Barla Lahikası 21. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark

    Risale-i Nur Tercümeleri sitesinden
    Değişiklik özeti yok
    Değişiklik özeti yok
    1. satır: 1. satır:
    <languages/>
    <translate>
    Yirmi Altıncı Mektup’u büyük sevinçle aldım. Defaatle, dikkatle, merakla, muhabbetle, lezzetle okudum. Ve neticede “Duanız olmazsa ne değeriniz var?” ferman buyuran Zat-ı Zülcelal’e ubudiyetle intisabım hasebiyle ve abdiyetin tazammun ettiği lisanla, kemal-i acz ve fakr ve şevkle; tamamen hasbî, bütün manasıyla Allah namına, bütün vuzuhuyla ehl-i iman ve Kur’an nef’ ve hesabına olan maddî, manevî, zâhirî, bâtınî, dünyevî, uhrevî hidematınızın mükâfatını lütf u kerem-i bînihayesine münasip bir tarzda ihsan ve ikram buyurmasını ve zat-ı üstadanelerini her iki cihanda aziz etmesini ol Hâlık-ı Rahîm ve Kerîm Hazretlerinden abîdane tazarru ve niyaz eyledim. Ümidim اُد۟عُونٖٓى اَس۟تَجِب۟ لَكُم۟ fermanının tecelli edeceğindedir.
    Yirmi Altıncı Mektup’u büyük sevinçle aldım. Defaatle, dikkatle, merakla, muhabbetle, lezzetle okudum. Ve neticede “Duanız olmazsa ne değeriniz var?” ferman buyuran Zat-ı Zülcelal’e ubudiyetle intisabım hasebiyle ve abdiyetin tazammun ettiği lisanla, kemal-i acz ve fakr ve şevkle; tamamen hasbî, bütün manasıyla Allah namına, bütün vuzuhuyla ehl-i iman ve Kur’an nef’ ve hesabına olan maddî, manevî, zâhirî, bâtınî, dünyevî, uhrevî hidematınızın mükâfatını lütf u kerem-i bînihayesine münasip bir tarzda ihsan ve ikram buyurmasını ve zat-ı üstadanelerini her iki cihanda aziz etmesini ol Hâlık-ı Rahîm ve Kerîm Hazretlerinden abîdane tazarru ve niyaz eyledim. Ümidim اُد۟عُونٖٓى اَس۟تَجِب۟ لَكُم۟ fermanının tecelli edeceğindedir.


    17. satır: 19. satır:
    <center> [[Barla Lahikası 20. Mektup]] ⇐ | [[Barla Lahikası]] | ⇒ [[Barla Lahikası 22. Mektup]] </center>
    <center> [[Barla Lahikası 20. Mektup]] ⇐ | [[Barla Lahikası]] | ⇒ [[Barla Lahikası 22. Mektup]] </center>
    ------
    ------
    </translate>

    15.00, 19 Kasım 2023 tarihindeki hâli

    Diğer diller:
    • Türkçe

    Yirmi Altıncı Mektup’u büyük sevinçle aldım. Defaatle, dikkatle, merakla, muhabbetle, lezzetle okudum. Ve neticede “Duanız olmazsa ne değeriniz var?” ferman buyuran Zat-ı Zülcelal’e ubudiyetle intisabım hasebiyle ve abdiyetin tazammun ettiği lisanla, kemal-i acz ve fakr ve şevkle; tamamen hasbî, bütün manasıyla Allah namına, bütün vuzuhuyla ehl-i iman ve Kur’an nef’ ve hesabına olan maddî, manevî, zâhirî, bâtınî, dünyevî, uhrevî hidematınızın mükâfatını lütf u kerem-i bînihayesine münasip bir tarzda ihsan ve ikram buyurmasını ve zat-ı üstadanelerini her iki cihanda aziz etmesini ol Hâlık-ı Rahîm ve Kerîm Hazretlerinden abîdane tazarru ve niyaz eyledim. Ümidim اُد۟عُونٖٓى اَس۟تَجِب۟ لَكُم۟ fermanının tecelli edeceğindedir.

    Muhterem Üstad! Zaten sizin biz bîçarelerden beklediğiniz yalnız dua değil mi? Mübarek Sözler hakkında şimdiye kadar mektuplarımda mevcud olan ihtisasatımı nâtık, sönük ifadatımı Risaletü’n-Nur’a takriz yapmak hususundaki niyet-i üstadanelerine bir şey demeye hakkım yok. Fakat benim o perişan ifadelerim, güneşin yanına mum yakmak kabîlinden olacak ve muhtemelen hakikatteki sönüklüğüne rağmen o Nurların komşuluğundan, âyinedarlığından hissemend olarak nisbî bir parlaklık arz edebilecektir.

    Risaletü’n-Nur’un müstemileri arasında, Sultan Abdülhamid’in devrinde Kerbelâ’da senelerce müderrislik hizmetinde bulunmuş olan Hacı Abdurrahman Efendi namında seksen sekiz yaşında bir hoca vardır. Her defaki mütalaadan büyük memnuniyet göstermekte “Çok istifade ettim, Allah razı olsun.” demekte ve çok dua etmektedir.

    Yirmi Altıncı Mektup’un Üçüncü Mebhası’nı gayr-ı ihtiyarî, muhtelif rütbede mühim zatlara okudum. Hepsi “Çok doğru, çok güzel.” dediler. Evet, bu fakir çok tecrübe ettim ve yakîn hasıl ettim ki:

    وَ قُل۟ جَٓاءَ ال۟حَقُّ وَ زَهَقَ ال۟بَاطِلُ ... اِلٰى اٰخِرِ ال۟اٰيَةِ âyetinin lâyemut mu’cizesi vardır. Bu defaki mektupları birkaç defa muhtelif, küçük cemaatlere okumak nasib oldu. Bunların birinde mühim bir âlim de vardı. Cümlesi hayret ve takdirlerini izhar ettiler.

    Benim fikrime gelince: Bütün Risaletü’n-Nur ve Mektubatü’n-Nur, ihtiyac-ı zamana göre her sınıf erbab-ı din ve hattâ müfrit muannid olmamak şartıyla, dinsizleri bile ilzam ve ikna edecek derecededirler. Fakat (dünya bu) sevk-i menfaat, hırs-ı câh, küfür ve inat, gaflet ve kesel, şirk ve dalal gibi ilaçsız hastalıklara tutulanlar için bu Nurlara karşı göz yummak, görse bile kabul etmemek, gördüğünü inkâr etmek, hak ve hakikati reddetmek gibi divanelikler istib’ad edilemez. Malûm-u fâzılaneleri, Allah’ın şu muvakkat misafirhanesinde insan suretinde hayvanları eksik değildir. Bu Nurlar intişar etse idi elbette böylelerinin bugün istidlalen dermeyan edilen divanelik hezeyanları da açık olarak görülürdü.

    Hulusi



    Barla Lahikası 20. Mektup ⇐ | Barla Lahikası | ⇒ Barla Lahikası 22. Mektup