Sikke-i Tasdik-i Gaybi 24. Mektup

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden

    Hüsrev’in Bir Fıkrasıdır

    Çok kıymettar ve çok sevgili Üstadım Efendim!

    Hazret-i İsa aleyhisselâmla Deccal hakkındaki ehadîs-i müteşabiheden bir hadîsin üç cihetle hakiki tevilini beyan ve izah eden Mehmed Feyzi ve Emin kardeşlerimizin mübarek fıkralarını Sabri kardeşim göndermiş; bugün aldım, okudum. Bu hadîs-i şerifin mealine ve hakiki tevillerine o kadar muhtaç imişim ki kızgın kum sahralarında senelerden beri susamışlara âb-ı hayat uzatır gibi ruh ve kalbim bir taze hayat buldu, derinden derine nefes aldım, bütün letaiflerim sürurla doldu, zâhirî cesedimden manevî kalbime kadar sirayet etti. Sevgili Üstadımız talebelerini ve Kastamonulu kardeşlerimiz de bizleri lütuflarıyla doyurduklarından Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükrettim.

    Başta sevgili Üstadım, Risaletü’n-Nur’un kerametine ve bu fıkranın feyzine bakan üç ikram ile karşılaştık.

    Birincisi: Mektubunu birlikte takdim ettiğim Sabri kardeşimiz, bu âlî fıkra eline vâsıl olacağı anda, bir diğer kardeşine hâdisattan bahsederken bu fıkranın münderecatını anlatması…

    İkincisi: Bu hakir talebeniz Hüsrev de bu fıkranın vusulünden bir gün evvel Re’fet Bey’le konuşurken demiştim. “Aziz Re’fet! Biz, Hazret-i İsa aleyhisselâmın nüzulüne intizar ediyoruz. Bu peygamber-i âlîşan, din lehinde hareket eden cereyanın başlarına nüzul etse gerektir ve o millet de Müslüman olacaktır. Sevgili Üstadımızın son mektuplarından böyle anlıyorum. Bu hususta ümidim kuvvetlidir. İnşâallah öyle de olacaktır.” demiştim.

    Üçüncüsü: Atabeyli kardeşlerimin sevgili Üstadıma yazdıkları mektup ki onu da bu akşam aldım, okudum, çok acib gördüm. O kardeşlerim de Osman-ı Hâlidî’nin bahsettiği müceddid-i din ve o şerefe Cenab-ı Hakk’ın nâil ettiği zatı da sevgili Üstadımız olan Risaletü’n-Nur olduğundan bahsediyorlar. O mektubu da birlikte takdim ettim.

    Evet muhterem Üstadım, bugünlerde Risaletü’n-Nur’un fevkalâde faaliyeti içinde çok kerametlerini müşahede ediyoruz. Hattâ şöyle diyebilirim ki: Her bir talebeniz, başlı başına, birer birer belki de kerratla böyle ikrama ve böyle in’ama mazhardırlar.

    Milaslı Mehmed Efendi “Bir karyede bin kalemle Nur’a sarılan kardeşlerimizin köyündeki faaliyeti biraz mübalağalı görmüşler. Ben onun tahkiki için geldim.” dedi. Risaletü’n-Nur’un bir kerameti idi ki bu köyün kıymetli, faal bir talebesi Marangoz Ahmed yanımda idi. Ben dedim: Vakıâ ben bu köye gitmedim, kardeşlerimden soruyorum, onlar da diyordu: “Kadın erkek, çoluk çocuk, Risaletü’n-Nur’u yazan bin kalem vardır.” Sonra Marangoz Ahmed dedi ki: “Bizim köyümüz, üç yüz elli hanedir. İki hoca, bir hacı üç adamdan başka bütün evlerimize Risaletü’n-Nur girmiştir. Kadınlara, kız çocuklarına varıncaya kadar yazıyorlar. Hattâ ümmilerden –kırk yaşından yukarı– yazı yazan on kadar kardeşimiz vardır.” cevabında bulundu. Milaslı Mehmed Efendi bu faaliyete hayran oldu.

    Talebeniz

    Hüsrev



    Sikke-i Tasdik-i Gaybi 23. Mektup ⇐ | Sikke-i Tasdik-i Gaybi | ⇒ Sikke-i Tasdik-i Gaybi 25. Mektup