Barla Lahikası 178. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark
("''(Kalemi kerametli Mesud’un ehemmiyetli bir rüyasıdır.)'' '''Âlîcenab ve faziletmend Üstad-ı Muhteremim Efendim Hazretleri!''' Tulûat olmadıkça, siz Üstadıma mektup yazmaya muktedir olamıyorum. Çünkü başlıca âmâlim Nurların ikmali olduğundan ve yazdığım esnada bir an evvel bitirmek emeliyle serî bir surette yazdığım için o Nurlardan almış olduğum feyzi etraflıca anlatamayacağım için mektup tastirine cüret edemiy..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu) |
Değişiklik özeti yok |
||
14. satır: | 14. satır: | ||
'''Mesud''' | '''Mesud''' | ||
------ | |||
<center> [[Barla Lahikası 177. Mektup]] ⇐ | [[Barla Lahikası]] | ⇒ [[Barla Lahikası 179. Mektup]] </center> | |||
------ |
10.28, 2 Kasım 2023 tarihindeki hâli
(Kalemi kerametli Mesud’un ehemmiyetli bir rüyasıdır.)
Âlîcenab ve faziletmend Üstad-ı Muhteremim Efendim Hazretleri!
Tulûat olmadıkça, siz Üstadıma mektup yazmaya muktedir olamıyorum. Çünkü başlıca âmâlim Nurların ikmali olduğundan ve yazdığım esnada bir an evvel bitirmek emeliyle serî bir surette yazdığım için o Nurlardan almış olduğum feyzi etraflıca anlatamayacağım için mektup tastirine cüret edemiyorum.
Hüsrev Efendi’nin nezdinizden müfarakatı günü, bendeniz ziyarete geliyordum. Bedre’nin civarında birbirimize tesadüf ettik. Geri dönmekliğimizi söylediler. Sabırsızca esbabının neden münbais olduğunu sordum. Neticeyi anlattılar. Birlikte köye avdet ettik. Çok müteessir oldum. Meyusiyetimden iki gün dışarıya çıkamadım. Kalbimin teessürünü teskin için Nurları yazmakla meşgul oldum.
Avdetimizin ikinci gününün gecesi, saat on buçuğa kadar yazı ile iştigal ettim. Sahuru yedikten sonra meyusane ve mükedderane yattım. Gördüm ki:
Zat-ı âlînizle birlikte Medine-i Münevvere’ye gitmişiz. Harem-i Şerif’in kapısından girince Makber-i Saadet önümüzde görünüyordu. Makber-i Saadet’in içinde Peygamberimiz sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem Babü’s-Selâm’a doğru müteveccih idiler. Ben der-akab koşmak istedim. Birlikte ben sizin bir adım arkanızda olarak vardık. İmamın namazdan fariğ olduğunda nasıl yüzünü cemaate çevirir; bizim girdiğimiz tarafa doğru Zat-ı Risalet dönmüşler, diz üstüne oturmuşlar ve biz de vardık. Zat-ı âlîniz hemen bir adım mesafeli olarak diz çöküp oturdunuz. Ben de sizin arkanızda diz çöküp oturdum. Siz Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm ile epey müddet görüştünüz. Dikkatli vech-i saadete nazar ettiğimde, alnı vech-i mübareği güneş gibi gayet parlak ve sair aksamı buğday rengi, re’yü’l-ayn müşahede ettim. O esnada mükâlemeniz neye müncer olduğunu anlayamadım.
Tefsirini Üstad-ı ekremime havale ediyorum. Yalnız kāsır fikrimle, sen ne oluyorsun diye kalbimi teskin edebildim. Üstadım şu zalimlerin İslâmiyet’e karşı tecavüzlerini, kendi merciine ve şeriat sahibine şikâyet etti.
Mesud