Sikke-i Tasdik-i Gaybi 11. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark
("'''YİRMİ YEDİNCİ MEKTUP’UN LÂHİKASINDAN ALINMIŞ MÜHİM PARÇALAR''' '''BİRİNCİ MESELE''' Birinci Şuâ’da bir iki âyetin işaretinde, Risale-i Nur’un sadık talebeleri iman ile kabre gireceklerini ve ehl-i cennet olacaklarını, kudsî bir müjde ve kuvvetli bir beşaret bulunduğu gösterilmiştir. Fakat bu pek büyük meseleye ve çok kıymettar işarata tam kuvvet verecek bir delil ister diye beklerdim. Çoktan beri muntazırdım...." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu) |
Değişiklik özeti yok |
||
18. satır: | 18. satır: | ||
'''Said Nursî''' | '''Said Nursî''' | ||
------ | |||
<center> [[Sikke-i Tasdik-i Gaybi 10. Mektup]] ⇐ | [[Sikke-i Tasdik-i Gaybi]] | ⇒ [[Sikke-i Tasdik-i Gaybi 12. Mektup]] </center> | |||
------ |
20.16, 26 Ekim 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli
YİRMİ YEDİNCİ MEKTUP’UN LÂHİKASINDAN ALINMIŞ MÜHİM PARÇALAR
BİRİNCİ MESELE
Birinci Şuâ’da bir iki âyetin işaretinde, Risale-i Nur’un sadık talebeleri iman ile kabre gireceklerini ve ehl-i cennet olacaklarını, kudsî bir müjde ve kuvvetli bir beşaret bulunduğu gösterilmiştir. Fakat bu pek büyük meseleye ve çok kıymettar işarata tam kuvvet verecek bir delil ister diye beklerdim. Çoktan beri muntazırdım. Lillahi’l-hamd iki emare birden kalbime geldi:
Birinci Emare: İman-ı tahkikî ilmelyakînden hakkalyakîne yakınlaştıkça daha selbedilmeyeceğine ehl-i keşif ve tahkik hükmetmişler. Demişler ki: Sekerat vaktinde şeytan vesvesesiyle ancak akla şüpheler verip tereddüde düşürebilir. Bu nevi iman-ı tahkikî ise yalnız akılda durmuyor. Belki hem kalbe hem ruha hem sırra hem öyle letaife sirayet ediyor, kökleşiyor ki şeytanın eli o yerlere yetişemiyor; öylelerin imanı zevalden mahfuz kalıyor.
Bu iman-ı tahkikînin vusulüne vesile olan bir yolu, velayet-i kâmile ile keşif ve şuhud ile hakikate yetişmektir. Bu yol ehass-ı havassa mahsustur, iman-ı şuhudîdir.
İkinci Yol: İman-ı bilgayb cihetinde sırr-ı vahyin feyziyle bürhanî ve Kur’anî bir tarzda, akıl ve kalbin imtizacıyla hakkalyakîn derecesinde bir kuvvet ile zaruret ve bedahet derecesine gelen bir ilmelyakîn ile hakaik-i imaniyeyi tasdik etmektir. Bu ikinci yol; Risale-i Nur’un esası, mâyesi, temeli, ruhu, hakikati olduğunu has talebeleri görüyorlar. Başkaları dahi insafla baksalar Risale-i Nur’un hakaik-i imaniyeye muhalif olan yolları gayr-ı mümkün ve muhal ve mümteni derecesinde gösterdiğini görecekler.
İkinci Emare: Risale-i Nur’un sadık şakirdlerinin hüsn-ü âkıbetlerine ve iman-ı kâmil kazanmalarına o derece kesretli ve makbul ve samimi dualar oluyor ki o duaların içinde hiçbiri kabul olmamasına akıl imkân veremiyor.
Ezcümle: Risale-i Nur’un bir hâdimi ve bir tek şakirdi, yirmi dört saatte lâekall Risale-i Nur talebelerinin hüsn-ü âkıbetlerine ve saadet-i ebediyeye mazhar olmalarına, yüz defa Risale-i Nur talebelerine ettiği duaları içinde hiç olmazsa yirmi otuz defa selâmet-i imanlarına ve hususi hüsn-ü âkıbetlerine ve iman ile kabre girmelerine aynı duayı en ziyade kabule medar olan şerait içinde ediyor.
Hem Risale-i Nur talebeleri bu zamanda her cihetten ziyade hücuma maruz iman hususunda birbirine selâmet-i iman hakkındaki samimi, masum lisanlarıyla dualarının yekûnü öyle bir kuvvettedir ki rahmet ve hikmet onun reddine müsaade etmez. Faraza mecmuu itibarıyla reddedilse de tek bir tane onların içinde kabul olunsa yine her biri selâmet-i iman ile kabre gireceğine kâfi geliyor. Çünkü her bir dua umuma bakar.
Said Nursî