Emirdağ Lahikası 1. Kitap 219. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    Diğer diller:

    Adliyenin şahs-ı manevîsine ve dâhiliye vekiline beray-ı malûmat takdim edilen ve Emirdağı’ndaki istintakta verdiğim ifadenin hâşiye ve lâhikasıdır.

    Bu yirmi beş seneden beri hiçbir gazeteyi okumayıp dinlemediğim halde, dünkü gün bana hizmet eden bir adam, gazetenin bir parçasını bana okudu. İçinde, Ankara Maarif Dairesi iki milyon zararla hem yine Ankara’da otomobil garajı binası, aynı vakitte İzmir’de ehemmiyetli fabrika hem aynı vakitte Adana’da büyük bir binanın tamamen yandığını işittiğim vakit, pek çok teessür ve yazıklarla bu fakir millete acımakla, aynı zamanda bütün ömrümde çekmediğim bir sıkıntı içinde, hiçbir mahkemede benim gibi ihtiyar ve hasta halimde dört buçuk saat mütemadiyen ifademi sual-cevaba mecbur olduğum bir zamanda, eğer bura adliyesinin insaniyeti ve bir derece şefkati olmasaydı, kat’iyen dayanamadığım gibi kat’î karar vermiştim ki sert bir sözle bu soğukta, bu hastalığımda hapse girmeyi gözüme almıştım. Hattâ bana hizmet edenin birini odamda yatırmak, birisini de birine bir tokat vurup benim hizmetim için hapse yanıma gelmek için karar vermiştik. Fakat bura adliyesinin insaniyeti ve inayet-i İlahiye bana sabır verdi, tahammül ettim.

    Bu acib vaziyetim ve asılsız evhamın sebebini merak ettim. Gençlik Rehberi’nin resmen tabedilmesi ve intişarı, pek çok mektepleri tenvir etmiş; hattâ Ankara Dârülfünunundaki ve İstanbul Dârülfünunundaki kıymettar gençlerin Risale-i Nur’un esasatını, bu vatan milletinin saadetine bir vesile olduğunu bilmeleri ve pek çok muallimler, hamiyet-i milliye ve vataniye ve haysiyet-i ilmiye cihetiyle Risale-i Nur’a kemal-i iştiyak ile alâkadar olmaları, Maarif Dairesinin nazar-ı dikkatini celbetmiş, Nurlara karşı bir derece beğenmemek tarzında bir ilişmek istemişler.

    Hattâ burada “Gençleri elde ediyor. Matbu Gençlik Rehberi ile mektep talebelerinin nazarlarını dine çeviriyor.” diye ihbar edilmiş. Bunun üzerine hem bana hem ekser Risale-i Nur şakirdlerine bazı vilayetlerde ilişilmiş.

    Halbuki ben, medreseden çıktığım için hocalardan istimdad etmek lâzımken, bütün kuvvetimle Maarif Dairesine ve mekteplilere itimat edip onlara dayanmak istiyordum. Çünkü Nur dairesine girenlerin çoğu mekteplilerdir, hocalar azdır; çoğu çekindiği halde mektepliler, kemal-i takdirle Nurlara sahip çıktığından kalbimden derdim: İnşâallah Maarif Dairesi, Nur şakirdlerini himaye edecek.

    Ve yardımları beklerken birden bize bu yeni taarruzun sebebi; matbu Gençlik Rehberi’nin âhirinde “Nur şakirdleri, hükûmetin müsaadesine binaen, mümkün olduğu kadar Nur dershaneleri açılmak münasiptir.” diye bizim gizli düşmanlarımız Maarif Dairesini aleyhimize çevirmeye çalışması bir vesile oldu.

    Şimdiye kadar o düşmanlarımız, desiselerle kaç defa adliye cihetiyle bizi perişan etmek istediler, muvaffak olamadılar, bir şey de çıkaramadılar. Sonra mutaassıp ve enaniyetli ve resmî makamlardaki hocaları aleyhimize sevk etmeye çalıştılar, onda da bir şeye muvaffak olamadılar. Şimdi en ziyade bana yardıma güvendiğimiz Maarif Dairesini aleyhimize istimal etmekle, bu hükûmetin bazı memurlarını üç mahkemede kat’î beraet kazandığımız cemiyetçilik ve tarîkatçılık bahanesiyle geniş bir dairede bîçare masum Nur şakirdlerine ve beni Risale-i Nur’un mütalaasından mahrum etmeye çalıştıkları bir zamanda ve benim acınacak dört buçuk saat istintakımın aynı vaktinde Maarif Dairesinin sebepsiz yanması ve söndürülmesine hiçbir imkân bulunmaması ve tamamen yanması, tesadüfe benzemiyor, bir eser-i hiddet görünüyor.

    O ifademin âhirinde ve aynı zamanda demiştim ki: Beni bu gurbette, yalnızlıkta kitaplarımın mütalaasından mahrum etmeyiniz. Yoksa hem bana hem bu vatana yazık olur. (Hâşiye[1]) Belki zemin, yine zelzele ile hiddet eder dediğimden üç dakika sonra üç saniye devam eden zelzele ve o fıkrayı mahkemede tekrar ettiğim aynı zamanda –ya gece veya gündüzde– zemin ateşle Maarif Dairesine saldırması ve mahkemece dört defa ispat edilen çok defa zelzelenin Risale-i Nur’a ve şakirdlerine taarruzun aynı zamanında gelmesi, elbette bunda tesadüf olamaz.

    Demek, bu vatanın ve milletin ve asayişin büyük bir temel taşı olan Risale-i Nur’un hakikatleridir ki böyle vukuatlı tokatlarla bu milletin nazar-ı dikkatini Kur’an’ın hakiki ve hakikatli ve kuvvetli bir tefsiri olan Risale-i Nur’a çeviriyor; milleti ona teşvik edip muarızlarına şefkat tokadı vuruyor.

    Şimdi nasıl sadaka belayı def’ediyor, öyle de Risale-i Nur, bu memlekette belanın def’ine vesile olduğu çok hâdiselerle tahakkuk etmiş. Bu defa da Risale-i Nur’a hücum edildiğinin aynı zamanda bu yangın belasının gelmesi, Risale-i Nur belanın def’ine vesile olduğunu ispat ediyor.


    Emirdağ Lahikası 1. Kitap 218. Mektup ⇐ | Emirdağ Lahikası | ⇒ Emirdağ Lahikası 1. Kitap 220. Mektup

    1. Hâşiye: İşte yazık oldu.