Barla Lahikası 269. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark
("''(20 Haziran 1934 Çarşamba)'' بِاس۟مِهٖ وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ اَلسَّلَامُ عَلَي۟كُم۟ وَ رَح۟مَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ '''Aziz, sıddık, meraklı kardeşim Re’fet Bey!''' Mektubunda letaif-i aşereyi sual ediyorsun. Şimdi tarîkatı ders vermek zamanında olmadığımdan, tarîk-i Nakşî muhakkiklerinin letaif-i aşe..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu) |
(Bu sürüm çeviri için işaretlendi) |
||
(Aynı kullanıcının aradaki diğer 2 değişikliği gösterilmiyor) | |||
1. satır: | 1. satır: | ||
<languages/> | |||
<translate> | |||
<!--T:1--> | |||
''(20 Haziran 1934 Çarşamba)'' | ''(20 Haziran 1934 Çarşamba)'' | ||
<!--T:2--> | |||
بِاس۟مِهٖ وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ | بِاس۟مِهٖ وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ | ||
<!--T:3--> | |||
اَلسَّلَامُ عَلَي۟كُم۟ وَ رَح۟مَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ | اَلسَّلَامُ عَلَي۟كُم۟ وَ رَح۟مَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ | ||
<!--T:4--> | |||
'''Aziz, sıddık, meraklı kardeşim Re’fet Bey!''' | '''Aziz, sıddık, meraklı kardeşim Re’fet Bey!''' | ||
<!--T:5--> | |||
Mektubunda letaif-i aşereyi sual ediyorsun. Şimdi tarîkatı ders vermek zamanında olmadığımdan, tarîk-i Nakşî muhakkiklerinin letaif-i aşereye dair eserleri var. Şimdilik vazifemiz ise istihrac-ı esrar olduğundan mevcud mesaili nakil değildir. Gücenme, tafsilat veremiyorum yalnız bu kadar derim ki: | Mektubunda letaif-i aşereyi sual ediyorsun. Şimdi tarîkatı ders vermek zamanında olmadığımdan, tarîk-i Nakşî muhakkiklerinin letaif-i aşereye dair eserleri var. Şimdilik vazifemiz ise istihrac-ı esrar olduğundan mevcud mesaili nakil değildir. Gücenme, tafsilat veremiyorum yalnız bu kadar derim ki: | ||
<!--T:6--> | |||
Letaif-i aşere; İmam-ı Rabbanî kalp, ruh, sır, hafî, ahfâ, insanda anâsır-ı erbaanın her bir unsurdan o unsura münasip bir latîfe-i insaniye tabir ederek, seyr ü sülûkta her mertebede bir latîfenin terakkiyatı ve ahvalinden icmalen bahsetmiştir. | Letaif-i aşere; İmam-ı Rabbanî kalp, ruh, sır, hafî, ahfâ, insanda anâsır-ı erbaanın her bir unsurdan o unsura münasip bir latîfe-i insaniye tabir ederek, seyr ü sülûkta her mertebede bir latîfenin terakkiyatı ve ahvalinden icmalen bahsetmiştir. | ||
<!--T:7--> | |||
Ben kendimce görüyorum ki insanın mahiyet-i câmiasında ve istidad-ı hayatiyesinde çok letaif var. Onlardan on tanesi iştihar etmiş. Hattâ hükema ve ulema-i zâhirî dahi o letaif-i aşerenin pencereleri veyahut numuneleri olan havass-ı hamse-i zâhirî, havass-ı hamse-i bâtına diye o letaif-i aşereyi başka bir surette hikmetlerine esas tutmuşlar. | Ben kendimce görüyorum ki insanın mahiyet-i câmiasında ve istidad-ı hayatiyesinde çok letaif var. Onlardan on tanesi iştihar etmiş. Hattâ hükema ve ulema-i zâhirî dahi o letaif-i aşerenin pencereleri veyahut numuneleri olan havass-ı hamse-i zâhirî, havass-ı hamse-i bâtına diye o letaif-i aşereyi başka bir surette hikmetlerine esas tutmuşlar. | ||
<!--T:8--> | |||
Hattâ avam ve havas beyninde tearüf etmiş olan insanın letaif-i aşeresi, ehl-i tarîkın letaif-i aşeresiyle münasebettardır. Mesela vicdan, âsab, his, akıl, heva, kuvve-i şeheviye, kuvve-i gazabiye gibi letaifi kalp, ruh ve sırra ilâve edilse letaif-i aşereyi başka bir surette gösterir. Daha bu letaiften başka sâika, şâika ve hiss-i kable’l-vuku gibi çok letaif var. Bu meseleye dair hakikat yazılsa çok uzun olur, vaktim de kısa olduğundan kısa kesmeye mecbur oldum. | Hattâ avam ve havas beyninde tearüf etmiş olan insanın letaif-i aşeresi, ehl-i tarîkın letaif-i aşeresiyle münasebettardır. Mesela vicdan, âsab, his, akıl, heva, kuvve-i şeheviye, kuvve-i gazabiye gibi letaifi kalp, ruh ve sırra ilâve edilse letaif-i aşereyi başka bir surette gösterir. Daha bu letaiften başka sâika, şâika ve hiss-i kable’l-vuku gibi çok letaif var. Bu meseleye dair hakikat yazılsa çok uzun olur, vaktim de kısa olduğundan kısa kesmeye mecbur oldum. | ||
<!--T:9--> | |||
'''Senin ikinci sualin olan, mana-yı ismî ile mana-yı harfînin bahsi ise''' ilm-i nahvin umum kitapları başlarında o mesele izah edildiği gibi ilm-i hakikatin Sözler ve Mektubatlar namındaki risalelerinde temsilatla kâfi beyanat vardır. Senin gibi zeki ve müdakkik bir zata karşı, fazla izahat fazla oluyor. Sen âyineye baksan, eğer âyineye şişe için bakarsan, şişeyi kasden görürsün, içinde Re’fet’e tebeî, dolayısıyla nazar ilişir. Eğer maksat, mübarek simanıza bakmak için âyineye baktın, sevimli Re’fet’i kasden görürsün. فَتَبَارَكَ اللّٰهُ اَح۟سَنُ ال۟خَالِقٖينَ dersin. Âyine şişesi tebeî, dolayısıyla nazarın ilişir. | '''Senin ikinci sualin olan, mana-yı ismî ile mana-yı harfînin bahsi ise''' ilm-i nahvin umum kitapları başlarında o mesele izah edildiği gibi ilm-i hakikatin Sözler ve Mektubatlar namındaki risalelerinde temsilatla kâfi beyanat vardır. Senin gibi zeki ve müdakkik bir zata karşı, fazla izahat fazla oluyor. Sen âyineye baksan, eğer âyineye şişe için bakarsan, şişeyi kasden görürsün, içinde Re’fet’e tebeî, dolayısıyla nazar ilişir. Eğer maksat, mübarek simanıza bakmak için âyineye baktın, sevimli Re’fet’i kasden görürsün. فَتَبَارَكَ اللّٰهُ اَح۟سَنُ ال۟خَالِقٖينَ dersin. Âyine şişesi tebeî, dolayısıyla nazarın ilişir. | ||
<!--T:10--> | |||
İşte birinci surette âyine şişesi mana-yı ismîdir. Re’fet mana-yı harfî oluyor. İkinci surette âyine şişesi mana-yı harfîdir yani kendi için ona bakılmıyor, başka mana için bakılır ki akistir. Akis mana-yı ismîdir. Yani دَلَّ عَلٰى مَع۟نًى فٖى نَف۟سِهٖ olan tarif-i isme bir cihette dâhildir. Ve âyine ise دَلَّ عَلٰى مَع۟نًى فٖى غَي۟رِهٖ olan harfin tarifine mâsadak olur. | İşte birinci surette âyine şişesi mana-yı ismîdir. Re’fet mana-yı harfî oluyor. İkinci surette âyine şişesi mana-yı harfîdir yani kendi için ona bakılmıyor, başka mana için bakılır ki akistir. Akis mana-yı ismîdir. Yani دَلَّ عَلٰى مَع۟نًى فٖى نَف۟سِهٖ olan tarif-i isme bir cihette dâhildir. Ve âyine ise دَلَّ عَلٰى مَع۟نًى فٖى غَي۟رِهٖ olan harfin tarifine mâsadak olur. | ||
<!--T:11--> | |||
Kâinat nazar-ı Kur’anî ile bütün mevcudatı huruftur, mana-yı harfiyle başkasının manasını ifade ediyorlar. Yani esmasını, sıfâtını bildiriyorlar. Ruhsuz felsefe ekseriya mana-yı ismiyle bakıyor, tabiat bataklığına saplanıyor. | Kâinat nazar-ı Kur’anî ile bütün mevcudatı huruftur, mana-yı harfiyle başkasının manasını ifade ediyorlar. Yani esmasını, sıfâtını bildiriyorlar. Ruhsuz felsefe ekseriya mana-yı ismiyle bakıyor, tabiat bataklığına saplanıyor. | ||
<!--T:12--> | |||
Her ne ise… Şimdi çok konuşmaya vaktim yoktur. Hattâ fihristenin en kolay, en mühim, en âhir parçasını dahi yazamıyorum. Senin ders arkadaşların bilhassa Hüsrev, Bekir, Rüşdü, Lütfü, Şeyh Mustafa, Hâfız Ahmed, Sezai, Mehmedler, Hocalara selâm ve mübarek hanende mübarek masumlara dua ediyorum. | Her ne ise… Şimdi çok konuşmaya vaktim yoktur. Hattâ fihristenin en kolay, en mühim, en âhir parçasını dahi yazamıyorum. Senin ders arkadaşların bilhassa Hüsrev, Bekir, Rüşdü, Lütfü, Şeyh Mustafa, Hâfız Ahmed, Sezai, Mehmedler, Hocalara selâm ve mübarek hanende mübarek masumlara dua ediyorum. | ||
<!--T:13--> | |||
اَل۟بَاقٖى هُوَ ال۟بَاقٖى | اَل۟بَاقٖى هُوَ ال۟بَاقٖى | ||
<!--T:14--> | |||
Kardeşiniz | Kardeşiniz | ||
<!--T:15--> | |||
'''Said Nursî''' | '''Said Nursî''' | ||
<!--T:16--> | |||
------ | |||
<center> [[Barla Lahikası 268. Mektup]] ⇐ | [[Barla Lahikası]] | ⇒ [[Barla Lahikası 270. Mektup]] </center> | |||
------ | |||
</translate> |
21.23, 21 Kasım 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli
(20 Haziran 1934 Çarşamba)
بِاس۟مِهٖ وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ
اَلسَّلَامُ عَلَي۟كُم۟ وَ رَح۟مَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Aziz, sıddık, meraklı kardeşim Re’fet Bey!
Mektubunda letaif-i aşereyi sual ediyorsun. Şimdi tarîkatı ders vermek zamanında olmadığımdan, tarîk-i Nakşî muhakkiklerinin letaif-i aşereye dair eserleri var. Şimdilik vazifemiz ise istihrac-ı esrar olduğundan mevcud mesaili nakil değildir. Gücenme, tafsilat veremiyorum yalnız bu kadar derim ki:
Letaif-i aşere; İmam-ı Rabbanî kalp, ruh, sır, hafî, ahfâ, insanda anâsır-ı erbaanın her bir unsurdan o unsura münasip bir latîfe-i insaniye tabir ederek, seyr ü sülûkta her mertebede bir latîfenin terakkiyatı ve ahvalinden icmalen bahsetmiştir.
Ben kendimce görüyorum ki insanın mahiyet-i câmiasında ve istidad-ı hayatiyesinde çok letaif var. Onlardan on tanesi iştihar etmiş. Hattâ hükema ve ulema-i zâhirî dahi o letaif-i aşerenin pencereleri veyahut numuneleri olan havass-ı hamse-i zâhirî, havass-ı hamse-i bâtına diye o letaif-i aşereyi başka bir surette hikmetlerine esas tutmuşlar.
Hattâ avam ve havas beyninde tearüf etmiş olan insanın letaif-i aşeresi, ehl-i tarîkın letaif-i aşeresiyle münasebettardır. Mesela vicdan, âsab, his, akıl, heva, kuvve-i şeheviye, kuvve-i gazabiye gibi letaifi kalp, ruh ve sırra ilâve edilse letaif-i aşereyi başka bir surette gösterir. Daha bu letaiften başka sâika, şâika ve hiss-i kable’l-vuku gibi çok letaif var. Bu meseleye dair hakikat yazılsa çok uzun olur, vaktim de kısa olduğundan kısa kesmeye mecbur oldum.
Senin ikinci sualin olan, mana-yı ismî ile mana-yı harfînin bahsi ise ilm-i nahvin umum kitapları başlarında o mesele izah edildiği gibi ilm-i hakikatin Sözler ve Mektubatlar namındaki risalelerinde temsilatla kâfi beyanat vardır. Senin gibi zeki ve müdakkik bir zata karşı, fazla izahat fazla oluyor. Sen âyineye baksan, eğer âyineye şişe için bakarsan, şişeyi kasden görürsün, içinde Re’fet’e tebeî, dolayısıyla nazar ilişir. Eğer maksat, mübarek simanıza bakmak için âyineye baktın, sevimli Re’fet’i kasden görürsün. فَتَبَارَكَ اللّٰهُ اَح۟سَنُ ال۟خَالِقٖينَ dersin. Âyine şişesi tebeî, dolayısıyla nazarın ilişir.
İşte birinci surette âyine şişesi mana-yı ismîdir. Re’fet mana-yı harfî oluyor. İkinci surette âyine şişesi mana-yı harfîdir yani kendi için ona bakılmıyor, başka mana için bakılır ki akistir. Akis mana-yı ismîdir. Yani دَلَّ عَلٰى مَع۟نًى فٖى نَف۟سِهٖ olan tarif-i isme bir cihette dâhildir. Ve âyine ise دَلَّ عَلٰى مَع۟نًى فٖى غَي۟رِهٖ olan harfin tarifine mâsadak olur.
Kâinat nazar-ı Kur’anî ile bütün mevcudatı huruftur, mana-yı harfiyle başkasının manasını ifade ediyorlar. Yani esmasını, sıfâtını bildiriyorlar. Ruhsuz felsefe ekseriya mana-yı ismiyle bakıyor, tabiat bataklığına saplanıyor.
Her ne ise… Şimdi çok konuşmaya vaktim yoktur. Hattâ fihristenin en kolay, en mühim, en âhir parçasını dahi yazamıyorum. Senin ders arkadaşların bilhassa Hüsrev, Bekir, Rüşdü, Lütfü, Şeyh Mustafa, Hâfız Ahmed, Sezai, Mehmedler, Hocalara selâm ve mübarek hanende mübarek masumlara dua ediyorum.
اَل۟بَاقٖى هُوَ ال۟بَاقٖى
Kardeşiniz
Said Nursî