Kastamonu Lahikası 88. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    Diğer diller:
    • Türkçe

    Aziz, sıddık, mübarek kardeşlerim ve hizmet-i Kur’aniye ve imaniyede sebatkâr, sarsılmaz, yılmaz arkadaşlarım ve bu misafirhane-i dünyada şefkatkâr ve fedakâr ve vefadar yoldaşlarım!

    Bu defa Nur Fabrikasının sahibiyle ve tam bir muavini ve tam bir Hüsrev olan kahraman Tahir’in beşaretli mektupları ve Medrese-i Nuriye’nin kahramanlarından Marangoz Ahmed’in ikinci rüyası ve üçüncü rüyanın âhirinde, malûm musibetin akabinde sarsılmayan faal Hâfız Mehmed’in çocuklara hatim duasını yapması ve Risale-i Nur’u okutması, üstümüzden dağ gibi manevî ağırlıkları kaldırdılar. Cenab-ı Hak sizleri ve onları âfat-ı maneviye ve maddiyeden muhafaza etsin, âmin!

    Marangoz Ahmed’in ikinci rüyası, Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâm ile alâkadarlık ve sürurlu olduğu cihetinden rüya-yı sadıka olduğuna, o Medrese-i Nuriye’nin civarlarındaki kardeşlerin ve hemşirelerin maddî hizmetleri canlı ve ruhlu bir suret alıp Peygamber aleyhissalâtü vesselâmın sünnet-i seniyesinin ihyasına medar olacağına işaret verdiği münasebetiyle, mektubunuzu almadan iki gün evvel gördüğüm bir rüyayı beyan ediyorum. Şöyle ki:

    Gördüm: Şimdiki reis veya şimdiki reisler, tanıdığım ehemmiyetli bir iki hocaya, hilafet rütbesini ve meselelerini tatbik etmeye ve hilafet, o hocalara veya reislere hangisine verileceğini rüyada anladım. Ve o netice-i kararları bana göstermek için bana karşı geldiklerini gördüm. Sonra uyandım. Sabahleyin kardeşlerime söyledim.

    Dedim: Allahu a’lem, Isparta havalisinde Risale-i Nur’un maddî mağlubiyeti içinde manevî bir galibiyeti olmuş ki büyük makamat-ı resmiyede en mühim mesail-i İslâmiye medar-ı bahis olacak.

    Biz Isparta’da o musibetin ne derece ileri gittiğini bilemediğimizden ve çoktan beri de ne hal-i âlemden ve ne de resmî halden anlamayıp dinlemediğimiz halde, bu rüyanın rüya-yı sadıka olduğuna bir emare olan, beni bir gün baktırdı. O emare şudur ki:

    Risale-i Nur’un ehemmiyetli bir talebesi Ankara’dan gelip ben sormadan dedi: “Reis, Kur’an’a yeni bir tefsir yazmayı emretmiş, o da yazıyormuş.”

    Hem söylemiş ki: Dâhiliye Vekili, yirmi senelik bir âdete muhalif olarak “Dinsiz bir millet yaşayamaz.” diye din lehinde beyanatta bulunduğunu ve Maarif Nâzırı da âdab-ı İslâmiye lehinde, eski prensiplerine muhalif olarak beyanatta bulunduğu gibi ehemmiyetli bir değişikliği ihsas ettiğinden; kulağımı kapadığım sekiz aydan sonra bu rüya hatırı için bu haberleri aldım. Bunun sebebini anlamak cidden arzu ettim. Birden ihtar edildi ki:

    Ehl-i dalalet, memur-u siyasiyeyi aldatıp Risale-i Nur aleyhinde genişçe, buradan oraya kadar bir daire içinde taarruz edip derece-i kuvveti anlamak istediler. Gördüler ki sökülmeyecek, mağlup edilmeyecek bir kuvvette gördüklerinden ehemmiyetli büyük makamat-ı resmiyede, mahiyetini medar-ı bahis ve dikkat ettiklerinden, bilmecburiye bir nevi musalahaya yol hazırlamak ve şimdiye kadar hakikat ve hikmete muhalif olarak iyilikleri ölen reise ve fenalıkları millete, orduya vermek yerinde, o hata-yı azîmeye bedel, bütün fenalıkları ölene verip kendilerini bir derece o dehşetli hatîattan kurtarmak çaresini aramaya, bir zemin teşkil etmeye çalışmış ki hem rüya hem bu haberler haber veriyor.

    Birinci, ikinci Hulusilerin müşterek mektupları, bu iki rükn-ü mühimmenin gayretleri, sadakatleri çelikten daha metin olduğu her hâdise ile gösteriliyor.

    Said Nursî


    Kastamonu Lahikası 87. Mektup ⇐ | Kastamonu Lahikası | ⇒ Kastamonu Lahikası 89. Mektup