Barla Lahikası 279. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    Değişiklik özeti yok
    (Bu sürüm çeviri için işaretlendi)
     
    (Aynı kullanıcının aradaki bir diğer değişikliği gösterilmiyor)
    1. satır: 1. satır:
    <languages/>
    <translate>
    <!--T:1-->
    '''Isparta Cumhuriyet Müddeiumumîliğine,'''
    '''Isparta Cumhuriyet Müddeiumumîliğine,'''


    <!--T:2-->
    Dokuz senedir, beni bu memlekette sebepsiz olarak ikamete memur ettiler. Hariçle ihtilattan men’olduğum için çalışamadım, perişan bu gurbette kimsesiz kaldım. On üç seneden beri, beni bu vilayette tanıyanların tasdikleri tahtında, siyasetle hiçbir cihetle alâkam kalmadığına delilim şudur ki:
    Dokuz senedir, beni bu memlekette sebepsiz olarak ikamete memur ettiler. Hariçle ihtilattan men’olduğum için çalışamadım, perişan bu gurbette kimsesiz kaldım. On üç seneden beri, beni bu vilayette tanıyanların tasdikleri tahtında, siyasetle hiçbir cihetle alâkam kalmadığına delilim şudur ki:


    <!--T:3-->
    On üç seneden beri, bir gazeteyi okumadığımı ve dinlemediğimi sekiz sene oturduğum Barla halkı ile işhad ediyorum. On üç sene, bu zamanda siyasetin lisanı olan gazeteyi dinlemeyen, işitmeyen, istemeyen bir adamın siyasetle alâkası olmadığı ve sekiz aydan beri merkez-i vilayette bütün buradaki benimle temas edenlerin şehadetleriyle, siyasete taalluk eden hiçbir meseleye temas etmediğimi gösterebilirim.
    On üç seneden beri, bir gazeteyi okumadığımı ve dinlemediğimi sekiz sene oturduğum Barla halkı ile işhad ediyorum. On üç sene, bu zamanda siyasetin lisanı olan gazeteyi dinlemeyen, işitmeyen, istemeyen bir adamın siyasetle alâkası olmadığı ve sekiz aydan beri merkez-i vilayette bütün buradaki benimle temas edenlerin şehadetleriyle, siyasete taalluk eden hiçbir meseleye temas etmediğimi gösterebilirim.


    <!--T:4-->
    Bu halimle beraber bu senenin Kurban Bayramında fıtraten sohbetten hoşlanmadığım için hiç kimseyi kabul etmediğimi gösterir bir iki satırlık yazı ile kapımda yazdığım ve hiçbir kimse de gelmediği halde, bu mübarek bayramın dört gününde bir polis bulundurulmak suretiyle benim gibi garib, ihtiyar, hastalıklı bir adama şüphe isnad ederek tarassud ettirmek ve hareket-i şahsiyemi bilâ-sebep taht-ı nezarette bulundurmakla verilen tazyik ve sıkıntı kâfi gelmiyormuş gibi; bu senenin nisanının dördüncü günü, kış münasebetiyle ve mütemadiyen harekâtımın takip ve tarassud edilmesinden dolayı harice çıkmadığımdan sıkılmıştım.
    Bu halimle beraber bu senenin Kurban Bayramında fıtraten sohbetten hoşlanmadığım için hiç kimseyi kabul etmediğimi gösterir bir iki satırlık yazı ile kapımda yazdığım ve hiçbir kimse de gelmediği halde, bu mübarek bayramın dört gününde bir polis bulundurulmak suretiyle benim gibi garib, ihtiyar, hastalıklı bir adama şüphe isnad ederek tarassud ettirmek ve hareket-i şahsiyemi bilâ-sebep taht-ı nezarette bulundurmakla verilen tazyik ve sıkıntı kâfi gelmiyormuş gibi; bu senenin nisanının dördüncü günü, kış münasebetiyle ve mütemadiyen harekâtımın takip ve tarassud edilmesinden dolayı harice çıkmadığımdan sıkılmıştım.


    <!--T:5-->
    İşte o günü, altı aylık ızdırabımı tahfif etmek ve biraz teneffüs ve rahatsızlığımı izale etmek için havanın güzelliğinden istifade ederek gezmeye gitmiştim. Avdetimde bir komiser ile iki polis ikamet ettiğim evimin kapısında ve bir komiserle iki polis de bahçenin dışarısında bulunuyorlardı. İçeriye girdim, komiser ve iki polis beni takip ettiler. Odama çıktım, onlar da arkamda idiler. Benimle beraber girdiler, taharriye başladılar.
    İşte o günü, altı aylık ızdırabımı tahfif etmek ve biraz teneffüs ve rahatsızlığımı izale etmek için havanın güzelliğinden istifade ederek gezmeye gitmiştim. Avdetimde bir komiser ile iki polis ikamet ettiğim evimin kapısında ve bir komiserle iki polis de bahçenin dışarısında bulunuyorlardı. İçeriye girdim, komiser ve iki polis beni takip ettiler. Odama çıktım, onlar da arkamda idiler. Benimle beraber girdiler, taharriye başladılar.


    <!--T:6-->
    Dokuz seneden beri ihtilattan bilâ-sebep men’edildiğimden mesleğim itibarıyla Kur’an ve iman ile hasr-ı iştigal etmiştim. Ve onun neticesi olarak yazdırdığım eserlerden:
    Dokuz seneden beri ihtilattan bilâ-sebep men’edildiğimden mesleğim itibarıyla Kur’an ve iman ile hasr-ı iştigal etmiştim. Ve onun neticesi olarak yazdırdığım eserlerden:


    <!--T:7-->
    Birisi, Kur’an-ı Hakîm’deki iki bin sekiz yüz küsur lafza-i Celal’in bir sırr-ı kerametini ve bir nakş-ı i’cazını gösterecek, en müstesna bir hat ile yazılmış gayetle kıymettar yirmiden fazla Kur’an-ı Kerîm cüzlerini,
    Birisi, Kur’an-ı Hakîm’deki iki bin sekiz yüz küsur lafza-i Celal’in bir sırr-ı kerametini ve bir nakş-ı i’cazını gösterecek, en müstesna bir hat ile yazılmış gayetle kıymettar yirmiden fazla Kur’an-ı Kerîm cüzlerini,


    <!--T:8-->
    2- Beka-yı ruh ve melâike ve haşrin hakkaniyetine dair Yirmi Dokuzuncu Söz namı altındaki risalenin içinde tezahür eden, kendimce en ekall bin liraya değer bir sırr-ı azîmi gösteren risaleyi,
    2- Beka-yı ruh ve melâike ve haşrin hakkaniyetine dair Yirmi Dokuzuncu Söz namı altındaki risalenin içinde tezahür eden, kendimce en ekall bin liraya değer bir sırr-ı azîmi gösteren risaleyi,


    <!--T:9-->
    3- Hazret-i Peygamber’in risaletini güneş gibi ispat eden ve hârika bir surette on iki saatte telif edilen yüz elli sahifelik On Dokuzuncu Mektup namı altında Mu’cizat-ı Ahmediye Risalesi’ni –ki o mu’cizatın kerameti olarak o risalede tevafuk namıyla öyle bir sırr-ı azîm tezahür etmiş ki o risale tek başıyla maddeten bin lira kadar kendimizce kıymettardır–
    3- Hazret-i Peygamber’in risaletini güneş gibi ispat eden ve hârika bir surette on iki saatte telif edilen yüz elli sahifelik On Dokuzuncu Mektup namı altında Mu’cizat-ı Ahmediye Risalesi’ni –ki o mu’cizatın kerameti olarak o risalede tevafuk namıyla öyle bir sırr-ı azîm tezahür etmiş ki o risale tek başıyla maddeten bin lira kadar kendimizce kıymettardır–


    <!--T:10-->
    4- Vahdaniyet-i İlahiyeyi güneş gibi ispat eden ve Kur’an’ın otuz üç âyet-i azîmesini tefsir eden Otuz Üç Pencere namındaki Otuz Üçüncü Mektup ki sırr-ı tevafukla beraber kıymet-i ilmiyesi ve edebiyesi itibarıyla ehl-i tevhidce yalnız maddeten bin lira kadar ehemmiyetli olan risaleyi,
    4- Vahdaniyet-i İlahiyeyi güneş gibi ispat eden ve Kur’an’ın otuz üç âyet-i azîmesini tefsir eden Otuz Üç Pencere namındaki Otuz Üçüncü Mektup ki sırr-ı tevafukla beraber kıymet-i ilmiyesi ve edebiyesi itibarıyla ehl-i tevhidce yalnız maddeten bin lira kadar ehemmiyetli olan risaleyi,


    <!--T:11-->
    5- Şirkin esasını ref’ edip vahdaniyeti nihayetsiz derecede kuvvetle ispat eden Otuz İkinci Söz namı altındaki eseri ki o eser bir âlim tarafından zayi edilse onu elde etmek için bin lira tereddütsüz vereceğini zannettiğim misilsiz risalemden mevcud her iki tanesini,
    5- Şirkin esasını ref’ edip vahdaniyeti nihayetsiz derecede kuvvetle ispat eden Otuz İkinci Söz namı altındaki eseri ki o eser bir âlim tarafından zayi edilse onu elde etmek için bin lira tereddütsüz vereceğini zannettiğim misilsiz risalemden mevcud her iki tanesini,


    <!--T:12-->
    6- İsraftan kurtarmak ve bu fakir milleti iktisada alıştırmak için yazdığım, küçük fakat müstesna bir ehemmiyette olan İktisat Risalesi ismindeki risalemin mevcud olan her üç nüshasını,
    6- İsraftan kurtarmak ve bu fakir milleti iktisada alıştırmak için yazdığım, küçük fakat müstesna bir ehemmiyette olan İktisat Risalesi ismindeki risalemin mevcud olan her üç nüshasını,


    <!--T:13-->
    7- Kendi ihtiyarlığımdan dolayı, iman noktasında Kur’an’dan bulduğum rica ve teselli nurlarından kaleme aldığım ve mevcudu tam üç nüsha ve iki nüsha da noksan olarak umum beş parçasını –ki bence bu risale benim gibi kabre yakınlaşmış bir ihtiyar adama kıymet takdir edilmeyecek derecede yüksek bir hakikat ile yazılmıştır–
    7- Kendi ihtiyarlığımdan dolayı, iman noktasında Kur’an’dan bulduğum rica ve teselli nurlarından kaleme aldığım ve mevcudu tam üç nüsha ve iki nüsha da noksan olarak umum beş parçasını –ki bence bu risale benim gibi kabre yakınlaşmış bir ihtiyar adama kıymet takdir edilmeyecek derecede yüksek bir hakikat ile yazılmıştır–


    <!--T:14-->
    8- On beş sene evvel Arapça olarak tabedilen, Harb-i Umumî’de ateş içinde yazıldığı için o zamandaki Başkumandanın bu yadigâr-ı harbin hayrına iştirak etmek niyetiyle kâğıdını kendisi verdiği İşaratü’l-İ’caz tefsirini,
    8- On beş sene evvel Arapça olarak tabedilen, Harb-i Umumî’de ateş içinde yazıldığı için o zamandaki Başkumandanın bu yadigâr-ı harbin hayrına iştirak etmek niyetiyle kâğıdını kendisi verdiği İşaratü’l-İ’caz tefsirini,


    <!--T:15-->
    Hem üç yüz otuz beş senesinde İstanbul’da tabedilen Katre, Şemme, Habbe, Habbe’nin Zeyli ve Ankara’da Yeni Gün Matbaasında Zeylinin Zeyli ve Ankara Matbaasında tabedilen Hubab ve İstanbul’da tabedilen Zühre ve Şule gibi risaleleri hâvi Arapça matbu bir mecmuamı ve İstanbul’da on beş sene evvel tabedilen Sünuhat isminde kıymettar iki matbu risalemi ve hem biraderzadem Abdurrahman tarafından on beş sene evvel İstanbul’da tabettirilen Tarihçe-i Hayatımın bir kısmına ait matbu risalemden üç nüshası tamam ve beş altı nüshası noksan kitaplarımı ve hem de İstanbul’da yeni huruf çıkmadan evvel tabettirdiğim Onuncu Söz namında gayet kıymettar, haşri ve kıyameti gündüz gibi ispat eden risalemi ve daha bilmediğim hususi ve şahsî ve imanî evraklarımı ve risalelerimi tekrar iade etmek üzere, o taharri neticesinde alıp götürdüler.
    Hem üç yüz otuz beş senesinde İstanbul’da tabedilen Katre, Şemme, Habbe, Habbe’nin Zeyli ve Ankara’da Yeni Gün Matbaasında Zeylinin Zeyli ve Ankara Matbaasında tabedilen Hubab ve İstanbul’da tabedilen Zühre ve Şule gibi risaleleri hâvi Arapça matbu bir mecmuamı ve İstanbul’da on beş sene evvel tabedilen Sünuhat isminde kıymettar iki matbu risalemi ve hem biraderzadem Abdurrahman tarafından on beş sene evvel İstanbul’da tabettirilen Tarihçe-i Hayatımın bir kısmına ait matbu risalemden üç nüshası tamam ve beş altı nüshası noksan kitaplarımı ve hem de İstanbul’da yeni huruf çıkmadan evvel tabettirdiğim Onuncu Söz namında gayet kıymettar, haşri ve kıyameti gündüz gibi ispat eden risalemi ve daha bilmediğim hususi ve şahsî ve imanî evraklarımı ve risalelerimi tekrar iade etmek üzere, o taharri neticesinde alıp götürdüler.


    <!--T:16-->
    Bu taharriyatta o kadar ileri gidildi ki altı ay evvel oturduğum köşkten şimdiki oturduğum köşke nakledince sandalye, şişe, demir ve sair eşyaya ait listeye varıncaya kadar aldılar ve el-ân da iade edilmedi.
    Bu taharriyatta o kadar ileri gidildi ki altı ay evvel oturduğum köşkten şimdiki oturduğum köşke nakledince sandalye, şişe, demir ve sair eşyaya ait listeye varıncaya kadar aldılar ve el-ân da iade edilmedi.


    <!--T:17-->
    Dokuz seneden beri bu memlekette ve bu kadar dostlarımla temas ettiğim halde, şimdiye kadar hiçbir cürüm bana isnad edilmedi ve hiçbir vukuatım da olmadı ve hayatımda dâî-i şüphe hiçbir emare vücud bulmadı ve menfîliğim de sebepsiz ve ancak ihtiyat ve tevehhüm yüzünden olmakla inziva ettiğim bir mağaradan çıkartılarak menfîlerle birlikte nefyedildim.
    Dokuz seneden beri bu memlekette ve bu kadar dostlarımla temas ettiğim halde, şimdiye kadar hiçbir cürüm bana isnad edilmedi ve hiçbir vukuatım da olmadı ve hayatımda dâî-i şüphe hiçbir emare vücud bulmadı ve menfîliğim de sebepsiz ve ancak ihtiyat ve tevehhüm yüzünden olmakla inziva ettiğim bir mağaradan çıkartılarak menfîlerle birlikte nefyedildim.


    <!--T:18-->
    Bu müddet zarfında siyasetle ve dünya ile alâkam olmadığına, bu memleketteki dokuz senelik tarz-ı hayatımın şehadetiyle beraber, risalelerimde gerek emniyet dairesi ve gerekse hükûmet dairesi dâî-i şüphe bir şey bulamadıklarıdır (Hâşiye<ref>'''Hâşiye:''' Cây-ı dikkattir ki sekiz dokuz seneden beri zulüm ve tazyikat altında gizlemeye mecbur olduğum en eski ve en mahrem evrakları âni olarak taharri edip hiçbir şey bırakmayarak alındığı halde, mûcib-i telaş ve dâî-i endişe ve medar-ı hicab ve hacalet bir şey bulunmaması; garazkâr, sû-i zanlı ehl-i dünyanın ona karşı ettikleri haksız tazyikat ve tarassud ne kadar çirkin ve hata olduğunu gösteriyor. <br>
    Bu müddet zarfında siyasetle ve dünya ile alâkam olmadığına, bu memleketteki dokuz senelik tarz-ı hayatımın şehadetiyle beraber, risalelerimde gerek emniyet dairesi ve gerekse hükûmet dairesi dâî-i şüphe bir şey bulamadıklarıdır (Hâşiye<ref>'''Hâşiye:''' Cây-ı dikkattir ki sekiz dokuz seneden beri zulüm ve tazyikat altında gizlemeye mecbur olduğum en eski ve en mahrem evrakları âni olarak taharri edip hiçbir şey bırakmayarak alındığı halde, mûcib-i telaş ve dâî-i endişe ve medar-ı hicab ve hacalet bir şey bulunmaması; garazkâr, sû-i zanlı ehl-i dünyanın ona karşı ettikleri haksız tazyikat ve tarassud ne kadar çirkin ve hata olduğunu gösteriyor. <br>


    <!--T:19-->
    Acaba onu ittiham eden ve kendini vatana ve millete sadık tevehhüm eden ehl-i dünyanın en büyük memurundan en küçüğüne kadar, değil sekiz dokuz sene, belki sekiz dokuz ay zarfında en mahrem ve en gizli evrakı meydana atılıp tetkik edilse ona telaş verecek ve utandıracak sekiz dokuz madde çıkmaz mı? </ref>). Eğer bir cürmüm varsa dokuz seneden beri mütemadiyen dikkat ettikleri halde, cürmümü görmeyen veya gösteremeyenler, şimdi göstermeye mecburdurlar.
    Acaba onu ittiham eden ve kendini vatana ve millete sadık tevehhüm eden ehl-i dünyanın en büyük memurundan en küçüğüne kadar, değil sekiz dokuz sene, belki sekiz dokuz ay zarfında en mahrem ve en gizli evrakı meydana atılıp tetkik edilse ona telaş verecek ve utandıracak sekiz dokuz madde çıkmaz mı? </ref>). Eğer bir cürmüm varsa dokuz seneden beri mütemadiyen dikkat ettikleri halde, cürmümü görmeyen veya gösteremeyenler, şimdi göstermeye mecburdurlar.


    <!--T:20-->
    Şu kitap zayiatımdan lâekall şahsî iki bin lira zararım var. Çünkü bunların hiçbirisinin başka bir nüshasını bende bırakmadılar. Vaktiyle tabetmek için yalnız İşaratü’l-İ’caz tefsirine iki yüz elli lira verdim. Arabî mecmuası üç yüz lira. Ve Yirmi Dokuzuncu Söz ve On Dokuzuncu Sözler’de o sırr-ı azîme hiçbir âlim ve hiçbir edib yoktur ki “Bin lira kıymetindedir.” demesin.
    Şu kitap zayiatımdan lâekall şahsî iki bin lira zararım var. Çünkü bunların hiçbirisinin başka bir nüshasını bende bırakmadılar. Vaktiyle tabetmek için yalnız İşaratü’l-İ’caz tefsirine iki yüz elli lira verdim. Arabî mecmuası üç yüz lira. Ve Yirmi Dokuzuncu Söz ve On Dokuzuncu Sözler’de o sırr-ı azîme hiçbir âlim ve hiçbir edib yoktur ki “Bin lira kıymetindedir.” demesin.


    <!--T:21-->
    Ve bir de on üç sene evvel hükûmet Dârülhikmette yüz lira maaş alacak kadar iş görebilecek bir adam nazarıyla bana bakmış, ayda yüz lira maaş vermiş. Bu sekiz senede beni, yarım saat bir köy olan İlama’ya iki defadan fazla gitmeye müsaade edilmeyecek derecede ihtilat ve gezmekten men’edildiğim gibi bir vâridatım, bir malım olmamakla beraber, o köyde benim gibi bir adam, çalışacak iş bulamadığımdan ve kimsenin bir şeyini de kabul etmemek, bir meslek-i hayatım olduğundan çektiğim perişaniyet ve zarar ve ziyanın takdirini müddeiumumîliğe havale ederek, ya kitaplarımın hepsinin iadesini veyahut bu husustaki zarar ve ziyanımın müsebbiblerinden tazminini dava ediyorum.
    Ve bir de on üç sene evvel hükûmet Dârülhikmette yüz lira maaş alacak kadar iş görebilecek bir adam nazarıyla bana bakmış, ayda yüz lira maaş vermiş. Bu sekiz senede beni, yarım saat bir köy olan İlama’ya iki defadan fazla gitmeye müsaade edilmeyecek derecede ihtilat ve gezmekten men’edildiğim gibi bir vâridatım, bir malım olmamakla beraber, o köyde benim gibi bir adam, çalışacak iş bulamadığımdan ve kimsenin bir şeyini de kabul etmemek, bir meslek-i hayatım olduğundan çektiğim perişaniyet ve zarar ve ziyanın takdirini müddeiumumîliğe havale ederek, ya kitaplarımın hepsinin iadesini veyahut bu husustaki zarar ve ziyanımın müsebbiblerinden tazminini dava ediyorum.


    <!--T:22-->
    '''Tetimme:''' Hükûmetin kanunu, tarîkat dersi vermeye ve nusha yazmaya ve nüfuz temin etmeye müsaade etmediği ve ben de bunlarla alâkadar olmadığım ve hükûmet de yanıma gelen ziyaretçileri hoş görmediği için; bazı adam müteaddid defa tarîkat ve nusha niyetiyle yanıma gelmek istedi, ben de hükûmetin kanununa riayet etmek ve hükûmet memurlarını sebepsiz kuşkulandırmamak için kabul etmeyip reddettim.
    '''Tetimme:''' Hükûmetin kanunu, tarîkat dersi vermeye ve nusha yazmaya ve nüfuz temin etmeye müsaade etmediği ve ben de bunlarla alâkadar olmadığım ve hükûmet de yanıma gelen ziyaretçileri hoş görmediği için; bazı adam müteaddid defa tarîkat ve nusha niyetiyle yanıma gelmek istedi, ben de hükûmetin kanununa riayet etmek ve hükûmet memurlarını sebepsiz kuşkulandırmamak için kabul etmeyip reddettim.


    <!--T:23-->
    Mesmuatıma göre bu halden muğber olanlar yalan ve asılsız bir surette isnadatta bulunmuş. Böyle hükûmetin kanununa riayeten reddettiğim kimseler yüzünden beni böyle sıkıştırmaktan, hilaf-ı kanun hareket etmediğim için böyle azap vermek, kanunu dinlememeye mecburiyet vaziyetini veriyorlar, manası çıkıyor.
    Mesmuatıma göre bu halden muğber olanlar yalan ve asılsız bir surette isnadatta bulunmuş. Böyle hükûmetin kanununa riayeten reddettiğim kimseler yüzünden beni böyle sıkıştırmaktan, hilaf-ı kanun hareket etmediğim için böyle azap vermek, kanunu dinlememeye mecburiyet vaziyetini veriyorlar, manası çıkıyor.


    <!--T:24-->
    Dokuz senedir dünyevî hayatıma gelen her türlü işkencelere tahammül edip sabrettim, sükût ettim. Fakat dünyalarına karışmadığım halde böyle hayat-ı uhreviyeme suikast suretindeki taarruz karşısında sabrım tükendi. Hakkımı aramak için ikame-i davaya mecbur oldum.
    Dokuz senedir dünyevî hayatıma gelen her türlü işkencelere tahammül edip sabrettim, sükût ettim. Fakat dünyalarına karışmadığım halde böyle hayat-ı uhreviyeme suikast suretindeki taarruz karşısında sabrım tükendi. Hakkımı aramak için ikame-i davaya mecbur oldum.


    <!--T:25-->
    '''Said Nursî'''
    '''Said Nursî'''




    <!--T:26-->
    ------
    ------
    <center> [[Barla Lahikası 278. Mektup]] ⇐ | [[Barla Lahikası]] | ⇒ [[Barla Lahikası 280. Mektup]] </center>
    <center> [[Barla Lahikası 278. Mektup]] ⇐ | [[Barla Lahikası]] | ⇒ [[Barla Lahikası 280. Mektup]] </center>
    ------
    ------
    </translate>

    21.33, 21 Kasım 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

    Diğer diller:
    • Türkçe

    Isparta Cumhuriyet Müddeiumumîliğine,

    Dokuz senedir, beni bu memlekette sebepsiz olarak ikamete memur ettiler. Hariçle ihtilattan men’olduğum için çalışamadım, perişan bu gurbette kimsesiz kaldım. On üç seneden beri, beni bu vilayette tanıyanların tasdikleri tahtında, siyasetle hiçbir cihetle alâkam kalmadığına delilim şudur ki:

    On üç seneden beri, bir gazeteyi okumadığımı ve dinlemediğimi sekiz sene oturduğum Barla halkı ile işhad ediyorum. On üç sene, bu zamanda siyasetin lisanı olan gazeteyi dinlemeyen, işitmeyen, istemeyen bir adamın siyasetle alâkası olmadığı ve sekiz aydan beri merkez-i vilayette bütün buradaki benimle temas edenlerin şehadetleriyle, siyasete taalluk eden hiçbir meseleye temas etmediğimi gösterebilirim.

    Bu halimle beraber bu senenin Kurban Bayramında fıtraten sohbetten hoşlanmadığım için hiç kimseyi kabul etmediğimi gösterir bir iki satırlık yazı ile kapımda yazdığım ve hiçbir kimse de gelmediği halde, bu mübarek bayramın dört gününde bir polis bulundurulmak suretiyle benim gibi garib, ihtiyar, hastalıklı bir adama şüphe isnad ederek tarassud ettirmek ve hareket-i şahsiyemi bilâ-sebep taht-ı nezarette bulundurmakla verilen tazyik ve sıkıntı kâfi gelmiyormuş gibi; bu senenin nisanının dördüncü günü, kış münasebetiyle ve mütemadiyen harekâtımın takip ve tarassud edilmesinden dolayı harice çıkmadığımdan sıkılmıştım.

    İşte o günü, altı aylık ızdırabımı tahfif etmek ve biraz teneffüs ve rahatsızlığımı izale etmek için havanın güzelliğinden istifade ederek gezmeye gitmiştim. Avdetimde bir komiser ile iki polis ikamet ettiğim evimin kapısında ve bir komiserle iki polis de bahçenin dışarısında bulunuyorlardı. İçeriye girdim, komiser ve iki polis beni takip ettiler. Odama çıktım, onlar da arkamda idiler. Benimle beraber girdiler, taharriye başladılar.

    Dokuz seneden beri ihtilattan bilâ-sebep men’edildiğimden mesleğim itibarıyla Kur’an ve iman ile hasr-ı iştigal etmiştim. Ve onun neticesi olarak yazdırdığım eserlerden:

    Birisi, Kur’an-ı Hakîm’deki iki bin sekiz yüz küsur lafza-i Celal’in bir sırr-ı kerametini ve bir nakş-ı i’cazını gösterecek, en müstesna bir hat ile yazılmış gayetle kıymettar yirmiden fazla Kur’an-ı Kerîm cüzlerini,

    2- Beka-yı ruh ve melâike ve haşrin hakkaniyetine dair Yirmi Dokuzuncu Söz namı altındaki risalenin içinde tezahür eden, kendimce en ekall bin liraya değer bir sırr-ı azîmi gösteren risaleyi,

    3- Hazret-i Peygamber’in risaletini güneş gibi ispat eden ve hârika bir surette on iki saatte telif edilen yüz elli sahifelik On Dokuzuncu Mektup namı altında Mu’cizat-ı Ahmediye Risalesi’ni –ki o mu’cizatın kerameti olarak o risalede tevafuk namıyla öyle bir sırr-ı azîm tezahür etmiş ki o risale tek başıyla maddeten bin lira kadar kendimizce kıymettardır–

    4- Vahdaniyet-i İlahiyeyi güneş gibi ispat eden ve Kur’an’ın otuz üç âyet-i azîmesini tefsir eden Otuz Üç Pencere namındaki Otuz Üçüncü Mektup ki sırr-ı tevafukla beraber kıymet-i ilmiyesi ve edebiyesi itibarıyla ehl-i tevhidce yalnız maddeten bin lira kadar ehemmiyetli olan risaleyi,

    5- Şirkin esasını ref’ edip vahdaniyeti nihayetsiz derecede kuvvetle ispat eden Otuz İkinci Söz namı altındaki eseri ki o eser bir âlim tarafından zayi edilse onu elde etmek için bin lira tereddütsüz vereceğini zannettiğim misilsiz risalemden mevcud her iki tanesini,

    6- İsraftan kurtarmak ve bu fakir milleti iktisada alıştırmak için yazdığım, küçük fakat müstesna bir ehemmiyette olan İktisat Risalesi ismindeki risalemin mevcud olan her üç nüshasını,

    7- Kendi ihtiyarlığımdan dolayı, iman noktasında Kur’an’dan bulduğum rica ve teselli nurlarından kaleme aldığım ve mevcudu tam üç nüsha ve iki nüsha da noksan olarak umum beş parçasını –ki bence bu risale benim gibi kabre yakınlaşmış bir ihtiyar adama kıymet takdir edilmeyecek derecede yüksek bir hakikat ile yazılmıştır–

    8- On beş sene evvel Arapça olarak tabedilen, Harb-i Umumî’de ateş içinde yazıldığı için o zamandaki Başkumandanın bu yadigâr-ı harbin hayrına iştirak etmek niyetiyle kâğıdını kendisi verdiği İşaratü’l-İ’caz tefsirini,

    Hem üç yüz otuz beş senesinde İstanbul’da tabedilen Katre, Şemme, Habbe, Habbe’nin Zeyli ve Ankara’da Yeni Gün Matbaasında Zeylinin Zeyli ve Ankara Matbaasında tabedilen Hubab ve İstanbul’da tabedilen Zühre ve Şule gibi risaleleri hâvi Arapça matbu bir mecmuamı ve İstanbul’da on beş sene evvel tabedilen Sünuhat isminde kıymettar iki matbu risalemi ve hem biraderzadem Abdurrahman tarafından on beş sene evvel İstanbul’da tabettirilen Tarihçe-i Hayatımın bir kısmına ait matbu risalemden üç nüshası tamam ve beş altı nüshası noksan kitaplarımı ve hem de İstanbul’da yeni huruf çıkmadan evvel tabettirdiğim Onuncu Söz namında gayet kıymettar, haşri ve kıyameti gündüz gibi ispat eden risalemi ve daha bilmediğim hususi ve şahsî ve imanî evraklarımı ve risalelerimi tekrar iade etmek üzere, o taharri neticesinde alıp götürdüler.

    Bu taharriyatta o kadar ileri gidildi ki altı ay evvel oturduğum köşkten şimdiki oturduğum köşke nakledince sandalye, şişe, demir ve sair eşyaya ait listeye varıncaya kadar aldılar ve el-ân da iade edilmedi.

    Dokuz seneden beri bu memlekette ve bu kadar dostlarımla temas ettiğim halde, şimdiye kadar hiçbir cürüm bana isnad edilmedi ve hiçbir vukuatım da olmadı ve hayatımda dâî-i şüphe hiçbir emare vücud bulmadı ve menfîliğim de sebepsiz ve ancak ihtiyat ve tevehhüm yüzünden olmakla inziva ettiğim bir mağaradan çıkartılarak menfîlerle birlikte nefyedildim.

    Bu müddet zarfında siyasetle ve dünya ile alâkam olmadığına, bu memleketteki dokuz senelik tarz-ı hayatımın şehadetiyle beraber, risalelerimde gerek emniyet dairesi ve gerekse hükûmet dairesi dâî-i şüphe bir şey bulamadıklarıdır (Hâşiye[1]). Eğer bir cürmüm varsa dokuz seneden beri mütemadiyen dikkat ettikleri halde, cürmümü görmeyen veya gösteremeyenler, şimdi göstermeye mecburdurlar.

    Şu kitap zayiatımdan lâekall şahsî iki bin lira zararım var. Çünkü bunların hiçbirisinin başka bir nüshasını bende bırakmadılar. Vaktiyle tabetmek için yalnız İşaratü’l-İ’caz tefsirine iki yüz elli lira verdim. Arabî mecmuası üç yüz lira. Ve Yirmi Dokuzuncu Söz ve On Dokuzuncu Sözler’de o sırr-ı azîme hiçbir âlim ve hiçbir edib yoktur ki “Bin lira kıymetindedir.” demesin.

    Ve bir de on üç sene evvel hükûmet Dârülhikmette yüz lira maaş alacak kadar iş görebilecek bir adam nazarıyla bana bakmış, ayda yüz lira maaş vermiş. Bu sekiz senede beni, yarım saat bir köy olan İlama’ya iki defadan fazla gitmeye müsaade edilmeyecek derecede ihtilat ve gezmekten men’edildiğim gibi bir vâridatım, bir malım olmamakla beraber, o köyde benim gibi bir adam, çalışacak iş bulamadığımdan ve kimsenin bir şeyini de kabul etmemek, bir meslek-i hayatım olduğundan çektiğim perişaniyet ve zarar ve ziyanın takdirini müddeiumumîliğe havale ederek, ya kitaplarımın hepsinin iadesini veyahut bu husustaki zarar ve ziyanımın müsebbiblerinden tazminini dava ediyorum.

    Tetimme: Hükûmetin kanunu, tarîkat dersi vermeye ve nusha yazmaya ve nüfuz temin etmeye müsaade etmediği ve ben de bunlarla alâkadar olmadığım ve hükûmet de yanıma gelen ziyaretçileri hoş görmediği için; bazı adam müteaddid defa tarîkat ve nusha niyetiyle yanıma gelmek istedi, ben de hükûmetin kanununa riayet etmek ve hükûmet memurlarını sebepsiz kuşkulandırmamak için kabul etmeyip reddettim.

    Mesmuatıma göre bu halden muğber olanlar yalan ve asılsız bir surette isnadatta bulunmuş. Böyle hükûmetin kanununa riayeten reddettiğim kimseler yüzünden beni böyle sıkıştırmaktan, hilaf-ı kanun hareket etmediğim için böyle azap vermek, kanunu dinlememeye mecburiyet vaziyetini veriyorlar, manası çıkıyor.

    Dokuz senedir dünyevî hayatıma gelen her türlü işkencelere tahammül edip sabrettim, sükût ettim. Fakat dünyalarına karışmadığım halde böyle hayat-ı uhreviyeme suikast suretindeki taarruz karşısında sabrım tükendi. Hakkımı aramak için ikame-i davaya mecbur oldum.

    Said Nursî



    Barla Lahikası 278. Mektup ⇐ | Barla Lahikası | ⇒ Barla Lahikası 280. Mektup

    1. Hâşiye: Cây-ı dikkattir ki sekiz dokuz seneden beri zulüm ve tazyikat altında gizlemeye mecbur olduğum en eski ve en mahrem evrakları âni olarak taharri edip hiçbir şey bırakmayarak alındığı halde, mûcib-i telaş ve dâî-i endişe ve medar-ı hicab ve hacalet bir şey bulunmaması; garazkâr, sû-i zanlı ehl-i dünyanın ona karşı ettikleri haksız tazyikat ve tarassud ne kadar çirkin ve hata olduğunu gösteriyor.
      Acaba onu ittiham eden ve kendini vatana ve millete sadık tevehhüm eden ehl-i dünyanın en büyük memurundan en küçüğüne kadar, değil sekiz dokuz sene, belki sekiz dokuz ay zarfında en mahrem ve en gizli evrakı meydana atılıp tetkik edilse ona telaş verecek ve utandıracak sekiz dokuz madde çıkmaz mı?