Barla Lahikası 122. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    Diğer diller:
    • Türkçe

    (Hulusi Bey’in fıkrasıdır.)

    Bu defa, Kenzü’l-Arş duasının feyzinden gelen İkinci ve Üçüncü Nüktelerle, Zeylini hâvi mübarek mektubunuzu almakla cidden bahtiyarım. Bu âciz kardeşiniz, gelen mektubunuzun, gerek muhterem Üstadıma ve gerekse o havalideki kıymetli arkadaşlarıma olan tesiri bana ait olmadığına ve belki benim bir vasıta olduğuma delildir. Çok tecrübe ettim, zat-ı fâzılanelerine mektup yazmak için bazen üç kelimeyi bir araya getiremiyorum. Ekseriyetle gaybî bir zatın ifadatını zaptına kādir olduğum kadar yazdığımı hissediyorum, demek yazdırılıyor.

    Maamafih vaki takdirleri, bir dua olarak telakki ile teşekkür etmekteyim. Kur’an hizmetini dünyevî ve maddî menfaate sarahaten tercih eden Hüsrev namındaki kardeşimi tebrik ederim. Cenab-ı Hak, böyle Hüsrevlerin adedini çoğaltsın ve daim artırsın, âmin! Bu kudsî hizmete candan iştirak eden zevatı bilmek, bana en büyük müjde oluyor.

    Müftü Kemal Efendi, evvelki mektubu mütalaa etmişti. İki gün evvel ziyaretine gittim. “Hiç kimsenin bugüne kadar muktedir olmadığı dekaik ve hakaiki, Kur’an’dan bulup çıkarmışlar.” diyerek takdirlerini beyan, selâm ve dualarını tebliğ etmekliğimi söylediler. Bu dakikaya kadar mübarek mektubu Fethi Bey, Hacı Baha Efendi, pederim ve eniştesi ve Hacı Abdurrahman Efendi dinlemeye muvaffak oldular. Hâfız Ömer Efendi’ye de inşâallah ilk fırsatta okumaya çalışacağım.

    Her mektubunuz, bana yeniden hayat verecek kadar müessir oluyor. Bu mübarek mektup, Dördüncü Remzin yazılışını ve bu fakire de ihsan edileceğini mübeşşir oluşu itibarıyla, bilhassa memnuniyet ve sürurumu mûcib olmuştur.

    Hayli zaman evvel Kur’an’daki tevafuk sırrını açmaya başlamıştınız. Bugüne kadar lihikmetin mahfî kalmış olan i’caz-ı Kur’an’dan, böyle çok mühim bir faslının keşfine ve neşrine muvaffak oluşunuza, ne kadar hamd ve şükredilse yeridir. İzn-i Bâri ile açtığınız bu yolda ilerledikçe, daha ne kadar hârikalar meşhudunuz olacak ve bunlardan muhtaç kardeşlerinize ne âlî müjdeler vereceğiniz; geceden sonra gündüz, kıştan sonra bahar, dünyadan sonra âhiretin vücudları gibi kat’î hissedilmektedir.

    Ne büyük bahtiyarlıktır ki bu saadetlere mazharız. Ne kadar bedbahtlıktır ki bu nurlara göz yumarlar. Ne derece hatadır ki bu hakaike lâyıkı vechile alâkadar olunmaz. Ne caniyane ve ahmakane bir ruhtur ki üflemekle bu güneşi söndürmek düşünürler.

    İşte bu ışıklı yolunuzda, Sahib-i Kevser’in delâletiyle Kevser’i buldunuz. Şefîu’l-mahşer’in izniyle Kevser ırmağının menbaında durarak وَ سَقٰيهُم۟ رَبُّهُم۟ شَرَابًا طَهُورًا âyet-i celilesini okuyor ve “Ey nâs! Kim ki ebedî hayat ister, işte âb-ı hayat; kim ki yolunu şaşırmış, işte vesile-i necat; kim ki küfür ve inadından dönmez, onu bekliyor şedit azap ve ikab.” ilh. gibi nurlu beyanatınızla her taifeyi ihya, ikaz ediyorsunuz.

    Sizi kudsî hizmetinizde, alâ kadri’t-tâka takibe çalışan dost, kardeş ve talebelerinize birer maşrapa vererek muhtaçlara gıda, zayıf ve marîzlere ilaç, zalim ve kâfirlere semm-i kātil olan mâ-i kevserden ulaştırmayı emrediyorsunuz. Sizin kudsî hizmetinizle, irşadınızla açılan hakikat ufkuna bakınca, Kur’an’ın hudutları tayin ve tahdid edilmeyecek kadar vâsi bir havz-ı ekber olduğunu; Fatiha Besmele’sinin ب menbaından gelen, her birisi ayrı lezzette, ayrı şiddette, ayrı kuvvette, sureler namında yüz on dört âb-ı hayat şubelerinin kevser musluğundan bu havuza akmakta olduğunu görür gibi oluyoruz.

    “İdrak-i maâlî bu küçük akla gerekmez

    Zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez.”

    El ele, omuz omuza vererek himmet ve gayret-i Hudâ-pesendaneleriyle mazhar-ı takdir olan uhrevî kardeşlerime selâm ve dualar eder ve muvaffakiyetler temenni ile dualarını istirham eylerim.

    Hulusi



    Barla Lahikası 121. Mektup ⇐ | Barla Lahikası | ⇒ Barla Lahikası 123. Mektup