Emirdağ Lahikası 2. Kitap 140. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    Diğer diller:
    • Türkçe

    بِاس۟مِهٖ سُب۟حَانَهُ

    Aziz, sıddık, fedakâr, hâlis, muhlis kardeşlerim ve hizmet-i Kur’aniyede hakiki, ciddi, metanetli arkadaşlarım!

    Size gayet ehemmiyetli bir halimi ve dehşetli bir zahmet fakat inayet-i İlahiye ile büyük bir rahmeti tazammun eden zâhirî bir hastalığın manevî bir istirahat ve bir tamam-ı vazifeye bir alâmet olarak bir hastalığımı beyan ediyorum. Şekva değil, teşekkür ediyorum. Fakat sizden tahammülüm için dua istiyorum. O halet de şudur:

    Ben kelimatı konuşurken birden manevî bir men’ gibi şiddetli bir hararet başlıyor. Hattâ eskiden günde bir iki defa su içerken şimdi yemeği pek az yediğim halde, yirmi otuz defa su içmeye mecbur oluyorum. Hattâ iki gün evvel pek şiddetlendi. Ben bir tesemmüm zannettim. Hattâ bir vehme binaen yanımdaki kardeşlerime ifşa ettim. Bu gayet şiddetli hastalığıma karşı sabır ve tahammül niyaz ettim. Rahmet-i İlahiyeden rica ettim, birden kalbime geldi ki:

    Ekser hayatımdaki zahmetlerde bir inayet ve rahmet cilvesi bulunduğu gibi inşâallah bunda da o cilve-i rahmet var ki cinnî ve insî şeytanların ve dinsizlerin seni zehirlendirmek ve susturmaya çalışmaları, vazifenin tamam olmasına ve istirahatine rahmet-i İlahiye bir vesile oldu ki geçen sene İşaratü’l-İ’caz tefsiri ve Mesnevî-i Arabî’yi bir sene müddetle ders vermeye başlamıştım. Gizli düşmanlarım cinnî ve insî şeytanlar, beni susturmaya desaisleri ile çalıştıkları halde, rahmet-i İlahiye hem İşaratü’l-İ’caz’ın hem Mesnevî-i Arabî’nin Türkçesini ihsan ettiğinden ve Risale-i Nur da ekseriyet itibarıyla kendi kendine ders verip muallimlere ihtiyaç bırakmadığından, bu tedris vazifemde bana istirahat ve tebrik nevinde bir ihsan-ı İlahî olarak bu acib hastalık benim istirahatime medar oldu.

    Hem benim ruhuma geldi ki: Senin binler belki yüz binler Saidcikler, senin bedeline ders verecek ve konuşacaklar var. İhsan-ı İlahî ile Risale-i Nur, başka ilimler gibi meşakkatli derslere muhtaç değil.

    فَاِنَّكَ مَح۟رُوسٌ بِعَي۟نِ ال۟عِنَايَةِ Gavs-ı Geylanî’nin (ks) kerametkârane cümlesi, en dehşetli zaman gibi bunda da ayn-ı hakikat olduğu görüldü. Hem a’zamî ihlasın zedelenmemek için şimdi düşmanlar da dostlara inkılab ettiği bir zamanda sohbet etmek, konuşmak; bu dünyada da uhrevî hizmetlerin bir güzel ve fâni meyvelerine vesile olabilir. O vakit a’zamî ihlas ki hiçbir şeye âlet olmayacak. Hem vazife-i İlahiyeye karışmamak için kader-i İlahî hakkımdaki bu şiddetli halete aleyhimde değil, lehimde olarak fetva verdi, müsaade etti. Ben yanımdaki vasiyetnamemdeki evlat kabul ettiğim küçük evlatları tevkil ediyorum. Onlarla konuşanı, benimle konuşmuş gibi kabul ediyorum.

    اَل۟بَاقٖى هُوَ ال۟بَاقٖى

    Kardeşiniz

    Said Nursî

    Üstadımızın bu hastalığı gösteriyor ki gizli dinsizler konuşturmamak için bir ilaç bulmuşlar, yedirmişler. Elhasıl, Üstadımızın musafahadan, sohbetten ve konuşmaktan men’edildiğini biz de görüyoruz.

    Üstadımızın hizmetinde bulunan

    Tahirî, Zübeyr, Ceylan, Hüsnü, Bayram


    Emirdağ Lahikası 2. Kitap 139. Mektup ⇐ | Emirdağ Lahikası | ⇒ Emirdağ Lahikası 2. Kitap 141. Mektup