İçeriğe atla

Yirmi Dördüncü Söz/en: Revizyonlar arasındaki fark

"------ <center> The Twenty-Third Word ⇐ | The Words | ⇒ The Twenty-Fifth Word </center> ------" içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu
("O my evil-commanding soul! If you say: “I am not a European and I want to be an animal,” how many times have I told you: “You cannot be an animal. For there is intelligence in your head, and it strikes your face, eyes, and head with the pains of the past and fears of the future, and beats you. It adds a thousand pains to one pleasure. Whereas animals receive pleasure without pain. So first pluck out your intelligence and throw it away, then be a..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
("------ <center> The Twenty-Third Word ⇐ | The Words | ⇒ The Twenty-Fifth Word </center> ------" içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
 
(Aynı kullanıcının aradaki diğer 4 değişikliği gösterilmiyor)
434. satır: 434. satır:
cattle, nay, they are further astray.’”(*<ref>*Qur’an, 7:179.</ref>)
cattle, nay, they are further astray.’”(*<ref>*Qur’an, 7:179.</ref>)


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
<span id="BEŞİNCİ_MEYVE"></span>
=== BEŞİNCİ MEYVE ===
===FIFTH FRUIT===
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
O my soul! As we have stated repeatedly, since man is the fruit of the tree of creation, he is a creature which, like a fruit, is the furthest and most comprehensive and looks to everything, and bears the seed of a heart which holds within it the aspects of unity of everything, and whose face looks to multiplicity, transience, and the world. As for worship, it is a line of union which turns his face from transience to permanence, from creation to Creator, from multiplicity to unity, and from the extremity to the source, or it is a point of union between the source and the extremity.
Ey nefis! Mükerreren söylediğimiz gibi insan, şecere-i hilkatin meyvesi olduğundan meyve gibi en uzak ve en câmi’ ve umuma bakar ve umumun cihetü’l-vahdetini içinde saklar bir kalp çekirdeğini taşıyan ve yüzü kesrete, fenaya, dünyaya bakan bir mahluktur. Ubudiyet ise onun yüzünü fenadan bekaya, halktan Hakk’a, kesretten vahdete, müntehadan mebdee çeviren bir hayt-ı vuslat, yahut mebde ve münteha ortasında bir nokta-i ittisaldir.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
If a valuable, conscious fruit which will form a seed looks to the living creatures beneath the tree, and relying on its beauty throws itself into their hands; if being heedless, it falls; it will fall to their hands and be smashed, and will go  for  nothing like a common fruit. But if the fruit finds its point of support, and it is able to think that by the seed within it holding the aspects of unity of the whole tree, it will be the means of tree’s  continuance and the continued existence of the tree’s reality, then a single seed within that single fruit  will manifest a perpetual universal truth within an everlasting life.
Nasıl ki tohum olacak kıymettar bir meyve-i zîşuur, ağacın altındaki zîruhlara baksa, güzelliğine güvense, kendini onların ellerine atsa veya gaflet edip düşse onların ellerine düşecek, parçalanacak, âdi bir tek meyve gibi zayi olacak. Eğer o meyve, nokta-i istinadını bulsa içindeki çekirdek, bütün ağacın cihetü’l-vahdetini tutmakla beraber ağacın bekasına ve hakikatinin devamına vasıta olacağını düşünebilse, o vakit o tek meyve içinde bir tek çekirdek, bir hakikat-i külliye-i daimeye, bir ömr-ü bâki içinde mazhar oluyor.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
In the same way, if man plunges into multiplicity, is drowned in the universe and intoxicated by love of the world, is deceived by the smiles of ephemeral beings and casts himself into their arms, he certainly falls into infinite loss. He falls into both transitoriness, and ephemerality, and non-existence. In effect he sentences himself to death. But if he listens with the ear of his heart to the lessons in belief from the tongue of the Qur’an and raises his head and turns towards unity, he may rise through the ascension of worship to the throne of perfections. He may become an eternal man.
Öyle de insan, eğer kesrete dalıp kâinat içinde boğulup dünyanın muhabbetiyle sersem olarak fânilerin tebessümlerine aldansa, onların kucaklarına atılsa elbette nihayetsiz bir hasarete düşer. Hem fena hem fâni hem ademe düşer. Hem manen kendini idam eder. Eğer lisan-ı Kur’an’dan kalp kulağıyla iman derslerini işitip başını kaldırsa, vahdete müteveccih olsa ubudiyetin mi’racıyla arş-ı kemalâta çıkabilir. Bâki bir insan olur.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
O my soul! Since the reality is thus, and since you are a member of the nation of Abraham (Peace be upon him), like Abraham, say: “I love not those that set.”(*<ref>*Qur’an, 6:76.</ref>)
Ey nefsim! Madem hakikat böyledir ve madem millet-i İbrahimiyedensin (as), İbrahimvari لَٓا اُحِبُّ ال۟اٰفِلٖينَ de ve Mahbub-u Bâki’ye yüzünü çevir ve benim gibi şöyle ağla:
Turn your face to the Eternal Beloved and weep the following lines like me.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
The Persian verses to be included here have been included in the Second Station of the Seventeenth Word, and have not been repeated here.
(Buradaki Farisî beyitler, On Yedinci Söz’ün İkinci Makamı’nda yazılmakla burada yazılmamıştır.)
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
------
------
<center> [[Yirmi Üçüncü Söz]] ⇐ | [[Sözler]] | ⇒ [[Yirmi Beşinci Söz]] </center>
<center> [[Yirmi Üçüncü Söz/en|The Twenty-Third Word]] ⇐ | [[Sözler/en|The Words]] | ⇒ [[Yirmi Beşinci Söz/en|The Twenty-Fifth Word]] </center>
------
------
</div>