Kastamonu Lahikası 61. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark
("بِاس۟مِهٖ سُب۟حَانَهُ وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ اَلسَّلَامُ عَلَي۟كُم۟ وَ رَح۟مَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ '''Aziz, sıddık, mübarek kardeşlerim ve hizmet-i Kur’aniyede çalışkan ve kuvvetli arkadaşlarım ve tarîk-i hakta ve berzah seyahatinde ve âhiret yolunda nurani yoldaşlarım!''' Sizin bayramınızı, Ley..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu) |
Değişiklik özeti yok |
||
30. satır: | 30. satır: | ||
Yalnız bu kadar var ki Isparta havalisinde yüzer genç Saidler ve Hüsrevler yetişmişler. Bu ihtiyar ve zayıf Said, dünyadan kemal-i istirahat-i kalple veda etmeye hazırdır. Ve bilhassa mühim bir Medrese-i Nuriye olan Sava köyünün başta Hacı Hâfız olarak Ahmedleri, Mehmedleri hattâ muhterem hanımları (Tahir’in refika ve kerîmeleri gibi) ve masum çocukları Risale-i Nur’la meşgul olmalarını düşündükçe bu dünyada cennet hayatının manevî bir nevini zevk ediyorum, görüyorum. Oranın Ahmedlerinin hediyesini umum o köy hesabına bir teberrük deyip öpüp başıma koydum. | Yalnız bu kadar var ki Isparta havalisinde yüzer genç Saidler ve Hüsrevler yetişmişler. Bu ihtiyar ve zayıf Said, dünyadan kemal-i istirahat-i kalple veda etmeye hazırdır. Ve bilhassa mühim bir Medrese-i Nuriye olan Sava köyünün başta Hacı Hâfız olarak Ahmedleri, Mehmedleri hattâ muhterem hanımları (Tahir’in refika ve kerîmeleri gibi) ve masum çocukları Risale-i Nur’la meşgul olmalarını düşündükçe bu dünyada cennet hayatının manevî bir nevini zevk ediyorum, görüyorum. Oranın Ahmedlerinin hediyesini umum o köy hesabına bir teberrük deyip öpüp başıma koydum. | ||
------ | |||
<center> [[Kastamonu Lahikası 60. Mektup]] ⇐ | [[Kastamonu Lahikası]] | ⇒ [[Kastamonu Lahikası 62. Mektup]] </center> | |||
------ |
08.23, 27 Ekim 2023 tarihindeki hâli
بِاس۟مِهٖ سُب۟حَانَهُ وَ اِن۟ مِن۟ شَى۟ءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَم۟دِهٖ
اَلسَّلَامُ عَلَي۟كُم۟ وَ رَح۟مَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Aziz, sıddık, mübarek kardeşlerim ve hizmet-i Kur’aniyede çalışkan ve kuvvetli arkadaşlarım ve tarîk-i hakta ve berzah seyahatinde ve âhiret yolunda nurani yoldaşlarım!
Sizin bayramınızı, Leyle-i Kadrinizi, ramazan-ı şerifte makbul dualarınızı bütün ruh u canımla tebrik ve tes’id ediyorum. Cenab-ı Hak bu bayramın sürurunu, hakiki ve geniş ve umumî sürura mukaddime ve vesile eylesin, âmin!
Sâniyen: Sizin bu mübarek bayramın hediyesi olarak gönderdiğiniz nurlu kalem hediyelerinizi o kadar kıymettar görüyorum ki tarif edemem. Cennetü’l-firdevs’te âb-ı kevser testileri gibi kemal-i iştiyak ve şükranla ve sürurlu gözyaşıyla kabul edip başıma koydum. Böyle elmas kılınç gibi kalemleri ve hakikat kahramanlarını Risale-i Nur’a ihsan eden Cenab-ı Hakk’a hadsiz hamd ve şükrederim.
Sizlere de o mübarek kitapların, yazıların her bir harfine mukabil Cenab-ı Erhamü’r-Râhimîn on hasene ihsan eylesin diye niyaz ediyorum.
Hakikaten Hüsrev’in infikâki beni çok müteessir etmişti. Fakat Tahirî, o parlak kalemiyle benim o teessüratımı izale eyledi. O, bütün efrad-ı ailesiyle, peder ve validesiyle Risale-i Nur’un has talebeleri içinde her vakit hissedar olacaklardır.
Hem bu Tahir’in yüzünden bugünden itibaren Atabey de İslâmköyü, Sava köyü, Kuleönü karyeleri gibi Nurs karyesine arkadaş olup umum manevî kazancımıza hissedar oldu.
Isparta’nın Hâfız Ali’si (Kâtip Osman) elhak ikinci bir Hüsrev olduğuna, benim de kanaatim geldi. Cenab-ı Hak onu ve Mehmed Zühdü gibi çok fedakârları ve Risale-i Nur’un hakiki sahiplerini Isparta’ya ihsan eylesin, âmin!
Mübareklerin kahramanlarından büyük Abdurrahman’ın, Küçük Ali’nin, Hâfız Mustafa’nın faaliyet ve gayretleri ve Hâfız Mustafa’nın bu defaki mektubundaki bazı noktaları, beni sürur yaşıyla ağlattırdı. Yalnız bu kadar var ki bir zarf içinde gönderilen yirmi beş banknot bulundu, kimin tarafından olduğunu bilemedik. Bilirsiniz ki bütün ömrümde kimseden hediyeleri kabul edemiyorum. Hattâ Rüşdü’nün bu defaki hediyesini reddedip hatırını kırdım, geri çevirdim. Cenab-ı Hak, beni muhtaç bırakmıyor. İnsanlara da muhtaç etmiyor. Beni merak etmeyiniz.
Fakat Mübarekler Heyeti’nde öyle bir şahs-ı manevî hissediyorum ki kaidemi ona karşı muhafaza edemiyorum. O şahs-ı manevîyi kızdırmamak ve rencide etmemek için yalnız o paradan borç olarak beş lirayı bu bayram umûr-u hayriyesine sarf etmek için kabul ettim. Yirmisini Sabri vasıtasıyla ve namıyla geri gönderip iade ediyorum, gücenmeyiniz.
Ve bilhassa حسن ع م gayet müstesna kalemiyle dört güzel hediyeleri pek çok kıymettar göründü. İnşâallah bu havalide çokları şevkle kitabete sevk edecek. Böyle kuvvetli kalemleri Risale-i Nur’a ihsan eden Cenab-ı Hakk’a yüz binler şükür.
Mübarekler Heyeti’nden Mehmed’in mektubu beni çok sevindirdi. Şimdi yazdığım vakitte yanımda bulunan memleketin eşrafına okudum. O eşraflar da “Mâşâallah, bârekellah” dediler, hayretle alkışladılar. O mektubun ve ötekilerin birer kısmını Lâhika’ya kaydedeceğiz.
Abdurrahman’ın birinci vârisi ve Risale-i Nur’un birinci şakirdi Büyük Mustafa’nın kapı istikbalinde arkadaşı olan Hacı Osman’ın mektubu ve o mektuptaki rüyaları manidar ve ettiği tabir de doğrudur.
Aziz kardeşlerim, sizinle konuştuğum bu dakika iftar vaktine yarım saat kalmış. Bayram gecesidir, hastalık şiddetlidir. Onun için fazla konuşamıyorum. Bende büyük ve tehlikeli hastalıktan, Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsinin mu’cize gibi şifa duası kerametiyle o tehlike geçti. Fakat öyle şiddetli bir öksürük, bir heyecan var ki sizin gibi canımdan ziyade sevdiğim kardeşlerimle konuşmayı kısa kesiyorum.
Yalnız bu kadar var ki Isparta havalisinde yüzer genç Saidler ve Hüsrevler yetişmişler. Bu ihtiyar ve zayıf Said, dünyadan kemal-i istirahat-i kalple veda etmeye hazırdır. Ve bilhassa mühim bir Medrese-i Nuriye olan Sava köyünün başta Hacı Hâfız olarak Ahmedleri, Mehmedleri hattâ muhterem hanımları (Tahir’in refika ve kerîmeleri gibi) ve masum çocukları Risale-i Nur’la meşgul olmalarını düşündükçe bu dünyada cennet hayatının manevî bir nevini zevk ediyorum, görüyorum. Oranın Ahmedlerinin hediyesini umum o köy hesabına bir teberrük deyip öpüp başıma koydum.