Sikke-i Tasdik-i Gaybi 15. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    ("'''Emin ve Tahsin ve Hilmi’nin Bir Fıkrasıdır''' (''Yirmi Yedinci Mektup’un fıkraları içine girmeye münasip görüldü.'') Bugünlerde ziyade bir hassasiyetle risalelere bakıldığından, inayetin himayeti dahi bir nevi hassasiyetle ikramını gösterdi. Gayet cüz’î bir numunesi şudur ki: Risale-i Nur şakirdlerine, maişet cihetinde bir ikram-ı İlahî ve küçük fakat şâyan-ı hayret ve gayet latîf bir tevafuk, bir vakıadır...." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
     
    Değişiklik özeti yok
     
    38. satır: 38. satır:


    '''Said Nursî'''
    '''Said Nursî'''
    ------
    <center> [[Sikke-i Tasdik-i Gaybi 14. Mektup]] ⇐ | [[Sikke-i Tasdik-i Gaybi]] | ⇒ [[Sikke-i Tasdik-i Gaybi 16. Mektup]] </center>
    ------

    20.17, 26 Ekim 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

    Emin ve Tahsin ve Hilmi’nin Bir Fıkrasıdır

    (Yirmi Yedinci Mektup’un fıkraları içine girmeye münasip görüldü.)

    Bugünlerde ziyade bir hassasiyetle risalelere bakıldığından, inayetin himayeti dahi bir nevi hassasiyetle ikramını gösterdi. Gayet cüz’î bir numunesi şudur ki:

    Risale-i Nur şakirdlerine, maişet cihetinde bir ikram-ı İlahî ve küçük fakat şâyan-ı hayret ve gayet latîf bir tevafuk, bir vakıadır. Risaletü’n-Nur hizmetinin şüphesiz bir kerametidir. Evet, Risale-i Nur’un bir silsile-i kerametinin menbaı olan tevafuk, bu vakıada o cinsten altı adet tevafukatın ittifakı ise tesadüf ihtimalini köküyle keser diye hükmettik. Şöyle ki:

    Birkaç günden beri Üstadımızın ziyaretine gitmediğimizden, kardeşim Emin ile beraber Üstadımızın ziyaretine gittik. İkindi vakti beraber namaz kıldıktan sonra bize emretti ki: “Size yemek yedireceğim, burada tayininiz var.” Mükerreren “Yemezseniz bana dokuz zarar olur.” dedi. “Çünkü yiyeceğinize karşı Cenab-ı Hak gönderecek.”

    Yemek yemekten affımızı rica etmiş isek de emretti: “Rızkınızı yiyin, bana gelir.” Emrini kırmamak için lütuf buyurduğu tereyağı ve kabak tatlısını ekmekle yemeye başladık. Daha sofrada iken ümit edilmeyen bir vakitte ve bir tarzda ve aynı miktarda; bir adam geldi, elinde yediğimiz kadar taze ekmek, aynı yediğimiz miktarda (fındık kadar) tereyağı ve diğer elinde bize verilenin tam bir misli kabak tatlısı olarak kapıyı açtı. Artık taaccüb edilecek, hiçbir cihette tesadüfe mahal kalmayarak, Risaletü’n-Nur şakirdlerinin rızkındaki bereket-i Rabbaniyeyi gözümüzle gördük.

    Üstadımız emretti: “İhsan on misli olacak. Halbuki bu ikram tamı tamına mislidir. Demek, tayin ciheti galebe etti. Tayin temini ise mizan ile olur.”

    Sonra aynı akşamda, sadaka ciheti dahi hükmünü gösterdi. Biz gördük ki ekmek on misli, tereyağı tatlısı o da on misli ve kabak tatlısı çok sevmediği için kabak, patlıcan turşusu on misli; me’mul hilafında, Risaletü’n-Nur’dan İkinci Şuâ’nın bir hafta mütalaasına mukabil bir manevî ücret olarak geldi, gözümüzle gördük. Demek, kabak tatlısının tatlılığı, tereyağın un helvasına girdi, kendisi turşuda kaldı.

    Risale-i Nur şakirdlerinin hüsn-ü hizmetine acele bir mükâfat gördükleri gibi; hizmette kusur edenler dahi tokat yediklerini –Isparta’da olduğu gibi– burada dahi gözümüzle gördük. Pek çok vukuatından beş altısını beyan ediyoruz:

    Birincisi: Ben –yani Tahsin– bir gün, yeni açtığımız dükkân meşgalesiyle bana emrolunan vazife-i Nuriyeyi tembellik edip yapamadım. Aynı vakitte şefkatli bir tokat yedim. Dükkânda otururken birisi bana geldi, tebdil edilmek için emanet olmak üzere yüz lira verdi. Bu paranın sahibine, Allah için bir hizmet yapmak üzere tebdil için maliye sandığına gittim. Bu parayı sayarken aralarında bir kalp lira bulundu. Bu yüzden ifadeye, sual ve cevap ve muahezeye maruz kaldığım gibi evimizi de taharri etmek icab etti. Beni mahkemeye verdiler. Fakat terbiye ve şefkat tokadı olmak cihetiyle, yine Risaletü’n-Nur kerametini gösterdi, zararsız kurtulduk.

    İkincisi: Üstadımıza ve Risaletü’n-Nur’a dört beş sene hizmet eden ve okutturan ve cidden taraftar bulunan bir zat, elinde dine ait bir gazete ile geldi. Risale-i Nur’un mesleğine muhalif bir cereyanın sahiplerine taraftarane bir tavır gösterdiği zaman, Üstadımın canı çok sıkıldı. Bir iki gün sonra şiddetli fakat şefkatli bir tokat yedi. Bir doktor ona dedi ki: “Eğer ameliyat yaptırmazsan yüzde yüz ölüm var.” O da bilmecburiye ameliyat yaptırdı. Fakat şefkat ciheti imdada yetişerek çabuk kurtuldu.

    Üçüncüsü: Bir memur, Risaletü’n-Nur’u kemal-i iştiyakla okurdu. Hem Üstad ile görüşmeye ve tam ders almaya çalışıyordu. Birden bir komiser tarafından ona evham verildi. O da görüşmeyi ve okumayı bırakıp başka şehre giderken birden sebepsiz bir tarzda bir ayağı kırıldı, bir ay çekti. Yine şefkat yâr oldu ki şimdi tekrar okumaya şevk ile başladı.

    Dördüncüsü: Ehemmiyetli bir zat Risaletü’n-Nur’u kemal-i takdir ile okur, yazardı. Birden sebatsızlık gösterdi, şefkatsiz bir tokat yedi. Gayet meftun olduğu refikası vefatla ve iki oğlu da başka yere gitmesiyle acınacak bir hale girdi.

    Beşincisi: Dört senedir Üstadın çarşı işinde hizmetine bakan bir zat, birden sadakatini bırakıp mesleğini değiştirdi. Birden şefkatsiz bir tokat yedi. Bir senedir daha çekiyor.

    Altıncısı: Bir hocaya ait bir hâdisedir. Belki helâl etmez. Biz de onu görmüyoruz. Tokadı şimdilik kaldı.

    Bu vukuat nevinden hem çok var hem Risale-i Nur’a karşı kusura binaen tokat olduğundan kat’iyen şüphemiz kalmadı.

    Risale-i Nur şakirdlerinden

    Emin, Tahsin, Hilmi

    Evet, tasdik ediyorum

    Said Nursî



    Sikke-i Tasdik-i Gaybi 14. Mektup ⇐ | Sikke-i Tasdik-i Gaybi | ⇒ Sikke-i Tasdik-i Gaybi 16. Mektup