Barla Lahikası 153. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    Değişiklik özeti yok
    (Bu sürüm çeviri için işaretlendi)
     
    (Aynı kullanıcının aradaki bir diğer değişikliği gösterilmiyor)
    1. satır: 1. satır:
    <languages/>
    <translate>
    <!--T:1-->
    ''(Hâfız Ali’nin fıkrasıdır.)''
    ''(Hâfız Ali’nin fıkrasıdır.)''


    <!--T:2-->
    '''Sevgili Üstadım!'''
    '''Sevgili Üstadım!'''


    <!--T:3-->
    Bu defa irsaline inayet buyrulan Hikmetü’l-İstiaze’nin İkinci Kısmını aldım.
    Bu defa irsaline inayet buyrulan Hikmetü’l-İstiaze’nin İkinci Kısmını aldım.


    <!--T:4-->
    Sekizinci İşaret’te ispat edilip gösterilen hak ve hakikat, dalalet vâdilerinde uçan serseri mudillerin yollarını pek vâzıh tenvir ile onlara hem kendilerinin ne yaptıklarını hem cadde-i hakikati göstermekle îcazıyla azîm bir mesele tahlil buyruluyor.
    Sekizinci İşaret’te ispat edilip gösterilen hak ve hakikat, dalalet vâdilerinde uçan serseri mudillerin yollarını pek vâzıh tenvir ile onlara hem kendilerinin ne yaptıklarını hem cadde-i hakikati göstermekle îcazıyla azîm bir mesele tahlil buyruluyor.


    <!--T:5-->
    Dokuzuncu İşaret’te ise bütün ehl-i iman ve bilhassa risale-i envar ile hilkat-i insaniyenin gaye-i hakikisini anlamaya çalışan talebeleriniz, ruhen istikbale gittikçe bu mesele pek geniş bir daire olarak, Hazret-i Âdem’den beri bütün Peygamberan-ı İzam hazeratının ehl-i dalalete karşı mağlubiyeti ve feci hâdiseler çok düşündürüyor ve kalbi zedeliyordu.
    Dokuzuncu İşaret’te ise bütün ehl-i iman ve bilhassa risale-i envar ile hilkat-i insaniyenin gaye-i hakikisini anlamaya çalışan talebeleriniz, ruhen istikbale gittikçe bu mesele pek geniş bir daire olarak, Hazret-i Âdem’den beri bütün Peygamberan-ı İzam hazeratının ehl-i dalalete karşı mağlubiyeti ve feci hâdiseler çok düşündürüyor ve kalbi zedeliyordu.


    <!--T:6-->
    اَل۟حَم۟دُ لِلّٰهِ هٰذَا مِن۟ فَض۟لِ رَبّٖى
    اَل۟حَم۟دُ لِلّٰهِ هٰذَا مِن۟ فَض۟لِ رَبّٖى


    <!--T:7-->
    O geniş daire öyle tenvir ediliyor ki içinde Üstaddan, Fahrü’l-Mürselîn’den, Hazret-i Âdem’e kadar müşkülat, hak ve hakikat kılıncıyla fethedilip akıl ve kalp صَدَق۟تَ وَ بِال۟حَقِّ نَطَق۟تَ diye tasdik ediyorlar.
    O geniş daire öyle tenvir ediliyor ki içinde Üstaddan, Fahrü’l-Mürselîn’den, Hazret-i Âdem’e kadar müşkülat, hak ve hakikat kılıncıyla fethedilip akıl ve kalp صَدَق۟تَ وَ بِال۟حَقِّ نَطَق۟تَ diye tasdik ediyorlar.


    <!--T:8-->
    Onuncu İşaret’i yazarken elimden kalemi bırakarak hazırûna okudum. İçinde temsilin misal değil, hakikat olduğunu ve böyle bir hakikati, ism-i Hakîm ve ism-i Nur ve ism-i Bedî’in cilvesiyle görüleceğini derk ettim ve hayalen tatbikine çıktım. Pek doğru bir esas olduğunu anladım, Cenab-ı Hakk’a şükrettim.
    Onuncu İşaret’i yazarken elimden kalemi bırakarak hazırûna okudum. İçinde temsilin misal değil, hakikat olduğunu ve böyle bir hakikati, ism-i Hakîm ve ism-i Nur ve ism-i Bedî’in cilvesiyle görüleceğini derk ettim ve hayalen tatbikine çıktım. Pek doğru bir esas olduğunu anladım, Cenab-ı Hakk’a şükrettim.


    <!--T:9-->
    On Birinci İşaret’te gösterilen zecr-i Kur’anî, kâinat tarlasının mahsulü, makinesinin mensucatı insan nev’i olduğu ve umum mevcudat semeratıyla o nev’e hizmet ettiklerinden insan hodgâmlığıyla, bedbinliğiyle o azîm gaye-i dünyayı hiçe indirmesiyle, büyük çarklar misillü anâsır-ı külliyenin insan aleyhine hareket ettiklerini ve mühlik mes’uliyetten kurtulmak ancak Kur’an-ı Hakîm’in daire-i kudsiyesine girmek ve Fahrü’l-Mürselîn’e ittiba etmekle olacağını beyan ile insanı kendine veznettiriyorsunuz.
    On Birinci İşaret’te gösterilen zecr-i Kur’anî, kâinat tarlasının mahsulü, makinesinin mensucatı insan nev’i olduğu ve umum mevcudat semeratıyla o nev’e hizmet ettiklerinden insan hodgâmlığıyla, bedbinliğiyle o azîm gaye-i dünyayı hiçe indirmesiyle, büyük çarklar misillü anâsır-ı külliyenin insan aleyhine hareket ettiklerini ve mühlik mes’uliyetten kurtulmak ancak Kur’an-ı Hakîm’in daire-i kudsiyesine girmek ve Fahrü’l-Mürselîn’e ittiba etmekle olacağını beyan ile insanı kendine veznettiriyorsunuz.


    <!--T:10-->
    On İkinci İşaret ve dört sualin cevabının ihtiva ettikleri hakikatler; bizi ara sıra kendi hesabına çalıştırmak isteyen ve cüz-i ihtiyar ile kendisinde bir varlık görüp istihkaka göz diken ve şöhret ve hodfüruşluk tahakkümüyle, hebaen çalışan nebatî ve hayvanî nefis ve heva zincirlerini, altın makaslarla keserek halâs buyuruyorsunuz.
    On İkinci İşaret ve dört sualin cevabının ihtiva ettikleri hakikatler; bizi ara sıra kendi hesabına çalıştırmak isteyen ve cüz-i ihtiyar ile kendisinde bir varlık görüp istihkaka göz diken ve şöhret ve hodfüruşluk tahakkümüyle, hebaen çalışan nebatî ve hayvanî nefis ve heva zincirlerini, altın makaslarla keserek halâs buyuruyorsunuz.


    <!--T:11-->
    On Üçüncü İşaret ve üç nokta ile her zaman hususuyla mübarek vakitlerde bizimle uğraşan ve bazı yeise düşüren, yüzümüzün siyahlığını görmeyip mü’min kardeşlerimizin ufak tefek çizgiler nevinden karalarıyla onları, bütün siyahlıkla ittiham ettiren, Cenab-ı Hakk’ın rahmetini ve Gaffar ve Rahîm isimlerini tenkide cüret eden ve bu yüzden büyük tahribatlara sebebiyet verdiren hizbü’ş-şeytanın kuvveti gösteriliyor.
    On Üçüncü İşaret ve üç nokta ile her zaman hususuyla mübarek vakitlerde bizimle uğraşan ve bazı yeise düşüren, yüzümüzün siyahlığını görmeyip mü’min kardeşlerimizin ufak tefek çizgiler nevinden karalarıyla onları, bütün siyahlıkla ittiham ettiren, Cenab-ı Hakk’ın rahmetini ve Gaffar ve Rahîm isimlerini tenkide cüret eden ve bu yüzden büyük tahribatlara sebebiyet verdiren hizbü’ş-şeytanın kuvveti gösteriliyor.


    <!--T:12-->
    Muhterem Üstadım! Bu işareti yazarken vücud âlemine seyahate çıktım. İşarattaki noktalar bir müfettiş hükmüne geçti. İzah buyrulan kuvvetler yerinde görülüp teslim-i silah etmek üzere idiler. Bize bu kuvvetleri gösteren Kur’an-ı Hakîm’den istimdad ve feyzi, her hatvelerimde istiyordum. Ve bize bu esas hakikat-i hayatın neticelerini, karanlıklarını gösteren Üstadımız, muvaffakiyetimizi Cenab-ı Hak’tan dilemekte olduğu, her an kendini göstermektedir. Ve inşâallah halâs edecektir.
    Muhterem Üstadım! Bu işareti yazarken vücud âlemine seyahate çıktım. İşarattaki noktalar bir müfettiş hükmüne geçti. İzah buyrulan kuvvetler yerinde görülüp teslim-i silah etmek üzere idiler. Bize bu kuvvetleri gösteren Kur’an-ı Hakîm’den istimdad ve feyzi, her hatvelerimde istiyordum. Ve bize bu esas hakikat-i hayatın neticelerini, karanlıklarını gösteren Üstadımız, muvaffakiyetimizi Cenab-ı Hak’tan dilemekte olduğu, her an kendini göstermektedir. Ve inşâallah halâs edecektir.


    <!--T:13-->
    Muhterem Üstadım! Bu on üç İşaret, on üç cevahir kümesini muhtevidir. Bunlardan bazılarını ipe çizip göstermekle ve çizmemekle ve görmemekle, o cevahir hazinesine ve cevherlerine bir nakîse gelmeyeceğinden eğri ve doğru çizmek istediğim cevherler, inşâallah hüsnünü zayi etmez.
    Muhterem Üstadım! Bu on üç İşaret, on üç cevahir kümesini muhtevidir. Bunlardan bazılarını ipe çizip göstermekle ve çizmemekle ve görmemekle, o cevahir hazinesine ve cevherlerine bir nakîse gelmeyeceğinden eğri ve doğru çizmek istediğim cevherler, inşâallah hüsnünü zayi etmez.


    <!--T:14-->
    Ey sevgili Üstadım, ne kadar teşekkürat-ı vefîre îfa etsem ve hayli minnettar olsam yine îfa edemeyeceğime kail olduğumdan, dilerim Cenab-ı Hak’tan razı olacağınız kadar nâil-i mükâfat eylesin, âmin bi-hürmeti Seyyidi’l-mürselîn.
    Ey sevgili Üstadım, ne kadar teşekkürat-ı vefîre îfa etsem ve hayli minnettar olsam yine îfa edemeyeceğime kail olduğumdan, dilerim Cenab-ı Hak’tan razı olacağınız kadar nâil-i mükâfat eylesin, âmin bi-hürmeti Seyyidi’l-mürselîn.


    <!--T:15-->
    '''Hâfız Ali (rh)'''
    '''Hâfız Ali (rh)'''




    <!--T:16-->
    ------
    ------
    <center> [[Barla Lahikası 152. Mektup]] ⇐ | [[Barla Lahikası]] | ⇒ [[Barla Lahikası 154. Mektup]] </center>
    <center> [[Barla Lahikası 152. Mektup]] ⇐ | [[Barla Lahikası]] | ⇒ [[Barla Lahikası 154. Mektup]] </center>
    ------
    ------
    </translate>

    13.36, 20 Kasım 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

    Diğer diller:
    • Türkçe

    (Hâfız Ali’nin fıkrasıdır.)

    Sevgili Üstadım!

    Bu defa irsaline inayet buyrulan Hikmetü’l-İstiaze’nin İkinci Kısmını aldım.

    Sekizinci İşaret’te ispat edilip gösterilen hak ve hakikat, dalalet vâdilerinde uçan serseri mudillerin yollarını pek vâzıh tenvir ile onlara hem kendilerinin ne yaptıklarını hem cadde-i hakikati göstermekle îcazıyla azîm bir mesele tahlil buyruluyor.

    Dokuzuncu İşaret’te ise bütün ehl-i iman ve bilhassa risale-i envar ile hilkat-i insaniyenin gaye-i hakikisini anlamaya çalışan talebeleriniz, ruhen istikbale gittikçe bu mesele pek geniş bir daire olarak, Hazret-i Âdem’den beri bütün Peygamberan-ı İzam hazeratının ehl-i dalalete karşı mağlubiyeti ve feci hâdiseler çok düşündürüyor ve kalbi zedeliyordu.

    اَل۟حَم۟دُ لِلّٰهِ هٰذَا مِن۟ فَض۟لِ رَبّٖى

    O geniş daire öyle tenvir ediliyor ki içinde Üstaddan, Fahrü’l-Mürselîn’den, Hazret-i Âdem’e kadar müşkülat, hak ve hakikat kılıncıyla fethedilip akıl ve kalp صَدَق۟تَ وَ بِال۟حَقِّ نَطَق۟تَ diye tasdik ediyorlar.

    Onuncu İşaret’i yazarken elimden kalemi bırakarak hazırûna okudum. İçinde temsilin misal değil, hakikat olduğunu ve böyle bir hakikati, ism-i Hakîm ve ism-i Nur ve ism-i Bedî’in cilvesiyle görüleceğini derk ettim ve hayalen tatbikine çıktım. Pek doğru bir esas olduğunu anladım, Cenab-ı Hakk’a şükrettim.

    On Birinci İşaret’te gösterilen zecr-i Kur’anî, kâinat tarlasının mahsulü, makinesinin mensucatı insan nev’i olduğu ve umum mevcudat semeratıyla o nev’e hizmet ettiklerinden insan hodgâmlığıyla, bedbinliğiyle o azîm gaye-i dünyayı hiçe indirmesiyle, büyük çarklar misillü anâsır-ı külliyenin insan aleyhine hareket ettiklerini ve mühlik mes’uliyetten kurtulmak ancak Kur’an-ı Hakîm’in daire-i kudsiyesine girmek ve Fahrü’l-Mürselîn’e ittiba etmekle olacağını beyan ile insanı kendine veznettiriyorsunuz.

    On İkinci İşaret ve dört sualin cevabının ihtiva ettikleri hakikatler; bizi ara sıra kendi hesabına çalıştırmak isteyen ve cüz-i ihtiyar ile kendisinde bir varlık görüp istihkaka göz diken ve şöhret ve hodfüruşluk tahakkümüyle, hebaen çalışan nebatî ve hayvanî nefis ve heva zincirlerini, altın makaslarla keserek halâs buyuruyorsunuz.

    On Üçüncü İşaret ve üç nokta ile her zaman hususuyla mübarek vakitlerde bizimle uğraşan ve bazı yeise düşüren, yüzümüzün siyahlığını görmeyip mü’min kardeşlerimizin ufak tefek çizgiler nevinden karalarıyla onları, bütün siyahlıkla ittiham ettiren, Cenab-ı Hakk’ın rahmetini ve Gaffar ve Rahîm isimlerini tenkide cüret eden ve bu yüzden büyük tahribatlara sebebiyet verdiren hizbü’ş-şeytanın kuvveti gösteriliyor.

    Muhterem Üstadım! Bu işareti yazarken vücud âlemine seyahate çıktım. İşarattaki noktalar bir müfettiş hükmüne geçti. İzah buyrulan kuvvetler yerinde görülüp teslim-i silah etmek üzere idiler. Bize bu kuvvetleri gösteren Kur’an-ı Hakîm’den istimdad ve feyzi, her hatvelerimde istiyordum. Ve bize bu esas hakikat-i hayatın neticelerini, karanlıklarını gösteren Üstadımız, muvaffakiyetimizi Cenab-ı Hak’tan dilemekte olduğu, her an kendini göstermektedir. Ve inşâallah halâs edecektir.

    Muhterem Üstadım! Bu on üç İşaret, on üç cevahir kümesini muhtevidir. Bunlardan bazılarını ipe çizip göstermekle ve çizmemekle ve görmemekle, o cevahir hazinesine ve cevherlerine bir nakîse gelmeyeceğinden eğri ve doğru çizmek istediğim cevherler, inşâallah hüsnünü zayi etmez.

    Ey sevgili Üstadım, ne kadar teşekkürat-ı vefîre îfa etsem ve hayli minnettar olsam yine îfa edemeyeceğime kail olduğumdan, dilerim Cenab-ı Hak’tan razı olacağınız kadar nâil-i mükâfat eylesin, âmin bi-hürmeti Seyyidi’l-mürselîn.

    Hâfız Ali (rh)



    Barla Lahikası 152. Mektup ⇐ | Barla Lahikası | ⇒ Barla Lahikası 154. Mektup