İçeriğe atla

Nokta: Revizyonlar arasındaki fark

düzenleme özeti yok
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
1. satır: 1. satır:
<languages/>
<translate>
= Nokta =
= Nokta =
'''مِن۟ نُورِ مَع۟رِفَةِ اللّٰهِ جَلَّ جَلَالُهُ'''
 
مِن۟ نُورِ مَع۟رِفَةِ اللّٰهِ جَلَّ جَلَالُهُ


'''Kırk beş sene evvel telif edilmiş bir risalenin bir kısmıdır.'''
'''Kırk beş sene evvel telif edilmiş bir risalenin bir kısmıdır.'''


== İfade-i Meram ==
== İfade-i Meram ==
Bir bahçeye girsem iyisini intihab ederim. Koparmasından zahmet çeksem hoşlanırım. Çürüğünü, yetişmemişini görsem خُذ۟ مَا صَفَا derim. Muhataplarımı da öyle arzu ederim.
Bir bahçeye girsem iyisini intihab ederim. Koparmasından zahmet çeksem hoşlanırım. Çürüğünü, yetişmemişini görsem خُذ۟ مَا صَفَا derim. Muhataplarımı da öyle arzu ederim.


13. satır: 17. satır:
Gayatü’l-gayat olan marifetullahın bir bürhanı olan marifetü’n-Nebi’yi “Şuâat”ta bir nebze beyan ettik. Şu risalede maksud-u bizzat olan tevhidin lâyuhad berahininden yalnız dört muazzam bürhanına işaret edeceğiz. Hem nazar-ı aklîyi hads-i kalbiyle birleştirmek için melâike ve haşrin bir kısım delailine îma ederek imanın altı rüknünden dördünün birer lem’asını, fehm-i kāsırımla göstermek isterim.
Gayatü’l-gayat olan marifetullahın bir bürhanı olan marifetü’n-Nebi’yi “Şuâat”ta bir nebze beyan ettik. Şu risalede maksud-u bizzat olan tevhidin lâyuhad berahininden yalnız dört muazzam bürhanına işaret edeceğiz. Hem nazar-ı aklîyi hads-i kalbiyle birleştirmek için melâike ve haşrin bir kısım delailine îma ederek imanın altı rüknünden dördünün birer lem’asını, fehm-i kāsırımla göstermek isterim.


اٰمَن۟تُ بِاللّٰهِ وَ مَلٰئِكَتِهٖ وَ كُتُبِهٖ وَ رُسُلِهٖ وَ ال۟يَو۟مِ ال۟اٰخِرِ وَ بِال۟قَدَرِ خَي۟رِهٖ وَ شَرِّهٖ مِنَ اللّٰهِ تَعَالٰى وَ ال۟بَع۟ثُ بَع۟دَ ال۟مَو۟تِ حَقٌّ
اٰمَن۟تُ بِاللّٰهِ وَ مَلٰئِكَتِهٖ وَ كُتُبِهٖ وَ رُسُلِهٖ وَ ال۟يَو۟مِ ال۟اٰخِرِ وَ بِال۟قَدَرِ خَي۟رِهٖ وَ شَرِّهٖ مِنَ اللّٰهِ تَعَالٰى وَ ال۟بَع۟ثُ بَع۟دَ ال۟مَو۟تِ حَقٌّ اَش۟هَدُ اَن۟ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَ اَش۟هَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللّٰهِ


'''اَش۟هَدُ اَن۟ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَ اَش۟هَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللّٰهِ'''
'''Said Nursî'''


'''Said Nursî'''


اَل۟حَم۟دُ لِلّٰهِ رَبِّ ال۟عَالَمٖينَ وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ


عَلٰى مُحَمَّدٍ خَاتَمِ النَّبِيّٖينَ وَ عَلٰى اٰلِهٖ وَصَح۟بِهٖ اَج۟مَعٖينَ
اَل۟حَم۟دُ لِلّٰهِ رَبِّ ال۟عَالَمٖينَ وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلٰى مُحَمَّدٍ خَاتَمِ النَّبِيّٖينَ وَ عَلٰى اٰلِهٖ وَصَح۟بِهٖ اَج۟مَعٖينَ


اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ ال۟حَىُّ ال۟قَيُّومُ maksudumuzdur, matlubumuzdur. Gayr-ı mütenahî berahininden dört bürhan-ı küllîyi îrad ediyoruz.
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ ال۟حَىُّ ال۟قَيُّومُ maksudumuzdur, matlubumuzdur. Gayr-ı mütenahî berahininden dört bürhan-ı küllîyi îrad ediyoruz.
34. satır: 37. satır:


== BİRİNCİ BÜRHAN ==
== BİRİNCİ BÜRHAN ==
'''Risalet ve İslâmiyet’le mücehhez olan “hakikat-i Muhammediye”dir ki''' risalet noktasında en muazzam icma ve en vâsi tevatür sırrını ihtiva eden mecmu-u enbiyanın şehadetini tazammun eder. Ve İslâmiyet cihetiyle vahye istinad eden bütün edyan-ı semaviyenin ruhunu ve tasdiklerini taşıyor.
'''Risalet ve İslâmiyet’le mücehhez olan “hakikat-i Muhammediye”dir ki''' risalet noktasında en muazzam icma ve en vâsi tevatür sırrını ihtiva eden mecmu-u enbiyanın şehadetini tazammun eder. Ve İslâmiyet cihetiyle vahye istinad eden bütün edyan-ı semaviyenin ruhunu ve tasdiklerini taşıyor.


41. satır: 45. satır:


== İKİNCİ BÜRHAN ==
== İKİNCİ BÜRHAN ==
'''Kâinat kitabıdır.''' Evet, şu kitabın bütün hurufu ve bütün noktaları, efraden ve terekküben Zat-ı Zülcelal’in vücud ve vahdetini, elsine-i mahsusaları kıraat ile وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ yi tilavet ediyorlar.
'''Kâinat kitabıdır.''' Evet, şu kitabın bütün hurufu ve bütün noktaları, efraden ve terekküben Zat-ı Zülcelal’in vücud ve vahdetini, elsine-i mahsusaları kıraat ile وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ yi tilavet ediyorlar.


114. satır: 119. satır:


== ÜÇÜNCÜ BÜRHAN ==
== ÜÇÜNCÜ BÜRHAN ==
'''Kur’an-ı Azîmüşşan’dır.''' Şu bürhan-ı nâtıkın sinesine kulağını yapıştırsan işiteceksin: '''اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ''' yu tekrar ediyor.
 
'''Kur’an-ı Azîmüşşan’dır.''' Şu bürhan-ı nâtıkın sinesine kulağını yapıştırsan işiteceksin: اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ yu tekrar ediyor.


Hem gayet mükemmel semeratıyla meyvedar bir ağacın menba-ı hayatı olan cürsûme olmazsa veya kökü bozuksa semere vermez. Şu bürhanımız dallarında meyve-i hak ve hakikat o kadar çoktur ve o kadar doğrudur ki şüphe bırakmaz ki cürsûmesinde olan mesele-i tevhid, hiç vehim bırakmaz derecede kuvvetli, doğru bir hak ve hakikati tazammun ediyor.
Hem gayet mükemmel semeratıyla meyvedar bir ağacın menba-ı hayatı olan cürsûme olmazsa veya kökü bozuksa semere vermez. Şu bürhanımız dallarında meyve-i hak ve hakikat o kadar çoktur ve o kadar doğrudur ki şüphe bırakmaz ki cürsûmesinde olan mesele-i tevhid, hiç vehim bırakmaz derecede kuvvetli, doğru bir hak ve hakikati tazammun ediyor.
148. satır: 154. satır:
Ezcümle: Fenn-i hayvanat, fenn-i nebatat, iki yüz bini mütecaviz envaın büyük peder ve âdemleri hükmünde olan mebdelerinin her birinin hudûsuna şehadet ettiği gibi; mevhum ve itibarî olan kavanin, kör ve şuursuz olan esbab-ı tabiiye ise bu kadar hayret-feza silsileler ve bu silsileleri teşkil eden ve efrad denilen dehşet-engiz birer makine-i acibe-i İlahiyenin icad ve inşasına adem-i kabiliyetleri cihetiyle her bir fert her bir nevi müstakillen Sâni’-i Hakîm’in dest-i kudretinden çıktıklarını ilan ve izhar ediyorlar.
Ezcümle: Fenn-i hayvanat, fenn-i nebatat, iki yüz bini mütecaviz envaın büyük peder ve âdemleri hükmünde olan mebdelerinin her birinin hudûsuna şehadet ettiği gibi; mevhum ve itibarî olan kavanin, kör ve şuursuz olan esbab-ı tabiiye ise bu kadar hayret-feza silsileler ve bu silsileleri teşkil eden ve efrad denilen dehşet-engiz birer makine-i acibe-i İlahiyenin icad ve inşasına adem-i kabiliyetleri cihetiyle her bir fert her bir nevi müstakillen Sâni’-i Hakîm’in dest-i kudretinden çıktıklarını ilan ve izhar ediyorlar.


Kur’an-ı Kerîm فَار۟جِعِ ال۟بَصَرَ هَل۟ تَرٰى مِن۟ فُطُورٍ der. Kur’an’da delil-i inayet, vücuh-u mümkinenin en mükemmel vechi ile bulunuyor. Kur’an, kâinatta tefekküre emir verdiği gibi fevaidi tezkâr ve nimetleri ta’dad eden âyâtın fevasıl ve hâtimelerinde galiben akla havale ve vicdanla müşaverete sevk etmek için
Kur’an-ı Kerîm فَار۟جِعِ ال۟بَصَرَ هَل۟ تَرٰى مِن۟ فُطُورٍ der. Kur’an’da delil-i inayet, vücuh-u mümkinenin en mükemmel vechi ile bulunuyor. Kur’an, kâinatta tefekküre emir verdiği gibi fevaidi tezkâr ve nimetleri ta’dad eden âyâtın fevasıl ve hâtimelerinde galiben akla havale ve vicdanla müşaverete sevk etmek için اَوَلَا يَع۟لَمُونَ ، اَفَلَا يَع۟قِلُونَ ، اَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ ، فَاع۟تَبِرُوا gibi o bürhan-ı inayeti ezhanda tesbit ediyor.
 
اَوَلَا يَع۟لَمُونَ ، اَفَلَا يَع۟قِلُونَ ، اَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ ، فَاع۟تَبِرُوا
 
gibi o bürhan-ı inayeti ezhanda tesbit ediyor.


'''İkinci Delil-i Kur’anî:''' Delil-i ihtiradır.
'''İkinci Delil-i Kur’anî:''' Delil-i ihtiradır.
169. satır: 171. satır:


== DÖRDÜNCÜ BÜRHAN ==
== DÖRDÜNCÜ BÜRHAN ==
'''Vicdan-ı beşer denilen fıtrat-ı zîşuurdur.''' Şu bürhanda '''dört nükte'''yi nazar-ı dikkate al:
'''Vicdan-ı beşer denilen fıtrat-ı zîşuurdur.''' Şu bürhanda '''dört nükte'''yi nazar-ı dikkate al:


201. satır: 204. satır:
'''Sual:''' Vahdetü’l-vücudu nasıl görüyorsun?
'''Sual:''' Vahdetü’l-vücudu nasıl görüyorsun?


'''Elcevap:''' Tevhidde istiğraktır ve nazara sığmayan bir tevhid-i zevkîdir. Esasen tevhid-i rububiyet ve tevhid-i uluhiyetten sonra tevhidde zevken şiddet-i istiğrak, vahdet-i kudret yani
'''Elcevap:''' Tevhidde istiğraktır ve nazara sığmayan bir tevhid-i zevkîdir. Esasen tevhid-i rububiyet ve tevhid-i uluhiyetten sonra tevhidde zevken şiddet-i istiğrak, vahdet-i kudret yani لَا مُؤَثِّرَ فِى ال۟كَو۟نِ اِلَّا اللّٰهُ sonra vahdet-i idare, sonra vahdetü’ş-şuhud, sonra vahdetü’l-vücud, sonra yalnız bir vücudu, sonra yalnız bir mevcudu görünceye müncer oluyor.
 
لَا مُؤَثِّرَ فِى ال۟كَو۟نِ اِلَّا اللّٰهُ sonra vahdet-i idare, sonra vahdetü’ş-şuhud, sonra vahdetü’l-vücud, sonra yalnız bir vücudu, sonra yalnız bir mevcudu görünceye müncer oluyor.


Muhakkikîn-i sofiyenin müteşabihat hükmünde olan şatahatıyla istidlal edilmez. Daire-i esbabı yırtıp çıkmayan ve tesirinden kurtulmayan bir ruh, vahdetü’l-vücuddan dem vursa haddini tecavüz eder. Dem vuranlar, Vâcibü’l-vücud’a o kadar hasr-ı nazar etmişlerdir ki mümkinattan tecerrüd ederek, yalnız bir vücudu belki bir mevcudu görmüşler.
Muhakkikîn-i sofiyenin müteşabihat hükmünde olan şatahatıyla istidlal edilmez. Daire-i esbabı yırtıp çıkmayan ve tesirinden kurtulmayan bir ruh, vahdetü’l-vücuddan dem vursa haddini tecavüz eder. Dem vuranlar, Vâcibü’l-vücud’a o kadar hasr-ı nazar etmişlerdir ki mümkinattan tecerrüd ederek, yalnız bir vücudu belki bir mevcudu görmüşler.
226. satır: 227. satır:
<center> [[Şulenin Zeyli]] ⇐ | [[Mesnevi-i Nuriye]] | ⇒ [[Tenvir]] </center>
<center> [[Şulenin Zeyli]] ⇐ | [[Mesnevi-i Nuriye]] | ⇒ [[Tenvir]] </center>
------
------
</translate>