Kastamonu Lahikası 133. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    Diğer diller:
    • Türkçe

    Risale-i Nur şakirdlerinden Hâfız Tevfik, Mehmed Feyzi, Emin, Hilmi, Kâmil’in bir fıkrasıdır

    Gavs-ı A’zam’ın Üstadımız hakkında فَاِنَّكَ مَح۟رُوسٌ بِعَي۟نِ ال۟عِنَايَةِ fıkrasıyla, inayet ve teshile mazhar olduğuna ve tevafuk, Risale-i Nur’un kerametinin bir madeni bulunduğuna pek çok emarelerden, bu bir iki gün zarfında, küçük ve latîf fakat kat’î kanaat veren cüz’î hâdiselerin tevafukunda gözümüzle gördüğümüz inayet-i Rabbaniyenin numunelerinden beş altısını beyan ediyoruz ki onlar bu iki gün zarfında beraber vuku bulmuş:

    Birincisi: Dün Üstadımıza, Risale-i Nur’a ait üç hizmet lâzım geldi. Kimse de yok. Biz de uzaktayız. Merdivenden inip bir çocuğu bulup bizlere göndermek niyetiyle kapıyı açtı. Risale-i Nur’un o hizmetini görecek fevkalâde bir tarzda, dakikasıyla üç şakirdi kapıya geldiler.

    İkincisi: İki seneden ziyade Risale-i Nur’un mühim parçaları, Risale-i Nur’un berekâtıyla hanesi yangından kurtulan Hâfız Ahmed kendine yazdırıp başka bir kaza ve nahiyede bulunan bir iki zat onları istinsah için aldılar. İki seneden beri ellerinden kaçırıp mahcubiyetlerinden haber vermedikleri için hem biz hem Hâfız Ahmed merak hem hiddet ediyorduk. O kitaplar bugün geldiği aynı vakit, dün aynı saatte; Üstadımıza, beş seneden beri her birkaç gün zarfında kolaylık için bir parça yemek pişirmek ile hatırını soruyordu. İki seneden beri o âdeti terk etmişti. Hem komşuluktan da başka yere nakletmesiyle, iki senedir o âdet terk edilmiş iken yine dün o aynı saatte, iki sene evvelki aynı âdetiyle, o zatın hanesinden aynen eskisi gibi küçücük bir hatır sormak nevinde oğlu getirdi. Üstadımız dedi: “İki sene evvelki âdete lüzum kalmamış, siz de komşuluktan gitmişsiniz.” dedi. Bugün aynı vakitte, o Hâfız Ahmed’in yazdırdığı kaybolan kitaplar, mükemmel bir surette istinsah ile beraber geldi. Bizde şüphe bırakmadı ki bu latîf tevafuk da Risale-i Nur hakkındaki inayetin bir cilvesidir.

    Üçüncüsü: Üstadımız, aynı yine bugün Emin’e dedi: “Üç dört aydır her hafta karyesinden buraya gelen hane sahibesi gelmedi, kirasını dört aydır almadı. Herhalde cevap gönderin gelsin, alsın.” dediği aynı dakikada, dört aydan beri yanına gelmeyen o hane sahibesi kapıya vurdu, geldi. Beş aylık kirasını aldı. Üstadımız, bu hâdise-i inayetten memnuniyeti için uzak bir nahiyeden gelen yuvarlak, hiç görmediğimiz ve burada bulunmayan bir küçük ekmeği o hane sahibesine verdi. Aynı vakitte yirmi dakika zarfında, burada bulunmayan aynı ekmekten, iki sene Risale-i Nur’un iki kitabını alıp mütalaasının manevî ücretinden binde bir ücret olarak geldi. Ve bir parçacık aşure çorbasını dahi yine o ev sahibesine verdi. Aynen o aşurenin on misli kadar latîf üç ekmek, yine iki sene iki kitabın okunmasına binde bir ücreti diye geldi. Gözümüzle gördük.

    Hem yine Üstadımız, bugün o hane sahibesine, yedi senedir adını bilmediği için “İsmin nedir?” diye sormuş. O da demiş: “Hayriye’dir.” Hayriye isminde olmak tevafukuyla, iki saat sonra Hayri namında Risale-i Nur’un bir şakirdi, haberimiz yokken İstanbul’a gitmiş. Hem ticaret münasebetiyle iki mühim şakirdler dahi gidip geç kaldılar. Maddî manevî fırtınalar münasebetiyle Üstadımız onları hem oradaki mühim bir şakirdi çok merak ediyordu. Bugün o Hayri, iki saat Hayriye’den sonra geldi; o üç şakird hakkındaki merakı izale ettikten sonra, dört aydan beri devam eden tefarik namında Üstadımızın bir kokusu bugün bitmişti. Hayri’nin elinde bir küçük şişe… Dedi: “Size tefarik getirdim.” Biz de bu küçük, latîf tefarikteki tevafuka bârekellah dedik.

    Bu iki gün zarfında bu küçücük numuneler gibi Üstadımız Mu’cizat-ı Ahmediye’nin tashihatıyla meşgul olduğu için bunlardan başka çok numuneleri görmüş. Madem iki günde böyle inayetin cilvelerini görüyoruz. Risale-i Nur dairesi içinde dikkat edilse herkes –kendi nefsinde– hizmeti derecesinde böyle numuneleri görebilir.

    Risale-i Nur şakirdlerinden

    Hâfız Tevfik Hilmi Kâmil Hayri Mehmed Feyzi Emin

    Evet Evet Evet Evet Evet Evet

    Gözümüzle gördük.

    Evet, ben de tasdik ediyorum.

    Said Nursî


    Kastamonu Lahikası 132. Mektup ⇐ | Kastamonu Lahikası | ⇒ Kastamonu Lahikası 134. Mektup