Barla Lahikası 52. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark
("''(Hulusi Bey’in fıkrasıdır.)'' Maddeten uzak düşen bu bîçare talebenizi yakından temsil eden Hâfız Sabri Efendi’yle diğer zevatın Nurlar hakkındaki ihtisasları çok kıymetli ve yüksek ve lâyıklı bir surette ifade edilmiştir. Bir mektubunuzda Muallim Cûdi’nin kasidesi münasebetiyle buyurduğunuz vecizeyi burada tekrara münasebet geldi. وَمَا مَدَح۟تُ مُحَمَّدًا بِمَقَالَتٖى وَ لٰكِن..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu) |
(Bu sürüm çeviri için işaretlendi) |
||
(Aynı kullanıcının aradaki diğer 2 değişikliği gösterilmiyor) | |||
1. satır: | 1. satır: | ||
<languages/> | |||
<translate> | |||
<!--T:1--> | |||
''(Hulusi Bey’in fıkrasıdır.)'' | ''(Hulusi Bey’in fıkrasıdır.)'' | ||
<!--T:2--> | |||
Maddeten uzak düşen bu bîçare talebenizi yakından temsil eden Hâfız Sabri Efendi’yle diğer zevatın Nurlar hakkındaki ihtisasları çok kıymetli ve yüksek ve lâyıklı bir surette ifade edilmiştir. Bir mektubunuzda Muallim Cûdi’nin kasidesi münasebetiyle buyurduğunuz vecizeyi burada tekrara münasebet geldi. | Maddeten uzak düşen bu bîçare talebenizi yakından temsil eden Hâfız Sabri Efendi’yle diğer zevatın Nurlar hakkındaki ihtisasları çok kıymetli ve yüksek ve lâyıklı bir surette ifade edilmiştir. Bir mektubunuzda Muallim Cûdi’nin kasidesi münasebetiyle buyurduğunuz vecizeyi burada tekrara münasebet geldi. | ||
<!--T:3--> | |||
وَمَا مَدَح۟تُ مُحَمَّدًا بِمَقَالَتٖى وَ لٰكِن۟ مَدَح۟تُ مَقَالَتٖى بِمُحَمَّدٍ sırrınca güzellik yazılarımızda değil belki i’caz-ı Kur’an’dan olan nurlu Sözler’e ve Mektubat’a aittir. Her ferd-i mü’min, derece-i fehim ve zevkine göre, aslında güzel olan bir şeyi tarif eder. Acz ve fakrdaki lezzet, şefkat ve tefekkürdeki ulviyet; hakikaten hiçbir şeyle kabil-i kıyas değilmiş. | وَمَا مَدَح۟تُ مُحَمَّدًا بِمَقَالَتٖى وَ لٰكِن۟ مَدَح۟تُ مَقَالَتٖى بِمُحَمَّدٍ sırrınca güzellik yazılarımızda değil belki i’caz-ı Kur’an’dan olan nurlu Sözler’e ve Mektubat’a aittir. Her ferd-i mü’min, derece-i fehim ve zevkine göre, aslında güzel olan bir şeyi tarif eder. Acz ve fakrdaki lezzet, şefkat ve tefekkürdeki ulviyet; hakikaten hiçbir şeyle kabil-i kıyas değilmiş. | ||
<!--T:4--> | |||
Hal-i âlem müsait olsa da hazine-i hâssa-i Kur’an’dan çıkararak tabir-i âlînizce dellâllığını yaptığınız elmasları çok gözler görse; görse de sarhoşlar ayılsa, mütehayyirler kurtulsa, mü’minler sevinse mülhidler, kâfirler, müşrikler imana, insafa, daire-i akla gelseler. Ve bu mesud ve ulvi neticeyi bizlere idrak ettirmesini eltaf-ı İlahiyeden tazarru ve niyaz ediyorum, âmin! | Hal-i âlem müsait olsa da hazine-i hâssa-i Kur’an’dan çıkararak tabir-i âlînizce dellâllığını yaptığınız elmasları çok gözler görse; görse de sarhoşlar ayılsa, mütehayyirler kurtulsa, mü’minler sevinse mülhidler, kâfirler, müşrikler imana, insafa, daire-i akla gelseler. Ve bu mesud ve ulvi neticeyi bizlere idrak ettirmesini eltaf-ı İlahiyeden tazarru ve niyaz ediyorum, âmin! | ||
<!--T:5--> | |||
Muhterem Üstad! Allahu Zülcelal Hazretlerine ne kadar müteşekkir bulunsanız yeridir. Acz ve fakr tezkeresiyle girmeye muvaffak olduğunuz saray-ı Kur’an’ın has hazinesinden gözler görmemiş, kulaklar işitmemiş cevherleri görüyor ve mezun olduğunuz miktarını necim necim çıkartarak evvela kendiniz bakıyor, sonra “Eyyühe’l-insan! İşte bakınız, bu misafirhaneyi açan, âlemleri rahmetiyle yaratan, sizi hikmetiyle halk buyurup bu âleme gönderen Sultan-ı kâinat bin üç yüz küsur sene evvel büyük bir elçisi Habib-i Ekrem’i (asm) vasıtasıyla size hilkatteki hikmeti, buraya gelmekteki maksadı, ubudiyetin iktiza ettiği hizmeti ilh. bildirmişti. Bu âlî tebligatı, o kudsî ahkâmı sizin anlayacağınız lisanla anlatıyorum, dinleyiniz. Eğer aklınız varsa, gözünüz görüyorsa, insanlığınız varsa hakikati anlar ve imana gelirsiniz.” diye beyanatta bulunuyorsunuz. | Muhterem Üstad! Allahu Zülcelal Hazretlerine ne kadar müteşekkir bulunsanız yeridir. Acz ve fakr tezkeresiyle girmeye muvaffak olduğunuz saray-ı Kur’an’ın has hazinesinden gözler görmemiş, kulaklar işitmemiş cevherleri görüyor ve mezun olduğunuz miktarını necim necim çıkartarak evvela kendiniz bakıyor, sonra “Eyyühe’l-insan! İşte bakınız, bu misafirhaneyi açan, âlemleri rahmetiyle yaratan, sizi hikmetiyle halk buyurup bu âleme gönderen Sultan-ı kâinat bin üç yüz küsur sene evvel büyük bir elçisi Habib-i Ekrem’i (asm) vasıtasıyla size hilkatteki hikmeti, buraya gelmekteki maksadı, ubudiyetin iktiza ettiği hizmeti ilh. bildirmişti. Bu âlî tebligatı, o kudsî ahkâmı sizin anlayacağınız lisanla anlatıyorum, dinleyiniz. Eğer aklınız varsa, gözünüz görüyorsa, insanlığınız varsa hakikati anlar ve imana gelirsiniz.” diye beyanatta bulunuyorsunuz. | ||
<!--T:6--> | |||
Bizler hasbe’l-kader felillahi’l-hamd bu kudsî beyanatı yakından dinlemek, görmek ve göstermek iştiyakını gösterdik. Siz de o elmasları gösterip bizi uyandırdınız. Hakikati anlatıp yolumuzu doğrultmaya vesile oldunuz. Allah sizden ebeden razı olsun. '''Nefs-i emmarenin zebunu, cin ve ins şeytanlarının hedefi olmaktan kurtulamadık ise de bu hasbî ve Kur’anî hizmetten zevk alıyoruz, lâyıkıyla yapamıyorsak da yolunda bulunuyoruz.''' | Bizler hasbe’l-kader felillahi’l-hamd bu kudsî beyanatı yakından dinlemek, görmek ve göstermek iştiyakını gösterdik. Siz de o elmasları gösterip bizi uyandırdınız. Hakikati anlatıp yolumuzu doğrultmaya vesile oldunuz. Allah sizden ebeden razı olsun. '''Nefs-i emmarenin zebunu, cin ve ins şeytanlarının hedefi olmaktan kurtulamadık ise de bu hasbî ve Kur’anî hizmetten zevk alıyoruz, lâyıkıyla yapamıyorsak da yolunda bulunuyoruz.''' | ||
<!--T:7--> | |||
اِنَّمَا ال۟اَع۟مَالُ بِالنِّيَّاتِ | اِنَّمَا ال۟اَع۟مَالُ بِالنِّيَّاتِ | ||
<!--T:8--> | |||
'''Hulusi''' | '''Hulusi''' | ||
<!--T:9--> | |||
------ | |||
<center> [[Barla Lahikası 51. Mektup]] ⇐ | [[Barla Lahikası]] | ⇒ [[Barla Lahikası 53. Mektup]] </center> | |||
------ | |||
</translate> |
15.22, 19 Kasım 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli
(Hulusi Bey’in fıkrasıdır.)
Maddeten uzak düşen bu bîçare talebenizi yakından temsil eden Hâfız Sabri Efendi’yle diğer zevatın Nurlar hakkındaki ihtisasları çok kıymetli ve yüksek ve lâyıklı bir surette ifade edilmiştir. Bir mektubunuzda Muallim Cûdi’nin kasidesi münasebetiyle buyurduğunuz vecizeyi burada tekrara münasebet geldi.
وَمَا مَدَح۟تُ مُحَمَّدًا بِمَقَالَتٖى وَ لٰكِن۟ مَدَح۟تُ مَقَالَتٖى بِمُحَمَّدٍ sırrınca güzellik yazılarımızda değil belki i’caz-ı Kur’an’dan olan nurlu Sözler’e ve Mektubat’a aittir. Her ferd-i mü’min, derece-i fehim ve zevkine göre, aslında güzel olan bir şeyi tarif eder. Acz ve fakrdaki lezzet, şefkat ve tefekkürdeki ulviyet; hakikaten hiçbir şeyle kabil-i kıyas değilmiş.
Hal-i âlem müsait olsa da hazine-i hâssa-i Kur’an’dan çıkararak tabir-i âlînizce dellâllığını yaptığınız elmasları çok gözler görse; görse de sarhoşlar ayılsa, mütehayyirler kurtulsa, mü’minler sevinse mülhidler, kâfirler, müşrikler imana, insafa, daire-i akla gelseler. Ve bu mesud ve ulvi neticeyi bizlere idrak ettirmesini eltaf-ı İlahiyeden tazarru ve niyaz ediyorum, âmin!
Muhterem Üstad! Allahu Zülcelal Hazretlerine ne kadar müteşekkir bulunsanız yeridir. Acz ve fakr tezkeresiyle girmeye muvaffak olduğunuz saray-ı Kur’an’ın has hazinesinden gözler görmemiş, kulaklar işitmemiş cevherleri görüyor ve mezun olduğunuz miktarını necim necim çıkartarak evvela kendiniz bakıyor, sonra “Eyyühe’l-insan! İşte bakınız, bu misafirhaneyi açan, âlemleri rahmetiyle yaratan, sizi hikmetiyle halk buyurup bu âleme gönderen Sultan-ı kâinat bin üç yüz küsur sene evvel büyük bir elçisi Habib-i Ekrem’i (asm) vasıtasıyla size hilkatteki hikmeti, buraya gelmekteki maksadı, ubudiyetin iktiza ettiği hizmeti ilh. bildirmişti. Bu âlî tebligatı, o kudsî ahkâmı sizin anlayacağınız lisanla anlatıyorum, dinleyiniz. Eğer aklınız varsa, gözünüz görüyorsa, insanlığınız varsa hakikati anlar ve imana gelirsiniz.” diye beyanatta bulunuyorsunuz.
Bizler hasbe’l-kader felillahi’l-hamd bu kudsî beyanatı yakından dinlemek, görmek ve göstermek iştiyakını gösterdik. Siz de o elmasları gösterip bizi uyandırdınız. Hakikati anlatıp yolumuzu doğrultmaya vesile oldunuz. Allah sizden ebeden razı olsun. Nefs-i emmarenin zebunu, cin ve ins şeytanlarının hedefi olmaktan kurtulamadık ise de bu hasbî ve Kur’anî hizmetten zevk alıyoruz, lâyıkıyla yapamıyorsak da yolunda bulunuyoruz.
اِنَّمَا ال۟اَع۟مَالُ بِالنِّيَّاتِ
Hulusi