İçeriğe atla

On Altıncı Mektup/en: Revizyonlar arasındaki fark

"------ <center> The Fifteenth Letter ⇐ | The Letters | ⇒ The Seventeenth Letter </center> ------" içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu
("He has an unerring heart, an unquenchable light." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
("------ <center> The Fifteenth Letter ⇐ | The Letters | ⇒ The Seventeenth Letter </center> ------" içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
 
(Aynı kullanıcının aradaki diğer 20 değişikliği gösterilmiyor)
247. satır: 247. satır:
He has an unerring heart, an unquenchable light.
He has an unerring heart, an unquenchable light.


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
Many friends, as well as a military commander under whose surveillance I was, repeatedly  asked:
Çok dostlarla beraber bana nezaret eden bir kumandan, mükerreren sual ettiler:
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
“Why  don’t  you  apply  for  the  release  papers  and  present  a petition?”
'''“Neden vesika için müracaat etmiyorsun? İstida vermiyorsun?”'''
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
'''The Answer:''' I do not apply and I cannot apply for five or six reasons:
'''Elcevap:''' Beş altı sebep için müracaat etmiyorum ve edemiyorum:
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
'''The First:''' I did not interfere in the worldly’s world that I should have been convicted and so apply to them. I was convicted by divine determining; my faults are before it, and I apply to it.
'''Birincisi:''' Ben ehl-i dünyanın dünyasına karışmadım ki onların mahkûmu olayım, onlara müracaat edeyim. Ben, kader-i İlahînin mahkûmuyum ve ona karşı kusurum var, ona müracaat ediyorum.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
'''The Second:'''I believe and have certain knowledge that this world is a swiftly changing guesthouse. It is not the true homeland and everywhere is the same. Since I will not remain permanently in my home region, it is pointless to struggle for it; it is not  worth going  there. Since  everywhere is a guesthouse, if the mercy of the guesthouse’s Owner befriends one, everyone is a friend and everywhere is familiar. Whereas if it does not befriend one, everywhere is a load on the heart and everyone is hostile.
'''İkincisi:''' Bu dünya çabuk tebeddül eder bir misafirhane olduğunu yakînen iman edip bildim. Onun için hakiki vatan değil, her yer birdir. Madem vatanımda bâki kalmayacağım; beyhude ona karşı çabalamak, oraya gitmek bir şeye yaramıyor. Madem her yer misafirhanedir; eğer misafirhane sahibinin rahmeti yâr ise herkes yârdır, her yer yarar. Eğer yâr değilse her yer kalbe bârdır ve herkes düşmandır.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
'''The Third:''' Application should be within the framework of the law, but the way I have been treated these six years has been arbitrary and outside the law. The Exiles’ Law was not applied to me. They looked on me as being stripped of all the rights of civilization and even of all worldly rights. It is meaningless to apply in the name of the law to those whose treatment of me has been thus outside the law.
'''Üçüncüsü:''' Müracaat, kanun dairesinde olur. Halbuki bu altı senedir bana karşı muamele, keyfî ve fevka’l-kanundur. Menfîler kanunuyla bana muamele edilmedi. Hukuk-u medeniyetten ve belki hukuk-u dünyeviyeden ıskat edilmiş bir tarzda bana baktılar. Bu fevka’l-kanun muamele edenlere, kanun namına müracaat manasız olur.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
'''The Fourth:'''This year, the local official applied in my name for me to stay for a few days in the village of Bedre, which is a sort of district of Barla, for a change of air. How can those who reject such an unimportant request be applied to? To apply to them would be a futile, degrading abasement.
'''Dördüncüsü:''' Bu sene buranın müdürü, benim namıma, Barla’nın bir mahallesi hükmünde olan Bedre karyesinde, tebdil-i hava için birkaç gün kalmaya dair müracaat etti; müsaade etmediler. Böyle ehemmiyetsiz bir ihtiyacıma cevab-ı red verenlere nasıl müracaat edilir? Müracaat edilse zillet içinde faydasız bir tezellül olur.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
'''The Fifth:''' To claim a right before those who claim a wrong to be right, and to apply to them, is a wrong. It is disrespectful towards right. I do not want to perpetrate such a wrong and show disrespect for right. And that’s that!
'''Beşincisi:''' Haksızlığı hak iddia edenlere karşı hak dava etmek ve onlara müracaat etmek; bir haksızlıktır, hakka karşı bir hürmetsizliktir. Ben bu haksızlığı ve hakka karşı hürmetsizliği irtikâb etmek istemem vesselâm.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
'''The Sixth:'''The distress and difficulty the worldly have caused me has not been due to  politics, because they know I do not meddle in politics but flee from them. Rather, knowingly or unknowingly, they torment me on account of aggressive atheism because I adhere to religion. In which case, to apply to them infers regretting religion and flattering the cause of aggressive atheism.
'''Altıncı Sebep:''' Bana karşı ehl-i dünyanın verdikleri sıkıntı, siyaset için değil çünkü onlar da bilirler ki siyasete karışmıyorum, siyasetten kaçıyorum. Belki bilerek veya bilmeyerek zındıka hesabına, benim dine merbutiyetimden beni tazip ediyorlar. Öyle ise onlara müracaat etmek, dinden pişmanlık göstermek ve meslek-i zındıkayı okşamak demektir.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
Moreover, divine  determining,  which  is  just,  would  punish me  through their tyrannical hand if I applied to them and had recourse to them, for they oppress me because I am religious. As for divine determining, from time to time it represses me due to my  hypocrisy before the worldly, because I am deficient in religion and in sincerity.
Hem ben onlara müracaat ve dehalet ettikçe; âdil olan kader-i İlahî, beni onların zalim eliyle tazip edecektir. Çünkü onlar diyanete merbutiyetimden beni sıkıyorlar. Kader ise benim diyanette ve ihlasta noksaniyetim var, ara sıra ehl-i dünyaya riyakârlıklarımdan için beni sıkıyor.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
Since this is so, for the time being I cannot be saved from this distress. If I apply to the worldly, divine determining would say: “Hypocrite! Pay the penalty for applying!” And if I do not apply, the  worldly say: “You don’t recognize us, go on suffering difficulties!”
Öyle ise şimdilik şu sıkıntıdan kurtuluşum yok. Eğer ehl-i dünyaya müracaat etsem kader der: “Ey riyakâr! Bu müracaatın cezasını çek!” Eğer müracaat etmezsem ehl-i dünya der: “Bizi tanımıyorsun, sıkıntıda kal!”
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
'''The Seventh Reason:''' It is well-known that the official’s duty is to allow harmful individuals no  opportunity to  cause harm  and  to  assist  those who  are beneficial. Whereas the official who took me into custody approached me, an elderly guest at the door of the grave, when I was expounding a subtle aspect of belief contained in the phrase “There is no god but God,” as though I were perpetrating some misdemeanour, although he had not been to me for  a  long time previously. He caused the sincere unfortunate who was listening to be deprived of the instruction, and made me angry. But there were other people there, and he gave them no importance. Then when they acted discourteously in a way that would poison the life of the village, he started to be gracious and appreciative towards them.
'''Yedinci Sebep:''' Malûmdur ki bir memurun vazifesi, heyet-i içtimaiyeye muzır eşhasa meydan vermemek ve nâfi’lere yardım etmektir. Halbuki beni nezaret altına alan memur, kabir kapısına gelen misafir bir ihtiyar adama “Lâ ilahe illallah”taki imanın latîf bir zevkini izah ettiğim vakit –bir cürm-ü meşhud halinde beni yakalamak gibi– çok zaman yanıma gelmediği halde, o vakit güya bir kabahat işliyorum gibi yanıma geldi. İhlas ile dinleyen o bîçareyi de mahrum bıraktı, beni de hiddete getirdi. Halbuki burada bazı adamlar vardı, o onlara ehemmiyet vermiyordu. Sonra edepsizliklerde ve köydeki hayat-ı içtimaiyeye zehir verecek surette bulundukları vakit, onlara iltifat etmeye ve takdir etmeye başladı.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
Furthermore, it is well-known that someone in prison  who has committed a hundred crimes can meet with the official supervising him whether he be of high rank or low. But during  this last year, although two people important in the eyes of the national government  who  were charged  with supervising me  have  passed  by my house several times, they have absolutely neither met with me nor asked after me. At first I supposed that they avoided me out of enmity, then it transpired that it was due to their fearful suspicions; they were fleeing from me as though as I were going to gobble them up.
Hem malûmdur ki: Zindanda yüz cinayeti bulunan bir adam, nezarete memur zabit olsun, nefer olsun, her zaman onlarla görüşebilir. Halbuki bir senedir hem âmir hem nezarete memur hükûmet-i milliyece iki mühim zat kaç defa odamın yanından geçtikleri halde, kat’â ve aslâ ne benim ile görüştüler ve ne de halimi sordular. Ben evvel zannettim ki adâvetlerinden yanaşmıyorlar. Sonra tahakkuk etti ki evhamlarından… Güya ben onları yutacağım gibi kaçıyorlar.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
So to recognize a government whose members and officials are like them and have recourse to it and apply to it, is not sensible but a futile abasement. If it had been the Old Said, he would have said like ‘Antara:
İşte şu adamlar gibi eczası ve memurları bulunan bir hükûmeti, hükûmet diyerek merci tanıyıp müracaat etmek, kâr-ı akıl değil, beyhude bir zillettir. Eski Said olsaydı Antere gibi diyecekti:
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
The very water of life becomes Hell through abasement, Whereas Hell with dignity becomes a place of pride.(*<ref>*Majid Tarrad (ed.), Diwan ‘Antara (n.p., n.d.), 135.</ref>)
مَاءُ ال۟حَيَاةِ بِذِلَّةٍ كَجَهَنَّمَ وَ جَهَنَّمُ بِال۟عِزِّ فَخ۟رُ مَن۟زِلٖى
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
The Old Said no longer exists and the New Said considers it meaningless to talk with the worldly. Let their world be the end of them! They can do what they like. He is silent, saying, we shall be judged together with them at the Last Judgement.
Eski Said yok, Yeni Said ise ehl-i dünya ile konuşmayı manasız görüyor. Dünyaları başlarını yesin! Ne yaparlarsa yapsınlar! Mahkeme-i kübrada onlarla muhakeme olacağız der, sükût eder.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
The Eighth Reason for my not applying: According to the rule, “The result of illicit love is merciless  torment,” divine  determining, which is just, torments  me through the tyrannous hand of the worldly, because I incline towards them and they are not worthy of it. So saying, “I deserve this torment,” I remain silent.
'''Adem-i müracaatımın sebeplerinden sekizincisi:''' “Gayr-ı meşru bir muhabbetin neticesi, merhametsiz bir adâvet olduğu” kaidesince, âdil olan kader-i İlahî, lâyık olmadıkları halde meylettiğim şu ehl-i dünyanın zalim eliyle beni tazip ediyor. Ben de bu azaba müstahakım deyip sükût ediyorum.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
For in the Great War I fought as the  commander of a volunteer regiment. Applauded by the Commander-in-Chief of the army and Enver Pafla, I sacrificed my valuable students and  friends. I was  wounded  and  taken  prisoner. Returning  from  captivit y,  I cast myself into danger through such works as The Seven Steps, aiming them at the heads of the British, who had occupied Istanbul. I assisted those who now hold me without reason in this torturous captivity. As for them, they punish  me in this way for that help. Those friends here cause me in three months the hardship and distress I suffered in three years as a prisoner-of-war in Russia.
Çünkü Harb-i Umumî’de Gönüllü Alay Kumandanı olarak iki sene çalıştım, çarpıştım. Ordu Kumandanı ve Enver Paşa takdiratı altında kıymettar talebelerimi, dostlarımı feda ettim. Yaralanıp esir düştüm. Esaretten geldikten sonra Hutuvat-ı Sitte gibi eserlerimle kendimi tehlikeye atıp İngilizlerin İstanbul’a tasallutu altında, İngilizlerin başlarına vurdum. Şu beni işkenceli ve sebepsiz esaret altına alanlara yardım ettim. İşte onlar da bana, o yardım cezasını böyle veriyorlar. Üç sene Rusya’da esaretimde çektiğim zahmet ve sıkıntıyı, burada bu dostlarım bana üç ayda çektirdiler.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
Nor did the Russians prevent me from giving  religious  instruction, although  they regarded me as a Kurdish  militia commander, a cruel man who had slaughtered Cossacks and prisoners. I used  to instruct the great majority of my ninety fellow-officer  prisoners. One  time, the Russian commander came and listened. Because he did not know Turkish, he thought it was political instruction and put a stop to it. Then later he gave permission. Also, in the same barracks we made a room into a mosque and I used to lead the prayers. They did not interfere at all. They did not prevent me from mixing, or from communicating, with the others.
Halbuki Ruslar, beni Kürt Gönüllü Kumandanı suretinde, Kazakları ve esirleri kesen gaddar adam nazarıyla bana baktıkları halde, beni dersten men’etmediler. Arkadaşım olan doksan esir zabitlerin kısm-ı ekserisine ders veriyordum. Bir defa Rus Kumandanı geldi, dinledi. Türkçe bilmediği için siyasî ders zannetti; bir defa beni men’etti, sonra yine izin verdi. Hem aynı kışlada bir odayı cami yaptık. Ben imamlık yapıyordum. Hiç müdahale etmediler, ihtilattan men’etmediler, beni muhabereden kesmediler.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
Whereas my friends here, my fellow citizens and co-religionists and those for whose benefits in the form of religious belief I have struggled, have held me in distressing captivity not for three years but  for six, for absolutely no reason and although they know I have severed all my relations with the world. They have prevented me mixing with others. They have prevented me from giving religious instruction despite my having a certificate, and even from giving private instruction in my room. They have prevented me from communicating with others. They have even barred me from the mosque which I repaired and where I acted as prayer-leader for four years, although I had the necessary certificate. And now, to deprive me of the merit of performing the prayers in  congregation, they do not accept me as prayer- leader even for three private individuals, my permanent congregation and brothers of the hereafter.
Halbuki bu dostlarım güya vatandaşlarım ve dindaşlarım ve onların menfaat-i imaniyelerine uğraştığım adamlar, hiçbir sebep yokken, siyasetten ve dünyadan alâkamı kestiğimi bilirlerken üç sene değil belki beni altı sene sıkıntılı bir esaret altına aldılar; ihtilattan men’ettiler. Vesikam olduğu halde dersten, hattâ odamda hususi dersimi de men’ettiler; muhabereye set çektiler. Hattâ vesikam olduğu halde, kendim tamir ettiğim ve dört sene imamlık ettiğim mescidimden beni men’ettiler. Şimdi dahi cemaat sevabından beni mahrum etmek için –daimî cemaatim ve âhiret kardeşlerim– mahsus üç adama dahi imamet etmemi kabul etmiyorlar.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
Furthermore, if, although I do not want it, someone is to call me good, the official who  holds me in surveillance is jealous and angry. Thinking he will destroy m y influence, he  entirely unscrupulously takes precautions and pesters me in order to curry favour with his superiors.
Hem istemediğim halde, birisi bana iyi dese bana nezaret eden memur kıskanarak kızıyor, nüfuzunu kırayım diye vicdansızcasına tedbirler yapıyor, âmirlerinden iltifat görmek için beni taciz ediyor.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
Who can someone in such a position have recourse to anyone other than God Almighty? If the judge is also the claimant, of course he cannot complain to him. Come on,  you say, what can we say to this? You say what you like, I say this: there are many dissemblers among these friends of mine. A dissembler is worse than an unbeliever. That is the reason they make me suffer what the infidel Russian did not make me suffer.
İşte böyle vaziyette bir adam, Cenab-ı Hak’tan başka kime müracaat eder? Hâkim, kendi müddeî olsa elbette ona şekva edilmez. Gel sen söyle, bu hale ne diyeceğiz? Sen ne dersen de. Ben derim ki: Bu dostlarım içinde çok münafıklar var. Münafık kâfirden eşeddir. Onun için kâfir Rus’un bana çektirmediğini çektiriyorlar.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
You unfortunates! What have I done to you and what I am doing? I am trying to save your belief and am serving your eternal happiness! It means that my service is not sincere and purely for God’s sake so that it has the reverse effect. In return, you torment me at every opportunity. For sure, we shall meet at the Last Judgement.
Hey bedbahtlar! Ben size ne yaptım ve ne yapıyorum? İmanınızın kurtulmasına ve saadet-i ebediyenize hizmet ediyorum! Demek hizmetim hâlis, lillah için olmamış ki aksü’l-amel oluyor. Siz ona mukabil, her fırsatta beni incitiyorsunuz. Elbette mahkeme-i kübrada sizinle görüşeceğiz.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
I say:God is enough for us and the best of protectors.(3:173) * The best of lords and the best of helpers.(8:40; 22:78)
حَس۟بُنَا اللّٰهُ وَنِع۟مَ ال۟وَكٖيلُ ۝ نِع۟مَ ال۟مَو۟لٰى وَنِع۟مَ النَّصٖيرُ derim.
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
The Eternal One, He is the Eternal One!
اَل۟بَاقٖى هُوَ ال۟بَاقٖى
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
'''Said Nursî'''
'''Said Nursî'''
</div>


<div lang="tr" dir="ltr" class="mw-content-ltr">
------
------
<center> [[On Beşinci Mektup]] ⇐ | [[Mektubat]] | ⇒ [[On Yedinci Mektup]] </center>
<center> [[On Beşinci Mektup/en|The Fifteenth Letter]] ⇐ | [[Mektubat/en|The Letters]] | ⇒ [[On Yedinci Mektup/en|The Seventeenth Letter]] </center>
------
------
</div>