Kastamonu Lahikası 149. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    Diğer diller:

    بِاس۟مِهٖ سُب۟حَانَهُ وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ

    اَلسَّلَامُ عَلَي۟كُم۟ وَ رَح۟مَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

    Aziz, sıddık kardeşlerim!

    Bu defa beni çok mesrur eden ve şükre sevk eden ve bu sıralarda hasıl olan endişemi izale eden ve Isparta vilayeti manevî Medresetü’z-Zehra olduğunu ve Isparta şakirdleri sebatta ve sadakatte her yere faik olduklarını gösteren, Risale-i Nur erkânlarından üç dört mektup ve o mektupta isimleri bulunan has kardeşlerimin Risale-i Nur’a hizmet ve kalemleriyle yardım cihetinde bize gösterdikleri fedakârane ulüvv-ü cenab, böyle bir zamanda ve böyle bir mevsimde gayet parlak bir inayet-i Rabbaniye olduğuna kanaatimiz var.

    Nur Fabrikasındaki Aliler ve Tahirî’nin istedikleri mu’cizeli Kur’an’ımızla İ’caz-ı Kur’an zeylleriyle beraber İstanbul’da Hâfız Emin’in yanındadır, okutturuyorlar ve yazdırıyorlar. İsterseniz benim nüshamı Hâfız Emin’den alınız, onun yerine güzelce zeylli nüshanızdan birisini veriniz, yanında kalsın. Kur’an’ın son yazılan nüshasını da lüzum olduğu ve bilfiil tabetmek için geldiğiniz zaman İstanbul’a göndereceğim.

    Hüsrev’in uzun ve tesirli ve kıymettar mektubu ve hâşiyesinde kahraman Rüşdü’nün küçücük mektubu ve pek çok alâkadar olduğum ehemmiyetli kardeşlerimizin kalemleriyle bize yardımları ve Risale-i Nur’la iştigali her şeye tercih etmeleri ve Hüsrev’in de mütemadiyen geleliden beri çalışması ispat ediyor ki Isparta tamamıyla Risale-i Nur’a sahip olmuş ve bir Said yerinde, bin Said’i bulmuş. Cenab-ı Hakk’a nihayetsiz şükür, sena ve hamdolsun. Mu’cizeli Kur’an’ımızın matbaa ve teclid masrafı otuz bin liraya çıkması cihetiyle, bu azîm mesele şimdilik tehir etmesine mecburiyet var.

    Re’fet Bey’in bizi hayrete düşüren hayretli ve garib mektubunun baştaki kısmı, Lâhika’ya medar-ı ibret olarak yazıyoruz. Ve bilhassa “Ene ve Zerre” namındaki Otuzuncu Söz’ü her mü’minin ezber etmesi zarurîdir demesi ve o eserin kıraatından sonra Barla’da Abdurrahîm namını kazanan ve “yâ Rahîm yâ Rahîm” zikrini bize işittiren mübarek kedinin bir kardeşi olarak diğer mübarek bir kedi, ezan-ı Muhammedîyi (asm) müştakane, insan gibi dinlemesi, bize de sizin kadar hayret ve sürur verdi. Ve ezan-ı Muhammedîyi (asm) tam zuhuruna işaret müjdesi telakki ettik.

    Ve Kâtip Osman ve Mehmed Zühdü gibi hizmet-i Kur’aniyede eski ve ehemmiyetli ve kıymettar Tenekeci Mehmed’in de rüyası ehemmiyetlidir. Allah hayretsin. Isparta için çok hayırdır, onun içinde ehemmiyetli bir müjde var.

    Re’fet kardeşimizin mektubu dört cihetle beni memnun etmiş. Zaten eskiden beri Hüsrev, Re’fet, Rüşdü; hayalimde, tasavvurumda birleşmişler. Cenab-ı Hakk’a şükür ki onlardan ümit ettiğim kemal-i sadakat ve sebat devam ediyor.

    Hem Hüsrev’in ve Hâfız Ali’nin mektuplarında isimleri bulunan sebatkâr kardeşlerime ve Kâtip Osman ve Mehmed Zühdü ve Isparta Hâfız Ali’si ve Sava kahramanlarına birer birer selâm ve dua ediyoruz.

    Şimdi bu mektubu yazarken, Risale-i Nur santralı Sabri’nin mektubunu Emin getirdi. Açtık, yağmursuzluk bahsine dair Risale-i Münâcat’ın kesretle yazılması bereketiyle yağmurun gelmesi ve rahmet-i İlahiyenin fakir fukaraya imdat eylemesini yazdığını gördük. Benim için ehemmiyetli bir meseleyi halletti.

    Burada da yağmura şedit ihtiyaç vardı. Yağmur gelecek hiçbir alâmet hissetmiyorduk. Bu kaht zamanında yağmursuzluk, fakir fukaraya çok ağır gelmişti. Ben üç defa namazdan sonra, masum fukaraları ve aç kalan hayvanları ve Risale-i Nur’u şefaatçi yapıp dua ettik. Birden aynı gece, me’mulümüzün fevkinde, duanın tam kabulünü gördük.

    Ben hayretle bu cüz’î duamız, bu küllî meseleye ne derece dahli olduğunu bilemedim. Dedim: “Herhalde çok mühim dualara, duamız da binden bir hissesi olmuş.” Şimdi tahakkuk etti ki Isparta nuranileri; nurlu, manevî duaları bizi de o rahmetten hissedar eyledi. Hattâ o duama arkamdan âmin diyenlerden Feyzi’ye, bu manayı, bu hayretimi de ona şimdi söyledim. Evvelce söyleseydim onun hüsn-ü zannını ta’dil edemeyecektim. Çünkü o, Üstadına en büyük hisse veriyor.

    Sabri’nin mektubunda, Sıddık Süleyman ve Barla’daki kardeşlerimizin selâmları ve eski alâkalarını tam muhafaza eylemeleri, Barla’daki hayatımı tahassürle hatırlattırdı. Ben de onlara çok selâm ederim.

    Mübarek Hüsrev mektubunda, has kardeşlerimizden Re’fet, Rüşdü, Kâtip Osman, Osman Nuri, Âtıf ve Feyzi’nin bir yadigâr-ı tahattur olarak birer nüsha yazılarını bizlere hediye edilmelerini yazıyor. Cenab-ı Hak onlara, yazdıkları her bir harfe mukabil bin hasene versin, âmin!


    Kastamonu Lahikası 148. Mektup ⇐ | Kastamonu Lahikası | ⇒ Kastamonu Lahikası 150. Mektup