Kastamonu Lahikası 114. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark
("بِاس۟مِهٖ سُب۟حَانَهُ '''Kardeşlerim!''' Kur’an’ın bir tek âyetinin bir tek işareti ihbar-ı gayb nevinden bir lem’a-i i’caziyeyi tevafuk suretiyle gösterdiğini manevî bir ihtar ile gördüm. اَيُحِبُّ اَحَدُكُم۟ اَن۟ يَا۟كُلَ لَح۟مَ اَخٖيهِ مَي۟تًا Bu âyet-i kerîmenin makam-ı cifrîsi –şedde ve tenvin sayılmazsa– bin üç yüz elli bir (1351), مَي۟تً..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu) |
(Bu sürüm çeviri için işaretlendi) |
||
(Aynı kullanıcının aradaki diğer 2 değişikliği gösterilmiyor) | |||
1. satır: | 1. satır: | ||
<languages/> | |||
<translate> | |||
<!--T:1--> | |||
بِاس۟مِهٖ سُب۟حَانَهُ | بِاس۟مِهٖ سُب۟حَانَهُ | ||
<!--T:2--> | |||
'''Kardeşlerim!''' | '''Kardeşlerim!''' | ||
<!--T:3--> | |||
Kur’an’ın bir tek âyetinin bir tek işareti ihbar-ı gayb nevinden bir lem’a-i i’caziyeyi tevafuk suretiyle gösterdiğini manevî bir ihtar ile gördüm. | Kur’an’ın bir tek âyetinin bir tek işareti ihbar-ı gayb nevinden bir lem’a-i i’caziyeyi tevafuk suretiyle gösterdiğini manevî bir ihtar ile gördüm. | ||
<!--T:4--> | |||
اَيُحِبُّ اَحَدُكُم۟ اَن۟ يَا۟كُلَ لَح۟مَ اَخٖيهِ مَي۟تًا | اَيُحِبُّ اَحَدُكُم۟ اَن۟ يَا۟كُلَ لَح۟مَ اَخٖيهِ مَي۟تًا | ||
<!--T:5--> | |||
Bu âyet-i kerîmenin makam-ı cifrîsi –şedde ve tenvin sayılmazsa– bin üç yüz elli bir (1351), مَي۟تًا in aslı مَيِّتًا olmasından bin üç yüz altmış bir (1361) ederek bu tarihte, umûr-u azîmeden bir dehşetli gıybeti, bu âyetin mana-yı işarî külliyetinde dâhil ediyor. Umûr-u azîmeden böyle bir acib gıybet aynı tarihte, aynı senede vukua geldi. Şöyle ki: | Bu âyet-i kerîmenin makam-ı cifrîsi –şedde ve tenvin sayılmazsa– bin üç yüz elli bir (1351), مَي۟تًا in aslı مَيِّتًا olmasından bin üç yüz altmış bir (1361) ederek bu tarihte, umûr-u azîmeden bir dehşetli gıybeti, bu âyetin mana-yı işarî külliyetinde dâhil ediyor. Umûr-u azîmeden böyle bir acib gıybet aynı tarihte, aynı senede vukua geldi. Şöyle ki: | ||
<!--T:6--> | |||
On sekiz sene müddetinde sünnet-i seniyeyi muhafaza için başına şapka koymadığından, on sekiz senedir haps-i münferid hükmünde ihtilattan men’ ve yalnız bir odada hayatını geçirmeye mecbur edilen ve hususi ibadetgâhında ezan-ı Muhammedî okuyup “Allahu ekber” dediğinden ve “Lâ ilahe illallah” hakikatini güneş gibi gösterdiğinden, yüz arkadaşıyla taht-ı tevkife alınan ve mahkûm edilen bir adamı, yüzer emare ve karinelere istinaden inayet-i İlahiyeden geldiğine kat’î bir kanaati ile işarat-ı Kur’aniyeden bir müjdeyi hem kendine hem musibetzede arkadaşlarına bir teselli niyetiyle beyan ettiği için onu gıybet ve galiz tabiratla teşhir etmek ve onun dersleriyle imanlarını kurtaran masum şakirdlerini ondan tenfir edip şüpheler vermek; güya ortalıkta medar-ı inkâr hiçbir şey yok ve hiçbir münkeratı ve cinayeti görmüyor gibi yalnız o bîçarenin mevhum bir hatasını, sekiz senede seksen müdakkiklerin nazarında saklanan ve sathî ve inadî nazarına göre bir içtihadî yanlışını görüyor zannıyla galiz tabirler ile zemmetmek; elbette bu asırda, bu memlekette Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın kasden işaretine medar olabilir azîm bir hâdisedir. | On sekiz sene müddetinde sünnet-i seniyeyi muhafaza için başına şapka koymadığından, on sekiz senedir haps-i münferid hükmünde ihtilattan men’ ve yalnız bir odada hayatını geçirmeye mecbur edilen ve hususi ibadetgâhında ezan-ı Muhammedî okuyup “Allahu ekber” dediğinden ve “Lâ ilahe illallah” hakikatini güneş gibi gösterdiğinden, yüz arkadaşıyla taht-ı tevkife alınan ve mahkûm edilen bir adamı, yüzer emare ve karinelere istinaden inayet-i İlahiyeden geldiğine kat’î bir kanaati ile işarat-ı Kur’aniyeden bir müjdeyi hem kendine hem musibetzede arkadaşlarına bir teselli niyetiyle beyan ettiği için onu gıybet ve galiz tabiratla teşhir etmek ve onun dersleriyle imanlarını kurtaran masum şakirdlerini ondan tenfir edip şüpheler vermek; güya ortalıkta medar-ı inkâr hiçbir şey yok ve hiçbir münkeratı ve cinayeti görmüyor gibi yalnız o bîçarenin mevhum bir hatasını, sekiz senede seksen müdakkiklerin nazarında saklanan ve sathî ve inadî nazarına göre bir içtihadî yanlışını görüyor zannıyla galiz tabirler ile zemmetmek; elbette bu asırda, bu memlekette Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın kasden işaretine medar olabilir azîm bir hâdisedir. | ||
<!--T:7--> | |||
Bence Kur’an’ın nasıl ki her sure ve bazen bir âyet ve bazen bir kelime bir mu’cize olur; öyle de bu âyetin tek bir işareti, ihbar-ı gayb nevinden bir lem’a-i i’caziyedir. | Bence Kur’an’ın nasıl ki her sure ve bazen bir âyet ve bazen bir kelime bir mu’cize olur; öyle de bu âyetin tek bir işareti, ihbar-ı gayb nevinden bir lem’a-i i’caziyedir. | ||
<!--T:8--> | |||
Bu âyetin bu işareti, bu asırda, Risale-i Nur şakirdlerinin hakkındaki gıybete baktığına '''üç emare''' var: | Bu âyetin bu işareti, bu asırda, Risale-i Nur şakirdlerinin hakkındaki gıybete baktığına '''üç emare''' var: | ||
'''Birincisi:''' Birinci Şuâ olan İşarat-ı Kur’aniye Risalesi’nde, Risale-i Nur’a ve tercümanına da işaret eden beşinci âyet olan | <!--T:9--> | ||
'''Birincisi:''' Birinci Şuâ olan İşarat-ı Kur’aniye Risalesi’nde, Risale-i Nur’a ve tercümanına da işaret eden beşinci âyet olan اَوَمَن۟ كَانَ مَي۟تًا فَاَح۟يَي۟نَاهُ وَجَعَل۟نَا لَهُ نُورًا يَم۟شٖى بِهٖ فِى النَّاسِ gayet kuvvetli karinelerle مَي۟تًا kelime-i kudsiyesi cifir ve ebced hesabıyla ve üç cihet-i manasıyla Saidü’n-Nursî’ye tevafuk etmesidir. | |||
اَوَمَن۟ كَانَ مَي۟تًا فَاَح۟يَي۟نَاهُ وَجَعَل۟نَا لَهُ نُورًا يَم۟شٖى بِهٖ فِى النَّاسِ | |||
gayet kuvvetli karinelerle مَي۟تًا kelime-i kudsiyesi cifir ve ebced hesabıyla ve üç cihet-i manasıyla Saidü’n-Nursî’ye tevafuk etmesidir. | |||
<!--T:10--> | |||
'''İkinci emare:''' اَيُحِبُّ اَحَدُكُم۟ ... الخ âyetinin makam-ı cifrîsi ve riyazîsi bin üç yüz altmış bir (1361) etmesidir ki aynı tarihte o acib hâdise oldu. | '''İkinci emare:''' اَيُحِبُّ اَحَدُكُم۟ ... الخ âyetinin makam-ı cifrîsi ve riyazîsi bin üç yüz altmış bir (1361) etmesidir ki aynı tarihte o acib hâdise oldu. | ||
'''Üçüncü emare:''' … İhtiyarım haricinde, beş vecihle zemmi zemmeden ve mu’cizane gıybetten altı cihetle zecreden | <!--T:11--> | ||
'''Üçüncü emare:''' … İhtiyarım haricinde, beş vecihle zemmi zemmeden ve mu’cizane gıybetten altı cihetle zecreden اَيُحِبُّ اَحَدُكُم۟ اَن۟ يَا۟كُلَ لَح۟مَ اَخٖيهِ مَي۟تًا âyeti karşımda kendini gösterip temessül eyledi. Manen “Bana bak!” dedi. Ben de baktım, birden tesbihat içinde gördüm ki: bin üç yüz elli birden, tâ bin üç yüz altmış bir tarihini gösterdi. Halimize baktım; perde altında elli birden, tâ altmış bire kadar Risale-i Nur meded beklediği İstanbul âfakında, perde altında bir nevi taarruz bulunmuş ve altmış birde birden patlamasıdır. | |||
اَيُحِبُّ اَحَدُكُم۟ اَن۟ يَا۟كُلَ لَح۟مَ اَخٖيهِ مَي۟تًا | |||
âyeti karşımda kendini gösterip temessül eyledi. Manen “Bana bak!” dedi. Ben de baktım, birden tesbihat içinde gördüm ki: bin üç yüz elli birden, tâ bin üç yüz altmış bir tarihini gösterdi. Halimize baktım; perde altında elli birden, tâ altmış bire kadar Risale-i Nur meded beklediği İstanbul âfakında, perde altında bir nevi taarruz bulunmuş ve altmış birde birden patlamasıdır. | |||
<!--T:12--> | |||
'''Tahlil:''' ت , خ bin. م , م , ى , ى yüz. ل , ل , ك , ك yüz. Üçüncü ن , ى , م yüz. ح , ح , ح , ب , د otuz. Dördüncü ى on. Beş elif, bir ه ile beraber on. Âhirdeki tenvin vakfen elif olduğu için yekûnü bin üç yüz elli bir (1351). مَي۟تًا aslı yâ-i müşeddede olduğundan bin üç yüz altmış bir (1361) eder. | '''Tahlil:''' ت , خ bin. م , م , ى , ى yüz. ل , ل , ك , ك yüz. Üçüncü ن , ى , م yüz. ح , ح , ح , ب , د otuz. Dördüncü ى on. Beş elif, bir ه ile beraber on. Âhirdeki tenvin vakfen elif olduğu için yekûnü bin üç yüz elli bir (1351). مَي۟تًا aslı yâ-i müşeddede olduğundan bin üç yüz altmış bir (1361) eder. | ||
<!--T:13--> | |||
'''Hâşiye:''' Bu âyet bizi şiddetle gıybetten men’ettiğinden bizi gıybet edenleri unutmalıyız, medar-ı gıybet etmemeliyiz. İnşâallah daha tekerrür etmeyecek. | '''Hâşiye:''' Bu âyet bizi şiddetle gıybetten men’ettiğinden bizi gıybet edenleri unutmalıyız, medar-ı gıybet etmemeliyiz. İnşâallah daha tekerrür etmeyecek. | ||
<!--T:14--> | |||
------ | |||
<center> [[Kastamonu Lahikası 113. Mektup]] ⇐ | [[Kastamonu Lahikası]] | ⇒ [[Kastamonu Lahikası 115. Mektup]] </center> | |||
------ | |||
</translate> |
21.51, 24 Kasım 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli
بِاس۟مِهٖ سُب۟حَانَهُ
Kardeşlerim!
Kur’an’ın bir tek âyetinin bir tek işareti ihbar-ı gayb nevinden bir lem’a-i i’caziyeyi tevafuk suretiyle gösterdiğini manevî bir ihtar ile gördüm.
اَيُحِبُّ اَحَدُكُم۟ اَن۟ يَا۟كُلَ لَح۟مَ اَخٖيهِ مَي۟تًا
Bu âyet-i kerîmenin makam-ı cifrîsi –şedde ve tenvin sayılmazsa– bin üç yüz elli bir (1351), مَي۟تًا in aslı مَيِّتًا olmasından bin üç yüz altmış bir (1361) ederek bu tarihte, umûr-u azîmeden bir dehşetli gıybeti, bu âyetin mana-yı işarî külliyetinde dâhil ediyor. Umûr-u azîmeden böyle bir acib gıybet aynı tarihte, aynı senede vukua geldi. Şöyle ki:
On sekiz sene müddetinde sünnet-i seniyeyi muhafaza için başına şapka koymadığından, on sekiz senedir haps-i münferid hükmünde ihtilattan men’ ve yalnız bir odada hayatını geçirmeye mecbur edilen ve hususi ibadetgâhında ezan-ı Muhammedî okuyup “Allahu ekber” dediğinden ve “Lâ ilahe illallah” hakikatini güneş gibi gösterdiğinden, yüz arkadaşıyla taht-ı tevkife alınan ve mahkûm edilen bir adamı, yüzer emare ve karinelere istinaden inayet-i İlahiyeden geldiğine kat’î bir kanaati ile işarat-ı Kur’aniyeden bir müjdeyi hem kendine hem musibetzede arkadaşlarına bir teselli niyetiyle beyan ettiği için onu gıybet ve galiz tabiratla teşhir etmek ve onun dersleriyle imanlarını kurtaran masum şakirdlerini ondan tenfir edip şüpheler vermek; güya ortalıkta medar-ı inkâr hiçbir şey yok ve hiçbir münkeratı ve cinayeti görmüyor gibi yalnız o bîçarenin mevhum bir hatasını, sekiz senede seksen müdakkiklerin nazarında saklanan ve sathî ve inadî nazarına göre bir içtihadî yanlışını görüyor zannıyla galiz tabirler ile zemmetmek; elbette bu asırda, bu memlekette Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın kasden işaretine medar olabilir azîm bir hâdisedir.
Bence Kur’an’ın nasıl ki her sure ve bazen bir âyet ve bazen bir kelime bir mu’cize olur; öyle de bu âyetin tek bir işareti, ihbar-ı gayb nevinden bir lem’a-i i’caziyedir.
Bu âyetin bu işareti, bu asırda, Risale-i Nur şakirdlerinin hakkındaki gıybete baktığına üç emare var:
Birincisi: Birinci Şuâ olan İşarat-ı Kur’aniye Risalesi’nde, Risale-i Nur’a ve tercümanına da işaret eden beşinci âyet olan اَوَمَن۟ كَانَ مَي۟تًا فَاَح۟يَي۟نَاهُ وَجَعَل۟نَا لَهُ نُورًا يَم۟شٖى بِهٖ فِى النَّاسِ gayet kuvvetli karinelerle مَي۟تًا kelime-i kudsiyesi cifir ve ebced hesabıyla ve üç cihet-i manasıyla Saidü’n-Nursî’ye tevafuk etmesidir.
İkinci emare: اَيُحِبُّ اَحَدُكُم۟ ... الخ âyetinin makam-ı cifrîsi ve riyazîsi bin üç yüz altmış bir (1361) etmesidir ki aynı tarihte o acib hâdise oldu.
Üçüncü emare: … İhtiyarım haricinde, beş vecihle zemmi zemmeden ve mu’cizane gıybetten altı cihetle zecreden اَيُحِبُّ اَحَدُكُم۟ اَن۟ يَا۟كُلَ لَح۟مَ اَخٖيهِ مَي۟تًا âyeti karşımda kendini gösterip temessül eyledi. Manen “Bana bak!” dedi. Ben de baktım, birden tesbihat içinde gördüm ki: bin üç yüz elli birden, tâ bin üç yüz altmış bir tarihini gösterdi. Halimize baktım; perde altında elli birden, tâ altmış bire kadar Risale-i Nur meded beklediği İstanbul âfakında, perde altında bir nevi taarruz bulunmuş ve altmış birde birden patlamasıdır.
Tahlil: ت , خ bin. م , م , ى , ى yüz. ل , ل , ك , ك yüz. Üçüncü ن , ى , م yüz. ح , ح , ح , ب , د otuz. Dördüncü ى on. Beş elif, bir ه ile beraber on. Âhirdeki tenvin vakfen elif olduğu için yekûnü bin üç yüz elli bir (1351). مَي۟تًا aslı yâ-i müşeddede olduğundan bin üç yüz altmış bir (1361) eder.
Hâşiye: Bu âyet bizi şiddetle gıybetten men’ettiğinden bizi gıybet edenleri unutmalıyız, medar-ı gıybet etmemeliyiz. İnşâallah daha tekerrür etmeyecek.