Translations:On Beşinci Söz/146/tr
Hem bilâ-şek velâ şüphe, şu muamele-i mühimmenin ve şu mübareze-i maneviyenin âlem-i şehadette bir alâmeti, bir işareti bulunacaktır. Çünkü saltanat-ı rububiyetin hikmeti iktiza eder ki zîşuur için bâhusus en mühim vazifesi müşahede ve şehadet ve dellâllık ve nezaret olan insan için tasarrufat-ı gaybiyenin mühimlerine bir işaret koysun, birer alâmet bıraksın. Nasıl ki nihayetsiz bahar mu’cizatına yağmuru işaret koymuş ve havârık-ı sanatına esbab-ı zâhiriyeyi alâmet etmiş. Tâ âlem-i şehadet ehlini işhad etsin. Belki o acib temaşaya, umum ehl-i semavat ve sekene-i arzın enzar-ı dikkatlerini celbetsin. Yani o koca semavatı, etrafında nöbettarlar dizilmiş, burçları tezyin edilmiş bir kale hükmünde, bir şehir suretinde gösterip haşmet-i rububiyetini tefekkür ettirsin.