Sikke-i Tasdik-i Gaybi 20. Mektup
Risale-i Nur şakirdlerinden Mehmed Feyzi ve emsaline hitaben beyan edilen bir hakikattir
Kardeşim Feyzi!
Madem sen, Isparta vilayetindeki kahramanlara benzemek istiyorsun, tam onlar gibi olmalısın. Eskişehir Hapishanesinde –Allah rahmet etsin– mühim bir şeyh-i mürşid ve cazibedar bir Nakşî evliyasından bir zat, dört ay mütemadiyen Risaletü’n-Nur’un elli altmış şakirdleri içinde ve celbkârane onların içlerinde sohbet ettiği halde, yalnız bir tek şakirdi muvakkaten kendine çekebildi. Mütebâkisi, o cazibedar şeyhe karşı müstağni kaldılar. Risaletü’n-Nur’un yüksek, kıymettar hizmet-i imaniyesi onlara kâfi olarak kanaat veriyordu. O şakirdlerin gayet keskin kalp basîreti şöyle bir hakikati anlamış ki:
Risaletü’n-Nur’a hizmet eden, imanını kurtarıyor; tarîkat ve şeyhlik ise velayet mertebeleri kazandırıyor. Bir adamın imanını kurtarmak, on mü’mini velayet derecesine çıkarmaktan daha mühim ve daha sevaplıdır. Çünkü iman, saadet-i ebediyeyi kazandırdığı için bir mü’mine, küre-i arz kadar bir saltanat-ı bâkiyeyi temin eder. Velayet ise mü’minin cennetini genişlettirir, parlattırır. Bir adamı sultan yapmak, on neferi paşa yapmaktan ne kadar yüksek ise bir adamın imanını kurtarmak, on adamı veli yapmaktan daha sevaptır.
İşte bu dakik sırrı, senin Ispartalı kardeşlerin bir kısmının akılları görmese de umumunun keskin kalpleri görmüş ki benim gibi bîçare, günahkâr bir adamın arkadaşlığını evliyalara, belki eğer olsaydı, müçtehidlere dahi tercih ettiler.
Bu hakikate binaen, bu şehre bir kutub, bir gavs-ı a’zam gelse dese: “Seni on günde velayet derecesine çıkaracağım.” Sen, Risale-i Nur’u bırakıp onun yanına gitsen Isparta kahramanlarına arkadaş olamazsın.
Lillahi’l-hamd, bu zamanda sünnet-i seniye dairesinde kemal-i imanı kazanan Risale-i Nur şakirdleri evliyaların, mürşidlerin nazar-ı dikkatini celbedecek vaziyeti aldığından; her zamanda bulunan hakiki mürşidler, herhalde bu zamanda Risaletü’n-Nur şakirdlerine müşteri olurlar. Birisini elde etseler yirmi mürid kadar kıymet verirler.
Hem zevkli ve cazibedar velayet tereşşuhatı karşısında Risaletü’n-Nur’un hizmetindeki meşakkat, mücahede, külfet bulunduğundan Feyzi’ye hitaben beyan edilen bu hakikat kaleme alındı.
Said Nursî