Sikke-i Tasdik-i Gaybi 26. Mektup: Revizyonlar arasındaki fark
("'''Aziz kardeşlerim!''' Bugünlerde Tefsir’in ve Onuncu Söz’ün tevafukatına baktım. Kendi kendime dedim ki: Bu ziyade tafsilat israftır, ehemmiyetli meseleler çoktur, vakit zayi olmasın. Birden ihtar edildi ki: O tevafuk altında çok ehemmiyetli meseleler vardır. Hem madem tevafukta bir inayet-i hâssa ve bir iltifat-ı Rahmanî Risaletü’n-Nur’a karşı tezahür etmiş. O iltifata karşı hiss-i şükran ve memnuniyet ve müteşekkira..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu) |
Değişiklik özeti yok |
||
8. satır: | 8. satır: | ||
'''Said Nursî''' | '''Said Nursî''' | ||
------ | |||
<center> [[Sikke-i Tasdik-i Gaybi 25. Mektup]] ⇐ | [[Sikke-i Tasdik-i Gaybi]] | ⇒ [[Sikke-i Tasdik-i Gaybi 27. Mektup]] </center> | |||
------ |
20.22, 26 Ekim 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli
Aziz kardeşlerim!
Bugünlerde Tefsir’in ve Onuncu Söz’ün tevafukatına baktım. Kendi kendime dedim ki: Bu ziyade tafsilat israftır, ehemmiyetli meseleler çoktur, vakit zayi olmasın. Birden ihtar edildi ki: O tevafuk altında çok ehemmiyetli meseleler vardır. Hem madem tevafukta bir inayet-i hâssa ve bir iltifat-ı Rahmanî Risaletü’n-Nur’a karşı tezahür etmiş. O iltifata karşı hiss-i şükran ve memnuniyet ve müteşekkirane sevinç, ne kadar ifratkârane de olsa israf olamaz. Bu ihtar mücmelini iki cihetle izah edeceğim:
Birincisi: Her şeyde –ne kadar cüz’î olsa da– bir kasd ve iradenin cilvesi bulunmasıdır; tesadüf, hakiki olarak bulunmamasıdır. Evet, kesretin en dağınık ve en ziyade tesadüfe verilen, kelimattaki hurufatın vaziyetleridir. Hususan kitabette, madem hiç münasebeti olmayan ve ihtiyar-ı beşer karışmayan hurufatın vaziyetlerinde bir tenasüp, bir nizam bulunuyor; elbette bir irade-i gaybî tahtında vaziyetler veriliyor. Hiçbir şey daire-i ilim ve kudretinden hariç olmadığı gibi daire-i irade ve meşietten dahi hariç değildir ki böyle cüz’î ve dağınık şeylerde dahi bir tenasüp gözetiliyor ve tanzim ediliyor. Ve o tanzim içinde irade-i âmme cilvesinden, inayet-i hâssa suretinde, Risaletü’n-Nur’a bir imtiyaz nevinden, hususi bir teveccüh görülmüş. Ben bu derin meseleyi tam görmek için İşaratü’l-İ’caz’ın tevafukatına dikkat ettim ve kat’î bir kanaat ile o sırrı bildim ve hissettim.
İkincisi: Nasıl ki çok mübarek ve kudsî büyük bir zat, gayet fakir ve muhtaç bir adama, ümit edilmediği bir tarzda, iltifatkârane, bir kapta bazı kâğıtlara sarılı bir hediye ihsan etse; elbette o bîçare adam, o pek büyük zata karşı, hediyesinin binler mislinden fazla teşekkür etmek ister. Ve bin o hediye kadar kıymetli bulunan, o hediye ile gösterilen iltifata karşı, ne kadar teşekkürde israf ve ifrat da etse makbuldür. Ve o çok mübarek zatın hediyesine sardığı kâğıtları da teberrük deyip şeker gibi yese hattâ o hediye içindeki cevizlerin kabuklarını da teberrük deyip ekmek gibi yese, başına koysa israf olmadığı gibi; Risaletü’n-Nur yüzünde, irade-i âmmede inayet-i hâssa iltifatı tevafuk zarfıyla ihsan edilmiş. Elbette tevafuka dair tafsilat, tasvirat fiilî teşekküratın bir nev’idir ve sevincin ve minnettarlığın heyecanlı bir tereşşuhatıdır. Evet, böyle bir zatın iltifatını gösteren maddî kırk para ihsanına karşı kırk bin liraya değer iltifatına karşı ne kadar teşekkür eylese israf değil.
Said Nursî