Barla Lahikası 258. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    ("'''Aziz, sıddık, müdakkik âhiret kardeşim, hizmet-i Kur’aniyede arkadaşım!''' '''Evvela:''' Mektubunuzda, benim her mektubumun başında وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ yazılmasının hikmetini soruyorsunuz. Bunun hikmeti şudur ki: Kur’an-ı Hakîm’in hazain-i kudsiyesine, bana açılan en birinci kapı o olduğudur. En evvel hakaik-i âliye-i Kur’aniyeden şu âyetin hakikati..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
     
    (Bu sürüm çeviri için işaretlendi)
     
    (Aynı kullanıcının aradaki diğer 2 değişikliği gösterilmiyor)
    1. satır: 1. satır:
    <languages/>
    <translate>
    <!--T:1-->
    '''Aziz, sıddık, müdakkik âhiret kardeşim, hizmet-i Kur’aniyede arkadaşım!'''
    '''Aziz, sıddık, müdakkik âhiret kardeşim, hizmet-i Kur’aniyede arkadaşım!'''


    '''Evvela:''' Mektubunuzda, benim her mektubumun başında
    <!--T:2-->
     
    '''Evvela:''' Mektubunuzda, benim her mektubumun başında وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ yazılmasının hikmetini soruyorsunuz. Bunun hikmeti şudur ki:
    وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ
     
    yazılmasının hikmetini soruyorsunuz. Bunun hikmeti şudur ki:


    <!--T:3-->
    Kur’an-ı Hakîm’in hazain-i kudsiyesine, bana açılan en birinci kapı o olduğudur. En evvel hakaik-i âliye-i Kur’aniyeden şu âyetin hakikati bana zâhir olmuş ve ekser risalelerde, o hakikat sereyan etmiştir.
    Kur’an-ı Hakîm’in hazain-i kudsiyesine, bana açılan en birinci kapı o olduğudur. En evvel hakaik-i âliye-i Kur’aniyeden şu âyetin hakikati bana zâhir olmuş ve ekser risalelerde, o hakikat sereyan etmiştir.


    <!--T:4-->
    Hem bir hikmeti şudur ki itimat ettiğim mühim üstadlarımın mektuplarının başlarında istimal etmeleridir.
    Hem bir hikmeti şudur ki itimat ettiğim mühim üstadlarımın mektuplarının başlarında istimal etmeleridir.


    <!--T:5-->
    Hem mektubunuzda “yedi kebair”i soruyorsunuz. '''Kebair çoktur fakat ekberü’l-kebair ve mubikat-ı seb’a tabir edilen günahlar yedidir: “Katl, zina, şarap, ukuk-u valideyn yani kat’-ı sıla-yı rahim, kumar, yalancı şehadetlik, dine zarar verecek bid’alara taraftar olmak”tır.'''
    Hem mektubunuzda “yedi kebair”i soruyorsunuz. '''Kebair çoktur fakat ekberü’l-kebair ve mubikat-ı seb’a tabir edilen günahlar yedidir: “Katl, zina, şarap, ukuk-u valideyn yani kat’-ı sıla-yı rahim, kumar, yalancı şehadetlik, dine zarar verecek bid’alara taraftar olmak”tır.'''


    <!--T:6-->
    '''Sâniyen:''' Bu yaz mevsiminde hakaik-i Kur’aniyeye nisbeten, meyveler hükmünde tevafukata dair, hurufat-ı Kur’aniyenin nüktelerini beyan ediyorduk. Şimdi mevsim değişmiş, huruftan ziyade hakaike ihtiyaç vardır. Gelecek yaza kadar muvakkaten o kapıyı ihtiyarımızla çalmayacağız. Fakat o hurufa ait beyanat ne derece hak olduğunu, Mevlana Câmî’nin Divan’ıyla kardeşlerimle tefe’ül ettik. Dedik: Yâ Câmî! Bu hurufat-ı Kur’aniyeye dair beyan ettiğimiz nüktelere ne dersin? Bir Fatiha okuyup falı açtık. İşte başta fal şu geldi:
    '''Sâniyen:''' Bu yaz mevsiminde hakaik-i Kur’aniyeye nisbeten, meyveler hükmünde tevafukata dair, hurufat-ı Kur’aniyenin nüktelerini beyan ediyorduk. Şimdi mevsim değişmiş, huruftan ziyade hakaike ihtiyaç vardır. Gelecek yaza kadar muvakkaten o kapıyı ihtiyarımızla çalmayacağız. Fakat o hurufa ait beyanat ne derece hak olduğunu, Mevlana Câmî’nin Divan’ıyla kardeşlerimle tefe’ül ettik. Dedik: Yâ Câmî! Bu hurufat-ı Kur’aniyeye dair beyan ettiğimiz nüktelere ne dersin? Bir Fatiha okuyup falı açtık. İşte başta fal şu geldi:


    <!--T:7-->
    جَامٖى اَز۟ خَطِّ خُوشَش۟ پَاك۟ مَكُن۟ لَو۟حِ ضَمٖير۟
    جَامٖى اَز۟ خَطِّ خُوشَش۟ پَاك۟ مَكُن۟ لَو۟حِ ضَمٖير۟


    <!--T:8-->
    كٖين۟ نَه حَر۟فٖيس۟ت۟ كِه اَز۟ صَف۟حَۀِ اِد۟رَاك۟ رَوَد۟
    كٖين۟ نَه حَر۟فٖيس۟ت۟ كِه اَز۟ صَف۟حَۀِ اِد۟رَاك۟ رَوَد۟


    <!--T:9-->
    Yani “Bu huruf öyle harf değildir ki akıl ve idrak sahifesinden gitsin. Öyle kudsî harf, öyle güzel, şirin hat, daima kalbimin sahifelerinde yazılmalı, silinmemeli.” Acibdir ki bütün Divanında bu fala benzer mealde yazı göremedik. Demek bu fal, Hazret-i Câmî’nin kerametinden bir nebze oldu.
    Yani “Bu huruf öyle harf değildir ki akıl ve idrak sahifesinden gitsin. Öyle kudsî harf, öyle güzel, şirin hat, daima kalbimin sahifelerinde yazılmalı, silinmemeli.” Acibdir ki bütün Divanında bu fala benzer mealde yazı göremedik. Demek bu fal, Hazret-i Câmî’nin kerametinden bir nebze oldu.


    <!--T:10-->
    اَل۟بَاقٖى هُوَ ال۟بَاقٖى
    اَل۟بَاقٖى هُوَ ال۟بَاقٖى


    <!--T:11-->
    Kardeşiniz
    Kardeşiniz


    <!--T:12-->
    '''Said'''
    '''Said'''
    <!--T:13-->
    ------
    <center> [[Barla Lahikası 257. Mektup]] ⇐ | [[Barla Lahikası]] | ⇒ [[Barla Lahikası 259. Mektup]] </center>
    ------
    </translate>

    21.16, 21 Kasım 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

    Diğer diller:
    • Türkçe

    Aziz, sıddık, müdakkik âhiret kardeşim, hizmet-i Kur’aniyede arkadaşım!

    Evvela: Mektubunuzda, benim her mektubumun başında وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ yazılmasının hikmetini soruyorsunuz. Bunun hikmeti şudur ki:

    Kur’an-ı Hakîm’in hazain-i kudsiyesine, bana açılan en birinci kapı o olduğudur. En evvel hakaik-i âliye-i Kur’aniyeden şu âyetin hakikati bana zâhir olmuş ve ekser risalelerde, o hakikat sereyan etmiştir.

    Hem bir hikmeti şudur ki itimat ettiğim mühim üstadlarımın mektuplarının başlarında istimal etmeleridir.

    Hem mektubunuzda “yedi kebair”i soruyorsunuz. Kebair çoktur fakat ekberü’l-kebair ve mubikat-ı seb’a tabir edilen günahlar yedidir: “Katl, zina, şarap, ukuk-u valideyn yani kat’-ı sıla-yı rahim, kumar, yalancı şehadetlik, dine zarar verecek bid’alara taraftar olmak”tır.

    Sâniyen: Bu yaz mevsiminde hakaik-i Kur’aniyeye nisbeten, meyveler hükmünde tevafukata dair, hurufat-ı Kur’aniyenin nüktelerini beyan ediyorduk. Şimdi mevsim değişmiş, huruftan ziyade hakaike ihtiyaç vardır. Gelecek yaza kadar muvakkaten o kapıyı ihtiyarımızla çalmayacağız. Fakat o hurufa ait beyanat ne derece hak olduğunu, Mevlana Câmî’nin Divan’ıyla kardeşlerimle tefe’ül ettik. Dedik: Yâ Câmî! Bu hurufat-ı Kur’aniyeye dair beyan ettiğimiz nüktelere ne dersin? Bir Fatiha okuyup falı açtık. İşte başta fal şu geldi:

    جَامٖى اَز۟ خَطِّ خُوشَش۟ پَاك۟ مَكُن۟ لَو۟حِ ضَمٖير۟

    كٖين۟ نَه حَر۟فٖيس۟ت۟ كِه اَز۟ صَف۟حَۀِ اِد۟رَاك۟ رَوَد۟

    Yani “Bu huruf öyle harf değildir ki akıl ve idrak sahifesinden gitsin. Öyle kudsî harf, öyle güzel, şirin hat, daima kalbimin sahifelerinde yazılmalı, silinmemeli.” Acibdir ki bütün Divanında bu fala benzer mealde yazı göremedik. Demek bu fal, Hazret-i Câmî’nin kerametinden bir nebze oldu.

    اَل۟بَاقٖى هُوَ ال۟بَاقٖى

    Kardeşiniz

    Said



    Barla Lahikası 257. Mektup ⇐ | Barla Lahikası | ⇒ Barla Lahikası 259. Mektup