Barla Lahikası 218. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark
Değişiklik özeti yok |
(Bu sürüm çeviri için işaretlendi) |
||
(Aynı kullanıcının aradaki bir diğer değişikliği gösterilmiyor) | |||
1. satır: | 1. satır: | ||
<languages/> | |||
<translate> | |||
<!--T:1--> | |||
'''(Yirmi Altıncı Mektup’un İkinci Mebhası’nın âhiridir.)''' | '''(Yirmi Altıncı Mektup’un İkinci Mebhası’nın âhiridir.)''' | ||
<!--T:2--> | |||
''(Benimle görüşen veya görüşmek arzu eden dostlara bir düsturdur ki uzakta bulunan bir kısım kardeşlere yazılmıştır.)'' | ''(Benimle görüşen veya görüşmek arzu eden dostlara bir düsturdur ki uzakta bulunan bir kısım kardeşlere yazılmıştır.)'' | ||
<!--T:3--> | |||
Benimle görüşmek arzunuzu hissettim. Kardeşlerim, benimle görüşmek iki cihetle olur. Ya dünya cihetiyle yani hayat-ı içtimaiye-i insaniye itibarıyladır. Şu cihetteki kapıyı kapamışım. Veya hayat-ı uhreviye ve hayat-ı maneviye cihetiyledir. O da iki vecihledir: | Benimle görüşmek arzunuzu hissettim. Kardeşlerim, benimle görüşmek iki cihetle olur. Ya dünya cihetiyle yani hayat-ı içtimaiye-i insaniye itibarıyladır. Şu cihetteki kapıyı kapamışım. Veya hayat-ı uhreviye ve hayat-ı maneviye cihetiyledir. O da iki vecihledir: | ||
<!--T:4--> | |||
'''Biri:''' Şahsıma haddimden fazla hüsn-ü zan edip şahsımdan bir istifade-i maneviyeyi niyet etmektir. Şu vechi de kabul etmem. Çünkü ben Kur’an-ı Hakîm’in sırf bir hizmetkârıyım, o mukaddes dükkânın bir dellâlıyım. Şahsî dükkânımdaki perişan, ehemmiyetsiz şeyleri satışa çıkarmayacağım ve çıkarmak istemiyorum. Çünkü Kur’an-ı Hakîm’in kudsî elmaslarının kıymetlerine şüphe îras etmemek için; perişan ve şahsî dükkânımda bulunan kırık cam parçalarını satsam hakiki sarraf olmayan müşteriler, dellâllık vaktinde elimde gördükleri elmaslara da şişe nazarıyla bakabilirler, zihinlerine bir iltibas, bir şüphe gelir. Onun için şahsî dükkânımı kat’iyen kapamışım. Bana o mukaddes dükkânın hizmetkârlığı yeter. Müflis bir hizmetkâr olsam daha hoşuma gidiyor. | '''Biri:''' Şahsıma haddimden fazla hüsn-ü zan edip şahsımdan bir istifade-i maneviyeyi niyet etmektir. Şu vechi de kabul etmem. Çünkü ben Kur’an-ı Hakîm’in sırf bir hizmetkârıyım, o mukaddes dükkânın bir dellâlıyım. Şahsî dükkânımdaki perişan, ehemmiyetsiz şeyleri satışa çıkarmayacağım ve çıkarmak istemiyorum. Çünkü Kur’an-ı Hakîm’in kudsî elmaslarının kıymetlerine şüphe îras etmemek için; perişan ve şahsî dükkânımda bulunan kırık cam parçalarını satsam hakiki sarraf olmayan müşteriler, dellâllık vaktinde elimde gördükleri elmaslara da şişe nazarıyla bakabilirler, zihinlerine bir iltibas, bir şüphe gelir. Onun için şahsî dükkânımı kat’iyen kapamışım. Bana o mukaddes dükkânın hizmetkârlığı yeter. Müflis bir hizmetkâr olsam daha hoşuma gidiyor. | ||
<!--T:5--> | |||
'''İkinci vecih şudur ki:''' Kur’an hesabıyla ve dellâllığı ve hâdimliği noktasında benimle görüşmektir. Şu vecihte gelenleri ale’r-re’si ve’l-ayn kabul ediyorum. Fakat bu görüşmek için şark ve garp mâni olmaz. Belki yerin üstü ve altı dahi birdir. Sureten görüşmeye o kadar lüzum yok. | '''İkinci vecih şudur ki:''' Kur’an hesabıyla ve dellâllığı ve hâdimliği noktasında benimle görüşmektir. Şu vecihte gelenleri ale’r-re’si ve’l-ayn kabul ediyorum. Fakat bu görüşmek için şark ve garp mâni olmaz. Belki yerin üstü ve altı dahi birdir. Sureten görüşmeye o kadar lüzum yok. | ||
<!--T:6--> | |||
Şu münasebetin de ve manevî görüşmenin de üç meyvesi var: | Şu münasebetin de ve manevî görüşmenin de üç meyvesi var: | ||
<!--T:7--> | |||
'''Birincisi:''' Dellâllık ettiğim mukaddes dükkânın mücevheratını benden almaktır. İşte o dükkândan şimdilik on iki küçük cevherleri size gönderdim. | '''Birincisi:''' Dellâllık ettiğim mukaddes dükkânın mücevheratını benden almaktır. İşte o dükkândan şimdilik on iki küçük cevherleri size gönderdim. | ||
<!--T:8--> | |||
'''İkinci meyvesi:''' Beş farz namazını kılan ve yedi kebairi terk eden zatları şu manevî münasebet ve görüşmek neticesi olarak âhiret kardeşliğine kabul ediyorum. Ben her sabah manevî kazancım ne ise o âhiret kardeşlerimin sahife-i a’maline geçmek için Cenab-ı Hakk’ın dergâhına niyaz edip hediye ediyorum. Onlar dahi beni manevî hayratlarına ve dualarına hissedar etmelidirler tâ hisselerini kazancımızdan alsınlar. | '''İkinci meyvesi:''' Beş farz namazını kılan ve yedi kebairi terk eden zatları şu manevî münasebet ve görüşmek neticesi olarak âhiret kardeşliğine kabul ediyorum. Ben her sabah manevî kazancım ne ise o âhiret kardeşlerimin sahife-i a’maline geçmek için Cenab-ı Hakk’ın dergâhına niyaz edip hediye ediyorum. Onlar dahi beni manevî hayratlarına ve dualarına hissedar etmelidirler tâ hisselerini kazancımızdan alsınlar. | ||
<!--T:9--> | |||
'''Üçüncü meyvesi:''' Onları yanımda –ya hakikaten veya hayalen– hazır edip beraber dergâh-ı İlahîye el açıp dua ederek ve Kur’an’ın hizmetine dair el ele, kalp kalbe verip gayet ciddi bir surette rabt-ı kalp etmektir. | '''Üçüncü meyvesi:''' Onları yanımda –ya hakikaten veya hayalen– hazır edip beraber dergâh-ı İlahîye el açıp dua ederek ve Kur’an’ın hizmetine dair el ele, kalp kalbe verip gayet ciddi bir surette rabt-ı kalp etmektir. | ||
<!--T:10--> | |||
İşte kardeşlerim size şu üç meyve şimdiden hasıldır. | İşte kardeşlerim size şu üç meyve şimdiden hasıldır. | ||
<!--T:11--> | |||
'''Said Nursî''' | '''Said Nursî''' | ||
<!--T:12--> | |||
------ | ------ | ||
<center> [[Barla Lahikası 217. Mektup]] ⇐ | [[Barla Lahikası]] | ⇒ [[Barla Lahikası 219. Mektup]] </center> | <center> [[Barla Lahikası 217. Mektup]] ⇐ | [[Barla Lahikası]] | ⇒ [[Barla Lahikası 219. Mektup]] </center> | ||
------ | ------ | ||
</translate> |
20.44, 21 Kasım 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli
(Yirmi Altıncı Mektup’un İkinci Mebhası’nın âhiridir.)
(Benimle görüşen veya görüşmek arzu eden dostlara bir düsturdur ki uzakta bulunan bir kısım kardeşlere yazılmıştır.)
Benimle görüşmek arzunuzu hissettim. Kardeşlerim, benimle görüşmek iki cihetle olur. Ya dünya cihetiyle yani hayat-ı içtimaiye-i insaniye itibarıyladır. Şu cihetteki kapıyı kapamışım. Veya hayat-ı uhreviye ve hayat-ı maneviye cihetiyledir. O da iki vecihledir:
Biri: Şahsıma haddimden fazla hüsn-ü zan edip şahsımdan bir istifade-i maneviyeyi niyet etmektir. Şu vechi de kabul etmem. Çünkü ben Kur’an-ı Hakîm’in sırf bir hizmetkârıyım, o mukaddes dükkânın bir dellâlıyım. Şahsî dükkânımdaki perişan, ehemmiyetsiz şeyleri satışa çıkarmayacağım ve çıkarmak istemiyorum. Çünkü Kur’an-ı Hakîm’in kudsî elmaslarının kıymetlerine şüphe îras etmemek için; perişan ve şahsî dükkânımda bulunan kırık cam parçalarını satsam hakiki sarraf olmayan müşteriler, dellâllık vaktinde elimde gördükleri elmaslara da şişe nazarıyla bakabilirler, zihinlerine bir iltibas, bir şüphe gelir. Onun için şahsî dükkânımı kat’iyen kapamışım. Bana o mukaddes dükkânın hizmetkârlığı yeter. Müflis bir hizmetkâr olsam daha hoşuma gidiyor.
İkinci vecih şudur ki: Kur’an hesabıyla ve dellâllığı ve hâdimliği noktasında benimle görüşmektir. Şu vecihte gelenleri ale’r-re’si ve’l-ayn kabul ediyorum. Fakat bu görüşmek için şark ve garp mâni olmaz. Belki yerin üstü ve altı dahi birdir. Sureten görüşmeye o kadar lüzum yok.
Şu münasebetin de ve manevî görüşmenin de üç meyvesi var:
Birincisi: Dellâllık ettiğim mukaddes dükkânın mücevheratını benden almaktır. İşte o dükkândan şimdilik on iki küçük cevherleri size gönderdim.
İkinci meyvesi: Beş farz namazını kılan ve yedi kebairi terk eden zatları şu manevî münasebet ve görüşmek neticesi olarak âhiret kardeşliğine kabul ediyorum. Ben her sabah manevî kazancım ne ise o âhiret kardeşlerimin sahife-i a’maline geçmek için Cenab-ı Hakk’ın dergâhına niyaz edip hediye ediyorum. Onlar dahi beni manevî hayratlarına ve dualarına hissedar etmelidirler tâ hisselerini kazancımızdan alsınlar.
Üçüncü meyvesi: Onları yanımda –ya hakikaten veya hayalen– hazır edip beraber dergâh-ı İlahîye el açıp dua ederek ve Kur’an’ın hizmetine dair el ele, kalp kalbe verip gayet ciddi bir surette rabt-ı kalp etmektir.
İşte kardeşlerim size şu üç meyve şimdiden hasıldır.
Said Nursî