Kastamonu Lahikası 140. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark
Değişiklik özeti yok |
(Bu sürüm çeviri için işaretlendi) |
||
1. satır: | 1. satır: | ||
<languages/> | <languages/> | ||
<translate> | <translate> | ||
<!--T:1--> | |||
'''Aziz, sıddık kardeşlerim!''' | '''Aziz, sıddık kardeşlerim!''' | ||
<!--T:2--> | |||
Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki Isparta vilayetini, eskiden beri bir gaye-i hayalim olan bir Medresetü’z-Zehra, bir Camiü’l-Ezher yapmış. Sizin kalemleriniz, Risale-i Nur’u matbaaya muhtaç etmeyeceğini, böyle kısa bir zamanda bu kadar mükemmel tevafuklu nüshaları teksir etmesi, bugün sabahleyin söylediğim bir davaya, öğlene yakın sizin bu cennet bahçelerinin meyveleri gibi tatlı ve güzel hediyenizi Emin getirdi, sabahtaki davayı tam ispat etti. Dava da budur: | Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki Isparta vilayetini, eskiden beri bir gaye-i hayalim olan bir Medresetü’z-Zehra, bir Camiü’l-Ezher yapmış. Sizin kalemleriniz, Risale-i Nur’u matbaaya muhtaç etmeyeceğini, böyle kısa bir zamanda bu kadar mükemmel tevafuklu nüshaları teksir etmesi, bugün sabahleyin söylediğim bir davaya, öğlene yakın sizin bu cennet bahçelerinin meyveleri gibi tatlı ve güzel hediyenizi Emin getirdi, sabahtaki davayı tam ispat etti. Dava da budur: | ||
<!--T:3--> | |||
Demiştim: Risale-i Nur’un hizmet ettiği hakaik-i imaniye her şeyin fevkinde olduğu gibi bu zamanda her şeyden ziyade onlara ihtiyaç var. Fakat kalbini öldürmüş, nefsini hevesatla şımartmış mülhidler, imandaki hakikatin derece-i ihtiyacını inkâr ettiklerinden “Ehl-i diyanet ve ehl-i ilmi sevk eden, tahrik eden makasıd-ı dünyeviye ve ihtiyacatıdır.” diye ittiham ediyorlar. O ittihama göre de pek insafsızcasına onlara ilişiyorlar. Bu bedbaht mülhidleri kat’î bir surette iskât etmek, bilfiil –maddeten– öyle fedakârlar lâzım ki dünyanın en mühim meşgaleleri belki büyük zararları, onların hakaik-i imaniye ihtiyaçlarını susturmuyor. | Demiştim: Risale-i Nur’un hizmet ettiği hakaik-i imaniye her şeyin fevkinde olduğu gibi bu zamanda her şeyden ziyade onlara ihtiyaç var. Fakat kalbini öldürmüş, nefsini hevesatla şımartmış mülhidler, imandaki hakikatin derece-i ihtiyacını inkâr ettiklerinden “Ehl-i diyanet ve ehl-i ilmi sevk eden, tahrik eden makasıd-ı dünyeviye ve ihtiyacatıdır.” diye ittiham ediyorlar. O ittihama göre de pek insafsızcasına onlara ilişiyorlar. Bu bedbaht mülhidleri kat’î bir surette iskât etmek, bilfiil –maddeten– öyle fedakârlar lâzım ki dünyanın en mühim meşgaleleri belki büyük zararları, onların hakaik-i imaniye ihtiyaçlarını susturmuyor. | ||
<!--T:4--> | |||
Acaba öyleleri var mı, diye hatırlarına geldi. Evet, vardır. İşte Isparta vilayeti ve havalisi. İşte Sandıklı tarafından üç dört ay zarfında Risale-i Nur’u her şeye tercih eden efeleri ve mücahidleri diye dava etmiştim. İki saat sonra, hiç me’mul etmediğimiz bir tarzda, Rahmetullah namını alan Emin, iki sandıkla o davaya iki hüccet gösterdi. | Acaba öyleleri var mı, diye hatırlarına geldi. Evet, vardır. İşte Isparta vilayeti ve havalisi. İşte Sandıklı tarafından üç dört ay zarfında Risale-i Nur’u her şeye tercih eden efeleri ve mücahidleri diye dava etmiştim. İki saat sonra, hiç me’mul etmediğimiz bir tarzda, Rahmetullah namını alan Emin, iki sandıkla o davaya iki hüccet gösterdi. | ||
<!--T:5--> | |||
Kardeşimiz Kâtip Osman’ın mektubu, ayrı ayrı çok meraklarıma bir merhem oldu. Cenab-ı Hak onun gibi Risale-i Nur’a binler şakirdleri o medrese-i nuranide yetiştirsin, âmin! | Kardeşimiz Kâtip Osman’ın mektubu, ayrı ayrı çok meraklarıma bir merhem oldu. Cenab-ı Hak onun gibi Risale-i Nur’a binler şakirdleri o medrese-i nuranide yetiştirsin, âmin! | ||
<!--T:6--> | |||
Âtıf’ın da Sandıklı tarafına gitmesi, muvaffakiyet kazanması, değil bizleri, melâikeleri de sevindirdi. Karye-i İrfan namı inşâallah bir medrese-i nuriye olur. Zaten Âtıf’taki ihlas, öyle netice vereceğini hissediyordum. | Âtıf’ın da Sandıklı tarafına gitmesi, muvaffakiyet kazanması, değil bizleri, melâikeleri de sevindirdi. Karye-i İrfan namı inşâallah bir medrese-i nuriye olur. Zaten Âtıf’taki ihlas, öyle netice vereceğini hissediyordum. | ||
<!--T:7--> | |||
Gül, Nur, Mübarek, Medrese-i Nuriye, Masum, İhtiyarlar heyetine binler selâm ve selâmetlerine dua ediyoruz. | Gül, Nur, Mübarek, Medrese-i Nuriye, Masum, İhtiyarlar heyetine binler selâm ve selâmetlerine dua ediyoruz. | ||
<!--T:8--> | |||
On üç sene evvel Barla’da, beş misli bereketle keramet derecesine çıkan tatlı lokmaları ve o lokmaları hediye eden, çok mübarek Hacı Hâfız’ı sürur ile hatırımıza getiren bu yeni gelen tatlı lokmaları, beş çeşit tatlı geldi. Her bir tanesine sizlere Cenab-ı Hak cennette binler cennet tatlıları versin, âmin! | On üç sene evvel Barla’da, beş misli bereketle keramet derecesine çıkan tatlı lokmaları ve o lokmaları hediye eden, çok mübarek Hacı Hâfız’ı sürur ile hatırımıza getiren bu yeni gelen tatlı lokmaları, beş çeşit tatlı geldi. Her bir tanesine sizlere Cenab-ı Hak cennette binler cennet tatlıları versin, âmin! | ||
<!--T:9--> | |||
------ | ------ | ||
<center> [[Kastamonu Lahikası 139. Mektup]] ⇐ | [[Kastamonu Lahikası]] | ⇒ [[Kastamonu Lahikası 141. Mektup]] </center> | <center> [[Kastamonu Lahikası 139. Mektup]] ⇐ | [[Kastamonu Lahikası]] | ⇒ [[Kastamonu Lahikası 141. Mektup]] </center> | ||
------ | ------ | ||
</translate> | </translate> |
22.07, 24 Kasım 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki Isparta vilayetini, eskiden beri bir gaye-i hayalim olan bir Medresetü’z-Zehra, bir Camiü’l-Ezher yapmış. Sizin kalemleriniz, Risale-i Nur’u matbaaya muhtaç etmeyeceğini, böyle kısa bir zamanda bu kadar mükemmel tevafuklu nüshaları teksir etmesi, bugün sabahleyin söylediğim bir davaya, öğlene yakın sizin bu cennet bahçelerinin meyveleri gibi tatlı ve güzel hediyenizi Emin getirdi, sabahtaki davayı tam ispat etti. Dava da budur:
Demiştim: Risale-i Nur’un hizmet ettiği hakaik-i imaniye her şeyin fevkinde olduğu gibi bu zamanda her şeyden ziyade onlara ihtiyaç var. Fakat kalbini öldürmüş, nefsini hevesatla şımartmış mülhidler, imandaki hakikatin derece-i ihtiyacını inkâr ettiklerinden “Ehl-i diyanet ve ehl-i ilmi sevk eden, tahrik eden makasıd-ı dünyeviye ve ihtiyacatıdır.” diye ittiham ediyorlar. O ittihama göre de pek insafsızcasına onlara ilişiyorlar. Bu bedbaht mülhidleri kat’î bir surette iskât etmek, bilfiil –maddeten– öyle fedakârlar lâzım ki dünyanın en mühim meşgaleleri belki büyük zararları, onların hakaik-i imaniye ihtiyaçlarını susturmuyor.
Acaba öyleleri var mı, diye hatırlarına geldi. Evet, vardır. İşte Isparta vilayeti ve havalisi. İşte Sandıklı tarafından üç dört ay zarfında Risale-i Nur’u her şeye tercih eden efeleri ve mücahidleri diye dava etmiştim. İki saat sonra, hiç me’mul etmediğimiz bir tarzda, Rahmetullah namını alan Emin, iki sandıkla o davaya iki hüccet gösterdi.
Kardeşimiz Kâtip Osman’ın mektubu, ayrı ayrı çok meraklarıma bir merhem oldu. Cenab-ı Hak onun gibi Risale-i Nur’a binler şakirdleri o medrese-i nuranide yetiştirsin, âmin!
Âtıf’ın da Sandıklı tarafına gitmesi, muvaffakiyet kazanması, değil bizleri, melâikeleri de sevindirdi. Karye-i İrfan namı inşâallah bir medrese-i nuriye olur. Zaten Âtıf’taki ihlas, öyle netice vereceğini hissediyordum.
Gül, Nur, Mübarek, Medrese-i Nuriye, Masum, İhtiyarlar heyetine binler selâm ve selâmetlerine dua ediyoruz.
On üç sene evvel Barla’da, beş misli bereketle keramet derecesine çıkan tatlı lokmaları ve o lokmaları hediye eden, çok mübarek Hacı Hâfız’ı sürur ile hatırımıza getiren bu yeni gelen tatlı lokmaları, beş çeşit tatlı geldi. Her bir tanesine sizlere Cenab-ı Hak cennette binler cennet tatlıları versin, âmin!