Barla Lahikası 197. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    Değişiklik özeti yok
    (Bu sürüm çeviri için işaretlendi)
     
    1. satır: 1. satır:
    <languages/>
    <languages/>
    <translate>
    <translate>
    <!--T:1-->
    ''(Binbaşı Âsım Bey’in fıkrasıdır.)''
    ''(Binbaşı Âsım Bey’in fıkrasıdır.)''


    <!--T:2-->
    '''Muhterem Üstadım Efendim!'''
    '''Muhterem Üstadım Efendim!'''


    <!--T:3-->
    Her defa olduğu gibi bu kere de nâmüstehak olduğum halde hakk-ı fakiranemde lütuf ve ibzal buyrulan iltifatat-ı bînihaye bu fakiri mest ediyor. Ne yapacağımı şaşırıyorum. Ancak Cenab-ı Lemyezel Hazretlerinin lütuf ve kerem ve ihsanına hamd ve şükür ve sena ederek risale-i şerifelere sarılıyorum. Ve lezzet alıp siz Üstadımı karşımda ve yanımda bulup mütehayyir ve mütefekkir olarak bahr-i sürura dalıp gidiyorum. Ve bu halin devam ve tezyidini eltaf ve inayet-i Sübhaniyeden niyaz ediyorum.
    Her defa olduğu gibi bu kere de nâmüstehak olduğum halde hakk-ı fakiranemde lütuf ve ibzal buyrulan iltifatat-ı bînihaye bu fakiri mest ediyor. Ne yapacağımı şaşırıyorum. Ancak Cenab-ı Lemyezel Hazretlerinin lütuf ve kerem ve ihsanına hamd ve şükür ve sena ederek risale-i şerifelere sarılıyorum. Ve lezzet alıp siz Üstadımı karşımda ve yanımda bulup mütehayyir ve mütefekkir olarak bahr-i sürura dalıp gidiyorum. Ve bu halin devam ve tezyidini eltaf ve inayet-i Sübhaniyeden niyaz ediyorum.


    <!--T:4-->
    Nasıl etmeyeyim? Yâ Hazret! Fakire bunca iltifattan başka hele bu defaki lütufnamelerinin başına birçok tavsiften sonra “Hizmet-i Kur’aniyede kuvvetli arkadaşım ve tarîk-i Hakta ve ebed yolunda enis yoldaşım” kelimat-ı latîfesi, bu cihan-kıymet kelâmlarınız, benim gibi fakir, hakir, muhtaç bir kardeşinize karşı ibzal ve himmet buyrulması, sizin büyüklüğünüze ve daha doğrusu Gavs-ı A’zam Şeyh Geylanî kuddise sırruhu’l-âlî Hazretlerinin teveccüh, dua, himaye ve muhafazası olduğuna nasıl iman etmeyeyim?
    Nasıl etmeyeyim? Yâ Hazret! Fakire bunca iltifattan başka hele bu defaki lütufnamelerinin başına birçok tavsiften sonra “Hizmet-i Kur’aniyede kuvvetli arkadaşım ve tarîk-i Hakta ve ebed yolunda enis yoldaşım” kelimat-ı latîfesi, bu cihan-kıymet kelâmlarınız, benim gibi fakir, hakir, muhtaç bir kardeşinize karşı ibzal ve himmet buyrulması, sizin büyüklüğünüze ve daha doğrusu Gavs-ı A’zam Şeyh Geylanî kuddise sırruhu’l-âlî Hazretlerinin teveccüh, dua, himaye ve muhafazası olduğuna nasıl iman etmeyeyim?


    <!--T:5-->
    Nasıl ki bu defa Gavs-ı A’zam’ın ihbarat-ı gaybiyesi risale-i şerifesini gördüm, okudum, yazdım. Gavs-ı A’zam, a’zam-ı aktab olduğunu bilir ve kalben tasdik ederiz ve ziyade muhabbet etmekte iken bu defa bu kanaat, bu muhabbet tasdikimi kat-ender kat ziyadeleştirdi ve takviye etti. Ve Hazret-i Şeyh’e iman ve muhabbetimi habl-i metin ile bağladı. Nasıl bağlanmayayım? Bu keramet ve ihbar-ı gaybiyesi ki hakikat fışkıran ve ruha hayat bahşeden Sözler’i söyleyen, haber veren öyle bir sahib-i menba-ı keramat ve hakikat olan Hazret-i Gavs-ı A’zam, Üstadımın üstadıdır.
    Nasıl ki bu defa Gavs-ı A’zam’ın ihbarat-ı gaybiyesi risale-i şerifesini gördüm, okudum, yazdım. Gavs-ı A’zam, a’zam-ı aktab olduğunu bilir ve kalben tasdik ederiz ve ziyade muhabbet etmekte iken bu defa bu kanaat, bu muhabbet tasdikimi kat-ender kat ziyadeleştirdi ve takviye etti. Ve Hazret-i Şeyh’e iman ve muhabbetimi habl-i metin ile bağladı. Nasıl bağlanmayayım? Bu keramet ve ihbar-ı gaybiyesi ki hakikat fışkıran ve ruha hayat bahşeden Sözler’i söyleyen, haber veren öyle bir sahib-i menba-ı keramat ve hakikat olan Hazret-i Gavs-ı A’zam, Üstadımın üstadıdır.


    <!--T:6-->
    İşte bu keyfiyet, Üstadıma olan incizab, merbutiyet ve teslimimi bir kat daha tarsin etti ve yıkılmaz ve tahrip edilmez bir kale hükmünü aldırdı. Madem bu fakir, bu muhkem kaledeyim, hariçten ve hiç kimseden pervam yok. Ve haricin taarruz ve kıyamına da mukabil taarruz ve hücumlar his ve kuvvetini elde ettim. Lütuf ve inayet-i Bâri ile Gavs-ı A’zam’ın teveccüh ve duasıyla siz Üstadıma kavuştum.
    İşte bu keyfiyet, Üstadıma olan incizab, merbutiyet ve teslimimi bir kat daha tarsin etti ve yıkılmaz ve tahrip edilmez bir kale hükmünü aldırdı. Madem bu fakir, bu muhkem kaledeyim, hariçten ve hiç kimseden pervam yok. Ve haricin taarruz ve kıyamına da mukabil taarruz ve hücumlar his ve kuvvetini elde ettim. Lütuf ve inayet-i Bâri ile Gavs-ı A’zam’ın teveccüh ve duasıyla siz Üstadıma kavuştum.


    <!--T:7-->
    هٰذَا مِن۟ فَض۟لِ رَبّٖى
    هٰذَا مِن۟ فَض۟لِ رَبّٖى


    <!--T:8-->
    Bâri-i Teâlâ ve Takaddes Hazretlerinden dilerim ve niyaz eylerim ki âhir ömrüme kadar bu yolda hatve-endaz olayım ve buyrulduğu gibi “Sıddık, fedakâr, hakiki âhiret kardeşiniz ve hizmet-i Kur’aniyede kuvvetli arkadaşınız ve tarîk-i Hakta ve ebed yolunda enis yoldaşınız” olmaya bihakkın kesb-i istihkak ve liyakat edeyim.
    Bâri-i Teâlâ ve Takaddes Hazretlerinden dilerim ve niyaz eylerim ki âhir ömrüme kadar bu yolda hatve-endaz olayım ve buyrulduğu gibi “Sıddık, fedakâr, hakiki âhiret kardeşiniz ve hizmet-i Kur’aniyede kuvvetli arkadaşınız ve tarîk-i Hakta ve ebed yolunda enis yoldaşınız” olmaya bihakkın kesb-i istihkak ve liyakat edeyim.


    <!--T:9-->
    وَ مِنَ اللّٰهِ التَّو۟فٖيقُ
    وَ مِنَ اللّٰهِ التَّو۟فٖيقُ


    <!--T:10-->
    Yâ Üstad-ı ekremim! Size yani Risale-i Nur’a hüsn-ü hat ve daha doğrusu tazim, tekrim, hürmet, samimiyet, muhabbet ve teslimiyetimin binde birini takdim edemiyorum. Âciz kalemim ve lisanım, hissiyat ve ruhumun tercümanı olamıyor.
    Yâ Üstad-ı ekremim! Size yani Risale-i Nur’a hüsn-ü hat ve daha doğrusu tazim, tekrim, hürmet, samimiyet, muhabbet ve teslimiyetimin binde birini takdim edemiyorum. Âciz kalemim ve lisanım, hissiyat ve ruhumun tercümanı olamıyor.


    <!--T:11-->
    Ruhumun siz Üstadıma karşı incizab ve meclubiyeti, yüzde beş şahsınıza karşı ise doksan beşi neşr-i envar-ı hakikat ve dellâllığında bulunduğunuz Kur’an-ı Hakîm şerefine tazim ve tekrimdir. Öyle kanaat ve imanım var ki sizin nur ve hakikat fışkıran Sözler’iniz, Kur’an-ı Hakîm’den muktebes tefsiridir. Takdir, tahsin, medih ve sitayiş etmeyen ve muhabbet ve merbutiyet beslemeyen insan değildir ve daha doğrusu merdud-u İlahî ve Peygamberî olanlardır. Cenab-ı Hâlık-ı Lemyezel Hazretleri bu gibilere de tarîk-i hakkı nasibedar eylesin, âmin bi-hürmeti Seyyidi’l-mürselîn.
    Ruhumun siz Üstadıma karşı incizab ve meclubiyeti, yüzde beş şahsınıza karşı ise doksan beşi neşr-i envar-ı hakikat ve dellâllığında bulunduğunuz Kur’an-ı Hakîm şerefine tazim ve tekrimdir. Öyle kanaat ve imanım var ki sizin nur ve hakikat fışkıran Sözler’iniz, Kur’an-ı Hakîm’den muktebes tefsiridir. Takdir, tahsin, medih ve sitayiş etmeyen ve muhabbet ve merbutiyet beslemeyen insan değildir ve daha doğrusu merdud-u İlahî ve Peygamberî olanlardır. Cenab-ı Hâlık-ı Lemyezel Hazretleri bu gibilere de tarîk-i hakkı nasibedar eylesin, âmin bi-hürmeti Seyyidi’l-mürselîn.


    <!--T:12-->
    Sevgili Üstadım! Hemşirenizin hastalığının had devresi geçmiş. Evvelce arz etmiştim, yüzde yirmisi mevcuddur. Henüz yataktan kalkmadı. Kuvvet ve iktidarı yok. Namaz kılabiliyorsa da vücudu titremekte ve ara sıra arızaya maruz kalmaktadır. Lehü’l-hamdü ve’l-minne, çok şükür Cenab-ı Hakk’ın lütf u keremine ve bugününe. Mazinin sıkıntı ve elemi geçti. Hal-i hazırına şükür ve istikbale tevekkülle meşguldür.
    Sevgili Üstadım! Hemşirenizin hastalığının had devresi geçmiş. Evvelce arz etmiştim, yüzde yirmisi mevcuddur. Henüz yataktan kalkmadı. Kuvvet ve iktidarı yok. Namaz kılabiliyorsa da vücudu titremekte ve ara sıra arızaya maruz kalmaktadır. Lehü’l-hamdü ve’l-minne, çok şükür Cenab-ı Hakk’ın lütf u keremine ve bugününe. Mazinin sıkıntı ve elemi geçti. Hal-i hazırına şükür ve istikbale tevekkülle meşguldür.


    <!--T:13-->
    Ve siz Üstadıma dualar ediyor ve diyor ki: “Şu nur ve hakikat-i Kur’aniye risale-i şerifeleri imdadıma yetişti.” Hele Otuz Birinci Mektup’un İkinci Lem’a’sındaki sabır ve tahammül ve şükür bahsine o kadar bağlanmıştır ki mezkûr risale-i şerifeyi evvel ve âhir ve bilhassa hastalığı sırasında müteaddiden fakire okutmuş ve Cenab-ı Hakk’a hamd ü sena etmiş ve diğer Üçüncü Lem’a’yı ve sair risale-i şerifeleri okutup dinlemekte ve gözyaşları dökmektedir.
    Ve siz Üstadıma dualar ediyor ve diyor ki: “Şu nur ve hakikat-i Kur’aniye risale-i şerifeleri imdadıma yetişti.” Hele Otuz Birinci Mektup’un İkinci Lem’a’sındaki sabır ve tahammül ve şükür bahsine o kadar bağlanmıştır ki mezkûr risale-i şerifeyi evvel ve âhir ve bilhassa hastalığı sırasında müteaddiden fakire okutmuş ve Cenab-ı Hakk’a hamd ü sena etmiş ve diğer Üçüncü Lem’a’yı ve sair risale-i şerifeleri okutup dinlemekte ve gözyaşları dökmektedir.


    <!--T:14-->
    اَل۟حَم۟دُ لِلّٰهِ هٰذَا مِن۟ فَض۟لِ رَبّٖى
    اَل۟حَم۟دُ لِلّٰهِ هٰذَا مِن۟ فَض۟لِ رَبّٖى


    <!--T:15-->
    Bunlar ve diğer risale-i şerifeler hakikat fışkıran, nurlar saçan bir feyizdir. Şu kadar diyebilirim ki ehl-i dalalet ve bid’aların en ileri gidenleri ve mülhidlerin en şenîlerini bile imana getireceğine kanaatim var. Yeter ki ruhuna nüfuz edebilsin.
    Bunlar ve diğer risale-i şerifeler hakikat fışkıran, nurlar saçan bir feyizdir. Şu kadar diyebilirim ki ehl-i dalalet ve bid’aların en ileri gidenleri ve mülhidlerin en şenîlerini bile imana getireceğine kanaatim var. Yeter ki ruhuna nüfuz edebilsin.


    <!--T:16-->
    Çok şükür sevgili Üstadımızın sayesinde ve teveccüh ve duasıyla bu Nurlardan mütenevvir ve mütena’im oluyoruz. Hele Gavs-ı A’zam Şeyh Geylanî Hazretlerinin keramat ve ihbarat-ı gaybiyesini hemşireniz o kadar lezzet ve muhabbetle dinliyor ki üç sene evvelisi hastalığa tutulduğu vakit, o halinde ve kısmen aklı başında olmadığı zamanlar bahçede ağaçların dallarını tutup “Yâ Abdülkadir-i Geylanî! Yâ Veysel Karanî, meded!” diye bağırıp sallanıyordu. Bu defa keramat ve ihbarat-ı gaybiyesini mufassal surette görmeye ve dinlemeye muvaffak oldu. Bu risale-i şerife, fakire de ziyadesiyle tesir etti ve sürur gözyaşlarını akıttı ve akıtmakta. Sa’y ü gayret, mahmidet ve şevkimi artırdı. Şükrümü nasıl îfa edeceğimi bilemiyorum.
    Çok şükür sevgili Üstadımızın sayesinde ve teveccüh ve duasıyla bu Nurlardan mütenevvir ve mütena’im oluyoruz. Hele Gavs-ı A’zam Şeyh Geylanî Hazretlerinin keramat ve ihbarat-ı gaybiyesini hemşireniz o kadar lezzet ve muhabbetle dinliyor ki üç sene evvelisi hastalığa tutulduğu vakit, o halinde ve kısmen aklı başında olmadığı zamanlar bahçede ağaçların dallarını tutup “Yâ Abdülkadir-i Geylanî! Yâ Veysel Karanî, meded!” diye bağırıp sallanıyordu. Bu defa keramat ve ihbarat-ı gaybiyesini mufassal surette görmeye ve dinlemeye muvaffak oldu. Bu risale-i şerife, fakire de ziyadesiyle tesir etti ve sürur gözyaşlarını akıttı ve akıtmakta. Sa’y ü gayret, mahmidet ve şevkimi artırdı. Şükrümü nasıl îfa edeceğimi bilemiyorum.


    <!--T:17-->
    Hâlık-ı Lemyezel Hazretlerine karşı vazife-i ubudiyetim noksan, iki cihan serveri Seyyidi’l-mürselîn Fahr-i Âlem sallallahu teâlâ aleyhi vesellem Efendimize karşı ümmetlik vazifesinde kusur ve noksanım ziyade ve hizmet-i Kur’aniyeye karşı bihakkın sa’y ü gayret ve çalışmakta kusur ve noksanım çok olmakla beraber, fakiri siz Üstadımla beraber bulundurup hâdim-i Kur’an kardeşlerle birleştirip hizmet-i Kur’aniyeden –velev ki bir bahr-i ummandan bir katre olsun– fakire hisse verilse kendimi mesud ve bahtiyar addederim. Hamd ü sena ve şükrüme hadd ü pâyan göremem.
    Hâlık-ı Lemyezel Hazretlerine karşı vazife-i ubudiyetim noksan, iki cihan serveri Seyyidi’l-mürselîn Fahr-i Âlem sallallahu teâlâ aleyhi vesellem Efendimize karşı ümmetlik vazifesinde kusur ve noksanım ziyade ve hizmet-i Kur’aniyeye karşı bihakkın sa’y ü gayret ve çalışmakta kusur ve noksanım çok olmakla beraber, fakiri siz Üstadımla beraber bulundurup hâdim-i Kur’an kardeşlerle birleştirip hizmet-i Kur’aniyeden –velev ki bir bahr-i ummandan bir katre olsun– fakire hisse verilse kendimi mesud ve bahtiyar addederim. Hamd ü sena ve şükrüme hadd ü pâyan göremem.


    <!--T:18-->
    Bütün okuduğum arkadaş ve kardeşlerin hepsi hep takdir ve tahsin ve tasdik ediyorlar ve kanaat-i kâmilede bulunuyorlar. Hizmet-i Kur’an’a şevk ve gayretleri tezayüd ediyor ve bu kafilede ve bu dairedekilere gıpta ediyorlar. Cenab-ı Hâlık ümmet-i Muhammed’in kalplerine ilham versin, ruhlarını nurlandırsın, saadet-i dâreyn ihsan buyursun.
    Bütün okuduğum arkadaş ve kardeşlerin hepsi hep takdir ve tahsin ve tasdik ediyorlar ve kanaat-i kâmilede bulunuyorlar. Hizmet-i Kur’an’a şevk ve gayretleri tezayüd ediyor ve bu kafilede ve bu dairedekilere gıpta ediyorlar. Cenab-ı Hâlık ümmet-i Muhammed’in kalplerine ilham versin, ruhlarını nurlandırsın, saadet-i dâreyn ihsan buyursun.


    <!--T:19-->
    Kardeşiniz, fakir ve muhtaç
    Kardeşiniz, fakir ve muhtaç


    <!--T:20-->
    '''Âsım'''
    '''Âsım'''




    <!--T:21-->
    ------
    ------
    <center> [[Barla Lahikası 196. Mektup]] ⇐ | [[Barla Lahikası]] | ⇒ [[Barla Lahikası 198. Mektup]] </center>
    <center> [[Barla Lahikası 196. Mektup]] ⇐ | [[Barla Lahikası]] | ⇒ [[Barla Lahikası 198. Mektup]] </center>
    ------
    ------
    </translate>
    </translate>

    20.30, 21 Kasım 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

    Diğer diller:
    • Türkçe

    (Binbaşı Âsım Bey’in fıkrasıdır.)

    Muhterem Üstadım Efendim!

    Her defa olduğu gibi bu kere de nâmüstehak olduğum halde hakk-ı fakiranemde lütuf ve ibzal buyrulan iltifatat-ı bînihaye bu fakiri mest ediyor. Ne yapacağımı şaşırıyorum. Ancak Cenab-ı Lemyezel Hazretlerinin lütuf ve kerem ve ihsanına hamd ve şükür ve sena ederek risale-i şerifelere sarılıyorum. Ve lezzet alıp siz Üstadımı karşımda ve yanımda bulup mütehayyir ve mütefekkir olarak bahr-i sürura dalıp gidiyorum. Ve bu halin devam ve tezyidini eltaf ve inayet-i Sübhaniyeden niyaz ediyorum.

    Nasıl etmeyeyim? Yâ Hazret! Fakire bunca iltifattan başka hele bu defaki lütufnamelerinin başına birçok tavsiften sonra “Hizmet-i Kur’aniyede kuvvetli arkadaşım ve tarîk-i Hakta ve ebed yolunda enis yoldaşım” kelimat-ı latîfesi, bu cihan-kıymet kelâmlarınız, benim gibi fakir, hakir, muhtaç bir kardeşinize karşı ibzal ve himmet buyrulması, sizin büyüklüğünüze ve daha doğrusu Gavs-ı A’zam Şeyh Geylanî kuddise sırruhu’l-âlî Hazretlerinin teveccüh, dua, himaye ve muhafazası olduğuna nasıl iman etmeyeyim?

    Nasıl ki bu defa Gavs-ı A’zam’ın ihbarat-ı gaybiyesi risale-i şerifesini gördüm, okudum, yazdım. Gavs-ı A’zam, a’zam-ı aktab olduğunu bilir ve kalben tasdik ederiz ve ziyade muhabbet etmekte iken bu defa bu kanaat, bu muhabbet tasdikimi kat-ender kat ziyadeleştirdi ve takviye etti. Ve Hazret-i Şeyh’e iman ve muhabbetimi habl-i metin ile bağladı. Nasıl bağlanmayayım? Bu keramet ve ihbar-ı gaybiyesi ki hakikat fışkıran ve ruha hayat bahşeden Sözler’i söyleyen, haber veren öyle bir sahib-i menba-ı keramat ve hakikat olan Hazret-i Gavs-ı A’zam, Üstadımın üstadıdır.

    İşte bu keyfiyet, Üstadıma olan incizab, merbutiyet ve teslimimi bir kat daha tarsin etti ve yıkılmaz ve tahrip edilmez bir kale hükmünü aldırdı. Madem bu fakir, bu muhkem kaledeyim, hariçten ve hiç kimseden pervam yok. Ve haricin taarruz ve kıyamına da mukabil taarruz ve hücumlar his ve kuvvetini elde ettim. Lütuf ve inayet-i Bâri ile Gavs-ı A’zam’ın teveccüh ve duasıyla siz Üstadıma kavuştum.

    هٰذَا مِن۟ فَض۟لِ رَبّٖى

    Bâri-i Teâlâ ve Takaddes Hazretlerinden dilerim ve niyaz eylerim ki âhir ömrüme kadar bu yolda hatve-endaz olayım ve buyrulduğu gibi “Sıddık, fedakâr, hakiki âhiret kardeşiniz ve hizmet-i Kur’aniyede kuvvetli arkadaşınız ve tarîk-i Hakta ve ebed yolunda enis yoldaşınız” olmaya bihakkın kesb-i istihkak ve liyakat edeyim.

    وَ مِنَ اللّٰهِ التَّو۟فٖيقُ

    Yâ Üstad-ı ekremim! Size yani Risale-i Nur’a hüsn-ü hat ve daha doğrusu tazim, tekrim, hürmet, samimiyet, muhabbet ve teslimiyetimin binde birini takdim edemiyorum. Âciz kalemim ve lisanım, hissiyat ve ruhumun tercümanı olamıyor.

    Ruhumun siz Üstadıma karşı incizab ve meclubiyeti, yüzde beş şahsınıza karşı ise doksan beşi neşr-i envar-ı hakikat ve dellâllığında bulunduğunuz Kur’an-ı Hakîm şerefine tazim ve tekrimdir. Öyle kanaat ve imanım var ki sizin nur ve hakikat fışkıran Sözler’iniz, Kur’an-ı Hakîm’den muktebes tefsiridir. Takdir, tahsin, medih ve sitayiş etmeyen ve muhabbet ve merbutiyet beslemeyen insan değildir ve daha doğrusu merdud-u İlahî ve Peygamberî olanlardır. Cenab-ı Hâlık-ı Lemyezel Hazretleri bu gibilere de tarîk-i hakkı nasibedar eylesin, âmin bi-hürmeti Seyyidi’l-mürselîn.

    Sevgili Üstadım! Hemşirenizin hastalığının had devresi geçmiş. Evvelce arz etmiştim, yüzde yirmisi mevcuddur. Henüz yataktan kalkmadı. Kuvvet ve iktidarı yok. Namaz kılabiliyorsa da vücudu titremekte ve ara sıra arızaya maruz kalmaktadır. Lehü’l-hamdü ve’l-minne, çok şükür Cenab-ı Hakk’ın lütf u keremine ve bugününe. Mazinin sıkıntı ve elemi geçti. Hal-i hazırına şükür ve istikbale tevekkülle meşguldür.

    Ve siz Üstadıma dualar ediyor ve diyor ki: “Şu nur ve hakikat-i Kur’aniye risale-i şerifeleri imdadıma yetişti.” Hele Otuz Birinci Mektup’un İkinci Lem’a’sındaki sabır ve tahammül ve şükür bahsine o kadar bağlanmıştır ki mezkûr risale-i şerifeyi evvel ve âhir ve bilhassa hastalığı sırasında müteaddiden fakire okutmuş ve Cenab-ı Hakk’a hamd ü sena etmiş ve diğer Üçüncü Lem’a’yı ve sair risale-i şerifeleri okutup dinlemekte ve gözyaşları dökmektedir.

    اَل۟حَم۟دُ لِلّٰهِ هٰذَا مِن۟ فَض۟لِ رَبّٖى

    Bunlar ve diğer risale-i şerifeler hakikat fışkıran, nurlar saçan bir feyizdir. Şu kadar diyebilirim ki ehl-i dalalet ve bid’aların en ileri gidenleri ve mülhidlerin en şenîlerini bile imana getireceğine kanaatim var. Yeter ki ruhuna nüfuz edebilsin.

    Çok şükür sevgili Üstadımızın sayesinde ve teveccüh ve duasıyla bu Nurlardan mütenevvir ve mütena’im oluyoruz. Hele Gavs-ı A’zam Şeyh Geylanî Hazretlerinin keramat ve ihbarat-ı gaybiyesini hemşireniz o kadar lezzet ve muhabbetle dinliyor ki üç sene evvelisi hastalığa tutulduğu vakit, o halinde ve kısmen aklı başında olmadığı zamanlar bahçede ağaçların dallarını tutup “Yâ Abdülkadir-i Geylanî! Yâ Veysel Karanî, meded!” diye bağırıp sallanıyordu. Bu defa keramat ve ihbarat-ı gaybiyesini mufassal surette görmeye ve dinlemeye muvaffak oldu. Bu risale-i şerife, fakire de ziyadesiyle tesir etti ve sürur gözyaşlarını akıttı ve akıtmakta. Sa’y ü gayret, mahmidet ve şevkimi artırdı. Şükrümü nasıl îfa edeceğimi bilemiyorum.

    Hâlık-ı Lemyezel Hazretlerine karşı vazife-i ubudiyetim noksan, iki cihan serveri Seyyidi’l-mürselîn Fahr-i Âlem sallallahu teâlâ aleyhi vesellem Efendimize karşı ümmetlik vazifesinde kusur ve noksanım ziyade ve hizmet-i Kur’aniyeye karşı bihakkın sa’y ü gayret ve çalışmakta kusur ve noksanım çok olmakla beraber, fakiri siz Üstadımla beraber bulundurup hâdim-i Kur’an kardeşlerle birleştirip hizmet-i Kur’aniyeden –velev ki bir bahr-i ummandan bir katre olsun– fakire hisse verilse kendimi mesud ve bahtiyar addederim. Hamd ü sena ve şükrüme hadd ü pâyan göremem.

    Bütün okuduğum arkadaş ve kardeşlerin hepsi hep takdir ve tahsin ve tasdik ediyorlar ve kanaat-i kâmilede bulunuyorlar. Hizmet-i Kur’an’a şevk ve gayretleri tezayüd ediyor ve bu kafilede ve bu dairedekilere gıpta ediyorlar. Cenab-ı Hâlık ümmet-i Muhammed’in kalplerine ilham versin, ruhlarını nurlandırsın, saadet-i dâreyn ihsan buyursun.

    Kardeşiniz, fakir ve muhtaç

    Âsım



    Barla Lahikası 196. Mektup ⇐ | Barla Lahikası | ⇒ Barla Lahikası 198. Mektup