Translations:On Dördüncü Söz/104/tr
Dördüncüsü: Mesela اِنَّمَٓا اَم۟رُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَي۟ئًا اَن۟ يَقُولَ لَهُ كُن۟ فَيَكُونُ وَمَٓا اَم۟رُ السَّاعَةِ اِلَّا كَلَم۟حِ ال۟بَصَرِ وَ نَح۟نُ اَق۟رَبُ اِلَي۟هِ مِن۟ حَب۟لِ ال۟وَرٖيدِ تَع۟رُجُ ال۟مَلٰٓئِكَةُ وَالرُّوحُ اِلَي۟هِ فٖى يَو۟مٍ كَانَ مِق۟دَارُهُ خَم۟سٖينَ اَل۟فَ سَنَةٍ gibi âyetlerin ifade ettikleri hakikat-i ulviyesine ki Kādir-i Mutlak o derece suhulet ve süratle ve mualecesiz ve mübaşeretsiz, eşyayı halk eder ki yalnız sırf bir emir ile icad eder gibi görünüyor, fehmediliyor. Hem o Sâni’-i Kadîr nihayet derecede masnuata karib olduğu halde masnuat nihayet derecede ondan baîddir. Hem nihayetsiz kibriyasıyla beraber, gayet cüz’î ve hakir umûru dahi ehemmiyetle tanzim ve hüsn-ü sanattan hariç bırakmıyor.