64.622
düzenleme
(Sayfa çeviriden kaldırıldı) |
Değişiklik özeti yok |
||
1. satır: | 1. satır: | ||
<languages/> | |||
<translate> | |||
= Yirmi Sekizinci Söz = | = Yirmi Sekizinci Söz = | ||
31. satır: | 33. satır: | ||
Ekl ve şürb ve muamele-i zevciye gerçi bu dünyada bir ihtiyaçtan gelir, bir vazifeye gider. Fakat o vazifeye bir ücret-i muaccele olarak öyle mütenevvi leziz lezzet içlerine bırakılmıştır ki sair lezaize tereccuh ediyor. Madem bu dâr-ı elemde, bu kadar acib ve ayrı ayrı lezzetlere medar; ekl ve nikâhtır. Elbette dâr-ı lezzet ve saadet olan cennette o lezzetler; o kadar ulvi bir suret alıp ve vazife-i dünyeviyenin uhrevî ücretini de lezzet olarak ona katarak ve dünyevî ihtiyacı dahi uhrevî bir hoş iştiha suretinde ilâve ederek cennete lâyık ve ebediyete münasip, en câmi’, hayattar bir maden-i lezzet olur. | Ekl ve şürb ve muamele-i zevciye gerçi bu dünyada bir ihtiyaçtan gelir, bir vazifeye gider. Fakat o vazifeye bir ücret-i muaccele olarak öyle mütenevvi leziz lezzet içlerine bırakılmıştır ki sair lezaize tereccuh ediyor. Madem bu dâr-ı elemde, bu kadar acib ve ayrı ayrı lezzetlere medar; ekl ve nikâhtır. Elbette dâr-ı lezzet ve saadet olan cennette o lezzetler; o kadar ulvi bir suret alıp ve vazife-i dünyeviyenin uhrevî ücretini de lezzet olarak ona katarak ve dünyevî ihtiyacı dahi uhrevî bir hoş iştiha suretinde ilâve ederek cennete lâyık ve ebediyete münasip, en câmi’, hayattar bir maden-i lezzet olur. | ||
Evet | Evet وَمَا هٰذِهِ ال۟حَيٰوةُ الدُّن۟يَٓا اِلَّا لَه۟وٌ وَلَعِبٌ وَاِنَّ الدَّارَ ال۟اٰخِرَةَ لَهِىَ ال۟حَيَوَانُ sırrınca, şu dâr-ı dünyada, camid ve şuursuz ve hayatsız maddeler, orada şuurlu, hayattardırlar. Buradaki insanlar gibi orada da ağaçlar, buradaki hayvanlar gibi oradaki taşlar; emri anlar ve yapar. Sen bir ağaca desen “Filan meyveyi bana getir.” getirir. Filan taşa desen “Gel.” gelir. Madem taş, ağaç, bu derece ulvi bir suret alırlar. | ||
وَمَا هٰذِهِ ال۟حَيٰوةُ الدُّن۟يَٓا اِلَّا لَه۟وٌ وَلَعِبٌ وَاِنَّ الدَّارَ ال۟اٰخِرَةَ لَهِىَ ال۟حَيَوَانُ | |||
sırrınca, şu dâr-ı dünyada, camid ve şuursuz ve hayatsız maddeler, orada şuurlu, hayattardırlar. Buradaki insanlar gibi orada da ağaçlar, buradaki hayvanlar gibi oradaki taşlar; emri anlar ve yapar. Sen bir ağaca desen “Filan meyveyi bana getir.” getirir. Filan taşa desen “Gel.” gelir. Madem taş, ağaç, bu derece ulvi bir suret alırlar. | |||
Elbette ekl ve şürb ve nikâh dahi hakikat-i cismaniyelerini muhafaza etmekle beraber cennetin dünya fevkindeki derecesi nisbetinde, dünyevî derecelerinden o derece yüksek bir suret almaları iktiza eder. | Elbette ekl ve şürb ve nikâh dahi hakikat-i cismaniyelerini muhafaza etmekle beraber cennetin dünya fevkindeki derecesi nisbetinde, dünyevî derecelerinden o derece yüksek bir suret almaları iktiza eder. | ||
83. satır: | 81. satır: | ||
رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذ۟نَٓا اِن۟ نَسٖينَٓا اَو۟ اَخ۟طَا۟نَا | رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذ۟نَٓا اِن۟ نَسٖينَٓا اَو۟ اَخ۟طَا۟نَا | ||
اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى حَبٖيبِكَ الَّذٖى فَتَحَ اَب۟وَابَ ال۟جَنَّةِ بِحَبٖيبِيَّتِهٖ وَ بِصَلَاتِهٖ | اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى حَبٖيبِكَ الَّذٖى فَتَحَ اَب۟وَابَ ال۟جَنَّةِ بِحَبٖيبِيَّتِهٖ وَ بِصَلَاتِهٖ وَ اَيَّدَت۟هُ اُمَّتُهُ عَلٰى فَت۟حِهَا بِصَلَوَاتِهِم۟ عَلَي۟هِ، عَلَي۟هِ الصَّلَاةُ وَ السَّلَامُ | ||
وَ اَيَّدَت۟هُ اُمَّتُهُ عَلٰى فَت۟حِهَا بِصَلَوَاتِهِم۟ عَلَي۟هِ، عَلَي۟هِ الصَّلَاةُ وَ السَّلَامُ | |||
اَللّٰهُمَّ اَد۟خِل۟نَا ال۟جَنَّةَ مَعَ ال۟اَب۟رَارِ بِشَفَاعَةِ حَبٖيبِكَ ال۟مُخ۟تَارِ اٰمٖينَ | اَللّٰهُمَّ اَد۟خِل۟نَا ال۟جَنَّةَ مَعَ ال۟اَب۟رَارِ بِشَفَاعَةِ حَبٖيبِكَ ال۟مُخ۟تَارِ اٰمٖينَ | ||
== CENNET SÖZÜNE KÜÇÜK BİR ZEYL == | == CENNET SÖZÜNE KÜÇÜK BİR ZEYL == | ||
'''Cehenneme Dairdir''' | '''Cehenneme Dairdir''' | ||
108. satır: | 104. satır: | ||
<center> [[Yirmi Yedinci Söz]] ⇐ | [[Sözler]] | ⇒ [[Yirmi Dokuzuncu Söz]] </center> | <center> [[Yirmi Yedinci Söz]] ⇐ | [[Sözler]] | ⇒ [[Yirmi Dokuzuncu Söz]] </center> | ||
------ | ------ | ||
</translate> |
düzenleme