز۟لَةً اُخ۟رٰى ۝ عِن۟دَ سِد۟رَةِ ال۟مُن۟تَهٰى ۝ عِن۟دَهَا جَنَّةُ ال۟مَا۟وٰى ۝ اِذ۟ يَغ۟شَى السِّد۟رَةَ مَا يَغ۟شٰى ۝ مَا زَاغَ ال۟بَصَرُ وَمَا طَغٰى ۝ لَقَد۟ رَاٰى مِن۟ اٰيَاتِ رَبِّهِ ال۟كُب۟رٰى ۝


فَاَو۟حٰٓى اِلٰى عَب۟دِهٖ مَٓا اَو۟حٰى  مَا كَذَبَ ال۟فُؤَادُ مَا رَاٰى  اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى  وَلَقَد۟ رَاٰهُ نَز۟لَةً اُخ۟رٰى  عِن۟دَ سِد۟رَةِ ال۟مُن۟تَهٰى  عِن۟دَهَا جَنَّةُ ال۟مَا۟وٰى  اِذ۟ يَغ۟شَى السِّد۟رَةَ مَا يَغ۟شٰى  مَا زَاغَ ال۟بَصَرُ وَمَا طَغٰى  لَقَد۟ رَاٰى مِن۟ اٰيَاتِ رَبِّهِ ال۟كُب۟رٰى


Evvelki âyet-i azîmenin azîm hazinesinden yalnız   اِنَّهُ  zamirinde bir düstur-u belâgata istinad eden iki remzin meselemize münasebeti olduğu için i’caz bahsinde beyan edildiği üzere yazacağız.
Evvelki âyet-i azîmenin azîm hazinesinden yalnız   اِنَّهُ  zamirinde bir düstur-u belâgata istinad eden iki remzin meselemize münasebeti olduğu için i’caz bahsinde beyan edildiği üzere yazacağız.
372. satır: 376. satır:
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ


اِق۟تَرَبَتِ السَّاعَةُ وَ ان۟شَقَّ ال۟قَمَرُ  وَاِن۟ يَرَو۟ا اٰيَةً يُع۟رِضُوا
اِق۟تَرَبَتِ السَّاعَةُ وَ ان۟شَقَّ ال۟قَمَرُ  وَاِن۟ يَرَو۟ا اٰيَةً يُع۟رِضُوا وَ يَقُولُوا سِح۟رٌ مُس۟تَمِرٌّ
 
وَ يَقُولُوا سِح۟رٌ مُس۟تَمِرٌّ


Kamer gibi parlak bir mu’cize-i Ahmediye (asm) olan inşikak-ı kameri, evham-ı fâside ile inhisafa uğratmak isteyen feylesoflar ve onların muhakemesiz mukallidleri diyorlar ki: “Eğer inşikak-ı kamer vuku bulsa idi umum âleme malûm olurdu. Bütün tarih-i beşerin nakletmesi lâzım gelirdi.”
Kamer gibi parlak bir mu’cize-i Ahmediye (asm) olan inşikak-ı kameri, evham-ı fâside ile inhisafa uğratmak isteyen feylesoflar ve onların muhakemesiz mukallidleri diyorlar ki: “Eğer inşikak-ı kamer vuku bulsa idi umum âleme malûm olurdu. Bütün tarih-i beşerin nakletmesi lâzım gelirdi.”
436. satır: 438. satır:
<center> [[Otuzuncu Söz]] ⇐ | [[Sözler]] | ⇒ [[Otuz İkinci Söz]] </center>
<center> [[Otuzuncu Söz]] ⇐ | [[Sözler]] | ⇒ [[Otuz İkinci Söz]] </center>
------
------
</translate>