Barla Lahikası 172. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark
Değişiklik özeti yok |
Değişiklik özeti yok |
||
1. satır: | 1. satır: | ||
<languages/> | |||
<translate> | |||
''(Sabri Efendi’nin fıkrasıdır.)'' | ''(Sabri Efendi’nin fıkrasıdır.)'' | ||
19. satır: | 21. satır: | ||
<center> [[Barla Lahikası 171. Mektup]] ⇐ | [[Barla Lahikası]] | ⇒ [[Barla Lahikası 173. Mektup]] </center> | <center> [[Barla Lahikası 171. Mektup]] ⇐ | [[Barla Lahikası]] | ⇒ [[Barla Lahikası 173. Mektup]] </center> | ||
------ | ------ | ||
</translate> |
12.06, 21 Kasım 2023 tarihindeki hâli
(Sabri Efendi’nin fıkrasıdır.)
Eyyühe’l-Üstadü’l-A’zam!
Şah-ı Geylanî Hazretlerinin manidar ve ihatalı bir beyt-i kıymettarîlerinin Dellâl-ı Kitab-ı Mübin’i manevî parmağıyla irae ve müntesiplerine îma ve işaret ettiği tefe’ülnamenin nihayet fıkrasında okudum ve dedim: “Evet, Nurlar heyetini umum ehl-i hak ve hakikat manevî elektrik âyinelerine hedef etmişlerdir. Ve hattâ Kur’an-ı Azîmüşşan’ın ve ehadîs-i Nebeviyenin bu hususu alenen veya sırran ve remzen ihbarıyla bile vardır.” demekte aslâ tereddüt etmiyorum.
Bu zümre-i safiye ve hâlise arasında, Sânî Hulusi tesmiyesine bile lâyık ve müstaid olmayan ve hiç-ender hiç olan bir abd-i pür-kusura da haddinin fersah fersah fevkinde bir yer veriliyor. Halbuki bu aczi bîpâyan, kusuru çok, hatası azîm Sabri, sahaif-i a’maline baktığında çok kara ve mûcib-i nefret görüyor. Ve bu mevkide işaret edilen şahıs ismiyle, a’mal ve harekâtıyla, sabır ve teennisi müsbet ve müsellem bulunan başka kardeşlerimiz olduklarına hükmediyor. Çünkü kıymettar bir hazine ve defineyi keşfeden ve o zemin ve zamanda gayyur keşşafa, taharriyatta bezl-i vücud eden sâîler o yolda acaba o defineyi bulabilir miyiz gibi bir eser-i tereddüt göstermeyerek sarf-ı mesaide bulunan, pek kıymettar semere-i sa’yi ve âlem kıymetindeki mahsul gayretleriyle, herkesi tergib ve teşvik ve tenvire hasr-ı vücud eden zevat, hakikaten şâyan-ı takdir ve tebriktirler.
Hulusi ise Şah-ı Geylanî, İmam-ı Rabbanî ve Şah-ı Nakşibendî gibi nice zevat-ı mübarekenin maziden şiddetle bastıkları adımlarının kuvvetiyle, istikbalde coşup fışkıracak olan menabiü’l-envarı, mumaileyh ayrı bir meslek, bir meşrepte olduğu halde, her türlü vezaife tercih ederek دَخٖيلَكَ يَا دَلَّالِ قُر۟اٰنِ nida-yı âşıkane ve müştakanesiyle dehalet etmesi, fevkalâde bir tefeyyüze mazhar olduğuna ve olacağına yegâne delil ve hüccettir. Onun içindir ki Risaletü’n-Nur ve Mektubatü’n-Nur’a birinci muhataplığı, hakkıyla ihraz etmiştir ve müstahaktır.
Ve hâkeza Süleyman Efendi kardeşimiz de manen ve maddeten teşrik-i mesai etmiş ve hiçbir ferdin yapamayacağı fedakârane hidematı yapmış olmasıyla, saadet-i ebediye sikke-i hâliselerinin teksir ve ta’mimine çalışmış اَلسَّبَبُ كَال۟فَاعِلِ mefhumunca keza bu zat da her türlü takdire seza ve lâyıktır.
Bu günahkâr ise maalesef sâlifü’l-arz zevatın hiçbirisiyle kabil-i kıyas değildir. Madem Üstad-ı âlî böyle görmüşler ve bu şekilde buyurmuşlar. Küfran-ı nimet etmeyip tahdis-i nimet suretinde kabul eder ve gördüğüm sahife-i siyahımın sahife-i beyaza tahvilini, Cenab-ı Hak’tan tazarru ve niyaz eder ve rahmet-i Rahman’a iltica eylerken, teveccühat-ı üstadanelerinin bekasını yürekten dilerim Efendim.
Sabri