Barla Lahikası 151. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark
Değişiklik özeti yok |
(Bu sürüm çeviri için işaretlendi) |
||
(Aynı kullanıcının aradaki bir diğer değişikliği gösterilmiyor) | |||
1. satır: | 1. satır: | ||
<languages/> | |||
<translate> | |||
<!--T:1--> | |||
''(Zekâi’nin bir fıkrasıdır.)'' | ''(Zekâi’nin bir fıkrasıdır.)'' | ||
<!--T:2--> | |||
'''Üstadım!''' | '''Üstadım!''' | ||
<!--T:3--> | |||
Bir meydan-ı mücadele ve imtihan olan şu dünyanın her köşesinde beşere ders-i ibret olacak bir hâdise, bir numune eksik değil. Her yerde muhtelifü’l-mizaç insanlarda ayrı ayrı temayülat-ı kalbiye bulunuyor. Hâdisat-ı dünyeviye içinde en elîm olan şeyin, meslek-i uhreviye ve diniye perdesi altında vahşet ve hayvaniyet ruhlarıyla karşılaşmak olduğunu tecrübelerim ve müşahedelerim bana öğretiyor. | Bir meydan-ı mücadele ve imtihan olan şu dünyanın her köşesinde beşere ders-i ibret olacak bir hâdise, bir numune eksik değil. Her yerde muhtelifü’l-mizaç insanlarda ayrı ayrı temayülat-ı kalbiye bulunuyor. Hâdisat-ı dünyeviye içinde en elîm olan şeyin, meslek-i uhreviye ve diniye perdesi altında vahşet ve hayvaniyet ruhlarıyla karşılaşmak olduğunu tecrübelerim ve müşahedelerim bana öğretiyor. | ||
<!--T:4--> | |||
Evet, ehl-i iman için mûcib-i teessür şeyler, kendisini ıslah-ı hale ircâ etmek üzere, ubudiyetle Hâlık’ına yalvarırken, bir mülhidin uysal bir mahluk gibi sokularak birkaç zaman hileli etvar gösterdikten sonra, ruhunun çirkinliği ile karşısındakine hücum ederek kendine onu benzetmek istemelerini ve hattâ karşısındaki mü’min hakkında, sû-i zan ve sû-i tefehhüme düştüğünü görmektir. | Evet, ehl-i iman için mûcib-i teessür şeyler, kendisini ıslah-ı hale ircâ etmek üzere, ubudiyetle Hâlık’ına yalvarırken, bir mülhidin uysal bir mahluk gibi sokularak birkaç zaman hileli etvar gösterdikten sonra, ruhunun çirkinliği ile karşısındakine hücum ederek kendine onu benzetmek istemelerini ve hattâ karşısındaki mü’min hakkında, sû-i zan ve sû-i tefehhüme düştüğünü görmektir. | ||
<!--T:5--> | |||
Âh Üstadım, ne vardı, insanlar ya göründüğü gibi olsa yahut olduğu gibi görünselerdi. Ehl-i irşad, ahkâm-ı Kur’aniyeyi tebliğ hususunda müşkülat çekmeyecek ve inkâr edilmeyecekti. Benim gibi henüz kendini ıslah edemeyenler de bazı budalaların ruhlarında safiyet ve hüsn-ü insaniyet aramaya çalışmayacaktı. | Âh Üstadım, ne vardı, insanlar ya göründüğü gibi olsa yahut olduğu gibi görünselerdi. Ehl-i irşad, ahkâm-ı Kur’aniyeyi tebliğ hususunda müşkülat çekmeyecek ve inkâr edilmeyecekti. Benim gibi henüz kendini ıslah edemeyenler de bazı budalaların ruhlarında safiyet ve hüsn-ü insaniyet aramaya çalışmayacaktı. | ||
<!--T:6--> | |||
Aziz Üstadım, inşâallah Cenab-ı Hak, hak ve hakikatin güneş gibi yükseldiğini size ve bize göstersin. Bir zindan hayatına benzeyen, birçok manevî mahrumiyetler içerisinde geçen şu günleri, sürurlu ve serbest günlere tebdil eylesin, âmin! | Aziz Üstadım, inşâallah Cenab-ı Hak, hak ve hakikatin güneş gibi yükseldiğini size ve bize göstersin. Bir zindan hayatına benzeyen, birçok manevî mahrumiyetler içerisinde geçen şu günleri, sürurlu ve serbest günlere tebdil eylesin, âmin! | ||
<!--T:7--> | |||
Talebeniz | Talebeniz | ||
<!--T:8--> | |||
'''Zekâi''' | '''Zekâi''' | ||
<!--T:9--> | |||
------ | ------ | ||
<center> [[Barla Lahikası 150. Mektup]] ⇐ | [[Barla Lahikası]] | ⇒ [[Barla Lahikası 152. Mektup]] </center> | <center> [[Barla Lahikası 150. Mektup]] ⇐ | [[Barla Lahikası]] | ⇒ [[Barla Lahikası 152. Mektup]] </center> | ||
------ | ------ | ||
</translate> |
13.35, 20 Kasım 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli
(Zekâi’nin bir fıkrasıdır.)
Üstadım!
Bir meydan-ı mücadele ve imtihan olan şu dünyanın her köşesinde beşere ders-i ibret olacak bir hâdise, bir numune eksik değil. Her yerde muhtelifü’l-mizaç insanlarda ayrı ayrı temayülat-ı kalbiye bulunuyor. Hâdisat-ı dünyeviye içinde en elîm olan şeyin, meslek-i uhreviye ve diniye perdesi altında vahşet ve hayvaniyet ruhlarıyla karşılaşmak olduğunu tecrübelerim ve müşahedelerim bana öğretiyor.
Evet, ehl-i iman için mûcib-i teessür şeyler, kendisini ıslah-ı hale ircâ etmek üzere, ubudiyetle Hâlık’ına yalvarırken, bir mülhidin uysal bir mahluk gibi sokularak birkaç zaman hileli etvar gösterdikten sonra, ruhunun çirkinliği ile karşısındakine hücum ederek kendine onu benzetmek istemelerini ve hattâ karşısındaki mü’min hakkında, sû-i zan ve sû-i tefehhüme düştüğünü görmektir.
Âh Üstadım, ne vardı, insanlar ya göründüğü gibi olsa yahut olduğu gibi görünselerdi. Ehl-i irşad, ahkâm-ı Kur’aniyeyi tebliğ hususunda müşkülat çekmeyecek ve inkâr edilmeyecekti. Benim gibi henüz kendini ıslah edemeyenler de bazı budalaların ruhlarında safiyet ve hüsn-ü insaniyet aramaya çalışmayacaktı.
Aziz Üstadım, inşâallah Cenab-ı Hak, hak ve hakikatin güneş gibi yükseldiğini size ve bize göstersin. Bir zindan hayatına benzeyen, birçok manevî mahrumiyetler içerisinde geçen şu günleri, sürurlu ve serbest günlere tebdil eylesin, âmin!
Talebeniz
Zekâi